Seyit Mehmet Şen

Yazar, Şair

Doğum
06 Mayıs, 1944
Eğitim
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi
Burç

 Şair ve yazar. 6 Mayıs 1944, Gerede / Bolu doğumlu. Gerede Macarlar Köyü İlkokulu, İzmit Lisesi, Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi (1970) mezunu. Gerede’de öğretmen (1964-66), Eğirdir’de ziraat mühendisi (1971-73) olarak çalıştıktan sonra Erzurum Atatürk Üniversitesine asistan olarak girdi. Burada doktorasını tamamladı ve doçent olarak öğretim üyeliği yaptı (1973-84). Bir süre de 19 Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesinde görevini sürdürüp (1984-88), Van 100. Yıl Üniversitesi Ziraat Fakültesi  dekanlığına atandı. Dört yıl dekanlık yaptıktan sonra 1992 yılında aynı üniversitenin rektörlüğüne getirildi. 1995’ten itibaren Büyük Birlik Partisi genel başkan yardımcısı olarak görev yaptı. 1994’te Ankara Başkent Grubu tarafından yılın bürokratı seçildi. Makalelerini Yeni Devir, Gündüz, Sağduyu gazeteleri ile Altınoluk ve İlkadım dergilerinde yayımladı.

ESERLERİ:

ŞİİR: O Belde (1987), Gül Ülkesi (1998).

DENEME-İNCELEME: Devletin Tanrılaşması (1996), Laika / Sultanın Gözdesi (1997), Sistemin Ahtapotlaşması (1997), Demoklasya / Tabular Ülkesi (1997), Değişimin İkilemi (1998), Ağaçlar Kışın Olgunlaşır (2000), Kavgaların Anatomisi (2000).

KAYNAK: İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).

 

AĞAÇLAR KIŞIN OLGUNLAŞIR

Hüzünler, kederler ve çileler birer kıştır; neşeler, sevinçler ve zevkler ise birer bahar. Hüzünler, kederler ve çilelerdir ki, bizlere neşelerin, sevinçlerin ve zevklerin bahar oluşlarını öğretir. Bu öğretiştir ki, şükre yöneltir bizi. Bu şükürdür ki, bizlere verilen nimetleri ve baharları ziyadeleştirir. Çünkü "şükrederseniz, artırırım" müjdesi verilmiştir, bu ümmete. Ve şükür, Cüneyd-i Bağdadi(ks)nin lisanıyla, "Allah'ın verdiği nimetlerle, Allah'a isyan etmeme"nin adıdır. Ve isyan kıştır, şükür ise bahar. Önemli olan ve aslolan, isyan kışına girmemek değil, isyan kışına takılıp kalmamaktır. Bilinen bir gerçektir ki, bizler "günah işleyen ve tevbe eden kullar" olarak yaratıldık.

Ve "günahsız kölelik" peşinde koşuşumuz değil midir ki, bizleri namertlere, zalimlere ve şeytanın uşaklarına esir oluşa hazırlamıştır. Oysa günahsızlık meleklere mahsustur; sevapsızlık ise şeytanlara. Bu nedenle, şeytan devamlı kışta, melek ise devamlı baharda yaşar. Fakat bizler sıradan insanlar olarak, sürekli bir şekilde melek baharında yaşamaya takat getiremeyiz; şeytan kışında yaşamak ise inanan insana yakışmaz elbette. Hal böyle olunca, "günahsız köle"liğe talim ederek melek olmanın yollarını aramaktansa, günaha açık insan olmanın idrakiyle yaşayıp, şeytana ve şeytanın uşaklarına esir olmamanın onurunu taşımalı değil miyiz? Unutmayalım, eller kire bulaşmazsa, sokak pisliğini temizlemek mümkün olmayacaktır, hem de ilelebed.

Ağaçlar kışın olgunlaşır; otlar ise kışın ölür demiştik. Öyleyse, ayakta durmak ve baharın kıymetini bilerek, tekrar bahara kavuşmak istiyorsak eğer, kışın olgunlaşan ağaçları örnek alalım kendimize. Kışın olgunlaşan ve baharın hazırlığını kışın yapan ağaçlara. Evet, o asırlara meydan okuyan devasa ağaçlardır ki, bahara hazırlıklarını kışın yaparlar. Onun için oflayıp puflamazlar bizim gibi; feryat figan etmezler; acı çığlıklar koparmazlar; ellerini dizlerine, başlarını taş duvarlara vurmazlar ve işin en güzel olan tarafı da, başlarına gelen felaketlerin müsebbibi olarak çevrelerinde şeytan arayışına girmezler. Onlar, yani o devasa ağaçlar bilirler ki, kış kıştır ve fani olan ömürler içinde mutlaka gelecektir. O halde ondan faydalanmanın bir yolunu bulmalıdırlar ve öyle de yaparlar. Kışın en şiddetli soğuklarında olgunlaştırırlar, baharda çiçek çiçek açacak ve meyveye duracak olan tomurcuklarını. Ve kışa dayanamayan tomurcuklarını, kışa dayanamayan dallarını sevmezler ağaçlar; "ot gibi olmayın" derler onlara, lisanı halleriyle ve ot gibi olan dallarının akibetlerini gösterirler bakan ve gören herkese, ibret-i alem için.

Ağaçlar kışın olgunlaşırlar; isterseniz soralım kendilerine ve can kulağıyla dinleyip, ortak olalım serüvenlerine. Eğer dost olur ve kendileriyle dostluğu artırabilirsek çok şeyler anlatacaklardır ve belki de en esrarlı sırlarını açacaklardır bize. Hem de ne sırlardır, o sırlar. Dik olmanın ve dik durmanın tılsımı gizlidir o sırlarda; karakış ortasında olgunlaşmayı bilmenin ve olgunlaşmayı becerebilmenin de.

Ağaçlar kışın olgunlaşır ve insanlar da.. Kış geçirmemiş insan, kış geçirmemiş veli ve hele hele kış geçirmemiş nebi bulamazsınız. Evet, nebiler ve veliler mutlaka kış sınavından geçerler ve çoğu zaman diğer insanlar da. Eğer bir insan kış sınavından geçmemişse, hiç olgunlaşmamış ve tamamiyle ham kalmıştır. Tıpkı ham meyveler gibidir böyleleri ve yola da çıkılmaz, sohbet de edilmez böyleleriyle. Sözleri yaz ortasında zemheri ayazı gibi dokunur insana; sohbetleri ise tad vermeyen ekşi meyvelere benzer, ağızlarının tadını kaçırır insanların.

Ağaçlar kışın olgunlaşır ve insanlar da.. Bilesiniz ki, otlar ise kışın ölür ve insana kışa dayanmayan bir mevsimlik otlar gibi olmak ise hiç mi hiç yakışmaz..Çünkü insan, dağın taşın yüklenmekten kaçındığı emaneti yüklenme cesaretini ve dirayetini göstermiştir. Öyleyse, gereğini yapacaktır bu emaneti yüklenip, yeryüzünde Allah(cc)ın halifesi olma işinin. Şüphesiz ki kolay değildir halifelik ve üstelik bu halifelik bir de Allah(cc)ın halifeliği ise. O zaman daha başka davranmak ve bir başka dirençli olmak zorundadır, kış soğuklarına karşı; ne kadar şiddetli olurlarsa olsunlar. Bu nedenle, ne yaz sıcaklarına dayanamayıp solan, ne de kış soğuklarına dayanamayıp ölen bir mevsimlik otlar gibi olmaktan kaçınalım ve asırlık meyve ağaçları gibi olalım diyorum; siz ne diyorsunuz?

                                                   (Ağaçlar Kışın Olgunlaşır, 2000)

 

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör