Savaş Ş. Barkçin

Müzisyen, Siyaset Bilimci, Bürokrat, Yazar, Şair

Doğum
27 Kasım, 1966
Eğitim
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü
Burç
Diğer İsimler
Savaş Şafak Barkçin

Siyaset bilimci, bürokrat, şair ve yazar, müzisyen. Tam adı Savaş Şafak Barkçin. Kitaplarında Savaş Ş. Barkçin imzasını kullandı. 27 Kasım 1966’da Ankara'da doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Ankara'da tamamladıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünden 1989'da mezun oldu. Master derecesini uluslararası ilişkiler alanında Washington'da bulunan Johns Hopkins Üniversitesi School of Advanced International Studies (SAIS) okulundan 1996 yılında aldı.

Bilkent Üniversitesi'nde başladığı siyaset felsefesi doktorasını 2001'de bitirdi. Doktora sonrası Bilkent Üniversitesi'nde yarı-zamanlı öğretim görevlisi olarak kendi tasarladığı çeşitli dersleri verdi.

Barkçin’in uzun bir kamu hizmeti geçmişi vardır. 1989'da Devlet Planlama Teşkilatına uzman olarak girdi. 1996-1997’de, o dönemde Devlet Bakanı olan Abdullah Gül'ün dış politika danışmanlığını ve konuşma yazarlığını yaptı. 2003’te Başbakanlık Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı (TİKA) başkanlığına atandı. 2004-2007 yılları arasında TÜBİTAK'ta Başkan Danışmanı olarak görev yaptı. Barkçin, 2009'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Başmüşavirliğine atandı. Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesini takiben Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı görevine atandı. 2016 yılından 2018 başında emekli olana kadar ise Başbakan Başmüşaviri olarak vazife yaptı.

Savaş Ş. Barkçin; siyaset bilimi, medeniyet, müzik ve uluslararası ilişkiler alanlarında muhtelif tebliğ, konferans, seminer, makale, deneme, tercüme ve kitap tanıtımı yayınlarına sahiptir. Bunun yanı sıra muhtelif dergi ve gazetelerde pek çok makalesi yayınlanmıştır. Muhtelif üniversite, vakıf, dernek ve öğrenci kulüplerinde siyaset, uluslararası ilişkiler, müzik ve medeniyet üzerine dersler vermekte, sohbetler yapmaktadır.

Müzik, tarih ve edebiyat Dr. Barkçin’in başlıca ilgi alanlarıdır. Müziği 12 yıl boyunca Ankara’da Neyzen Ali Sarıgül’den meşk etmiştir.

2009’da yayınladığı "Ahmed Avni Konuk: Görünmeyen Umman" adlı biyografi kitabı Yazarlar Birliği ödülü almıştır. 2016’da yayınladığı “Gönül Makâmı” kitabı 2017 ESKADER ödülüne lâyık görülmüştür.

Dîvân şiirlerini yayımlamıştır. Bunun yanında serbest ve hece ölçülü şiirleri vardır. Bazı ünlü şairlerimizin şiirlerini ve müzik ile ilgili muhtelif makaleleri İngilizceye uyarlamıştır.

Dr. Barkçin’in müzik, tasavvuf ve edebiyat yazıları muhtelif dergilerde yayımlanmaktadır.

Belgeseller ve televizyon programları da yapmıştır. TRT’de “Gönül Makâmı,” “Rasim Özdenören ile Mâveraya Yolculuk,” “Aklıselim” ve “Gelenekten Geleceğe” başlıklı programları hazırlayıp sunmuştur. Barkçin mükemmel derecede İngilizce ve iyi derecede Fransızca bilmektedir. Ayrıca klasik Türkçe bilgisine sahiptir.

 

ESERLERİ:

 

Modern Dünyada Geleneksel İslâm (Seyyid Hüseyin Nasr’dan tercüme, 1989), Şlop, Tembel Tekin, Evin Cini (Çocuk kitapları, 2001), Görünmeyen Umman: Ahmed Avni Konuk (2009, 2011), 40 Makam 40 Anlam (2011), Rumeli: Bir Müzik Seferi (2012), Kalemin Dilinden (2012), Dîvân-ı Zerefşân (2013), Şehirler ve Sesler (2014), Gönül Dağı - Neşet Ertaş'ın Gönül Dünyası (2015), Kalbin Aklı - Medeniyet Üzerine Yazılar (2016, 2017), Gönül Makâmı (2016), Bir Kutlu Sefer (2017), Medeniyet Aklı (2017, 2018), Osmanlı Aklı (2018)

 

KAYNAK: Bilgi teyidi (Nisan 2019).

 

BİRLEME

BİRLEME

 

Savaş Ş. BARKÇİN

 

Sorular âlemi bu... Soru sorarsın sonsuzca, ama cevap birdir. Herkes sorar, ama cevap sadece bilene ait.

