Tiyatrocu (D.1882, İstanbul - Ö. 1947, İstanbul). Aslen
Tarsuslu olup, Mısrîzadeler olarak anılan Mısır göçmeni geniş bir ailedendir. Hariciye Hukuku
Muhtelite Müdürü Yusuf Neyyir Bey’in oğludur. Neyyir Bey, aynı
zamanda “Gülzar-ı Hayal” adlı bir
romanı ve Lamartine’den yaptığı birkaç çevirisi ile genç bir yazar olarak
bilinmekteydi. Burhanettin Tepsi ise, babasının 28 yaşında ölümünün ardından, 1902
yılında Galatasaray Lisesi’ni bitirdi. Ailesinin ısrarlarına her defasında,
babası gibi sanatın içinde olmak için, yüksek öğrenim yapmak istemediğini
söyledi. Oyunculuk tutkusunu, okul sıralarından başlayarak, Sadrazam Tevfik
Paşa’nın oğulları İsmail Hakkı ve Ali Nuri ile provalar yaparak pekiştirmeye
çalışmıştı. Gelen itirazlara aldırmadan asıl tutkusu aktörlükte karar kılarak
sürdürdü.
Ancak ailesinin ısrarına dayanamayarak, Marsilya
Konsolosluğu’na atanan ağabeyinin yanına gitti. Paris Konservatuarı’nda, ünlü aktör
Silvain’in sınıfında derslere devam etti. Fransızcasını
geliştirmiş olarak yurda döndüğünde Bab-ı Ali’de çevirmen olarak çalışmaya
başladı. Ardından Sadaret (Başbakanlık) tercümanlığına yükseldi. Ancak Sadaretteki
görevinden istifa etti ve Tarsus’a gidip ailesine ait mülkleri elden
çıkardıktan sonra Mısır’a kaçtı. Oradan da Fransa’ya geçerek uzun bir süre
Fransa’da tiyatro eğitimine devam etti. Özellikle Comédie Française
oyuncularından Silvain ile karısı Louise Silvain yanında sahne görgüsünü
artırmış olarak Fransa içinde turnelerde Rolland ve Britannicus oyunlarında
önemli rollere çıktı.
Burhanettin Tepsi, Meşrutiyetin ilanından (1908) hemen sonra İstanbul’a geri döndüyse de ilk başta Ermeni aktör ve aktrislerin çoğunlukta olduğu İstanbul sahnelerinde bir süreliğine küçük rollerle yetinmek zorunda kaldı. Sonra bir “Heyeti Edebiye” kurarak Abdülhak Hâmit (Tarhan)’in eserlerinden kimi parçalar sahneleyip aktörlüğe başlayarak kumpanyalar kurdu, yerli ve yabancı eserler sahneledi. 1911 yılında Silvainlerle birlikte Sophokles ve Euripides gibi klasik oyunları sahnelerken basının en çok yer verdiği sanatçılardan biri oldu. Türkiye’ye dönüşünden itibaren birkaç kez topluluk oluşumunda yer aldıysa da (en önemlileri Müze-i Hümayun müdürü Osman Hamdi ve Recaizade Ekrem’in bulunduğu Sahne-i Osmaniye oluşumudur) bunların başarılı olamaması sonucunda, kendi tiyatro ekibini kurarak, Meşrutiyet tiyatrosunda yerini pekiştirdi. Bu süreçte ilk olarak Sahne-i Milliye-i Osmaniye adlı tiyatro topluluğunda yer aldı. Sonra Sahne-i Osmaniye’ye geçti ve Reşat Bey’le Yeni Tiyatro Kumpanyası’nı kurdu.
Burhanettin Bey aynı zamanda sinemaya da adım atmış, ancak I. Dünya Savaşı nedeniyle başladığı film çekimi yarıda kalmıştı. O yılarda yirmili yaşlarında genç bir gazeteci olan Sedat Semavi’nin yönetmenliğinde Müdafaa-i Milliye Cemiyeti adına çekilen ve senaryosu Sedat Simavi, Celal Esat (Arseven) ve Selah Cimcoz’a ait olan “Alemdar Mustafa Paşa” (Sultan Selim-i Salis) filminde rol aldı. Bu yapım aynı zamanda ilk tarihi belgesel film olma özelliğini taşıyordu. Ne var ki hızlı yükseldiği tiyatro sahnesinde gerisini getiremeyen Burhanettin Bey, sinemada da basamakları o derece de hızlı inmiştir. Özellikle oyunlarda yaşadığı oyun üzerinde yoğunlaşma eksikliği ve unuttuğu replikler nedeniyle yoğun eleştiriler almaya başlamıştı.
Burhanettin Tepsi, Türkiye’den bir süre uzaklaşmak için küçük bir ekiple Mısır, Suriye ve Fransa’ya turneler düzenlemişse de istediğini yine bulamadı. İlk evliliğini, kendisinden epey genç olan Saniye Hanım’la, yapmıştı. 1924’te bir kez daha Fransa’ya gitti ve eşiyle orada on sekiz yıl Türk tiyatro eserlerinin çevirilerini oynadı. I. Dünya Savaşı yıllarında ayrıldığı Türkiye’ye II. Dünya Savaşı başladığında (1942) dönmüş ve kurduğu Burhanettin-Saniye Tepsi Tiyatrosu’yla yeniden tiyatro yapmaya başladı. Ancak tam bir başarısızlık yaşayarak, Muhsin Ertuğrul ve arkadaşlarının düzenlediği jübileyle sanat yaşamına son noktayı koydu. 1947 yılında da, erken denilebilecek bir yaşta kalp yetmezliğinden yaşamını yitirdi.
Burhanettin Bey, Afife Jale, Behzad Haki Budak, İsmail Galip Arcan ve Muhsin Ertuğrul gibi tiyatrocuların yetişmesinde büyük katkısı olmuştur. İstanbul Belediyesi’nin kurduğu ve 1914’te açılan Darülbedayi-i Osmanî’nin ilk öğretmenlerinden idi. Fransız Akademisi’nden Lorea Madalyası almıştır.
KAYNAKÇA: İbrahim Alaeddin Gövsa / Türk Meşhurları (1946), Hüseyin
Adıbelli / Türkiye’de İlk Diplomalı Aktör: Tarsuslu Burhanettin Tepsi (Aratos
dergisi, Kasım-Aralık 2004), Uğur Pişmanlık / Tarsuslu Yazarlar ve Sanatçılar
Ansiklopedisi (Ocak 2008), İhsan Işık / Ünlü
Sanatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 5, 2013) - Encyclopedia of
Turkey’s Famous People (2013).