Seyfüddevle

Hamdani Hükümdarı

Ölüm
-
Diğer İsimler
Seyfüddevle Ebü'l-Hasan Ali bin Abdullah bin Hamdan

Hamdanî hükümdarı (D. 916, Bağdat - Ö). Seyfüddevle Ebü'l-Hasan Ali bin Abdullah bin Hamdan, Hamdanîler'in Haleb kolunun kurucusudur. Bizans’a karşı sürdürdüğü savaşlarla, bilim ve sanat adamlarını korumakla ün yapmış büyük bir komutan, bir devlet adamıdır.

Seyfüddevle'nin doğum tarihi ihtilaflıdır. 52 yaşında öldüğü bilindiğinden, 916 tarihinde doğduğunu kabul etmek daha doğru olur. Babası Ebulheyca'nın 829 yılında, Bağdat'ta öldürülmesi üzerine, Hamdanîler'in başına geçen ağabeyi Nasırüddevle Hasan tarafından yetiştirildi. Musul ve çevresinde Hamdani egemenliğinin kurulmasında ağabeyine yardımcı oldu. 930 tarihinden itibaren Diyarbakır bölgesi de Hâmdaniler'in yönetiminde bulunuyordu. 935'te isyan eden Âmid (Diyarbakır) âmili Aliyyü'd-Deylemi b. Cafer'i tenkil etti ve bölgenin idaresini üzerine aldı.

Beridîlerin Bağdad'a yürümeleri üzerine Halife el-Muttaki, Suriye'de bulunan İbn Râik'ten ve Hamdanoğullarından yardım istedi. Hamdanoğulu Hasan bu görevi kardeşi Seyfüddevle Ali'ye verdi. Bu iki komutan ordularıyla Bağdad'ı korumaya çalıştılar. Fakat Beridîlere yenildiler, halifeyi de birlikte alıp Musul'a dönmek zorunda kaldılar. İki kardeş burada İbn Râik'i öldürdüler. Bunların güçleri karşısında halife el-Muttaki, ister istemez emirü'l ümerâlık makamına Hamdanoğlu Hasan'ı getirdi ve kendisine Nasırü'ddevle, kardeşi Ali'ye de Seyfüddevle ünvanını verdi. Emîr Tüzün'ün de halife'ye katılması sonunda Beridîler Bağdad'tan çıkartıldılar. Türk askerlerinin baskısı sonucu Nasırıüddevle ile Seyfüddevle de buradan ayrıldılar.

Bir süre sonra el-Muttaki bu defa Tüzün'ün tahakkümünden kaçarak Hamdanoğullarına sığındı. Seyfüddevle onu Tigrit'te karşıladı. Birlikte Rakka'ya gittiler. 944'te halifeden ayrılan Seyfüddevle Haleb kalesini İhşid'in valisi Osmanü'l-Kilâbı'nin elinden alarak buraya yerleşti. Böylece Hamdanilerin Haleb kolu kurulmuş oldu. Haleb'in elden çıkışma göz yummayan İhşid, Seyfüddevle'nin üzerine Hadım Kâfur komutasında bir ordu gönderdi. Kâfûr, Hums yakınındaki Restan'da yenilgiye uğradı. Zeferi müteakip Seyfüddevle Şam'a girdi. Bu durumu öğrenen İhşid bizzat ordunun başına geçerek savaşa geldi. Seyfüddevle'ye Şam'ı terk etmek şartıyla barış teklifinde bulundu. Seyfüddevle bu teklifi reddedince İhşid Şam halkını onun aleyhine kışkırttı. Şamlılar kale ve burçları işgal ederek Seyfüddevle'yi şehre sokmadılar. Seyfüddevle'nin bütün çabaları boşa çıkınca Hums'a çekilmek zorunda kaldı. Kınasrin'de yapılan savaşta, İhşid'e yenildi. Haleb'i bile kaybetme durumuna düştü. 'Fakat İhşid onu kızı veyahut kardeşinin kızı ile evlendirerek Haleb'i Seyfüddevle'ye bırakıp Şam'a döndü. Seyfüddevle, İhşid'in 946'da ölümü üzerine Şam'ı tekrar ele geçirdi.

