Müderris Hacı Ragıb

İslam Bilgini, Şair

Doğum
Ölüm
08 Ocak, 1848
-
18.-19. Yüzyıl İslâm bilgini ve şairlerinden; Râgıbiyye Medresesi ile Râgıbiyye Kütüphanesinin kurucusu (D. Ocak 1786, Diyarbekir - Ö. 8 Ocak 1848). Ardında 35 kitap ve 4 tarihi eser bırakan seçkin bir şahsiyettir. Diyarbakır'ın köklü ailelerinden, günümüzde 'Ocak' soyadını taşıyan eski 'Nakîbler' aile¬sinden olan Hâcı Mehmed Râgıb Bey'in babası, dönemin Diyarbekir Müftisi Mehmed Mes'ûd Efendi'dir. Hepsi de çağının büyük âlimlerinden sayılan babası ve dedesi ile amcası Halil Efendi'den İslâmî ilimleri okudu. 17 yaşında evlendikten sonra da tahsiline devam etti. 29 yaşına kadar yine amcası ile babasından yüksek bilgileri okudu. 30 yaşında iken, aşağıda bilgileri verilen eserlerinden ilk üçünü şehrimizde yazdı.
1816 yılında, âlimlerinden faydalanmak üzere, İstanbul'a gitti. İstanbul'da Şeyhülislâm Yâsincizâde Abdülvahhâb ile Celâlî Emin ve Ankaralı Abdullah efendilerden çeşitli ilimler üzerine icazetler aldı; "Süleymâniye Ru'ûsu" gibi yüksek bir ilim pâyesini de kazandıktan son¬ra Diyarbekir'e döndü. Babası Mehmed Mes'ûd Efendi, üçüncü defa müftilik hizmetinde iken (1818 - 1819), Milli aşiretinden Deli - Behrâm Paşa ile şehrin ileri gelenleri ve Şeyhzâdeler ailesi arasın¬da çıkan anlaşmazlık, 1819 yazında 105 gün memleketin içinde ahali ile vâli ve hükümet kuvvetleri arasında çatışmalara sebep olmuştu. Bu yüz¬den, ayaklanma yatışınca, 1819 güzünde babası Anapa kalesine sürgün edilirken, M. Râgıb Bey de Samsun üzerinden gemi ile Anapa'ya gitmiş ve babasının rahatını sağlayarak İstanbul'a gelip, bağışlatma yollarım aramıştır. Nihayet, iki yıl sonra babası ile akrabalarım affettirmeye mu¬vaffak olmuştur. Diyarbekir'e dönünce, Husrev Paşa Medresesinde müderrisliğe başlayan M. Râgıb Bey, 1828'de Hacca gitmiş ve bir yıl orada "mücavir" kalıp, Eylül 1830'de memleketine dönmüştür. 
Bundan sonra, sabahları evindeki hususî dershanesinde "Muhtasar Ma'ânî" ve "Tarîk-i Muhammediyye", öğleden sonralar da Ulu Cami'de "Buhârî-i Şerîf" okutmaya başlamıştır. Hacı olup geldikten sonra beş yılda 13 Arapça eser yazmıştır Oğlu Sıbğatullah Efendi ile birlikte 1835 yılında Kudüs'e giderek, oradaki büyük İslâm türbelerini ziyaret ile altı ay sonra evine dönmüştür.
1840 yılında, Tanzimat’ın yeni hükümlerine göre bütün arazi ve emlâkini oğluna devrederek beratlarını almak için İstanbul'a gitti. Payitahta bu üçüncü gelişinde Li-Şerhü'l-Mütûn (Usûl ül-Hadis Metni) adlı eserini Şeyhülislâm Mekkîzâde Mustafa Efendi adına yazdı. Beratları aldıktan sonra, Diyar¬bakır'a dönerek, kendi medresesinde derslere devam etti, 10 yıl da böyle geçtikten sonra, 8 Ocak 1848 Cumartesi günü vefat edince, Râgıbiyye Medresesi avlusundaki âile mezarlığına gömüldü.
Şehrimizin seçkin bir ulema ailesinden olan Hacı Mehmed Râgıb Bey'in değerli emlâk ve hayratı da zamanımıza kadar işe yarar halde kalmıştır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:
1) Râgıbiyye Medresesi. Dedesi Dilâveriyye, babası Husrev Paşa, Husreviyye medreselerinde müderrislik etmiş olan Hâcı Râgıb Bey, ilk za¬manlarda Husrev Paşa'da ders veriyordu. 1826 baharında, ev¬lerinin doğu yanındaki geniş arsada bulunan eski konak yerlerinin enka¬zını kaldırtarak, burada yeni bir medrese yaptırmaya başladı. Araya 1828 -1829 Türk - Rus Savaşı gibi büyük gaileler girdiğinden, ara sıra yapı işlerine ara verilerek, yedinci yılda 1832'de biten bu med¬reseye kendisi "Er-Râgıbiyye" lâfzını tarih düşürdüğü bir Arapça beyti mermere yazdırarak dış kapısı üzerine koymuştur. Güneyinde yedi, doğu¬sunda iki kemerli ayvan, 8 hücre ve 1 büyük dershane (müzakere odası) ve üst katında iki kemerli ayvan ile bir güzel kütüphane bulunan Râgı¬biyye Medresesi'nin geniş avlusunda şadırvan ile havuz vardır. Bir de¬ğirmen ile birkaç dükkân da burada okuyan talebenin geçimine vakfedilmiştir.
2) Râgıbiyye Kütüphanesi. En güzel hatlarla yazılı seçme eserlerden başka, kendi telifi olan 40 tan aşkın kitabı ile yüzlerce yazma ve basma da bulunmakta idi. Medreselerin kapatılması üzerine, buradaki kitaplar da dağılmış ve pek azı evlâdı elinde kalarak saklanabilmiştir.
3) Defterdar Câmii tamiri. Râgıbiyye Medresesi'nin kuzeyine bitişik olup, altındaki "kabun"Iu örtmeden (tonoslu yoldan) sokak geçen ve XV. Yüzyılda Balı Zihni Bey'in Diyarbekir Defterdarlığı sırasında yap¬tırdığı Defterdâr Câmii bu sıralarda yıkıma yüz tutmuş ve evkafı batmış¬tı. Hâci Râgıb Bey, bu güzel eseri yeni baştan tamir ettirerek döşetip, canlandırmıştır. Bugün bile bu yüzden, bazı kimseler bu camie tamir et¬tirenden olayı Râgıbiyye Câmii diyorlar.
4) Dilâver Paşa Köprüsü'nün tamiri. Diyarbakır'a sekiz saat mesa¬fede olan kârgir Dilâverpaşa Köprüsü de geçilmez ve tehlikeli bir halde idi. 40 gün başında çadır kurup ameleyi çalıştırarak kendi masrafıyla bu hayratı tamir ettiren Hâci Râgıb Bey, 10 Şaban 1262 (3 Ağustos 1846) günü bu işi de muvaffakiyetle bitirmiştir.
ESERLERİ:
Fî Zikr ül-Müfred ve-l-cem', Fî Tahkîku Kavlet üş-Şihâb fî Kavlehü Te'âlâ "Sırat üd-Dîn En'- amte Aleyhim.", Fî Tahkîk ul-lmkân 'alâ Hüseyniyye, Fî Ihtimâlü Lâf zati Hâzihi-l-letî Fî Evâ'il ül-Kütüb (İlk İstan¬bul'a gidişte h. 1232 yıllarında), Risâle-i Siyâsiyye (H. 1232 - 1233 yıllarında Samsunda Hüsrev Paşa adına), Anapa (*) Seyâhatnâmesi (torunlarından Osman Ocak Bey'de idi), Fî Tahkîku ibaret ün-Nass (Usûlün delâlet, işaret ve iktizası üzerine), Fî Tahkîku Tahvil ül-Kıble, Risale Fî Tahkîku Lâfzü Mâzâ, Lûgaz-i bi-ism-i Şa'bân, Ve şerhü zâlike-ş-Şerh eyzen, Li-Şerh "l-Mütûn (Usûl ül-Hadis Metni), Risale Fî Lâfz ül-Müfahham, Şerh-i Lûgaz-i tsm-i Ferezdak li-Kaasım Râ-sim ül-Amidî, Risale Fî Tahkîku İbâret ül-Kıhistânî, Risale Nefîse Fî 'Alâyik ul-Mecâz Mufassalen, Risale Fî Lârn üt-Ta'rîf, Risale Fî Tesbîhât üt-Tuyûr, Tercümet ül-Terâcüm Fî Terâciim ül-Buhârî, Risale Fî Tahkîk ut-Târîh. (h. 1253 te yazmıştır), Risâletü Mühimme Fî Tefsir ül-Ayât ve Şerh ül-Ahâdîs ül-Vâ- ride Fî Hakk ul-Gazâ, Vesîlet ül-Vahy (h. 1258 de yazılmıştır), Risale Fî Lâfz ül-Küfr ve-l-İkfâr ve-t-Tekfîr, Kasîde-i Şeceriyye (Arapça, h. 1235’te babasının sürgünden kur¬tulması dileğiyle), Kasîdet ür-Ramazâniyye (Kudüs Müftüsüne, Arapça), Kasîde-i Bedî'a (Arapça na'at), Münâcât (h. 1250 de hastalandığı sırada Türkçe yazılmıştır), Fî Lûgaz bi-ism-i Râgıb (h. 1253 te), Arapça Kaside (Şeyhülislâm Yâsinci-zâde, Bağdad Kadısı Kudsî-zâde Takîüddîn Halebî, hemşehrisi Amidli Ahmed Râşid Kalevî ve Çerkeş Sa'dullah Başa adlarına), Risâle (Eski Maarif-i Umumiye Nâzırı Kemal Paşa adına), Türkçe 2 Kaside (Bağdad Kadısı Kudsî-zâde ve Musullu âlim Ka-sım Hamdi adlarına).
 (*) Anapa: Şimdi Rusya Federasyonu'na bağlı Karadeniz kıyısında bir turizm ve liman kenti. Nüfusu 2002 sayımına göre 53.493'tür. 
KAYNAKÇA: Tşa, Fahrettin Kırzıoglu "Anapa Afatı" (Türk Folklor Araştırmaları Dergisi, Sayı: 87, 1956, s. 1384), Şevket Beysanoğlu / Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları (2. bas. 1996, c. 1, s. 306-310), Yurt Ansiklopedisi (c. IV, 1982), İhsan Işık / TEKAA (2006) - İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013).
 

