Selçuk Eraydın

Akademisyen, Araştırmacı, Yazar

Doğum
18 Haziran, 1937
Ölüm
19 Aralık, 1995
Eğitim
Istanbul High Islam Institute (Marmara University Faculty of Theology)
Burç

Researcher-writer (B. 18 Jul  1937, Edincik / Bandırma / Balıkesir - D. 19 December 1995, Istanbul). He graduated from Istanbul Imam Hatip School (1960), Istanbul High Islam Institute (1964). He worked as a teacher in Sivas for a while, and then he became a mysticism history assistant in Islam institute he graduated from. He received his Ph.D. degree with the thesis titled “XVII. Asırda Yazılmış, Tevhid ve Na’atlardaki Tasavvufi Remizler” then he became an assistant professor.

While he was coming back from his “Miraç Kandili” program in Iskenderpaşa Camii, he died in a traffic accident. He was buried in Sahrayı Cedit Cemetery. His articles were published in İslâm Medeniyeti, Tohum, Nesil, Kök magazines and various newspapers.

WORKS:

İslâm Türk Edebiyatı (with Dr. Necla Pekolcay), Tasavvuf ve Tarikatlar Tarihi.

Also his translations from Mevlâna and İbn-i Arabi were published.

REFERENCE İhsan Işık / Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2007) - Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013), Hocamız Selçuk Eraydın (Haz. H. Kamil Yılmaz, 2017), Kâmil Büyüker / Miraç Gecesinde Hakka Yürümüştü Hocamız Selçuk Eraydın (dunyabizim.com, 28.03.2017).

MİRAÇ GECESİNDE HAKKA YÜRÜMÜŞTÜ HOCAMIZ SELÇUK ERAYDIN

MİRAÇ GECESİNDE HAKKA YÜRÜMÜŞTÜ HOCAMIZ SELÇUK ERAYDIN

 

KAMİL BÜYÜKER

 

Merhum Selçuk Eraydın, özellikle tasavvuf alanında iz bırakmış kıymetli bir şahsiyettir. Onun etkilerini 'Hocamız Selçuk Eraydın' kitabı dolayısıyla daha iyi anlıyoruz. Editörlüğünü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz’ın yaptığı kitapta merhum Selçuk Eraydın’ın yakın dostları, mesai arkadaşları, talebeleri ve kızı onunla ilgili düşüncelerini, hatıralarını kaleme almışlar.

Selçuk Eraydın ismini, ömrünün sonuna kadar hizmet ettiği Marmara İlahiyat Fakültesi’ndeki talebeleri ve mesai arkadaşları dışında büyük bir çoğunluk Tasavvuf ve Tarikatlar konusunda neşrettiği her biri bir referans kaynağı olan eserleri ile tanır. Elbette sadaka-i cariye olarak talebe, eser bırakılması yeterlidir. Ancak vefa için hatırlamak ve hatırlatmak gerekir.

Selçuk Eraydın hoca için de 2011 yılında Tasavvuf dergisi bir armağan sayı hazırlamıştı. Belki de pek çoğumuzun gözünden kaçan bir sayı idi. Aradan geçen 5 yıllık süre içerisinde belki de bu sayının kitaplaşarak kalıcı bir eser olması düşünülmüş, nihayet Erkam Yayınları tarafından “Hocamız Selçuk Eraydın” ismi ile kitap olarak yeniden neşredilmiş. 2011 yılında yayınlanan “Selçuk Eraydın’a Armağan” sayısının tamamı kitaba dönüşmüş durumda. Yine dergide yer alan albüm de kitap içine girmiş.

Editörlüğünü Prof. Dr. Hasan Kamil Yılmaz’ın yaptığı kitapta merhum Selçuk Eraydın’ın yakın dostları, mesai arkadaşları, talebeleri ve kızı onunla ilgili düşüncelerini, hatıralarını kaleme almışlar. Kimler yok ki kitapta: Emin Işık, M. Yaşar Kandemir, Osman Nuri Topbaş, Mehmet Demirci, Mehmet Erkal, Sadrettin Gümüş, Yakup Çiçek, Mustafa Uzun, İsmail Kara, Ali Hüsrevoğlu, Necdet Yılmaz, Ali Namlı, Safi Arpaguş, Medet Bala, Hür Mahmut Yücer, Şeyda Öztürk ve kızı Tuba İmik. Kitapta İrfan Gündüz ve Mustafa Tahralı ile yapılmış söyleşiler de yer alıyor. Kitabın sonunda da Ercan Alkan tarafından hazırlanmış olan Selçuk Eraydın bibliyografyası yer alıyor.