Seyfüddevle, 936'dan itibaren Bizans ordularıyla sürekli savaşlara girişti. 937'de Bizans İmparatorluğunun Doğu komutanı Johanes Kurkuası Hısmziyâd (Harput) kalesi civarında yenilgiye uğrattı. Ermeniye bölgesine giderek birçok ermeni ve gürcü reisini kendine bağladı- Sonra Yeşil ırmak vadisine kadar bir akın yaptı ve Kolenea (Şebinkarahisar)'yı tahrip eyledi (1940) 942 yılı sonbaharında Bizans orduları tekrar Diyarbakır bölgesine girdiler. Meyyâfarıkîn (Silvan) ve Erzan (Garzan) dolaylarında birçok tahribat yaparak, esirler alarak döndüler. 950'de yeniden görülen Bizans orduları bu 'defa Âmid'i kuşattılar, hile ile şehre girmeye yeltendiler. Bu sırada, Halep tarafında buluna Seyfüddevle bunlara bir baskın yaparak onları darmadağın etti. 952'de tekrar görünen Rum akıncıları Diyarbakır ovasını yağmaladılar, Arkanayn (Ergani) kalesini zapte teşebbüs ettiler. Malatyalı Şaşı-Abdullah isminde biri bunlara rehberlik ediyordu. Meyyâfarıkîn komutanı Tigin ile Âmid komutanı Hüseyin b. Ahmed orduları ile yetişip onları hezimete uğrattılar. Aynı yılın Eylül ayında bu defa Bizans Şark Domestiği Bardas phokas Amîd düzüne geldi. Geniş ovanın muhtelif taraflarına akınlara başladı. Karşısına çıkan Seyfüddevle onu yenerek kaçmak zorunda, bıraktı. 956 yılında Seyfüddevle, Orta Anadolu'ya (Bizans ülkesine) mukabil akınlar yaptı. Buna karşılık olarak aynı senenin sonbaharında Rumlar tekrar göründüler. Bilhassa Meyyâfarıkîn yöresinde tahribat yaptılar, esir ve ganimet toplayarak döndüler. 959 yılında Bardas Phokas tekrar Diyarbakır bölgesine saldırdı. Haleb'te bulunan Seyfüddevle'nin üzerine gelmekte olduğunu haber alınca bölgeyi terk etti. 964'te Rumlar yeniden bölgeye saldırdılar. Hısnel Yamani'yi aldılar. Aynı yıl Seyfüddevle'nin azatlısı Necâ isyan ederek Ahlât ve Diyarbakır bölgelerinden bazı yerleri almayı başardı ise de, Seyfüddevle tarafından yenilgiye uğratıldı ve kendisi de öldürüldü. Onun yerine oğlu Ebu'l Makarim ayni yere vali ve muhafız olarak atandı.

965 yılı baharında Rumlar tekrar Diyarbakır bölgesine saldırdılar, şehrin etrafını talan ettikten sonra Meyyâfarıkîn üzerine yürüdüler. Bunlara yetişen Seyfüddevle onları perişan etti. Bizans ordusu topladığı ganimet ve esirleri bırakıp kaçtı. Silvanlı meşhur bilgin ve hatip İbn Nubâta cihad ve gazaya dair en güzel hutbelerini bu sırada yazmıştır.

Bu yenilginin öcünü almak için imparator Nikephoros Phokas ordunun başına geçerek gelip Âmid'i kuşattı (966) şehri almak için birçok hücumlarda bulundu. Fakat surların metaneti karşısında kuşatmayı bırakarak Diyar-ı Rabia ve oradan da Suriye taraflarına gitmek zorunda, kaldı.

Seyfüddevle 8 Şubat veya 25 Ocak 967 (h- 24 veya 10 saf er 356) tarihinde öldü. 52 senelik hayatının 20 yıllık süresi Bizans’la savaşmakla geçmiştir. Cenazesi Meyyâfarıkin (Silvan)'e götürülerek orada kendisinin inşa ettirdiği türbeye annesinin yanma yanağı her seferden dönüşte zırhı içinde getirdiği ve titizlikle sakladığı topraklardan yapılmış bir kerpice dayalı olarak gömüldü.

Seyfüddevle, Silvan kalesini tahkim ve surlarını onartmıştır. Bunu gösteren 4 kitabe mevcuttur. Ayrıca, saray ve bazı tesisler yaptırdığını İbnü'l Ezrak'tan öğreniyoruz.

Seyfüddevle'nin, Kılıç Arslan'ın, diğer komutan ve devlet adamlarının türbeleri, Hulâgu ordularının 1259 yılında şehri zapt ve yıkmaları sırasında ortadan kaldırılmıştır. 1654 de buralara gelen Evliya Çelebi   "Seyahatname"sinde Seyfüddevle'nin "mezar taşıyla malûm bir ziyaretgâh dolduğunu" yazar (c. 6, s- 164, Zuhuri Danışman yayını, İst. - 1970). Bugün yeri bile belli değildir.

KAYNAK: Şevket Beysanoğlu / Diyarbakır’da Gömülü Meşhur Adamlar (1985, s. 31-34) - Kısaltılmış Diyarbakır Tarihi ve Âbideleri (İstanbul 1963, s. 48 - 47), Marius Canard / Histoire del la Dynastie des H'amdanides de Jazîra et de Syrie (Paris 1953, s. 634 - 645, 659 - 663), İslam Ansiklopedisi (c. 10, s. 536 - 539), Türk Ansiklopedisi (c. 28. s. 485), Meydan Larousse (c. 11, s. 531 - 532).

ŞEVKET BEYSANOĞLU