RAGIBİYE (Defterdar) MESCİDİ

Şehrin güneybatısında Melik Ahmet Paşa Caddesi üze­rinde, Süleyman Nazif Mahallesi, Ocak Sokaktadır. 1594 yılında Defterdar Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. Ali Emiri, caminin Defterdar Bali Zihni Bey tarafından; B. Günkut ise Vali olan Defterdar Hacı Hüseyin Paşa tarafın­dan 1072 H. / 1661-62 yılında yaptırıldığını söylemektedir.Yapı 1677 yılında Vali Ahmet Paşa tarafından onarılmıştır. 1832 yılında da Müderris Hacı Ragıp Bey tarafından ona- rıldığından, Ragıbiye Camisi olarak da anılır. Mazbut vakıf olarak “Defterdar Hacı Ahmet Efendi Vakfı” şeklinde ka­yıtlı olan, Ragıbiye Camisi, Vakıflar Genel Müdürlüğü nce 1963,1974, 1984 yıllarında tamir edilmiştir. Yapı günümüz­de ibadete açıktır.

Fevkani olan yapının güneyinde, 1832 yıllarında yapıl­mış olan Ragıbiye Medresesi ve birkaç mezar; kuzeyinde dikdörtgen formunda bir bahçesi bulunmaktadır. Zemin kat, doğu-batı yönünde uzanan beşik tonozlu iki mekândan oluşmaktadır. Mekânlardan güneydeki sivri beşik tonozlu olup caminin altında boydan boya uzanarak diğer sokağa geçişi sağlayan bir geçit iken; kuzeydeki tonozlu mekan ise bir dükkandır. Siyah bazaltın hâkim olduğu iki katlı yapı­nın son cemaat yeri bulunmamaktadır. Mescide, kuzeydeki avlunun güneybatısındaki merdivenlerden çıkılmaktadır. Kuzey cephenin tam ortasındaki basık kemerli giriş açıklığı 3 dilimli bir kemerle kuşatılmıştır. Kapının her iki yanın­da basık kemerli birer pencere bulunmaktadır.

Harim, doğu-batı yönünde uzanan enine dikdörtgen planlı ve iki sahmlıdır. Harim, ahşap kirişlerin taşıdığı düz dam örtüye sahiptir. Kıble duvarının ortasında mihrap, her iki tarafında düz lentolu ve sivri kemer alınlıklı ikişer pen­cere, medrese avlusuna açılan bir kapı ve merdiven bulun­maktadır. Ayrıca harimin doğu duvarı içinde güney ucun­daki gömülü bir merdivenle yükselerek, güneydoğu uçta üstte ezan okumaya yarayan taşıntılı bir sahanlığa ulaşıl­maktadır. Kıble duvarının ortasındaki mihrap yarım beşgen planlı mukarnas kavraslıdır.

KAYNAK: Prof. Dr. ALİ Boran / Ragibiye (Defterdar) Mescidi (İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi, 2013).

Yazar: ALİ BORAN

RAGİBİYE KÜTÜPHANESİ

Kütüphane, Hicri 1249 tarihinde Ragıb Bey’in, adına yaptırdığı medresede bulunmaktaydı. 330 el yazısı, 9 matbu, 344 adet yeni kitabın bulunduğu belirtilmektedir.

KAYNAK: Diyarbekir Vilayet Salnamesi (1312, s. 150).

Yazar: MEHMET ŞİMŞEK

RÂGIBİYE MEDRESESİ

 Diyarbakır’ın çok sayıda ilim adamı yetiştirmiş köklü ailelerinden birine mensup olan  Hacı Mehmed Râgıb Bey (ö. 1848)'in 1241/1826 senesinde inşasına başladığı ve  1249/1833’te) bitirdiği medresedir.

Râgıb Bey’in babası Mehmed Mesud Efendi ve dedesi Mehmed Sibgatullah Efendi (ö.1221/1805) Âmid müftülükleri yapmışlardır. Râgıb Bey'in büyük dedesi meşhur Osmanlı alimlerinden Küçük Ahmed Efendi er-Rufâî (ö. 1190/1776)’ dir.

Mehmed Râgıb Bey, önceleri Husreviyye'de müderrislik yapmıştır. 1828 senesinde Hacca gitmiş ve dönüşünde evindeki hususi dershanesinde sabahları Muhtasar Meâni ve Tarik-i Muhammediye'yi, öğleden sonraları da Câmi-i Kebîr'de Buhârî-i Şerîf okutmuştur.

Râgıb Bey, 1256/1840 senesinde İstanbul'a giderek yazdığı bir eserini Şeyhülislam  Mekkizâde Mustafa Efendi'ye ithaf etti. Beratını aldıktan sonra Diyarbekir’e döndü ve kendi medresesinde derslere devam etti. Kendi medresesindeki  tedris vazifesi 10 yıl kadar   sürdü. 1 Safer 1264/8  Ocak 1848'de vefat etti. Ragıb Bey’in kabri, Râgıbiyye Medresesi’nin avlusundaki aile mezarlığındadır.

Medresenin güneyinde yedi, doğusunda iki kemerli eyvan, 8 hücre (öğrenci odası)  ve 1 dershane (müzakere odası) bulunmaktaydı. Üst katında iki kemerli eyvan ile bir kütüphane  bulunmaktaydı. Medresenin avlusunda şadırvan ile havuz vardır. Burada okuyan talebenin geçimi için bir değirmen ile birkaç dükkân vakfedilmişti.

Medresenin kütüphanesinde en güzel hatlarla yazılı bazı eserler, Râgıb Bey’in kendisinin kaleme aldığı 40'tan fazla eser ile çeşitli kitaplar bulunmakta idi. 

Ragıbiye Medresesi’nde, 1899 senesinde, Subhiddin Efendi müderrislik yapmakta ve  medresede 17 öğrenci öğrenim görmekte idi.

SEÇİLMİŞ KAYNAKÇA: Metin Sözen / Anadolu Medreseleri, I (İstanbul 1970), İbrahim Yılmazçelik /  XIX. Yüzyılın İlk Yarısında Diyarbakır (Ankara 1995),  Orhan Cezmi Tuncer / Diyarbakır Camileri (Diyarbakır 1996), Yaşar Sarıkaya / Medreseler ve Modernleşme (İstanbul 1997), Hulusi Kılıç / “ Ortaçağda Diyarbakır Alimleri” (Selahaddin Eyyubi Sempzoyumu Bildiriler, Diyarbakır 1996), Cevat İzgi / Osmanlı Medreselerinde İlim  (İstanbul 1997, I ), Ekmeleddin İhsanoğlu /  “Osmanlı’da Eğitim ve Bilim Kurumları”, Osmanlı Medeniyeti Tarihi (İstanbul 1999, I, s. 223-252), Alpay Bizbirlik /  “1518 Tarihli Diyarbakır Eyaleti Evkaf Tahrir Defteri Üzerine” (I. Bütün Yönleri ile Diyarbakır Sempozyumu, Ankara 2000), Şevket Beysanoğlu / Anıtları ve Kitabeleriyle  Diyarbakır I (Ankara 2003), Murat  Akgündüz / “Artuklular Zamanında Diyarbakırda İlmi Faaliyetler” (I. Uluslararası Oğuzlardan Osmanlıya Diyarbakır Sempozyumu  Bildirileri (Diyarbakır 2004, İzmir , 2004, s. 189-192), (Oğuzlardan Osmanlıya Diyarbakır Sempozyumu, Bildiriler, İzmir 2004), Ali Emiri / Osmanlı Vilayat-ı Şarkiyyesi (Yay. haz. Kenan Ziya Taş-Sadettin Baştürk, Ankara 2005Mehmet Şimşek / Amid’den Diyarbekir’e Eğitim Tarihi (İstanbul 2006), Abdurrahman Acar /  "Diyarbakır Medreseleri ve Osmanlı Eğitim Sistemi İçerisindeki Yerleri" (Osmanlıdan Cumhuriyete Diyarbakır, Ankara 2008, C.I, 111-151) - Râgıbiye Medresesi (İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi, 2013).

Yazar: -

RAGIBİYE MESCİDİ KİTABELERİ

 

Hicri 1010 yılları Diyarbekir’de iki kere valilik yapan Ahmet Paşa’nın (Maliye Nazırlığı-Maliye Vekilliği yapmıştır.)  yaptırdığı Fevkani (Altından yolgeçen) bir camiidir. Mihrabında (İmamın namaz kıldığı yer), İstanbul Camilerinde olduğu gibi, iki tarafında (sağ-sol) tunçtan, büyük şamdanlık yapılmış ve üzerine bir buçuk metre boyunda -insan kalınlığında- büyük mumlar konulmuştur. Şamdanın kaidesinde de manzum yazılar bulunur, yazıların altında da tarih yazılıdır. Bu camiinin yanında kırk basamakla (8 metre) aşağı inilen altından büyük bir su geçen bir yer vardır. Yazın Nakiplerden Muhammed Ragıp Efendi ve arkadaşları oraya iner, abdest alır namaz kılar su içer, orada otururlarmış. Bu yer için şu beyti Ragıb Efendi yazmıştır:

           

Biri Zemzem, Ab-ı Kevser hürmetine YA MUİN

Bu sudan abdest alanı kıl azabından emin

 

Hazır Ragıbiye Camii'nden söz ediyorken, Diyarbekir Ragıbiye (Defterdar Camii) Medresesi Mezarlığındaki Mezarları da anlatmak uygun düşer.(Okuyan Abdüssettar Hayati Avşar Amidî)

 

I.Mezar

Hüvelhallakulbaki

Feridüdehrülü vevahüdüasrühü elalimülfadıl elmuhaddis sahibi hazihulheyrat

Mir esseyyid elhac Muhammed Ragıb Efendi Ruhuna ve kâffe-i ehli iman ervahına lillahil fatiha figurreis sene 1265

 

Arka sağda

Tacülmuhadderat Haciye Ümmülhayr Hanım binti sahibi hazıhülhayrat elhaci Ragıb Beyefendi ila ervahihim. Fatiha sene 1290

 

3. Sıra sağdan 1.

Hüvelhayyülbaki

Edince Sibgetullah Efendi şer'ile ifta

Ederdi Ruhi ecdadi bu necl-i pür kemal ihya

Son beyit

Gel ey mahdum-i mesudum oku hürmetle tarihim

Direht-i ilminden kıldı bugün bir zıl Nihal yeva

Fatiha 1273 Ficemadiyulevvel

 

Sağdan 2.

Hüvelhayyülbaki

Şeyhzade İbrahim Paşa’nın Kerimeyi Pakizesi ve esbak müfti Sıbgetullah Efendi Merhumun halileyi muhteremeleri Rukiye Hanım Efendi merhumenin Maa ciranuha ervah-i şerifelerine.

Fatiha Şaban sene 1275

 

3.

Hüvelbaki

Hacı Mesud Bey’in Kerimesi Rukiye Hanımın Ruhuna.

Fatiha sene 1341

KAYNAK: Zübeyde Kırmızı / Amid-i Nur (2009, s. 38).

Yazar: ZÜBEYDE KIRMIZI
FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör