Kemal Özer

Yazar, Şair

Doğum
09 Mart, 1935
Ölüm
30 Haziran, 2009
Eğitim
İstanbul Erkek Lisesi
Burç

Şair ve yazar (D. 9 Mart 1935, İstanbul – Ö. 30 Haziran 2009, İstanbul). Kumkapı Ortaokulu (1950), İstanbul Erkek Lisesi (1955) mezunu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümündeki öğrenimini yarım bıraktı. Öğrencilik yıllarında arkadaşlarıyla birlikte a dergisini (1956-60) çıkardı. Varlık Yayınevinde düzeltmen olarak çalıştı. Şiir Sanatı (1966-68, 20 sayı) dergisini çıkardı. 1972’de arkadaşlarıyla yayımladıkları Yeni a dergisinin kurucu ve yazarları arasında yer aldı. Cem Yayınevi ve Cumhuriyet gazetesinde düzeltmenlik yaptı (1960-81). Karacan Yayınlarında (1981-82) çalıştı. Kurduğu Uğrak Yayınevini yönetti. Emekliye ayrıldıktan sonra Varlık dergisinin yönetmenliğini üstlendi (1983-90). Türkiye Yazarlar Sendikasının ikinci başkanlık görevinde bulundu (1999-2000). Çalışmalarını, kurduğu Yordam Yayınevinde kendi kitaplarının yanında başka kitaplar da yayımlayarak (1989-2000) sürdürdü.

Şiirleri 1951’den, hikâyeleri 1952’den itibaren Kaynak, Seçilmiş Hikâyeler, a, Şiir Sanatı, Yeni Dergi, Yeni Edebiyat, Yeni a, Milliyet Sanat vd. dergilerinde yayımlandı. İlk üç şiir kitabıyla İkinci Yeni hareketinin içinde yer alarak çok katmanlı ve imge yoğunluklu bir şiire imza attı. Sonraki yıllarda dünyaya yeni bir bakış ve ona bağlı olarak yeni bir sanat anlayışıyla yazdığı şiirler çeşitli yankılara yolaçtı. Bu dönem şiirlerinde konu olarak politik ve güncel olayları işledi. Toplumcu gerçekçi diye nitelenebilecek bu dönemde, toplumsal ve siyasal olaylara, insanların bu olaylar karşısında tepkilerine, duygu ve düşüncelerine tanıklık etmeyi amaçladığı görüldü. Özellikle 1970-80 yılları arasında yayımladığı dört kitapta ağır basan bu eğilim, genel tutum değişmemekle birlikte, şiiri yeni boyutlar kazanıp yeni ilgi alanlarına yayıldı. Araya Giren Görüntüler’de 12 Eylül (1980)’ün psikolojik tanıklığı ve sorgulaması, Sınırlamıyor Beni Sevda’da sevdaya getirilen toplumsal yorum, Bir Adı Gurbet’te baskılara uğrayan, acı çektirilen insanların yazgısı aracılığıyla kimlik sorunu, Oğulları Öldürülen Analar’da yıllardır yitirilen oğullar aracılığıyla analara yaşatılanların toplumda oluşturduğu birikim, Onların Sesleriyle Bir Kez Daha’da yoğun bir yasakçı dönemin ardından emekçilerin yeniden konuşmalarına tanıklıklar yer aldı.

Kemal Özer, Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya kitabıyla 1976 Türk Dil Kurumu  Şiir Ödülünü, Kimlikleriniz Lütfen ile 1982 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülünü, İnsan Yüzünün Tarihinden Bir Cümle adlı kitabıyla 1991 Yunus Nadi Şiir Armağanını, Bir Adı Gurbet adlı kitabıyla 1993 Ferit Oğuz Bayır Düşün ve Sanat Ödülünü, 1999 Damar Dergisi Edebiyat Emek Ödülünü, 2000 Truva Kültür ve Sanat Ödülünü, 2001 Dionysos Şiir Ödülünü kazandı. Asım Bezirci’nin hazırladığı Dünden Bugüne Türk Şiiri antolojisini genişletip güncelleştirerek beş cilt olarak yeniden yayımladı.

Şiirinin toprağını sürekli işleyen, havalandıran, yaşamla besleyip zenginleştiren ozanlar vardır. Bir gereksinimle, kendilerini ve şiirlerini sorgulayarak yaparlar bunu. Neyi, niçin yaptıklarının ayırdındadırlar. Bilinçli bir yönsemedir bu onlarda. Bunun için de duruk değil, devingen bir şiir evrenleri vardır. Takvim yaşları yaşlılığın eşiğinde de olsa şiir yaşları gençliğini sürdürür. Kemal Özer de bu soy ozanlardan biridir. Çok renkli bir şiir haritası olan (…)

“Kemal Özer, şiirini yaşamın içinde üreten bir ozan. Bunun için de insana özgü her şeyden yansımalar vardır onun şiirinde. Şöyle desem belki daha kuşatıcı olur: İnsan odaklı bir şiirin yaratıcısıdır. Bu yönüyle acının, dahası acıların besleyip büyüttüğü hıncın ve öfkenin kazıbilimcisidir o. Bu bağlamda üç yapıtının adını analım: İnsan Yüzünün Tarihinden Bir Cümle / Bir Adı Gurbet / Oğulları Öldürülen Analar... Aynı enlem ve boylam daireleri içinde üretilen bu yapıtlardaki şiirlerin ortak yanı acıyı yansıtmaları. Bunlar da K. Özer’in şiir haritasında ayrı bir bölge oluşturur. İnsan Yüzünün Tarihinden Bir Cümle’de fotoğraflarla saptanmış yüzlere yönelik şiirsel bir okuma gerçekleştirir K. Özer. Her yüzün art alanında kazdıkça, kazıdıkça acılar çıkar ortaya.” (Emin Özdemir)

ESERLERİ:

ŞİİR: Gül Yordamı (1959), Ölü Bir Yaz (1960), Tutsak Kan (1963), Kavganın Yüreği (1973), Yaşadığımız Günlerin Şiirleri (1974), Sen de Katılmalısın Yaşamı Savunmaya (1975), Geceye Karşı Söylenmiştir (1978), Kimlikleriniz Lütfen (1981), Araya Giren Görüntüler (1983), Çağdaş ve Boyun Eğmeyen (şiirlerinden seçmeler, 1985), Sınırlamıyor Beni Sevda (1985), İnsan Yüzünün Tarihinden Bir Cümle (1990), Bir Adı Gurbet (1993), Oğulları Öldürülen Analar (1995), Şiirlerden Bir Gökkuşağı (şiir kaseti, 1996), Onların Sesleriyle Bir Kez Daha (1999), XX. Yüzyıldan Duvar Kabartmaları 1: Bütün Şiirleri 1959-1981 (2000), XX. Yüzyıldan Duvar Kabartmaları 2: Bütün Şiirleri 2 1983-1999 (2000), Birlikte, Aynı Ateşten Geçerek (şiirlerinden seçmeler, 2003), Sevdalı Buluşma (2005).

ÖYKÜ: Baba ile Kız (1999).

DENEME: Umut Edebiyatı Yedi Canlıdır (1992), Acı Şölen (1992), Gün Olur Söze Yazılır (1992), Yaşadığımız Günlerin Yazıları (1996), “Benim Ellerimi Al, Benim Gözlerimi Kullan” (1999), Şiiri Sorgulayan Yazılar (2000), Bendeki Görüntüler (2000).

ANI: İkinci Yeni’den Toplumcu Şiire (1999).

GEZİ: Güldeki Şafak (Bulgaristan notları, 1979), Düşmanı Kardeş Yapmak (1994).

GÜNLÜK: Tanık Günler 1 (1993), Tanık Günler 2 (1994), Gölgeden Güneşe (1999).

ÇOCUK KİTABI: Nasrettin Hoca (1975), Tatil Köyünün Çocukları (1981), Trenler Ne Güzeldir (1983), Dünya Onlarla Daha Güzel (1992), Şiirlerle Ezop Masalları (1993), Çiçek Dürbünü (1994), Şiirlerle Andersen Masalları (1995), Sinemayı Seven Çocuk (1997), Sorulardan Bir Gökkuşağı (1999), Güneş Arkasına Baktı (2000).

DERLEME: Soruların Gündeminde (1995), Oradaydım Diyebilmek (1995), Eleştirilerin Gündeminde (1999), Sanatçılarla Yazışmalar 1 (1999), 45. Sanat Yılında (2000).

SÖYLEŞİ: Sanatçılarla Konuşmalar (1979).

ANTOLOJİ: Şiirlerle İstanbul (1992), 100 Şiir (1995), Dünden Bugüne Türk Şiiri (5 cilt. 1- Halk Şiiri, 2- Divan Şiiri, 3- Yeni Şiir, 4- Yeni Şiir, 5- Yeni Şiir; Asım Bezirci ile, 2002).

ÇEVİRİ: Haydut Otu (Lubomir Levçev’den, Fahri Erdinç’le birlikte, 1979), Benimdir Bu Dünya (Georgi Cagarov’dan Fahri Erdinç’le, 1982), Kurşun Asker (Lubomir Levçev’den Fahri Erdinç’le, 1984), Temiz Yürekle (Attila Jozsef’ten Edit Tasnadi’yle, 1986), Zamanın Sözü (Nicolae Dragoş’tan Erem Melike Roman’la, 1989), Zambak ve Gölge (Federico Garcia Lorca’dan Gülşah Özer’le, 1990), Sevdiğime Seslenir Gibi (Pablo Neruda’dan Sibel Özbudun’la, 1992), Suskun Sesler (Ergin Koparan’la, 1992), Kuşlar Havalanıyor Yüreğimden (Sara Mathai Stinus’tan Gülşah Özer’le, 1997), Köpüklenen Gök (Miklos Radnoti’den Edit Tasnadi’yle, 1997), Granit Destanı (Lıçezar Elenkov’dan Ömer Çandır’la, 1997), Bir Yıldızdı Taşıdığım (Lubomir Levçev’den Gülşah Özer’le, 1999).

HAKKINDA: Atilla Özkırımlı / Sözcük İşçiliğinden Bilinç İşçiliğine (Öykü dergisi, Mart 1976), Asım Bezirci / Geceye Karşı Söylenmiştir (Sanat Emeği, Kasım 1978), Emin Özdemir / Sorgudaki Ozan (Varlık, Nisan 1982), Sennur Sezer / Onların Sesleriyle Bir Kez Daha (Evrensel Kültür, Ağustos 1999), Doğan Hızlan / Kemal Özer’in Şiir Durakları (Hürriyet Cumartesi, 30.12.2000), Ülkü Tamer / Yaşamak Hatırlamaktır (2002).

 

BİR İNSAN, BİR DÜŞ

Kentler tanıdım, yaprakları

her sabah sokak sokak açılan

aydınlık bir çiçeğe benzer.

Kentler tanıdım, diz çökmüş

kendini seyretmek için bir ırmakta,

yüzü hâlâ yanar durur

başına gelenlerin utancıyla.

 

İnsanlar tanıdım, birbirlerine

sırt dönecek kadar ilgisiz,

aynı dertleri paylaşsalar bile.

İnsanlar tanıdım, yaşam boyu

yetecek kadar sevecenlik dolu

bir daha karşılaşmayacağı birine.

 

Ve tanıyana dek Madam Ella'yı

bilmezdim bir insanın

yüzünde bir kenti taşıyacağını.

Uzaktık karşılaştığımızda

ikimiz de yaşadığımız ülkeden,

kalabalığı arasında bir toplantının.

 

Önce gözlerini tanıdım,

öylesine yumuşak ve kederli.

Yıllardır dağılmayan bir sis

dağılmaya başlamıştı sanki,

yeniden görüyordu karşısında

yıllardır görmediği birini.

 

Sonra sesini tanıdım,

alabildiğine ürkek ve dokunaklı.

Türkçe sözcükler iki yanında

iki örgü saç gibiydi yüzünün

özenle saklamıştı okul çantasında

ve söylerken onları yedi yaşındaydı.

 

Yedi yaşındaydı elli yıl önce

bırakıp giderken İstanbul'u.

O günkü gibi duruyordu belleğinde

düşmanlığı barındırmayan mahalle,

birbiriyle yardımlaşan komşular,

Anadoluhisarı'ndaki çocukluğu.

 

Anladım ki yüzüme bakarken

beni değil İstanbul'u görmüştü.

Madam Ella için İstanbul

anladım ki yıkılmayan bir düştü,

özlemiydi kardeşçe yaşamanın.

Bu kanlı, bu kıyıcı, bu haksız dünya

elinden alamamıştı bir türlü.

YAN YANA İKİ ÜLKE

Yan yana iki ülke gibiyiz seninle

ayın önünden geçen bulut

önce seni karanlıkta bırakır, sonra beni

senden bana eser, yerine göre,

yerine göre, benden sana

şakaklarımızı serinleten rüzgâr.

 

İki kıyı gibiyiz karşılıklı

hem ayırır bizi, hem bağlar birbirimize

aramızda akan ırmak,

iki tarih sayfası gibiyiz art arda

birinde başlayan cümlenin sonu

ötekinde düğümlenir ancak.

 

Geldiği vakit hasat günleri

iki ayrı ağızda aynı anda

beliren bir gülümseme gibiyiz seninle,

ve bir ter damlası gibiyiz alnında

elbirliğiyle üretilip

kardeşçe bölüşülen bir dünyanın.

 

KEMAL ÖZER’İN ŞİİR HARİTASI

 

Şiirinin toprağını sürekli işleyen, havalandıran, yaşamla besleyip zenginleştiren ozanlar vardır. Bir gereksinimle, kendilerini ve şiirlerini sorgulayarak yaparlar bunu. Neyi, niçin yaptıklarının ayırdındadırlar. Bilinçli bir yönsemedir bu onlarda. Bunun için de duruk değil, devingen bir şiir evrenleri vardır. Takvim yaşları yaşlılığın eşiğinde de olsa şiir yaşları gençliğini sürdürür. Kemal Özer de bu soy ozanlardan biridir. Çok renkli bir şiir haritası olan..

 

İ k i n c i   Y e n i ’ n i n   T o p r a ğ ı n d a

 

Kemal Özer’in ilk yapıtlarını (Gül Yordamı, Ölü Bir Yaz, Tutsak Kan) değerlendirmeye yönelenler bunları İkinci Yeni’nin toprağında üretilmiş ürünler olarak nitelendirirler. Kimi yönlerden doğru bir saptayımdır bu. Bu kitaplardaki şiirlerinin çoğu dokusunda İkinci Yeni şiirine özgü nitelikleri barındırır: Kapalılık ya da okurdan geniş ölçüde bir anlama çabası gerektirme, sözcükler arasında yadırgatıcı ve şaşırtıcı bağıntılar oluşturma, sözdizimini altüst etme, imgeyi ve görüntülemeyi öne çıkarma vb...

Gözeneklerine İkinci Yeni esintisinin sindiği bu şiirler Kemal Özer’in şiir serüveninde başlıbaşına bir dönem oluşturur. Söylem, sözcük örüntüsü, sözcüklerin uzak ve yakın çağrışımlarından yararlanma yönelimi, sağlam bir dize örgüsü yönlerinden kendi içinde bir bütünlükleri vardır bu şiirlerin. Kumaşı İkinci Yeni tezgâhında dokunmuş gibidir ilk bakışta. Ne ki tıpa tıp o şiirle örtüşmez. Değişik iplikler, değişik örgeler (motifler) içerir. Bana göre İkinci Yeni’nin toprağında üretilmesine karşın yine de o şiirin genel havası dışında kalan bir kendindenliği vardır Kemal Özer şiirinin.

Nereden gelir bu kendindenlik? Kemal Özer de kuşaktaşı ve öteki İkinci Yeniciler gibi sözcüklere yaslandırır şiirini. Gül Yordamı’nın başına koyduğu şu iki dizelik sunu onun bu ediminin bir betimlemesi gibidir:

 

elini tutmadı onların da hiç kimse

                                                 kelimelerden başka

 

Ancak elini sözcüklere verirken ya da onların elini tutarken şiirinin derin yapısı içinde bir yaşanatı ağı kurup oluşturur. Tümüyle de boşlamaz anlamı. İkinci Yeni’nin yaslandığı temel ilkeleri açıklayan, bunları kuramlaştırıp sunan usta ozanlar o günlerde şöyle şiirler yazarlar:

 

Bulutların çıkınında

Mis kokulu güvercinleri gökyüzünün

Çıldırtırlar insan gözlü kedileri

Ay doğar kuyulara yalın ayak

Telgraf tellerinde gemi leşleri

 

Bunun gibi “Ve zurnanın ucunda yepyeni bir çingene” türünden dizeler oluştururlar. Oysa K.Özer, dediğim gibi şiirinin derin yapısı içinde yaşama ve yaşantıya göndermeler yapan şiirler yazar. Bu göndermeleri anlamsal ve anlatımsal çokdeğerlilik bağlamı içinde düşünebiliriz. Tartışmalara yol açan “Ağıt” şiirini anımsamakta yarar var:

 

annem mi bir kadın

geciken bir kadın gece yatısına

ölüm kendini göstereli babamın saçlarından

günübirlik bir kadın

üsküdarla istanbul arasında

 

babamdı sakalıydı babamın

bir akşam göle batırdı

çıkmamak üzere bir daha

hepsi de ekmek kokardı

sayısı unutulan parmaklarının

 

akşam bir attır bütün ülkelerde

serin esmer bir attır

terkisine çocukların bindiği

 

Kestirmeden söyleyeyim, K.Özer’in bu dönem şiirleri biçimci ve kapalı bir şiir anlayışının ürünleridir. Bunlar derin yapıya yönelik bir yaklaşımla ele alındığında ya da içerikleri imgeler doğrultusunda değerlendirildiklerinde kimi izleklerin özellikle ağır bastıkları görülür: Cinsellik, aşk, doğa, yalnızlık... Anlatıcı ya da şiirsel ben, bu izlekler içinde bir aranıştadır. Zaman zaman ozanla da bütünleşir. Sözünü ettiğim yönde, K.Özer’in bu dönemdeki şiirlerini İkinci Yeni’nin genel havasından ayıran yan, bu aranışlardan gelir gerçekte. Nitekim kendisi de o dönemdeki şiirlerini topluca değerlendirirken şunları söyler:

“Şimdi bakınca, o günkü kimliğime ve yaşantıma uygun bir şiirsel dünya çizdiğimi, gerçekler karşısında ürkeksem, duygularımla bir hesaplaşma içindeysem, adını tam koyamadığım birtakım isteklerim, özlemlerim olduysa bunları büyük ölçüde yansıttığımı görüyorum. Üstelik bunları yansıtırken, gönül verdiğim beğeni kaygılarını, yüceltmek istediğim estetik ilkeleri belli bir başarı düzeyinde gerçekleştirdiğimi söyleyebilirim. Hakçası, kullandığım sözlükle, çağrışım dokusuyla, dize işçiliği, imge anlayışı ve yetkinlik ardında koşan yoğunlaştırma çabasıyla, kendine özgü yanları ortaklaşa yanlarından ağır basan bir toplam çıkıyor...” 

 

 

 

 

 

 

Yazar: Emin Özdemir

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör