Devlet adamı, şair, besteci, hattat (D. 1554, Kırım - Ö. Kasım 1607, Akmescit). Kırım hanlarından Devlet Giray’ın oğludur. II. Gazi Giray olarak da bilinir. Eksiksiz bir medrese öğrenimi görmüştür. Gösterdiği kahramanlıklardan ötürü Bora lakabıyla tanındı. Şiirlerinde Gazâyî ve Han Gazi mahlaslarını (takma ad) kullandı. Özdemiroğlu Osman Paşa kuvvetleri safında Kırım ordusu komutanı olarak Türk-İran Savaşına (1578 -81) katıldı ve Paşa’nın takdirini kazandı. Osmanlı padişahının isteğiyle Rusya, Macaristan, Avusturya üzerine askerî seferler düzenledi. Başarılarından dolayı III. Murat’tan da iltifat gördü. 1580’de bir ileri keşif hareketinde İranlılar tarafından tutsak edildi. Osmanlılara karşı İran’a destek vermeyi reddetmesi üzerine Alamut Kalesi’ne hapsedildi. 1585 yılında buradan kaçarak Erzurum’da bulunan Osman Paşa’nın yanına geldi ve onunla birlikte yeniden savaşlara katıldı.
Gazi Giray, Osman Paşa’nın ölümünden sonra İstanbul’a gitti, oradan Yanbolu’ya gönderildi. III. Murat tarafından, İslâm Giray’ın ölümü üzerine boşalan Kırım Hanı olarak görevlendirildi (Mayıs 1588) ve bir filo ile birlikte Kırım’a döndü. Gazi Giray, Ağustos 1594’te Yanık Kalesi’ni kuşatmış olan Cigalazâde (Cağaloğlu) Sinan Paşa’nın yanında savaşlara katıldı. Ertesi yıl isyan halindeki Eflak ve Boğdan’a saldırı düzenledi. Haçova Meydan Savaşı kazanıldıktan sonra görevden alındı. Ancak Kırımlılar esasen kendisini desteklediklerinden tekrar hanlığa getirildi.
1598’de, III. Mehmet’in emriyle Macaristan’daki Osmanlı ordusuna katıldı. Kışı Sombor’da geçirdi ve yaptığı hizmetlere karşılık Silistre’nin kendisine arpalık olarak verilmesini istedi. Fakat bu isteği kabul edilmedi. Bir süre daha sınır boylarında kaldı. 1599’da Osmanlı ordusu ile Estergon seferine katıldı. Celali İsyanları’nın bastırılmasında görev aldı. 1597’de yapımın başlattığı Gazi Kirman Kalesi’ni tamamlayıp Kırım’a dönerken yolda vebaya yakalanarak öldü. Mezarı Bahçesaray’da babası Devlet Giray’ın yanında Han Sarayı Camisi hazîresindeki türbesindedir.
Gazi Giray, Gazayî mahlasıyla yazdığı şiirlerle divan şiirine yeni konular kazandırdı. Yiğitlik, korkusuzluk konularını başarıyla işlediği gazellerinden oluşan Divan’ıyla ünlüdür. Türkçeden başka Arapça ve Farsça şiirler de yazmıştır. “Gül ü Bülbül” mesnevisini Çağatay lehçesiyle yazdı. Matematik ve biyoloji alanında yüksek derecede bilgi sahibi olan Gazi Giray Han, hattatlık ve bestecilik yönleriyle de tanınmış, döneminin müzik çevrelerinde “Tatar” lakabıyla anılmıştır.
Değişik bilim dallarının yanı sıra hat (güzel yazı) ve müzik gibi güzel sanatlarda ileri derecede bilgisi vardı. Kitabet, ta’lik yazının incelikleri ve kalem kesme usullerini biliyordu. Çeşitli müzik aletlerini çalıyor, besteler yapıyordu. Peşrev ve saz semâilerinden altmış ikisi günümüze ulaşmıştır. Müzik adamlığından sonra en çok şairliğiyle tanındı. Divan edebiyatının nazım şekilleriyle, özellikle mertlik ve kahramanlık duygularını işleyen şiirler yazdı. Yavuz Yektay tarafından rast makamında şarkı olarak bestelenen, “Râyete meylederiz kâmet-i dilcû yerine / Tûğa dil bağlamışız kâkül-i hoş-bû yerine” beytiyle başlayan sekiz beyitlik ünlü gazeli birçok Osmanlı şairi tarafından birçok kez tanzîr (biçim ve anlam bakımından benzerini yazma) ve tahmîs (bir şiirin her beytine üçer mısra ekleyerek beşe çıkarmak) edildi. Hicviyeler de yazdı.
Divan’ı günümüze ulaşmadı, İsmail Hikmet Ertaylan’ın yayımladığı “Gâzi Geray Han: Hayatı ve Eserleri” (1958) kitabı içinde bazı şiirleri yer almıştır. “Gül ü Bülbül” adlı bir aşk mesnevisi de vardır. Bulunamamış “Kahve ile Bâde” adlı bir manzumesi de vardır. Kimi kaynaklarda usta bir münşî (nesir yazarı) olduğu da belirtilmektedir. Kırım Hanı sıfatıyla Osmanlı başkentine, vezirlere, devlet adamlarına, Hoca Sâdeddin Efendi, Hüseyin Kefevî gibi ünlü bilginlere gönderdiği manzum ve mensur mektuplar kimi dergilerde yer aldı. Gazi Giray Han, Nâmık Kemal’in “Cezmi” romanının ikinci derecedeki kahramanları içinde yerini alarak edebiyatımızdaki tipler arasına da girdi.
Gazi Giray Han, başarılı bir devlet adamı ve asker olmasının yanında iyi bir şair ve besteciydi. Sanatçıları, bilginleri korumuş; çok değerli saz eserleri bestelemiştir. Peşrevleri, saz semaileri bugün hâlâ sık sık çalınır. Hüzzam peşrevi, mahur peşrevi ile saz semaisi, bayatîaraban peşrevi, şedaraban saz semaisi klasik Türk musikisi repertuarının en güzel saz eserleri arasındadır.
“Gazi Giray Kırım hanlarının en büyüklerinden biridir. Hanlığı döneminde, İstanbul’un emirlerini her zaman yerine getirmeyen Kırım’ın önde gelen zümreleriyle hanlığı sıradan bir eyaleti gibi gören Osmanlı hükümet merkezi arasında dengeyi kurabilmiş olması büyük bir başarı sayılmalıdır. İstanbul ile her zamankinden daha çok iş birliği yapan Gazi Giray, kültürel yönden ve idarî bakımdan Osmanlı nüfuzunun önemli ölçüde artmasına izin vermiştir. Kırım Hanlığı’nı kendi oğullarına hasretmeye çalışan Gazi Giray, iradelerinde diğer hanlardan farklı olarak “Ebü’l-Feth el-Gâzî unvanını kullanırdı. Osmanlılar’dan gerçek bir hükümdar gibi muamele görmek isterdi.” (Prof. Halil İnalcık)
KAYNAKÇA:
Halim Giray / Gülbün-i Hânân (1908), Bursalı Mehmet Tahir / Kırım Müellifleri
(1916), Ruşen Ferid Kam / Gazi Girayhan ve Solakzade (Türk Mûsikisi Dergisi, sayı:
31, 1950), İsmail Hikmet Ertaylan / Gâzi Giray Han Hayatı ve Eserleri (1958),
Yılmaz Öztuna / Büyük Türk Mûsikisi Ansiklopedisi (c. 1, 1990, s. 300-301),
Halil İnalcık - Mustafa Uzun / TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 13, s. 451-453,
1996), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye
Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü
Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of
Turkey’s Famous People (2013).