Asker,
devlet adamı, sadrazam (D. 1820, Gelendost / Şarkîkaraağaç / Isparta - Ö. 15
Haziran 1876, İstanbul). Babası, Odabaşızade Ahmed Efendi’dir. On beş yaşında
İstanbul’a geldi. Çorlulu Ali Paşa Medresesi’nde müderrislik yapan dayısının
yanında medrese öğrenimine başladı ve 1837’de Harp Okulu’na geçti. 1839’da
girdiği yeterlilik sınavını kazanarak başçavuş, 1842’de mülâzım (teğmen) oldu.
1847’de girdiği Erkân-ı Harbiye’yi (Harp Akademisi) 1849’da kurmay kolağası (kurmay
kıdemli yüzbaşı) rütbesiyle bitirdi. Ardından Harp Okulu’nun savaş sanatı öğretmen
yardımcılığı ile seferî ve dâhiliye kanunları öğretmenliğine atandı. 1852
yılında kaymakamlığa (yarbay) terfi ettirilerek Şumnu’ya gönderildi. Kırım Savaşı’na
kadar Sofya tarafında Balkan geçitlerinin güçlendirilmesi ile görevlendirildi.
Burada gösterdiği başarı üzerine miralaylığa (albay) terfi etti. Kars Savaşı’ndan
sonra mirlivalığa (tuğgeneral) yükseltildi. Kırım, Tuna ve Kafkas cephelerinde savaşlara
katıldıktan sonra Harbiye Komutanı ve Şura-yı Askerî Başkanı, daha sonra
1863’te müşir (mareşal) rütbesiyle Birinci Ordu Komutanı ve Serasker Kaymakamı
oldu.
Hakkındaki
kaynaklarda şahsiyeti hakkında çelişkili bilgiler yer almaktadır. Bazı
kaynaklarda kaba, görgüsüz ve gayri ciddi bir kişiliğe sahip olduğu ileri
sürülen Hüseyin Avni Paşa’nın muhteris bir insan olmakla beraber dürüst bir
kişi olduğu da iddia edilmiştir.
Kimi
kaynaklara göre çirkin bir davranışı nedeniyle Sultan Abdülaziz tarafından
1865’te görevden alınmış, bir süre açıkta kaldıktan sonra 867’de Girit, daha
sonra da Teselya valiliklerine atanmış ve bu tarihten sonra Sultan Abdülaziz’e
karşı aşırı kin duymaya başlamıştır. Duyduğu kin nedeniyle hayatının sonuna
kadar Sultan Abdülaziz aleyhinde çalıştığı, onun yerine velihad Murad’ı
getirmek için çaba sarfettiği ve sonuçta amacına ulaşarak, Abdülaziz’in tahttan
indirilmesi ve yerine tahta V. Murad’ın geçmesinde elebaşılık ettiği çeşitli
kaynaklarda yer almıştır.
1868’de Fuad Paşa’nın önerisiyle Ali Paşa
tarafından tekrar seraskerliğe getirildi. Bu görevi sırasında Padişah’ı
zehirleme girişiminde bulunduysa da başarılı olamadı. 1871’de Mahmut Nedim
Paşa’nın sadrazamlığı sırasında seraskerlikten alınarak Isparta’ya sürüldü.
Isparta’da on bir ay kaldıktan sonra affedildi. 1872’de Aydın (İzmir) valiliğine
atandı. 1873’te de Bahriye Nâzırlığı (Deniz Kuvvetleri Komutanlığı)’na
getirildi ve aynı yıl içinde tekrar serasker yapıldı.
Hüseyin
Avni Paşa, 1874’te seraskerlik uhdesinde kalmak üzere sadaret (başbakanlık)
makamına getirildiyse de bu makamda umut ettiği gibi uzun süre kalamadı.
1875’te sadrazamlıktan ve seraskerlikten azledilerek tekrar Aydın (İzmir) valiliğine
gönderildi. Valilikten affını isteyerek tedavi olmak bahanesiyle Fransa’ya
gitti. Oradan geçtiği Londra’da padişahın tahttan indirilmesi için görüşmeler
yaptığı öne sürülmüştür.
Yurda
dönüşünde Konya valiliğine atanan Paşa, 1875 yılı içinde üçüncü kez
seraskerliğe getirildi ise de kısa bir süre sonra tekrar azledilerek Bursa
valiliğine gönderildi. 13 Mayıs 1876’da son olarak seraskerlik makamına
getirilen Paşa, 30 Mayıs 1876’da Padişahı sözde suikasttan korumak bahanesiyle bir
kısım Harbiye öğrencisini peşine takarak Dolmabahçe Sarayı’nı kuşatanlar
arasında yer aldı ve Sultan Abdülaziz Han tahttan indirilerek Veliaht Murad
Efendi, Sultan V. Murad Han sanıyla padişah yapıldı. Sultan
Abdülaziz’i öldürten paşaların Mithat Paşa’nın Bayezid’teki konağında
toplandıkları bir akşam, (kurmay) kolağası Hasan Bey (Çerkes Hasan) tarafından bu
konağa yapılan saldırı sonucu öldürüldü. Çerkes Hasan’ın, kimi kaynaklara göre Sultan
Abdülaziz’in kayınbiraderi olduğu öne sürülen ve padişahın intikamını almak
amacıyla saldırdığı, kimilerine göre de özel bir garezle hareket eden bir kişi
olduğu iddia edilmiştir. Hüseyin Avni Paşa’nın cenazesi ertesi günü Süleymaniye
Camisi’nin yanındaki, dostu Ali Paşa’nın mezarının ayakucunda toprağa verildi.
Yaralı olarak yakalanan Çerkes Hasan da ertesi gün Bayezid Meydanı’nda idam
edildi.
HAKKINDA:
İsmail Hakkı Uzunçarşılı / “Kayserili Ahmet Paşa
Hakkında İkinci Abdülhamid’in Bir Hatt-ı Hümâyûnu” (Belleten, Sayı-27, 1943), İbrahim
Alâeddin Gövsa / Türk Meşhurları (1946), İbnülemin Mahmut Kemal
İnal / Son Sadrâzamlar (c. 1, 1982), Rehber
Ansiklopedisi (c. 7, s. 348, 2. bas. 1993-1994), İsmail Hakkı
Uzunçarşılı / Midhat Paşa ve Yıldız Mahkemesi (Ankara, 2000), Yılmaz
Öztuna / Bir Darbenin Anatomisi (2010), İsmail Hami Danişmend /
İzahlı Osmanlı Târihi Kronolojisi (c. 4, s. 256, 2011).