Şair ve yazar. 1940, Çal / Denizli doğumlu.
Bursa Eğitim Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu (1961). Karaman ve
Çatalca’da ortaokul öğretmenliği yaptıktan sonra program yapımcısı olarak TRT
İstanbul Radyosuna girdi (1971), 1997’de TRT İstanbul Televizyonunda Yayın
Denetleme Kurulu üyesi iken emekliye ayrıldı.
Şiir, inceleme ve röportajları Yelken,
Varlık, Türk Dili dergileri ile Akşam ve Cumhuriyet
gazetelerinde yayımlandı. 1972 ve 1982 yıllarında Türk Dil Kurumu Radyo ve Televizyon
Dalı Ödülünü, Yakın ve Uzak Komşuluğun Şiirleri’yle 1986 Abdi İpekçi
Barış ve Dostluk Yarışmasında üçüncülük kazandı. Tünel Çıkmazı adlı
eseriyle 1990 Ömer Seyfettin Öykü Ödülünü aldı.
“Edebiyat bir zincirdir. Bir halkasını gözden
kaçırırsanız bütününü kavramanız olanaksızlaşır. Yakın tarihimizin, şu anda
altmış yaşına yaklaşanların yazmaya başladığı edebiyat ortamını kavramak için o
dönemin belli başlı yazar ve şairlerine bakmak, onların yazdıklarına dikkat
etmek gerekir. Mahmut Alptekin bu dikkat edilmesi gerekli yazarlardan biri.“ (Sennur Sezer)
ESERLERİ:
ŞİİR: Sonbahar Durağı (1969),
Atatürk’e Şiirler (1969), Bağımsızlık Bekçisi (1983), Yakın ve
Uzak Komşuluğun Şiirleri (1986),
Yorgun Atlısı Akşamın (1988).
HİKÂYE: Bir Denizin İki Kıyısı (1983),
Tünel Çıkmazı (1990).
ROMAN : Aşksız ve Kimliksiz (1990)
İNCELEME: Sait Faik (1974), Bir Öykü
Ustası Sait Faik Abasıyanık (1976), Nesini Söyleyim (1982), Cumhuriyete
Kann Verenler (Nail Ekici ve Derman Bayladı ile, 2004)
HAKKINDA: Yurt Ansiklopedisi (c. III, 1982), Behçet
Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul /
Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), Hikmet Altınkaynak / Sıradan
İnsanların Hikâyecisi: Mahmut Alptekin- Necati Güngör / Kuşaksız Bir Yazar-
Sennur Sezer / Yalnızlığın ortasında (Cumhuriyet Kitap, 4.5.2000), TBE
Ansiklopedisi (2001).
"BİR DENİZİN İKİ KIYISI"ndan
MAHMUT ALPTEKİN
Ege, mavi Kimi zaman gökyüzüyle aynı renkte Külrengi zeytin ağaçlarıyla Ege'nin mavisinin uyuşmuşluğu Ege kıyısının dinginliğinde kendimi dinlenmiş bulmuşumdur hep Böylesi bir erince başka yerlerde ulaştığımı anımsamıyorum.
Çanakkale'den başlayarak uzanan kıyı çizgisinde mekik dokudum yıllardır Ayvacık'tan Edremit Körfezi'ne inerken zeytinliklere, denize baktık düşlere dalarak Midilli'ye baktım uzun uzun Kimi zaman kıyı ile adanın uzantılarını şaşırarak Ayvalık, Çan-darlı, Foça derken; Çeşme, Kuşadası, Didim, Bodrum Arşipelde nice düşlere daldım Oturup bir balıkçı meyhanesinden Sisam'a, Sakız'a, İstanköy'e baktım uzun zaman Enez'den Dedeağaç'ın ışıklarını seyrettim sonbaharın kışa uzandığı günlerde Zeytinin, üzümün, şarabın türküsünü dinledim kıyı insanlarından Kimi zaman türkünün denize karıştığını gördüm.
Bilirdim ki karşı kıyıda da kimi insanlar benim gibidir Onlar da Dedeağaç dolaylarından ta At-tik kıyılarına dek giderler gelirler kıyı boyunca Denizin doğusuna, Anadolu kıyılarına bakarlar uzaktan Özellikle adalardan Şarap kokar kıyı, incir, üzüm zeytinyağı kokar
Ege kıyısında nice gidip gelmelerim oldu yıllardanberi Her girinti çıkıntıda, körfezde, koyda oyalandım O yerin Antik dönemden bu yana yaşantısını düşleyerek' Bir zeytin ağacının altında soluk alarak Mitolojiden bir öyküyü anımsayarak Tarihi yaşayarak Troya'yı, Akhalılar'ı, Bergama'yı.
Temmuzun sıcak bir günü Behrale'nin deniz kıyısında oturmuşum Mustafa Bey'in balıkçı lokantasına Önümde rakı Tabağımda çipura Babakale yönünden bir yel esip geldi sonunda Azıcık serinledim.
Balıkçı Mehmet çıkıp geliyor denizden.
— Balık bol bugün İster misin?
— Mustafa Bey'e söyle Ben yiyorum balığımı
Oturdu yanıma Bir bardağa rakı koyup verdim Vurduk bardaklarımızı
— Ne yanda avlandın bugün reis?
— Babakale'den çıktık, Midilli'ye doğru
Gözü uzaklardaydı reisin Dalgındı Elini güneşe siper yapıyor, sürekli bakıyordu karşı kıyılara,
— Ne o Mehmet Reis? Neye bakıyorsun öyle?
— Hiiçç, Bakıyorum işte
— Yoksa benim görmediğim bir şey mi var?
— Hayır, öyle işte
— Söyle, söyle Bir şey var sende?
— Bak, beyim Şu karşı kıyıda, Midilli'de yani, bir kale görünüyor
— Evet
— Adını bilir misin?
— Nerden bileyim?
— Molva kalesidir o Babamın, dedemin köyü o kalenin yakının-daymış Özlemle anlatırlardı Be¤ni de etkilemiş ki bakıyorum işte Hele ' balığa çıktığımda yaklaşıp bakıyorum uzun uzun Adadan bir Yunanlı balıkçıyla arkadaş olduk Birlikte balık avlardık bazan Bir keresinde çağırdı beni, gitmedim İçimden gelmedi nedense
— Oralara efkârlı baktığını anlamıştım
— N'aparsın, beyim Dedem, oraya Serez'den gelmiş Nedense Serez çarşısını anlatırdı hep İn¤sanın doğup büyüdüğü yerlerden ayrılması zor olmalı Göçmenlik güç bi iş
— Ne zaman balığa çıkıyoruz reis?
— Ne zaman istersen Sabah seslendim duymadın
Mustafa Bey göründü öteden
— Bakıyorum sohbeti koyulaştırmışsınız
— Öyle Buyur sen de, Babakale'den esen yel çoğalı¤yor Biz denizi konuşmaya başlıyoruz yeniden
Temmuzun son günleri Sıcak gene var ama hava daha serin Özellikle akşamüstleri daha iyi Mehmet reisle balığa çıkmıştık o gün Dönerken Molva Kalesi'nin oralara bakıyordu hüzünle Niye baktığını sormadım bu kez Kıyıya yanaştığımızda Mustafa Bey sesleniyordu motelin önünden:
— Nerde kaldınız, merak ettik Pek gecikmemiştik oysa
— Bi şey mi oldu?
— Yoo, n'olsun ki? Bi konuğu¤muz var bugün
— Kimdir, tanıyor muyuz?
— Tanıyacağınızı sanmam Bi Yunanlı
— Turist mi?
— Öyle söylüyor İşte orda oturuyor Biraz konuştuk
Motelin ikinci katında sakallı biri oturuyordu
— Türkçe biliyor mu?
— Aşağı yukarı bizim kadar Yürüyoruz motele doğru Mustafa Bey tanıştırdı El sıkıştık Niko imiş adı
— Hoşgeldiniz Nasılsınız?
— İyiyim Sizler nasılsınız?
— Eh işte, bizler de öyle İyi diyelim, iyi olalım
Avladığımız balıklara sevgiyle bakıyor Niko
— Bizde balık azaldı Tek tek inceliyor hepsini Bizim tarafta çıkmayan bir balık seçeyim bari
Kahvelerimizi içerken söyleşiyi sürdürüyoruz
— Anlatın bakalım diyor Mustafa Bey, öğrenci olduğunuzu söylemiştiniz değil mi?
— Öyle, Selanik Üniversitesi'ndeyim Siyasal bilimler öğrencisi
— Buraya gelmekten maksat?
— Karşı adada oturuyoruz biz Uzun zamandır hep bakarım buralara Gelmek, görmek istemişimdir hep Babam anlatırdı buraların güzelliğini Edremitliymiş babam Fakat o yaşlı artık, gelemedi Çok sevinçliyim buralara gelmekten,
— Biz de sizi tanımaktan sevinç duyduk, diyoruz
— Vardır bizde de iyi düşünmeyenler Ama azdır Halklar birbirine düşman değildir ki Tahmin ediyordum Türkler'in iyi davranacaklarını Konukseverliğinizi çok duymuşumdur Geldim gördüm işte Doğruymuş Nereye git-timse hep sıcak bir ilgiYok aslında aramızda düşmanlık Hep sömürgecilerin hünerleri Açmışlar aramızı Yüzyıllar boyu iyi komşular olarak yaşamışız da aynı topraklarda Sonra birden değişivermiş birşeyler Bu nasıl olur?
— Olmasa iyiydi ama artık gelip geçmiş bunlar Bundan sonra sı önemli Sağlam bir dostluk kurup bunu sürdürmeye bakmalıyız Niko kardeş
— Ben de öyle düşünüyorum Bakmayın siz bizim politikacılara Nedense ortalığı karıştırmak, gerilimli havayı gündemde tutmayı yeğliyorlar
— Politikacılara meydanı boş bırakmamak galiba en iyisi
— Öyle ama bu da kolay ol¤muyor ki Halkın bilinçli olması gerek
Denizde, Midilli'ye bakıyoruz Koyu mavi sularda dinleniyor gözlerimiz
— Bugün rakılar benden diyor Niko Çantasından bir şişe mastika çıkarıyor
— Balıklar da bizden diye ya¤nıtlıyor Mustafa Bey, Garsonu çağırıyor
Rakı masamız kurulmuş Masti¤ka bardaklarımızı vuruyoruz
— Şerefe! Dostluğa!
Dakikalar ilerledikçe dili çözülü¤yor Niko'nun Türküler söylüyor Sirtakiye kalkıyor ikidebir Nesnel bir insan izlenimi uyandırmıştı bende Bu kanım pekişiyor giderek
— Bakın, bi şey diyeyim size Sisam'da amcam var benim Yaşlı Geçen yıl oraya gittim Sizin kıyılara daha yakın yerler var orada Buradan daha yakın —Eliyle Midilli'yi gösteriyor— Oradan da seyrettim kıyılarınızı Hacı, onu diyecektim: Amcamın elinde dürbün, hergün sizin kıyılara bakar durur 'Ne oluyor amca? Neye bakar durursun sen hergün öyle?' Yanıtı şaşırttı beni İnanıyorum ki sizler de şaşıracaksınız 'Türkler ne zaman gelecek diye bakıyorum' demez mi? Kahkahayı bastım Türkler'in geleceği falan yok amca, nereden çıkarıyorsun bunu' dedim Epeyce konuştuk Ertesi gün yapmaz artık bu işi sanıyordum Neerdeee! Sabah kalktım baktım ki, elinde dürbün Sizin kıyılara bakıp durur İşte böyle! Bazılarının beyinleri yıkanmış Türk korkusu da var tabii
— Bizim bi şey yaptığımız yok, görüyorsunuz?
— Biliyorum ama bazıları böyle işte Şartlandırılmışlar diyorum ben
Biz orada temmuzun son günlerinde Behrale'nin kıyısında oturmuşuz, rakılarımızı yudumluyoruz Ben, Niko, Mustafa Bey, bir de balıkçı Mehmet reis
— Dostluğa içelim yeniden diyor Mustafa Bey Bardaklarımızı vuruyoruz
— Bir denizin iki kıyısında hep barış ve dostluk için! diyoruz
Bir gemi süzülüyor Ayvalık'a doğru Martılar uçuşuyor denizin üstünde Martı sesleri yankılanıyor Midilli ile Behrale arasındaki gökyüzü boşluğunda Martı seslerine denizin türküsü karışıyor.
KAYNAK: Mahmut Alptekin / Bir Denizin İki Kıyısı (1983).
BİR DUVAR Kİ
DUVARLARI İÇİNDE
ACIYI DA DUYAR
SEVİNCİ DE
MAHMUT ALPTEKİN
Köşeyi dönünce karşımızda
Alnının ortasına gün vurmuş
bir duvar
Zamanlar ötesine bir duvar
Dibinde fotoğraf çektirdiğimiz
Yağmurun, karın savrulduğu
Duyarlığı uzanmış pencereye
İnsanlara, sokaklara, dünyaya
Bir duvar ki duvarlar içinde
Acıyı da duyar sevinci de
Duvarlar kuşatmış insanları
Duvarlarda yağmurlar
İlkyaz yağmurları, sonyaz yağmurları
Yazlar, kışlar
Kışlar, yazlar
Yağmurlar
Telgraf telleri, duvarlar
Kim uçurmuş yüreğimizin güvercinlerini
Kim uçurmuş duvarlara
Güvercinleri
Mahmut Alptekin
Varlık Yıllığı 1974
SEVGİNLE YÜREĞİMİ
DAMGALA
MAHMUT ALPTEKİN
Bir dal kopsa temmuzdan
Ellerinden uzanırım denize
Taşralı bir sıkıntıyla
saçlarından kırlangıçlar havalanır
Yorgun sularla yan yana
Tutuşmakta derinden derine kav
Sokak afişlerinin donukluğu
Kıyısı kararmış eski yazlardan
Yorgun suların akışı
Gibi yüzünün donukluğu
Bir türkü gibi giriyorsun kanıma
Yeni bir günün başlangıcı saçların
Saatleri ayarlamayı bırak
Adımı ünlesin sesin
Sevginle yüreğimi damgala
Mahmut Alptekin
Varlık Yıllığı 1977
UZAKLARDA
MAHMUT ALPTEKİN
Şimdi bir garip kişi
Uzaklarda
Kırık-dökük bir masada, sahil kıyısında
Sıhhatinize kadeh kaldırmaktadır
Uçuşmaktadır düşünceleri bulut bulut
Oynak türküler dökülürken içine
Yüzünde bir yaban ışık
Yıpranmış bir tutku gözünde
Karşıki kıyılar daha da kararmaktadır
İki büklüm acılardan şimdi
Elleri kendisinin değil belki
Kahırdan yontulmuş sanırsınız yüzünü
Düşlerinde hep o ezik çağrı
Düşünmektedir uzak uzak
Anılar daha bir koygundur şimdi
Daha serindir belki rüzgârlar
Düşlerinde bir avuç yıldız
Mısralar düzülmektedir aklında pırıl pırıl
Bir ressamdır şimdi kendince
Bir akça bulut dolamaktadır karşıki ağaca
Arzulu ucunda fırçasının
İsteğince bir evren kurulmaktadır
Şimdi bir garip kişi
Uzaklarda
Kırık-dökük bir masada, sahil kıyısında
Sıhhatinize kadeh kaldırmaktadır
Mahmut Alptekin
Yeni Şiirler 1959, Varlık Yayınları