 

Göğe bakıp soru sorana iki cevaptan biri var: gece karanlığı ve gündüz aydınlığı.

 

Karanlığa bakıp soru sorana iki cevaptan biri var: mehtap aydınlığı ve zifirî karanlık.

 

Aydınlığa bakıp soru sorana iki cevaptan biri var: güneş ve bulut.

 

Güneşe bakıp soru sorana iki cevaptan biri var: şafak ve gurûb.

 

Câna bakıp soru sorana da iki cevaptan biri var: aşk ve mahrûmiyet.

 

Aşka bakıp soru sorana iki cevaptan biri var: vuslat ve firak.

 

Vuslata bakıp soru sorana iki cevaptan biri var: sevinç ve keder.

 

Firaka bakıp soru soran da aynı cevaplardan birini alır. Bu seni şaşırtmasın.

 

İkilik soru sormaktan doğar.

 

Bilen de soracaktır,  câhil olan da... Fakat soru yol değildir, duvardır.

 

İkilik can yakar, zanlara kapı açar, zan doğurur. Zan ise yasaklanmıştır.

 

İkilik senin özün değildir. Benim de özüm değildir.

 

Güzellik birdir, güzel birdir, cân birdir, aşk birdir, sultân birdir. Mevlânâ hazretlerinin buyurduğudur birlik:

 
Hüsn yekî, hasen yekî, yâr yekî sühân yekî
Rûh yekî, beden yekî, yâr yekî, sühân yekî.
 
Yâr-i dil-i hazîn yekî, tâ dem-i âteşîn yekî
Milket-i âşk u dîn yekî, yâr yekî, sühân yekî.

Aşk u melâletem yekî, sakm ü selâmetem yekî
Men' ü melâmetem yekî, yâr yekî, sühan yekî.
 
Güzellik bir, güzel bir. Yâr bir, söz bir.
Rûh bir, beden bir. Yâr bir, söz bir.

Mahzûn gönlün yâri bir. Âteşli âh bir.
Aşk ve din ülkesi bir. Yâr bir, söz bir.

Aşkım ve bıkkınlığım bir. Hastalığım ve iyiliğim bir.
Kovulmam ve kınanmam bir. Yâr bir, söz bir.

 

İkilik dünyâya, fenâya esir olmak demektir.

 

Bu varlık birlik ister.  Aslı birdir, aslı Bir’dendir. Biri çok görmek görüşümüzün marazındandır. Karanlığı yokluk görmek de öyle...

 

Bu karanlıkta güneşler, güneşte karanlıklar var. Dünyada her karanlığa karşı bir aydınlık olduğu gibi her karanlıkta da nice aydınlıklar var. Günah karanlığının içinde bile tevbe ışığı parlar, âciz ve âbid olan için.

 

Renk diye gördüğün zannındır. Bir renktedir her renk ve her renk birdir.

 

Cânı aşka çeken birliğe olan ezelî çekimdir.

 

Bu çekim fiillerden doğuyor. Fiil çok ama Fâil Bir.

 

Bak sen de böyle sözler söylüyorsun. Fiili olmazsa bu sözler ne işe yarar? Bebek gibi kelimeler sayar durursun. Ama fiil söz meydanına girdi mi bir kelime de bin kelime de sıraya girer, selâm durur, hepsi her şeyle birden kaynaşır, bir olur.

 

En kötüsü “ben” demektir. Gerçek şirk budur. Çünkü “ben” diyene “sen” yoktur. “O” ise hiç aklına, diline gelmez.

 

“Ben” demekten cayıp, “sen” diyen daha makbûldür. Ama o bile hâlâ topraklığını idrâk edeceğine, toprak olacağına, toprağı eşelemekte, tecessüsü ile kazdıkça ona gömülmektedir. O toprak ona şifâ olacağına mezâr olmaktadır.

 

“Sen” diyen gizlice “ben” demektedir. Benlikten geçip senliğe yükselen karanlık dereceler arasında sefer etmektedir.

 

Şunu bilesin: “O” demedikçe dilin dili de, gönlün dili de ikilik lâfzı söylemektedir. Bir’i gizlemektedir, saklamaktadır.

 

“O” diyen için soru yoktur. “O” diyen bir cevâbın ebedî muhatabıdır.

 

“O” diyen sorusuzdur, meraksızdır, emelsizdir, acelesizdir.

 

Sorusuzluk, meraksızlık, emelsizlik sonsuzluğun anahtarıdır.

 

“O” demek; Bir Cevâb’a, Tek Cevâb’a bende olmaktır.

 

Beni, seni, elemi, emeli gideren O’dur ancak.

 

Bir O’dur, Birleme O’ndadır.

 

“O” vardır ve yoktur gayrısı...

 

Lâ mevcûde illâ Hû.

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör