Muzaffer Hacıhasanoğlu

Roman Yazarı, Oyun Yazarı, Öykü Yazarı, Şair

Doğum
Ölüm
17 Ocak, 1985
Eğitim
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi
Diğer İsimler
Muzaffer Doluca, M. Doluca

Hikâye, roman, oyun yazarı ve şair (D. 1924, Çankırı - Ö. 17 Ocak 1985, İstanbul). Gençlik yıllarında Muzaffer Doluca ve M. Doluca adlarını da kullandı. İlköğrenimini Kalecik’te, ortaöğrenimini Ankara Gazi Lisesinde (1941) bitirdi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi (1948) mezunu. 1961 yılına kadar çeşitli il ve ilçelerde içhastalıkları uzmanı olarak çalıştı; sağlık merkezi hekimliği, sıtma savaşı hekimliği, sağlık ocağı hekimliği ve hükümet tabipliği yaptı. Sosyal Sigortalar Kurumu Malatya Hastanesi iç hastalıkları uzmanı ve başhekimi iken emekliye (1973) ayrıldı. Mesleğini kısa bir süre de Ankara’da Karadeniz Bakır İşletmelerinde ve serbest hekim olarak sürdürdü. Halkevleri Genel Merkezinin yayın organı olan Halkoyu (1977-78) dergisini yönetti. Arkadaşlarıyla Yazın Dergisi’ni (7 sayı, 1981-82) çıkardı ve sahipliğini üstlendi. İstanbul’a taşındıktan kısa bir süre sonra yaşamını yitirdi. Otuz kadar öykü, roman, şiir ve tiyatro oyunu basılmadan kaldı.

Edebiyata Büyük Doğu dergisinde çıkan şiirleri ve M. Doluca imzasını kullanarak yazdığı yazılarla (1943) girmişti. 1947’den sonra Varlık dergisinde yayımladığı hikâyeleriyle tanındı. Hekimlik yaptığı yıllarda Anadolu’yu ve Anadolu insanını yakından tanıdı, önemli gözlemler edindi, gözlemlerini aydın kişiliğinin imbiğinden geçirerek; öykülerinde ve romanlarında işledi, aynı duyarlılıkla oyunlar, denemeler, şiirler yazdı. 1947-54 yılları arası, Muzaffer Hacıhasanoğlu’nun öykücülüğü açısından oldukça verimli geçti. O dönemin birkaç önemli öykü yazarından biriydi. İki oyunu sahnelendi. Son yıllarda yazdığı öykü ve denemelerini Türk Dili, Eleştiri, Halkoyu ve Yazın Dergisi’nde yayımladı. Eller adlı kitabı ile 1980 Türk Dil Kurumu Öykü Ödülünü kazandı. Türk Dil Kurumu, Yazarlar ve Çevirmenler Kooperatifi üyesi, Ankara Yazar ve Çevirmenler Yayın Üretim Kooperatifi kurucu üyesi ve başkanıydı.

ESERLERİ:

HİKÂYE: Bir Tesbih Tanesi (1951), Bu Dağın Ardı (1954), Eller (1979), Dağ Başındaki Ölü (1983), Kar Altında Güller Var (2002), Öyküler (yay.haz. Necati Güngör, 2003).

DENEME: Atatürk Bakıyor Bize (1981).

ROMAN: Trenler Yine Gidiyor (1982).

HAKKINDA: Yurt Ansiklopedisi (c. III, 1982), Ömer Lekesiz / Yeni Türk Edebiyatında Öykü - 2 (1999), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), Hüseyin Atabaş / Güzel Umutların Adamı (Kıyı, Şubat 1999), TBE Ansiklopedisi (2001), Remzi İnanç / Muzaffer Hacıhasanoğlu (Damar, Ocak 2005).

MUZAFFER HACIHASAHOĞLU: GÜZEL UMUTLARIN ADAMI

Muzaffer Hacıhasanoğlu, yazın dünyasına, 1943 yılında Büyük Doğu ve 1944-46 yıllarında İstanbul dergisinde Muzaffer Doluca takma adıyla yayımladığı şiirlerle girmişti. 1947 yılında Varlık dergisinde yayımlanan "Bir Fotoğraf Canlanıyor" adlı öyküsüyle de dikkatleri üzerine çekmişti. 1940’ların ikinci yarısı ile 1950’li yılların ilk yarısında Sabahattin Ali, Sait Faik, Orhan Kemal, Haldun Taner gibi, öykücülüğümüzün ana damarlarından biri olmuştu... Edebiyat sözlükleri ile ansiklopedilerde; "1947-54 yılları arasında sürekli yazdı" denilir ama, onu çok yakından tanıma mutluluğuna eren biri olarak, ben; "O, yaşamı boyunca yazdı, yazdı, hep yazdı" diyorum. Kasaba Kadınları, Evlerde Sevgi Yoktu, Tatsız Dünya, Emin Efendi adlı romanları tefrika edildikleri gazete sayfalarında kaldı. Trenler Yine Gidiyor romanı ise ancak 1982 yılında kitap olarak yayımlanabildi. Yayımlanan öykü kitapları ise; Bir Teşbih Tanesi (1951), Bu Dağın Ardı (1954), Eller (1979) adlarını taşıyor. Bu son öykü kitabı ile TDK Öykü Ödülünü almıştı. Denemelerinin bir bölümü ise Atatürk Bakıyor Bize adıyla 1981 yılında okura ulaşabildi.

İki oyunu da sahnelenen Muzaffer Hacıhasanoğlu, kendini özellikle öykü dalında iddialı sayardı ve öyle de bilinirdi. Öykülerinde çizdiği tipler, büyük bir Anadolu mozayiğini oluşturan göz alıcı renklerden oluşur. Bütünsel bir bakışla, ekonominin belirleyiciliği göz ardı edilmeden, insansal özellikleri, tarihi ve kültürü ile oluşturulan çağcıl bir Anadolu tablosu. O tabloda köylüyü de, kasabalıyı da, kentliyi de görürsünüz. Üstelik sanatçı bir kişinin ince bakışının ve o bakışın söze dökülüşte kazandığı eleştirel bir yapılanmanın ürünü olarak... Muzaffer Hacıhasanoğlu, "öyküde tip çizilemez" görüşüne karşın, Sabahattin Ali ile Sait Faik arasında kendine bir yer seçerek, inadına başarılı ve belirgin tipler çizer öykülerinde. Bu tiplerin çevreleri ile ilişkilerindeki özgün betimleme ve anlatımdaki imgelem özelliği sanatçımızın özgünlüğünü ele verir. Emeksizlere ve cehalete getirdiği eleştiri ile de emekle oluşturulacak aydınlığın güzelliğini vurgular.

Özellikle öykü üzerinde düşünerek, bu yazın türünün kuramını oluşturuyordu, demenin yanlış olmayacağını sanıyorum. "Türk Öykücülüğünün Sorunları" başlıklı bir yazısında şöyle diyordu: "Dörtyüz sayfalık bir romanda çizilemeyen bir kişi, bir olay karşısındaki tepki bazen sekiz on sayfalık bir öyküde daha iyi belirtilebilir. Eleştirmenlerimiz de öyküyü hor görürler; içlerinde filanca yazar öyküden romana geçme gücünü gösteremedi! diyenler çıkmıştır. Oysa bana göre öykü, yoğunlaşmayı gerektirdiğinden, daha zor bir yazı türüdür. Dağılmadan, eksik bırakmadan, varsa olayı, yoksa kişiyi, düşünceyi ortaya koyarken diyebileceğini dar boyutlar içinde anlatabilme sanatıdır öykü." Ve sözkonusu yazıyı şöyle bitiriyordu: "Şeref çok para kazananın, din iman yalan söyleyebilenin, para manevi kalkınma diye bağırabilenin; şan, ulusal birlik adına, komünizme karşı çıkma adına adam öldürebilenin, 'hukuk devletiyiz' diye bağırabilme hakkı yargı organlarını tanımayanların, kapkaç düzeni almış başını gidiyor... Para, para, para... Tam bir kargaşa! Sait Faik ne diyordu: Hikâye fışkırıyor hikâye..." (…)

                                                                                                           (Kıyı, Şubat 1999)

Yazar: HÜSEYİN ATABAŞ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör