Siyaset ve
devlet adamı, şair, eski milletvekili, 2. Milliyetçi Cephe hükümetinde Çalışma
Bakanı (D. 1912, Hayrabolu / Tekirdağ - Ö. 25 Temmuz 1996). Tam adı Fehmi Hilmi
Cumalıoğlu. Dedesi, Fatih Camii dersiâmlardan (bilginlerinden) Müderris Cumalı
Ali Zühtü Efendi’dir.
İlk ve
ortaokulu Tekirdağ’da, liseyi İstanbul’da bitirdi. 1932 yılında Askerî
Tıbbiyeye öğrenci olarak girdi ve Tıp Fakültesinden pek iyi derece ile mezun
oldu. 1947 yılında Gülhane Askerî Tıp Akademisinden birinci sınıf iç
hastalıkları uzmanı diploması aldı.
Samsun
Askeri Hastanesi baştabibi ve Samsun Tabipler Odası başkanı olarak görev yaptı.
1960 yılında kendi isteğiyle, albay rütbesinde iken emekli oldu. İstanbul’a
yerleştikten sonra İlim Yayma Cemiyeti idâre heyetine girdi. Sönmez Neşriyat’ın
idare meclisi üyeliği ve genel müdürlüğünü yaptı.
1961
yılında Yeni Türkiye Partisi saflarında siyasete atıldı. 1965’te bu partiden,
1973 ve 1977’de Millî Selamet Partisinden milletvekili seçilerek parlamentoya
girdi. MSP’de Genel Başkan yardımcısı, AP lideri Süleyman Demirel başkanlığında
AP-MSP-MHP’nin katılmasıyla kurulan 2. Milliyetçi Cephe hükümetinde Çalışma Bakanı
(21 Temmuz 1977-5 Ocak 1978) oldu. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle partisi
kapatıldığında tutuklandı, yargılanarak aklandı. Sonraki yıllarda siyasete
dönmedi.
2020
yılında tamamlanan Tekirdağ Şehir Hastanesine adı verildi.
ESERLERİ:
Şiir: Örülmemiş Duygular
(1934), Gölde Sabah (1934), Senin İçin (1936), Çığlık
(1959).
İnceleme: Vazife ve
Feragat (1937), 14 Mart’tan İlhamlar (1938), Mehmet Akif’in
Hayatı ve Tefekkür Cephesi (1959), Mehmet Akif’in Hayatı ve İstiklal
Marşı (1962), Komünizm ve İslâm (1963), İslâm’a İftira Edenlere
Cevap! (1967), İman: Milletlerin Kaderini Çizen Hakk’a ve Batıla Dayalı
İnanışlar (1968).
HAKKINDA:
TDE Ansiklopedisi (c.2, 1977), “Cumalıoğlu, Fehmi” (Büyük Larousse, cilt: 5, s.
2503), TBE Ansiklopedisi (2001), Mehmet Atilla Maraş / Şair Milletvekilleri 1 -
22. Dönem 1920-2005 (2005), İhsan Işık / Türkiye
Yazarlar Ansiklopedisi (2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) -
Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi
(2006, gen. 2. bas. 2007).
Gül, gül ki dudağın sarı bir güldü dikensiz,
Gittin beni güller bile güldürmedi sensiz.
Gül pembe tüveycin bana bir rahiya versin
Bilmem ki dudağında adım kaldı mı dersin!
Yalnız yine akşamları bağlarda dolaştım,
Rüzgârda hayalet gibi, yollarda taştım.
Bir yaz sabahından daha berrak daha hırçın,
Bir kahkaha hıçkırdı ruhumda da çın çın.
Bağrımda nefesler kuru bir yeldi bu yerde
Evvelce ne tad vardı bu billur gecelerde,
Gönlüm gibi ağlar kızarıp burda şafaklar
Her tan yeri her fecre sinen gölgeni saklar.
Kırlarda ne tat kaldı, ne lezzet bana sensiz,
Bahçemde çiçekler ölü bir mumya kefensiz,
Gül gül ki dudağın sarı bir güldü dikensiz
Gittin beni güller bile güldürmedi sensiz!
Mızrabımla dokundum Kâinatın kalbine
Müzikal ahengine döktüm akseden çığlık,
Bizden gizlenen VAR’ın bağrına sine sine
Benimdir bu hiçlikte sessiz rakseden çığlık.
Dünyanın ensesinde, o kervanın sesinde
Kaybettiğim nağmedir bu hırçın, dilsiz ahlar,
Feryadımdan uyanıp boşluğun ötesinde
Sıraya dizildiler ard ardına sabahlar.
Bu çılgın gürültüdür, sükûtu sessiz kılan,
Benim hıçkırıklarım bu sükûnun örtüsü.
Kulağıma geliyor el içinde sıkılan,
Bir granit kayadan Sonsuz’un gümbürtüsü.
Azıksızım, susuzum,uzak illerden geldim,
Alnımdaki şu tere bakıver değirmenci!
Ben buraya azabı çeke çeke yükseldim
Dönen çarka gönlümü takıver Değirmenci.
Karnım değil ruhum aç, bakracından az su ver
Beklemektir nasibim bana bir sedir göster,
Sırayı şaşma ağam, dostlar gücenmesinler
Tahılını kasnağa atıver Değirmenci.
Ben de şu ırmak kadar çırpındım uykusuzum
Su yarıklarındaki taşlar kadar susuzum,
Una değil hasretim suya, ne olur kuzum
Kıvrım kıvrım su ol da akıver Değirmenci.
Derdimi ne sen sor ne de ben söyleyeyim
İçini sese döken eski, yanık bir ney’im.
Çileden görmez oldum, kadere ne diyeyim
Şu isli kandilini yakıver Değirmenci.
Kervansız diyarlarda yolcusuz bir hancıyım.
O bedbaht âşıkların duydukları sancıyım,
Kaybolmuş yar peşinde bir garip yabancıyım,
Artık üst tarafını çakıver Değirmenci.
Acıları oluklar nolur alıp götürse,
Yalnızlığı arardık bir ömür kadar sürse,
Şu koca koca taşlar kalbi de öğütürse,
Beni de tanelere katıver Değirmenci.
Bana berduş diyorlar kalacak mekânım yok,
Gurbet ilde doğmuşum, garibim, fermanım yok.
Cânanımı el almış, dertliyim dermanım yok.
Beni yar satmış, sen de satıver Değirmenci.
Dursun, dönmesin Yarab! Dünya, güneş, yıldızlar
Secdeye kapanınca benim ruhum ve alnım.
Sana gelen âhımı belki bunlar hırpalar,
Rahmetini eksiltme, mağfiret kıl Allâhım.
İsyankâr bir kulunum, utanç ile çömeldim,
Veren sensin, alan Sen, tevbe ettim yöneldim.
Senin lütuf kapına yine umutla geldim,
Rahmetini eksiltme, mağfiret kıl Allâhım.
Sondan yaratıksam da ilk-önceden gelenim,
Mağmadan çıkmadım ben, Hazret-i Âdemdenim.
Yaksan, azatlasan da Senden dönmez kölenim,
Rahmetini eksiltme, mağfiret kıl Allâhım.
İnsan aklı aczine nasıl küssün ve yansın,
Göklere, ışıklara, uçsuza sığmayansın.
Yarattığın küçücük bir tek kalbe sığansın,
Rahmetini eksiltme, mağfiret kıl Allâhım.
Şu kısır beş duygunun sınırından taşansın,
Aritmetik ve bilim ölçüsünü aşansın.
Ölmezlik Sende iken Sensiz nasıl Yaşansın!
Rahmetini eksiltme, mağfiret kıl Allâhım.
Boşluğu tutuşturdu secdelerdeki âhım,
Sensiz geçmemişse de bir gecem, bir sabahım.
Kubbeyi çökertecek sırtımdaki günahım,
Rahmetini eksiltme, mağfiret kıl Allâhım,
İdraki durdururken Âlemindeki düzen
Ne puttan, ne heykelden bir medet beklerim ben.
Hiçbir şey benim değil Senden özgesi Senden,
Rahmetini eksiltme, mağfiret kıl Allâhım.