Osmanlı dönemi bilgin ve devlet
adamlarından, müderris (öğretim üyesi), vezir, nazır, vali, sadrazam (D. 1828,
Amasya – Ö. 1874, Taif [şimdi Suudi Arabistan’a bağlı] ). Sultan Abdülaziz döneminde
dokuz ay kadar Sadrazamlıkta bulunmuş Vezirlerdendir. Amasyalı âlimlerden ve
Halidî Şeyhlerinden Şirvanlı İsmail Siraceddin Efendinin oğludur. Önce
memleketinde büyük kardeşi ile babasından ilim tahsil etti. 23 yaşında iken
İstanbul’a gelerek medreselerde okuyup icazet alarak Müderris oldu. Büyük Fuat
Paşa Suriye’ye gittiği zaman onu da birlikte götürmüş, zekâsını ve mizacını
takdir ettiği için 1863’te Vezir rütbesi ile Şam Valiliğine tayin ettirmişti.
Müderris cübbesini çıkarıp Vezir üniformasını giymesi, bilhassa kendisine
mahreç payesi dahi çok görülmüşken birdenbire Vezir olması o zaman epeyce dedikoduya sebep
olmuştur. 1865’te Evkaf Nazırlığına geçirildi. Sonra Hazine-i Hassa, Maliye ve
Adliye Nazırlıklarında bulundu. Mahmut Nedim Paşa’nın Padişaha çekiştirmesi
üzerine bir aralık Amasya’ya sürüldü. Midhat Paşa Sadrazam olunca affedilerek
İstanbul’a getirildi ve 1872’de Orman ve Maadin Nazırı ve o yıl içinde ikinci
defa Evkaf Nazırı, bir yıl kadar sonra da üçüncü defa Maliye Nazırı oldu ve
yine o sene Sadrazamlığa yükseldi.
Hüseyin Âvni Paşa’nın Abdülâziz üzerinde
yaptığı tesir ile Sadrazamlıktan azledildiği rivayet edilir. Azlinden sonra
önce Halep, ondan sonra da Hicaz Valisi oldu ve Hicazda iken karahumma
hastalığına tutularak Taif’te öldü. İbrahim
Alâeddin, Mehmed Rüştü Paşa için “Yüzü ve sözü
sevimli, medrese bilgisi kuvvetli bir zat olmakla beraber zamanının
ihtiyaçlarını ve devlet işlerini kavrayacak bir seviyede değildi” demiştir.
KAYNAK: İbrahim Alâeddin Gövsa / Türk Meşhurları (1946).