Şair ve yazar, mütefekkir, devlet adamı, vali, vezir, nazır (D. 1795, Trapoliçe / Mora / Yunanistan – Ö. 1878). Bölgenin önemli isimlerinden Şeyh Ahmet Necip Efendi’nin oğludur. Babasından ve başka âlimlerden okuyarak iyi bir tahsil ile yetişmiştir. Yunan isyanında babası şehit edilmiş, kendi de ailesi ile birlikte esir düşmüştü. 1823’te esirlikten kurtulup Mısır’a gitti. Kavalalı Mehmed Ali Paşanın takdirini ve sevgisini kazandı.
Mora’yı kurtarmaya giden İbrahim Paşa’nın Kâtibi sıfatı ile
memleketine döndü. Sonra yine İbrahim Paşa ile Mısır’a gidip Vekayi Nazırlığı gibi mühim
vazifelerde bulunmuş ve Ferik olmuştu. 1848 de İstanbul’a geldi. Tırhala
Mutasarrıfı, iki sene sonra Vezirlikle Rumeli Müfettişi oldu. Bosna, Trabzon,
Vidin ve Edirne Valiliklerinde bulundu. 1856’da Maarif Nezaretinin kuruluşunda
ilk Nazır oldu. Bir sene sonra Girit Valiliğine de tayin edildi. Daha sonra
muhtelif Meclislere, nihayet İkinci Abdülhamid’in ilk saltanat yılında açılan
Âyan Meclisine Âza olmuştu.
1878’de İstanbul’da öldü. Sultan Mahmud türbesi bahçesinde gömülüdür.
Zamanının kudretli münşilerinden sayılırdı. Reşit Paşa ile başlayan sadelik ve
tabiîlik cereyanına rağmen Sami Paşa edebî zevkçe pek muhafazakârdı. Münşeatı
ve şiirleri basılmıştır.
Rümuz-ül-Hikem adlı tasavvufî ve felsefî eseri ile Kişver-i Derun adlı bir ahlâk risalesi
vardır. Kibar, âlim ve zengin bir zat olan Sami Paşa birçok evlât sahibi
olmuştu ki Suphi Paşa ile Necip Paşa, Hasan Baki, Halim ve Sezai Beyler onun
oğullarındandır. Sadrazam Fuat Paşa için yazdığı meşhur mersiyesinin bir kıtası
şöyledir:
Her
ten biter bir derd ile
Geh
germ ile, geh serd ile
Uğraşmaya
bin derd ile
Değmez
bu dünyaya ahes.
KAYNAK: İbrahim Alâeddin Gövsa / Türk Meşhurları (1946).