Şükran Yurdakul’a göre, “Şiirlerinde ülkenin ve dünyanın çağdaş
sorunlarını yaşamaktan acı duyan bir birikimin yansımaları görüldü. Ses gücü,
buluşlar, tekniği, temaları işlemedeki becerileriyle dikkati çekti.”
Türkiye Yazarlar Sendikası üyesidir.
ESERLERİ:
Şili Duyarlığı (1976), Israrla (1977), Bütün Yarınlarda (1978),
Dağları Öylecene (1981), İzleri Var (1983), İnsanın Beyaz
Kokusunda (1988), Bana Bir Senaryo Yaz Dediydin: Mesela Papalina (1991),
Sonsuz ve Öbürü (derleme, Turgut
Uyar’ın anısına, Tomris Uyar ile, 1985), Mor ve Gülistan (1999),
Dağları Öylecene (şiir, 2000).
KAYNAK: İbrahim Oluklu / Gerçekçilik Işığında (1990), Leyla Şahin
– Gökçen Yılmaz (Cumhuriyet Kitap, 3.8.1995), Şükran Kurdakul / Şairler ve
Yazarlar Sözlüğü (1999), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18.
bas. 1999), Günümüz Türkiyesinde Kim Kimdir (2000), TBE Ansiklopedisi (2001),
Mehmet Çetin / Tanzimattan Günümüze Türk Şiiri Antolojisi (2002), İhsan Işık / Resimli ve Metin
Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).
İnsanlar geçiyor içinden
Çünkü ayak sesleri hep içindedir senin
İnsan insanın sarrafıdır
Ve okunmaz yazı yoktur
Bu en güzel şansın, boş yoktur
Gün, üstüne düşüyor
Taşlara nakışını işliyor
Ve nice insan ilk kez
Kendi basıyor sandı bu taşlara
Ve gün onlara
Nakışlarını gösterdi, acı ve kandan
Ter ter tepinmekten yarılmış
Şiş ayakları, morartılar gösterdi
Kırılmış bir ayağın yufka izini
Kanayan ayakların okunaklı damgasını
Sızlamayı unutmuş ayağın sevincini
Sürüklenen ayakların son direncini
Birinin dinmeyen acısını
Dökülen bir derinin hüznünü
Sargılı ayağın asılı durmasını
Dövünmesini ve şişinmesini
Yüzlercesinin tıpırtısını
Kiminin ölüsünü
Sırasında sapasağlam yere basanlarını
En sonda
Hepsine
Kendininkini
Onlara nakışlarını gösterdi
Kirecin ve iliğin dayanma gücünü
Yazının gücünü, her türlü izin
Yazının mutlak okunduğunu
Gösterdi onlara
İnsan yazının da sarrafı
Yüzünün mü
Onun da yazısı var
Ömür boyu kazısını yapan var
Ama hüner şıp diye okumaktadır
Arifi de kahırdan öldüren
Gerçekte budur, işte hayatın
Yorucu ve en acıklı tarafı.
Verilen söz menzilde!
Dar günlerin ıssız koyakları
Alanların panzer kayalıkları geçildi
Bir bir biçerek toprağında ayrıkları
Attığı her tohum yürüdü karanfile
Vurdu ayak izlerini verilen söz menzile
Verilen söz
Tek bir harfi düşmeden
Işıdı gitti kavganın keskin yüzünde
Bir an bile şavkını sektirmeden
Umudun ana rengini
Mühürledi verilen söz menzile.
Verilen söz menzilde!
Tek ses var göğüs oluklarından akan
Acıysa acı, çileyse çile
Her neyle ve nasılsa zafer
Kolunda pazu, dizine derman
Şandır verilen söz menzile.
Merhaba
Ekmeğin rahmeti, hasretlisi büyük hüner
Merhaba
Günde on kez kanayan soluk yüzler
Günübütün halkının göğsünde çarpan yürek, merhaba
Merhaba zindanlara taşan gönüllü sefer
Kondular, tarlalar, direncin pusulası fabrikalar merhaba
Merhaba kan ter içinde yükselen hayat
Cümleten merhabal
Verilen söz menzilde!
Verilen söz granit harflerle
Yakasına ant olan milyonlarca karanfile
Verilen söz ilerliyor kıldan ince dehlizlerde
Menzilden menzile, en uzun menzile!