 

“Biz âleme bir yâr için âh etmeye geldik”

 

1995 yılında bir miraç gecesinde Hakk’a yürüyen Selçuk Eraydın hoca, tasavvuf kürsüsü akademisyenliğinden öte tasavvufu yaşayan bir insan olarak nakledilmektedir. İlham aldığı kaynaklar mühim. Ömrünün sonuna kadar talebeliğinde ve hizmetinde bulunduğu Mahir İz hoca, samimi bağlarla bağlı olduğu Mahmut Sami Efendi’nin yine bağlılarından Bandırmalı Ali Efendi, onun hayatının vazgeçilmezlerindendir. Sıklıkla söylediği sözlerden bir kaçını herkes ittifakla zikreder:

 

“Sanmam taleb-i devlet ü câh etmeye geldik

Biz âleme bir yâr için âh etmeye geldik”

“Sen çıkınca aradan kalır seni yaradan”

 

Kırık pencerelerin gazetelerle örtüldüğü yurtlar…

 

Hasan Kamil Yılmaz onu “Yüzü, sözü ve özü güzel bir insan” olarak tanıtıyor. Özüne dair önemli şeyler söylüyor Yılmaz. Zira küçük yaşlarda anne-babası ayrılan Selçuk Eraydın, hayatın bütün safhalarında sıkıntılar çekerek büyümüş ve okumaya çalışmış. Öyle ki Galatasaray Lisesi’ni kazandığı halde imkânsızlıklar dolayısıyla okuyamamış, Unkapanı’nda meyve-sebze halinde çalışmış, bir ara simit satarak geçimini temine çalışmış. İmam hatipte okuduğu yıllarda ise Aksaray/Langa’da arkadaşları ile yurda benzer bir yerde kalmış, “kırık pencerelerini gazete ile kapattıklarını, karlı günlerde battaniyelerine yağan karı, uyandıklarında sıyırdıklarını” ifade edermiş.

Bütün bu ilim yolunda yaşadığı sıkıntılara, çektiği çilelere rağmen Selçuk Eraydın hoca hep şükür ehli bir zat olmuş. Hatta yaşadığı bunca badireye rağmen, yıllar sonra anne-babasına aynı şefkatle muamele ettiği ve üvey kardeşlerini de koruyup kolladığı da zikredilmektedir.

 

Her yönü ile Mahir İz hocaya çok benzerdi

 

Mahir İz hocanın talebesi olan Selçuk Eraydın’ın, aynı zamanda hali, tavrı, sesi, sedası da hocasına benzermiş. Hatta Mahir İz hoca, Selçuk Eraydın’a “Selçuk sen ben miyim, ben sen misin?” diye takılırmış. Bir keresinde Mithat Cemal’in “Meçhul Asker” şiirini Selçuk Hoca teybe alıp okumuş, Mahir İz hoca bunu dinlediğinde “ben bu şiiri size ne zaman okudum?” diye sormuş. Selçuk Eraydın hoca da “ben şiirin sonunda bir yerde gülmüşüm. O zaman hoca şiiri benim okuduğumu anladı ve tebessümle bana: ‘Bak hele bak’ dedi.” demiş.

 

Necip Fazıl: Akıllısın, kurtardın

 

Selçuk Eraydın hoca Necip Fazıl’ı da ziyaret edermiş. Bir gün Erenköy’de Kâni Bey’in bahçesinde bulunan evinde Necip Fazıl’ı ziyaret ederler. Üstadın yanında konuşmak her babayiğidin harcı değildir. Ancak hiç soru sorulmadığı zaman da Üstad’ın canı sıkılırmış. Selçuk hoca böyle bir mecliste Üstad’a bir şey sorar. Üstad da “sen ne iş yapıyorsun?” diye sorar. Selçuk hoca da “İslam enstitüsünde gûyâ tasavvuf derslerine giriyorum.” deyince, “akıllısın, kurtardın” demiş. “Tasavvuf okutuyorum” deseydi yanmıştı. Çünkü Üstad’a göre tasavvuf okutulmaz, yaşanırdı.

 

Bir ilim adamı edebi: Fusus neşredilse uygun olur mu?

 

Yayına hazırladığı muhalled eserler de Selçuk Eraydın’ın bu alandaki hususiyetini gösteriyor. Ahmet Avni Konuk’un Fususu’l Hikem tercüme ve şerhi, Mesnevi-i Şerif şerhi, Fîhi Mâ Fîh, Abdülkerim Cîlî’nin İnsan-ı Kâmil isimli eserinin yayına hazırlanması merhum Selçuk Eraydın’ın gayretleri ile olmuş. Kitapta Fusûsu’l Hikem’le ilgili Selçuk Eraydın hocadan bir hatırayı Necdet Tosun aktarıyor: Selçuk Eraydın’dan nakille: Fususu’l Hikem’i hazırladık. Yayımlanma ihtimali var. “Avam anlar mı, anlamaz mı diye de bir endişemiz var.” Musa Topbaş Efendi’ye Fusus’un basılıp basılamayacağını sorayım dedim. Musa Efendi’nin sohbeti oldu, sohbetten sonra konu açılınca “Efendim, Ahmet Avni Bey’in Fususu’l Hikem Şerhi var. Neşredilse uygun olur mu” diye sordum. (Hazırladık demiyor. Çünkü hazırladık dese emr-i vâki gibi olacak) Musa Efendi: “Neşrederseniz ben de mutlaka bir nüsha isterim” demiş. Bu sözü biz izin gibi telakki ettik, demiş Selçuk Hoca.

 

“Selçuk şehid oldu”

 

Ömrünü “âleme bir yar için ah etmeye geldik” düsturu ile geçiren Selçuk Eraydın hoca, 19-20 Aralık 1995 tarihinde Salı’yı Çarşamba’ya bağlayan Mirac gecesinde merhum M. Esad Coşan hocanın ricası ile İskenderpaşa Camii’nde yatsı namazından sonra düzenlenecek programa konuşmacı olarak katılır. O gün hem ders vermesine hem oruçlu olmasına rağmen yorgunluğuna aldırış etmez. Sadrettin Gümüş hoca da beraberinde camide icra edilen programa gidilir. Konuşmalar yapılır ve müsaade istenir. Dönüş yolunda kader planını icra edecektir. Anadolu yakasına geçildiğinde elim bir trafik kazasında Selçuk Eraydın hoca ruhunu Hakk’a teslim eder. Olayın olduğu gece Sadrettin Gümüş hoca da arabadadır. Hadiseyi bütün teferruatı ile kitapta nakletmektedir.

Hizmetinde bulunduğu, gönlünün her daim beraber attığı isimlerden Bandırmalı Ali Efendi, Selçuk Eraydın’ın vefat ettiği gece kulağına hâtiften (gaipten) “Selçuk şehid oldu” diye bir sesin geldiğini anlatmış. Aradan bir saat geçmeden kızı telefon açmış ve Ali Efendi’ye Selçuk hocanın vefat ettiğini haber vermiş.

Sahray-ı cedîd Mezarlığı’na sırlanan Selçuk Eraydın hoca geride eser, talebe, dostluklar adına hoş bir sâdâ bırakmış, ne mutlu…

Not: Tasavvuf dergisinin bu özel sayısı kitaplaşmakla çok hayırlı bir maksada hizmet etmiştir. Darısı unutulup giden diğer özel sayılarımıza diyelim.

Hocamız Selçuk Eraydın, haz. H. Kamil Yılmaz, Erkam Yayınları

 

KAYNAK: Kâmil Büyüker / Miraç Gecesinde Hakka Yürümüştü Hocamız Selçuk Eraydın (dunyabizim.com, 28.03.2017).

Yazar: KAMİL BÜYÜKER

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör