Hukukçu, siyasetçi, aktivist, şair (D. 1932, Kadirli / Adana - Ö. 10 Eylül 2019, İstanbul).
Adana Lisesi, İstanbul Hukuk Fakültesi mezunudur. 1965’te Türkiye İşçi
Partisine katıldı. DİSK’te, Baro’da, Barış Derneğinde eylemlerin ön saflarında
yer aldı. DİSK, Maden İş gibi sendikaların avukatlığını yaptı.
İlk kez Adana’da yayımlanan Bugün ve Yeni Adana gazetelerinin
sanat sayfalarında şiir yayımladı. Daha sonra şiirleri, Varlık, Edebiyat,
Yazko Edebiyat, Toprak, Sorun, Anadolu Ekini, Karşı, Gurbet, Gençlik, Orkun,
Havan, Fikirler dergilerinde, Varlık Şiirleri Antolojisi’nde, Genç
Şairler Antolojisi’nde, Yunus Emre Şiirleri Antolojisi’nde
yayımlandı. Şiirlerinin bir bölümünü 1991’de Sevgi Halleri adlı ilk
kitabında topladı.
Vefatı:
Müşür Kaya
Canpolat, 10 Eylül 2019 Salı günü İstanbul’da hayatını kaybetti. Canpolat'ın
cenazesi, 11 Eylül 2019 Çarşamba günü Bağlarbaşı İlahiyat Fakültesi Camisi'nde
kılınan ikindi namazının ardından Kalearkası Anadolu Kavağı Mezarlığında
defnedildi.
Ödülleri:
İstanbul
Barosu'nun “Yaşam Boyu Onur Ödülü”nü aldı.
Müşür Kaya Canpolat İçin Ne Dediler?
“Canpolat şairden çok şeyler istiyor ve bekliyor! Bunu yapamayan şiir
yazmasın mı ister? Sanmam. Canpolat, her türlü şiiri sever, Haşimi de, Yahya
Kemal’i de, Nâzım’ı da, Dağlarca’yı da, Anday’ı da, Yavuz’u da... Ama onun
özlediği şair bir çeşit ‘kâhin’ olmalı... Olabilmeli... Demek ki ‘şair’i bir
çeşit üstün insan, bir çeşit peygamber, bir çeşit veli gibi görüyor. Öyle olsun
istiyor. Ne denir böyle bir özleme? Karşı da çıkılmaz, olsa olsa yanında yer
alınır böyle bir özlemin... Pek büyük umut olmasa da!” (Oktay Akbal)
***
Bir
söyleşisinde şiir ve avukatlık ilişkisini şu sözlerle açıklamıştı:
“Avukatlık dönemimde yer yer şiirle baş başa
kalmakla beraber, şiirden uzak bir havada bürodaki işler bastırmaya başladı.
Aynı
zamanda devrimci mücadelenin içinde yer alan bir avukat olduğum için bir
taraftan hukuk mücadelesiyle adliyelerde, bir yandan edebiyatın içinde… Daha
önce bir yerde söylediğim gibi şiiri ben avukatlığın elinden zor kurtarabildim,
kısmen kurtarabildim.”
KAYNAKÇA:
Vedat Yazıcı / Sözümüz Şairlerden Şiirlerden (1997). İhsan Işık / Resimli ve
Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2007,
2009).
Sen unutulmamış hikâye,
Ben, anlaşılmamış şair..
Ve ibadet etsin melekler
aşkımıza,
Yerini bulmalı dualar.
Nedir, yeryüzünde
imrendiğimiz;
Saadetten gayri ne var?
Rüzgârlar dağıtmalı
saçlarımızı,
Rüzgârlar bilmeli sırrımızı.
Ben sihirli ülkelerde
kumarbaz,
Sen maça beyinin kızı.
Hem yanyana olmalıyız
vapurda;
Denizler daha güzel, daha
mavi
Sen benim deniz kızım,
sevdiğim,
Ya yeşil giymelisin, ya mavi.
Böyle güzel geçen her öğle
sonu
Bütün düşünceler bize dair.
Sen unutulmamış hikâye,
Ben anlaşılmamış şair...
(Ayrıntı Fikir Sanat Dergisi, Haziran 1954)
Gülhane parkında gizli bir
aşkın şifresidir sultaniyegâh
Bir sonbahar akşamı incesazda
çalındığında
Güz mevsimi uzun süren ne
kadar kent varsa gizemli
İstanbul başkenti seçilmiştir
böyle sonbaharların.
"Bin kocadan arta kalan
bive-i-bakir" Fikret'in mısralarında
Gündüzleri bakışından süzülen
işveye kurban olunan
Eski şarkılarda ve şiirlerde
lütfuna ermek için
Gönüllü nöbet tutulan gecelen
ve perişan olunan.
Bir başka tepeden bakınca
"Aziz İstanbul"
Kutsanmış çeşmeleri, okunmuş
taşlarıyla
Oysa hayal kurar kurmaz bir
ozan gözleri kapalı
Sularla oynaşır durur bir
kadının ayaklan.
'Her semti bir başka telden
çalar da İstanbul'un
Üsküdar ayrı, Beyoğlu ayrı,
Kadıköy ayrı
Gülhane'de taş duvarlara
karşı sultaniyegâh
Belki son nağmesidir o eski
aşkların.
Belki'de "koket"
bir kadına benzeyen bu süslü kent
Her gelip geçene göz süzer
atkestanesi yeşilliğinde
Herkese vaat eden ama kimseye
bir şey vermeyen
İşveyle gülen ve nazlanan
tıpkı Balzac'ın Paris'i gibi.
Eylül
2004. İstanbul