Araştırmacı yazar, romancı., şair 1946, Elmasun / Güneybağ / Konya doğumlu. İlkokulu köyünde bitirdi (1959). Ortaöğrenimine Konya’da başladı. Zaman zaman devam edip ayrıldığı Ankara İmam Hatip Lisesini, dışarıdan sınavlara girerek tamamladı (1969). Erzurum Yüksek İslâm Enstitüsünde üçüncü sınıfa kadar okudu (1972). İstanbul’da Vakıflar Bölge Müdürlüğünde çalıştı, İbrahim Hakkı Konyalı Kütüphanesinin müdürlüğünü yaptı.
Yazı ve
şiirlerini, 1966 yılında itibaren Özduyu gazetesi (Konya, 1966), Babıalide
Sabah (1966-67), Gönülden Gönüle (Konya, 1967), Biz (Konya,
1967), Anadolu’da Hamle (Konya, 1968), Fikir ve Sanatta Hareket
(1971-72), Çile (Diyarbakır, 1974), Adım (1975), Çatı
(1975), Millî Gençlik (1975-76), Altınoluk (1986-89) dergilerinde
yayımladı. 1983 yılında itibaren Millî Gazete’de çıkan yazılarının yanı
sıra araştırma ve incelemeleriyle dikkati çekti. Bir Dervişin Seyir Defteri adlı eserinde kendi hayatını kaleme
aldı. Evli ve 2 çocuk babasıdır.
ESERLERİ:
ROMAN: Cinnet
(1967), Devran (1988).
ARAŞTIRMA-BİYOGRAFİ:
Yaşı ve Başıyla Mim Sin Harekâtı (1977), İstanbul’da Makam ve
Merkadleri Bulunan Şehid Sahabeler (1988), Karasakal Hoca (1992), Hacıveyiszâde
(1992), Celal Hoca (1993), Ladikli Ahmed Ağa (1994), Yaman
Dede (1994), Dersaadet Dergâhları (1994), Mahir İz Hoca
(1995), Gönenli Mehmed Efendi (1995), Gönül Cerrahı Nureddin Cerrahî
ve Cerrahîler (1995), Üstat Süleyman Hilmi Tunahan (1995), Abdülhay
Efendi (1996), Şeyh Sukûti Mürteza Baba (belgesel biyografi,
1996), Garip
Hafız
(1996), Hüvel Bâki (1996), Şeyh Kotku Bursalı Mehmet Efendi
(1996), Nur Volkanı Üstad Said Nursi (1996), Ol İmaret
Eyler Seni
(1996), Üstad Necip Fazıl (1996), Ahmed Gazali ve
Tevhidde Tecrid (1997), Meczublar (1997), İ. Hakkı Konyalı ve
Konyalı Kütûbhanesi (belgesel biyografi, 1997), Ahmed Amiş Efendi
(1997), Yahya Efendi (1997), İslambol Geleneğinde Sivil Merasimler ve
Doğumdan Ölüme Musiki (1997), Güzel İnsanlar (1997), Şıh Hasan
Sarıbaba (1997), Abdülkadir Geylânî (1998), Yunuslar Deryası
(1998), İnsanlığın Piri Hz. Mevlânâ (2000), İrfan
Güneşi Hz. Şems (2000), Âşık Ahmet Divanı ve Bolu Rehberi (2000),
Niyazi Mısır (2000), Şah-ı Nakşibend (2000), Aziz Mahmud Hüdaî
(2001), Hüsameddin Uşşaki ve Uşşakiler (2001), Ramazanoğlu Mahmud
Sami Efendi (2001),
Nazlar ve Niyazlar (2002), Vahdet ve Melamet Gülşeni Hasbahçe (sohbet,
2002), Piran (2002), Hasbahçe (2002), Eşrefoğlu
Abdullah-ı Rumî (2002), Neyzen Tevfik (2002), Haçkalı Baba
(2003), Kuddûsî (2003), İsmâil Maşûki - İbrahim Aksarayi (2004), Ümmi
Sinan - Sinan Ümmi ve Seyyid Seyfullah (2004), Nasreddin Hoca
(2005), Mehmed Muhyiddin Üftâde (2005), İstanbul Vakıf Hayrat ve
Ziyaret Rehberi (araştırma, 2006), Ahmed Sarvan (2006), Hazreti
Rabia ve Kadın Evliyalar (2006), İstanbul Namazgâhları (2006), Mehmed
Zahid Kotku (2000), Mahir İz Hoca (2014).
ŞİİR: İfşa
(1985), Güle Yağmura ve Bahara Selam (1991), Serenat (1995), Dünyanın
Tenhasında (1996).
DERLEME: Bir
Dervişin Seyir Defteri (otobiyografi, 2002).
KAYNAKÇA: İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) -
Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors
(2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları
Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Fikir ve Kültür Adamları
(Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous
People (2013), Mustafa Özdamar / Bir Dervişin Seyir Defteri (otobiyografi,
2002).
Dünya
literatürüne "Tanrı Mesleği" olarak geçen eğitim ve öğretim, dinî,
millî ve medenî terbiye, "ilahî" olabildiği ölçüde üniversal
olabilmektedir. Politik, ekonomik ve sosyal çalkantılar içinde yorulan
insanlığın her şeyden çok ihtiyaç duyduğu medenî terbiye, en zengin, en etkin
ve en yetkin şekliyle bizim tekke kültürümüzün özünde vardır. İnsanlık her
döneminde olduğu gibi bu devirde de ve daha ziyadesiyle bu terbiyeye muhtaçtır.
Evrenselliği
mekteb ve medreseden ziyâde tekke ve zaviye kültürlerinde boy gösteren güzelim
İslâmiyetin ilâhi terbiye sistemi içinde yetişen nice âbide şahsiyetler, bu
terbiyenin doruklarıdır. Şiddetle ihtiyaç duyulan dinî ve medenî terbiye ancak
bu doruklarda verilebilmekte ve yorgun insanlık ancak bu doruklarda mutlu ve
umutlu olabilmektedir.
Gerek
yapılan ve gerekse fonksiyonları, ancak turistik kültür halinde devam eden
vakıf tekkelerde tüten mânâ zenginliği, dinî ve medenî yönden fakir düşen
insanlığı doyuracak kapasitede bir hazine niteliğine sahiptir. Yazık ki, bu
hazineden son yüzyıllarda yerince ve yeterince istifade edilememiştir. Ve yazık
ki, her şey insan için ve insan Allah için temel gerçeğinden hareketle,
tarihler boyunca bütün dinler ve medeniyetlerce insanlığın ortak övüncü olarak
âbideleşen örnek şahsiyetler yetiştiren İslâm tasavvufunun eğitim kurumları
vakıf tekkelerin fonksiyonlarını devralıp devam ettirebilen müesseselerin
olmayışı sebebiyle çürüyen toplum katlarında çıkan sosyal yangınlar, bozulma ve
çözülmelerin artmasıyla neticelenmiştir.
Medeniyet
âlemine çok yönlü hizmetler veren, insanlığa her yerde ve her zaman muhtaç
olduğu huzur, güven ve hasbiliği ikram eden, "insanı insan eden" bu
kurumların, İslâmiyet'in her an yeni, her an taze ve her devirde çağdaş olan,
evvel âhir hep ileri, hep ileri ilkeleri içinde yeniden yorumlanarak gündeme
alınması, eğitim ve öğretim anlam ve önemini kavrayan herkesin en azından vefa
borcu olmalıdır.
Kendi
yorumlarından yorulan insanlık şimdilerde çeşitli kımıldamalarla adını henüz
koyması bile sözünü ettiğimiz tekke tavrını arıyor, ama; buna rağmen insanlığa
verdikleri çok yönlü hizmetlere kapatılan mahzun dergâhlar halâ aynı ince hüznü
yaşıyorlar.
(Dersaâdet Dergâhları, 1994)