Ömer Lekesiz

Eleştirmen, Edebiyat Araştırmacısı, Araştırmacı

Doğum
01 Ocak, 1958
Eğitim
Ankara Meslek Yüksek Okulu Kamu Sevk ve İdaresi Bölümü
Burç

Edebiyat araştırmacısı, eleştirmen. 1 Ocak 1958, Akdağmadeni / Yozgat doğumlu. Yozgat Cumhuriyet İlkokulu (1969), Yozgat İmam Hatip Lisesi (1976), Ankara Meslek Yüksek Okulu Kamu Sevk ve İdaresi Bölümü (1979) mezunu.

Ankara Yem Sanayi AŞ’de iki dönem memur, şef ve ticaret müdürü (1976-87, 1987-93), Kırıkkale Üniversitesinde Sağlık Kültür ve Spor Dairesi Başkanı ve Genel Sekreter Yardımcısı (1993-98), Kırıkkale, Mersin ve İstanbul’daki özel kuruluşlarda yönetici olarak çalıştı (1982-87, 1998-2004).

Kayıtlar (1990-95) ve Hece (ilk sayı 1997) dergilerinin kurucuları arasında yer aldı. İnternet ortamında Edebistan.com adlı elektronik dergiyi kurdu, editörlüğünü üstlendi (1999).

Kanal 7 televizyonunda “Sözgelimi” adlı haftalık kültür-sanat-edebiyat programını hazırlayıp sundu (2003-2004).

2006’dan itibaren Yeni Şafak gazetesinde köşe yazıları yazdı ve Yeni Şafak Kitap Eki’nin yayın danışmanlığını yaptı.

Halen Yeni Şafak’ta köşe yazısı yazan Lekesiz, TRT Türk Gündem Kültür Sanat Programı’nın danışmanlığını yapıyor ve Süleymaniye’de sahafiye işletiyor.

İlk inceleme yazısı Mavera dergisinde (Haziran 1982, sayı: 67), ilerleyen yıllarda deneme, inceleme ve eleştiri yazıları ve söyleşileri, kurucuları arasında yer aldığı dergilerin dışında Yedi İklim, İlim ve Sanat, Yom Sanat, Dergâh, Kafdağı, Düzyazı Defteri, İmge Öyküler, Eşik Cini, Varlık, Notos, İtibar, Dünyanın Öyküsü, İSMEK El Sanatları dergileriyle, Yeni Şafak, Vakit, gazetelerinde Yeni Safak Kitap ve Star Kitap eklerinde yayınlandı.

 

Ödülleri:

 

Yeni Türk Edebiyatında Öykü adlı beş ciltlik eseriyle 2001 yılı Türkiye Yazarlar Birliği Edebî Tenkit Ödülünü, “edebistan” adlı İnternet sitesiyle 2002 yılı Türkiye Yazarlar Birliği Elektronik Yayıncılık ödülünü aldı.

 

Ömer Lekesiz İçin Ne Dediler?

 

“Sev­gi­li­nin Evi, da­ha ilk ân­da adıy­la in­sa­nı vu­ran, ya­ka­la­yan bir ki­tap. Kâ­be üze­ri­ne bir ki­ta­ba an­cak ‘Sev­gi­li­nin Evi’ adı ko­na­bi­lir­di. O sev­gi­li ki, kevn ile me­kân O’nun adı­nın, O’nun evi­nin etrafında per­va­ne ke­sil­miş­tir; var­lı­ğın, var­lı­ğı­mı­zın hik­met-i se­be­bi bü­tü­nüy­le bu ‘per­va­ne oluş’ta değil mi?” (Hüseyin Su)

 

ESERLERİ:

 

İnceleme: Hasan Aycın Çizgilerinden Örneklerle Çizgi Sanatında Dil ve Mesaj (1995), Sevgilinin Evi / Ev-Kâbe Simgeciliği Üzerine Bir Çözümleme (1997).

 

Eleştiri-Deneme-Değini: Mimlerin Abecesi (1995), Şirazeden Şirazeye (1997), Öykü İzleri (2000),  Kuramdan Yoruma Öykü Yazıları (2006), Ateşten Kelimeler (2009),  Minarenin Kılıfı - Polemikler (2011).

 

Çözümlemeli Antoloji: Yeni Türk Edebiyatında Öykü (5 cilt; 1997-2001).

 

Söyleşi: Öyküce Konuşmalar (2003).

 

Yayına Hazırlama: Hüseyin Su Kitabı (Kemal Aykut’la, 2005).

