Şair
ve yazar (D. M. 1307/M.1891, Diyarbekir - Ö. 9 Eylül 1945). Babası, eski Mizan
Başkâtiplerinden Kasım Efendi'dir. Eski bakanlardan Sabahattin
Savcı'nın büyük amcasıdır. İlk
tahsilini Husrevpaşa Medresesi'nde yaptı, çocuk denecek yaşlarda Arapça ve
Farsçayı öğrendi. 1911 senesinde Diyarbekir Muallim Mektebi'nden mezun olarak,
aynı yıl Derik kazası ilkokuluna muallim tayin edilmiştir. Bundan sonra
sırasıyla Diyarbekir Merkez Hadim-i Terakki İlk Mektebi Başmuallimliği, Sultanî
Mektebi Farisi ve Türkçe muallimliği, Ziya Gökalp İlkokulu Başöğretmenliği
görevlerinde bulundu, bu son vazifesinde iken 1 Nisan 1938 de emekliye ayrıldı.
İyi
bir şair olmanın yanı sıra iyi bir araştırmacı yazar olan Süleyman Savcı'nın,
"Dicle" ve "Diyarbekir" gazeteleri ile "Karacadağ" mecmuasında şiirleri,
Diyarbakır tarihi ve kitâbeleri ile ilgili birçok yazıları yayımlandı. Diyarbakır Şehri
isimli eseri 1942 de, Silvan Tarihi adlı kitabı 1956
da basılmıştır.
Diyarbakır Kitâbeleri adlı
araştırması "Karacadağ" dergisinde
tefrika edilmiştir (sayı: 4, Mayıs 1938, ve takip eden sayılar).
"Şerefname" adlı eserini
1930 yılında tercüme etmiş, ancak yayımlanmamıştır. Manzumeleri ayrıca bir
divan teşkil edecek çoğunluktadır. Son senelerinde Diyarbakır tarihi ve hattatları
üzerinde çalışıyordu. Fakat ne yazık ki bu eserlerini tamamlamadan 9 Eylül
1945 günü vefat etti.
Şairlerimizden
Abdülgani Bulduk, kendisi için yazdığı muhammes bir mersiye ile ölümüne şu
tarihi düşürmüştür:
"Ecel etti 'Gani' ağziyle gevher tarihi irad
/ Süleyman'ın ziya ins ü cinni eyledi nâşâd"
KAYNAK: Şevket
Beysanoğlu / Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları (c. 2, 2. bas. 1997, s. 241),Avni Özgürel / Türkiye'nin iki asırlık engelli yolu
(Radikal, 2.10.2005), İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) – Geçmişten
Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014) - Resimli ve
Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12,
2015).
İltifat eyler
nedense yâr dûra dûrdan
Çok şükür kim
dûr tutmaz dîde-i mahmûrdan
Nakd-i cân olsun
feda bir bûse bahş eylerse ger
Ya leb-i
yakuttan ya gerden-i billûrdan
Kadd-i mevzunun
gören pabûs olur bu ihtiyar
Kim olur olsun:
Melâikten, periden, hûr'dan
Benzemez vechi
münir-i mâhe, necm-i âfile
Tal'at-i ra'nası
caziptir tulu'-i hûr'dan
Kendisi mümtaz-ı
hûbândır, edası düfirib
Halk olunmuş
cilveden, yahut ki mevc-i nurdan
Piş-i evreng-i
visalvnda beni kaim gören
Va'd alır
Musa'yı zanneyler serir-i Tûr'dan
İltifatın kesme
ey iklim-i hüsnün serveri
Âşık-ı yekta
Süleyman'ın gibi bir mûr'dan
KAYNAK:
Şevket Beysanoğlu / DFSA (c. 2, 2. bas. 1997, s. 241).