 

KAYNAKÇA: Mustafa Baydemir / Okuma Denemeleri-Çizgi ve Ötesi (Yedi İklim, Aralık 1995), Mustafa Kutlu / Türk Öykücülüğünün Yüz Yıllık Hikâyesi (söyleşi, Dergâh, Aralık 1998), Necip Tosun / Gelenek ve Modernlik Çevresinde Öykü (Hece, Nisan 1999), İhsan Işık / Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Fikir ve Kültür Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), Mehmet Nuri Yardım / Ömer Lekesiz’in Eleştiri Dünyası (Hece Eleştiri Özel Sayısı, Mayıs-Haziran-Temmuz 2003), TBE Ansiklopedisi (2001), Nazir Akalın / Şairin Eldivenleri (2003), Ömer Lekesiz (yenisafak.com, 22.09.2019).

KAMURAN ŞİPAL’E VEDA

Çevirmen ve öykücü Kamuran Şipal, geçtiğimiz perşembe günü İstanbul’da öldü.

Garip bir paradokstur: Tanıdığımız birinin ölüm haberini aldığımız anda, onunla ilgili zihnimizin karanlıklarına gömülmüş hatıralarımız hemen yüzeye çıkıverir ve ölüm ile bu türden bir hareketin berzahında, öleni hatıralarıyla kendi canımızda canlı tutarız.

 “Ölenin ardından yazı yazmak aslında kendini anlatmaktır” şeklindeki genel hükme bağlı kalarak, yaşarken tanıdığım Şipal’le ilgili tüm hatıralarımı sayıp dökmek niyetinde değilim. Sadece şahsiyeti hakkında bir beyana vesile olması bakımından, şu kadarını nakletmek isterim:

Şipal ile 2000’li yılların başında beni telefonla aramasıyla tanışmıştım. Yeni Türk Edebiyatında Öykü (Şule Yayınları) adlı çalışmamda kendisine yer verdiğim için, nezaket göterip, teşekkür etmek için aramıştı.

Sonrasında telefon görüşmelerimiz ara ara devam etti. Sanırım 2008’de, benden bir istirhamda bulunacağını belirterek yüzyüze görüşmek istedi.

Kocamustafapaşa’nın ara sokaklarında, onun müdavimi olduğu bir mahalle kahvesinde buluştuk. Bir Alman yazarından yaptığı ve Selim İleri aracılığıyla bir yayınevine teslim ettiği çevirinin, yayınevinin el değiştirmesi nedeniyle kaybolduğunu söyleyerek, bulunması konusunda yardımımı istemişti.

Şipal, görüştüğümüz ortamın mütevazılığıyla azami uyum içindeydi. Kısık sesle, özellikle de talep kipinde konuşurken, yüzü mahcubiyetle gölgeleniyor, bir küçük memur ürkekliğinin jest ve mimiklerine yansımasına engel olamıyordu.

Okey taşlarının şakırtıları arasında, ne dediğini duyabilmek için kendimi zorladığım Şipal, hiç de Kafka çevirmeni ve ’50 kuşağından ünlü bir öykücü gibi görünmüyordu; halktan biri olarak, azami sadelik içinde, adeta Anadolu’nun kavruk insanını tek başına temsil ediyordu.

Benim daha onu tanımadan seçkin bir öykücü olarak zihnime kazımamın nedeni de bu değil miydi zaten? ’50 kuşağı öykücüsü olduğu halde, Faşist-Solun, halkı küçümseyen bakışına, din düşmanlığına hiç katılmamış, Nişantaşı’nın som cahil ama her konuda gevezelikde mahir entelleriyle çağdaşlık parodisi oynamamış, Kocamustafapaşa’da, ta Yelken dergisinden tanıştıkları, merhume Afet Ilgaz ile dostluğunu sürdürmeyi tercih etmişti.

İlk yüzyüze görüşmemizden sonra, Şipal ile telefonla süren irtibatımız, Gezi Eşkıya Kalkışmasıyla birlikte bitti.

Tahmin edilebileceği gibi, Şipal, asla Gezici eşkıyadanyana olmamıştı, ama ahlak sahibi birkaç Solcuyla birlikte oluşturmaya çalıştığımız gri alanın, yine onların eliyle Gezi’de hoyratça tahrip edilmesi sonucunda oluşan kırgınlığım, az ya da çok Sol tanımlı herkesi kapsayıverdiğinden, Şipal’i de aramadım. Doğrusu yaşça küçük olduğum için benim onu aramam gerekirdi, ama ben aramayınca o da beni aramadı.

Hatıralarımı burada kesip, Şipal’in çevirmenliğine ve öykücülüğüne gelecek olursam:

Şipal’in, Almanca’dan çevirileri, sorunlu çeviriler olarak eleştirilirdi. Buna rağmen Kafka başta gelmek üzere Thomas Mann, Hermann Hesse, Rainer Maria Rilke, Elias Canetti, Carl Gustav Jung, Heinrich Böll, Alfred Adler, Wolfgang Borchert, Sigmund Freud, Günter Grass, Robert Musil v.b. önemli yazarları benim kuşağım onun yaptığı çeviriler sayesinde okumuştu. Yanlış okuduk ya da doğru okuduk bilemem ama Kafka ve Canetti özelinde söyleyecek olursam, en azından Yahudi teolojisiyle modern roman ilişkisinin ilk ve en sıhhatli örneklerini benim kuşağımın Şipal’in çevirileriyle öğrendiği aşikardır.

Şipal’in öykücülüğü ise, kimi eleştirmenlerin fazla Kafkaeks bulmalarına rağmen, daima teslim edilmiş bir hak olarak görüldü.

 

Şipal’in öykülerini eşzamanlı ve karşılıklı tartışarak okuduğumuz merhum Ramazan Dikmen, onun Köpek İstasyonu’ndaki öykülerini değerlendirirken, Şipal’in, Buhurumeryem ve Büyük Yolculuk öykülerine göre zaman zaman dil olarak yorgunluk belirtileri gösterdiğini, yine de iyi ölçülüp biçilmiş, tüm öyküsel ögeleri yerli yerinde, kurguları sağlam yeni öyküler yazabildiğini söylemişti.

Benim görüşümse, asıl Buhurumeryem ve Yed-i Beyza öyküleriyle tanınan Şipal’in, bu öykülerine ad olan terimlerin büyüklüğünün altında ezilmekten hiç kurtulamadığıdır.

O artık öteye de geçtiğine göre, bu eleştirimi de bir kenara bırakıp, Şipal’i hayırla yad edeceğim.

Ama biliyorum ki, Necip Fazıl’dan, Mustafa Kutlu’dan birer oyunun sahnelenmesine bile tahammül gösteremeyen CHP’nin Sol-Kemalistleri, her şeyden önce halktan biri olmaları nedeniyle değerli kimi sol yazarları unuttukları, gibi Kamuran Şipal’i de çabucak unutacaklardır.

KAMURAN: Ömer Lekesiz / Kâmuran Şipal’a Veda (yenisafak.com, 22.09.2019).

 

 

Resimli ve Metin Örnekli TÜRKİYE EDEBİYATÇILAR VE KÜLTÜR ADAMLARI ANSİKLOPEDİSİ

Dünü ve bugünüyle edebî hayatın gerekli çalışmalarla kuşatılamadığı çoğu zaman yakınma, bazen de durum belirleme olarak ileri sürülegelmiş; mevcut araştırmalar, incelemeler, hal tercümeleri, kitabiyat ve sair kayıtlar eksiklikle malûl olarak nitelendirilmiştir. Söz konusu yaklaşımların çok azında edebiyatın yapısından kaynaklanan doğru nedenlerden söz edilebilmiştir. Bu doğru nedenlerden biri: Edebiyatın, kendisini konu edinen tüm çalışmaların önünde yürüdüğü, diger bir söyleyişle ondaki akışın kesintisizliği nedeniyle kuşatılamayacağı, ancak makul bir ara ile geriden izlenebileceğidir.

Bunu Cumhuriyet dönemindeki kimi hal tercümeleri ve kitabiyat eserleri ile sınırlandırarak örneklendirecek olursak: Maarif Vekaleti'nce hazırlanan Türkiye Bibliyografyası (1933), İ. Alaattin Gövsa'nın Meşhur Adamlar'ı (1933-35), Türk Meşhurları Ansiklopedisi (1946), İbnülemin Mahmut Kemal İnal'ın Son Asır Türk Şairleri (1930-41), Sadeddin Nüzhet Ergun'un Türk Şairleri (1936-46), Baha Dürder'in Şairler, Edipler, Muharrirler'i (1946), Nahid Sırrı Örik'in Türk Meşhurları Ansiklopedisi (1953), Behçet Necatgil'in Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (1960), Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü (1971), Tahir Alangu'nun 100 Ünlü Türk Eseri (1974), Seyit Kemal Karaalioğlu'nun Resimli Türk Edebiyatçılar Sözlüğü (2. Bas.: 1982), İhsan Işık'ın Yazarlar Sözlüğü (1990), Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (1 cilt: 2001; 3 cilt: 2003), Yapı Kredi Yayınları'nın Tanzimat'tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi (2001) vd. içerik olarak genellikle geçmişi, kısmen kendi zamanlarını kuşatan eserler olarak bilinirler. Ama konu işlevleri olunca, bunların her birinin yerli edebiyat abidesine eklenmiş birer yapı taşı oldukları görülür. Dolayısıyla, yukarda belirttiğimiz "doğru neden" çevresinde bu eserleri, bugünün bilgisini içermedikleri, için eksiklikle malûl saymak, yoksamak ya da küçümsemek edebiyatın doğasına (akışkanlığına) ve edebi mirasın varlığına aykırı bir hareket sayılır ve ayrıca Kâtip Çelebi'nin Keşfü'z-zünun'uyla avuçlarımıza sunduğu geçmiş, İbnülemin Mahmut Kemal İnal'ın Son Asır Türk Şairleri'yle düne, Behçet Necatigil'in sözlükleriyle bugüne bitişmeseydi hem edebi bir mirastan hem de süren bir edebiyattan zaten söz edilemezdi.

Bu belirlememiz, yaklaşık üç ay önce okurla buluşan Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi için de geçerlidir. Adlarını yukarıda da verdiğimiz Yazarlar Sözlüğü'nün (1990) ve Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi'nin (2001) sahibi olan İhsan Işık'ın imzasını taşıyan bu yeni eser, yazarının, 1700 yazarın hal tercümesinden başlayıp, bu sayıyı söz konusu kitaplarının yeni basımlarında bire, üçe, beşe katlayan müstesna çabasını, son olarak on ciltte, 10.336 yazarın hal tercümesiyle taçlandıran bir kültür ve edebiyat hazinesidir.

İhsan Işık, yeni eserinde edebiyat ve kültür adamlarının hal tercümelerini, onlarla ilgili eleştirilerden, değerlendirmelerden örneklerle zenginleştirmiş, Yunus Emre'den bugüne tüm zamanların kültür adamlarını, halk edebiyatının sultanlarını, yerli düşüncenin mimarlarını, Türkçe edebiyatın unutulmaz emektarlarını ve onların en yeni varislerini Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi'nin iki kapağı arasında buluşturarak, kültür ve edebiyat dünyamızı elle tutulacak, gözle görülecek şekilde bütünlemiştir.

Kültürel hayatımız, dolayısıyla edebiyatımız yine devam edecek, her geçen gün yeni yapı taşları oluşacak, günü geldiğinde kültür ve edebiyat abidemizde kendilerine ayrılan yerlere yerleşeceklerdir. Önemli olan bugünü kıyametin arefe günü sayarak o abideyi oluşturan yapı taşlarını bir bütün olarak fotoğraflamaktır. İşte, 1990'dan beri bu doğrultudaki çabasını ve başarısını gıpta ederek izlediğimiz İhsan Işık, Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi'yle her şeyden önce bunu gerçekleştirmiştir.

Elimize ulaştığı anda biricikleşen, Türkçe edebiyat abidesine bir yapı taşı olarak yeni eklenen Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi'nden dolayı İhsan Işık'ı kutlarken, o müstesna gayretinin yakın zamanda bizi hangi güzel eserlerle buluşturacağını da merak ediyoruz. (Bilgi: 0312.2298884,  Faks: 0312.2298824, [email protected])

 

KAYNAK: Virgül dergisi, 2006

 

 

 

İHSAN IŞIK'TAN HAL TERCÜMELERİ

 Dünü ve bugünüyle edebî hayatın gerekli çalışmalarla kuşatılamadığı çoğu zaman yakınma, bazen de durum belirleme olarak ileri sürülegelmiş; mevcut araştırmalar, incelemeler, hal tercümeleri, kitabiyat ve sair kayıtlar eksiklikle malûl olarak nitelendirilmiştir. Söz konusu yaklaşımların çok azında edebiyatın yapısından kaynaklanan doğru nedenlerden söz edilebilmiştir. Bu doğru nedenlerden biri: Edebiyatın, kendisini konu edinen tüm çalışmaların önünde yürüdüğü, diger bir söyleyişle ondaki akışın kesintisizliği nedeniyle kuşatılamayacağı, ancak makul bir ara ile geriden izlenebileceğidir.

Bunu Cumhuriyet dönemindeki kimi hal tercümeleri ve kitabiyat eserleri ile sınırlandırarak örneklendirecek olursak: Maarif Vekaleti'nce hazırlanan Türkiye Bibliyografyası (1933), İ. Alaattin Gövsa'nın Meşhur Adamlar'ı (1933-35), Türk Meşhurları Ansiklopedisi (1946), İbnülemin Mahmut Kemal İnal'ın Son Asır Türk Şairleri (1930-41), Sadeddin Nüzhet Ergun'un Türk Şairleri (1936-46), Baha Dürder'in Şairler, Edipler, Muharrirler'i (1946), Nahid Sırrı Örik'in Türk Meşhurları Ansiklopedisi (1953), Behçet Necatgil'in Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (1960), Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü (1971), Tahir Alangu'nun 100 Ünlü Türk Eseri (1974), Seyit Kemal Karaalioğlu'nun Resimli Türk Edebiyatçılar Sözlüğü (2. Bas.: 1982), İhsan Işık'ın Yazarlar Sözlüğü (1990), Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (1 cilt: 2001; 3 cilt: 2003), Yapı Kredi Yayınları'nın Tanzimat'tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi (2001) vd. içerik olarak genellikle geçmişi, kısmen kendi zamanlarını kuşatan eserler olarak bilinirler. Ama konu işlevleri olunca, bunların her birinin yerli edebiyat abidesine eklenmiş birer yapı taşı oldukları görülür. Dolayısıyla, yukarda belirttiğimiz "doğru neden" çevresinde bu eserleri, bugünün bilgisini içermedikleri, için eksiklikle malûl saymak, yoksamak ya da küçümsemek edebiyatın doğasına (akışkanlığına) ve edebi mirasın varlığına aykırı bir hareket sayılır ve ayrıca Kâtip Çelebi'nin Keşfü'z-zünun'uyla avuçlarımıza sunduğu geçmiş, İbnülemin Mahmut Kemal İnal'ın Son Asır Türk Şairleri'yle düne, Behçet Necatigil'in sözlükleriyle bugüne bitişmeseydi hem edebi bir mirastan hem de süren bir edebiyattan zaten söz edilemezdi.

Bu belirlememiz, yaklaşık bir ay önce okurla buluşan Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi için de geçerlidir. Adlarını yukarıda da verdiğimiz Yazarlar Sözlüğü'nün (1990) ve Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi'nin (2001) sahibi olan İhsan Işık'ın imzasını taşıyan bu yeni eser, yazarının, 1700 yazarın hal tercümesinden başlayıp, bu sayıyı söz konusu kitaplarının yeni basımlarında bire, üçe, beşe katlayan müstesna çabasını, son olarak on ciltte, 10.336 yazarın hal tercümesiyle taçlandıran bir kültür ve edebiyat hazinesidir.

İhsan Işık, yeni eserinde edebiyat ve kültür adamlarının hal tercümelerini, onlarla ilgili eleştirilerden, değerlendirmelerden örneklerle zenginleştirmiş, Yunus Emre'den bugüne tüm zamanların kültür adamlarını, halk edebiyatının sultanlarını, yerli düşüncenin mimarlarını, Türkçe edebiyatın unutulmaz emektarlarını ve onların en yeni varislerini Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi'nin iki kapağı arasında buluşturarak, kültür ve edebiyat dünyamızı elle tutulacak, gözle görülecek şekilde bütünlemiştir.

Kültürel hayatımız, dolayısıyla edebiyatımız yine devam edecek, her geçen gün yeni yapı taşları oluşacak, günü geldiğinde kültür ve edebiyat abidemizde kendilerine ayrılan yerlere yerleşeceklerdir. Önemli olan bugünü kıyametin arefe günü sayarak o abideyi oluşturan yapı taşlarını bir bütün olarak fotoğraflamaktır. İşte, 1990'dan beri bu doğrultudaki çabasını ve başarısını gıpta ederek izlediğimiz İhsan Işık, Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi'yle her şeyden önce bunu gerçekleştirmiştir.

Elimize ulaştığı anda biricikleşen, Türkçe edebiyat abidesine bir yapı taşı olarak yeni eklenen Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi'nden dolayı İhsan Işık'ı kutlarken, o müstesna gayretinin yakın zamanda bizi hangi güzel eserlerle buluşturacağını da merak ediyoruz.

KAYNAK: Ömer Lekesiz / İhsan Işık’tan Hal Tercümeleri (Yeni Şafak Kitap Eki, 05.12.2006)

 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör