Halk müziği yorumcusu, besteci ve şair (D. 1912, Van - Ö. 20
Eylül 1985, İstanbul). Çocukluğunun büyük bir bölümü babasının memurluğu
nedeniyle Van’da geçti. Birinci Dünya Savaşı (1914-18) yılları sırasında
ailesinin bütün üyelerini yitirdi. On yaşına kadar yoksul bir ailenin yanında
kaldı. İlköğrenimini Adana Öksüzler Yurdu’nda yatılı olarak yaptı. Bu dönemde
müzik yeteneği ve sesinin güzelliğiyle dikkatleri çekti. Müzik öğretmeninin
desteğiyle keman dersleri aldı. Bir süre askeri liseye devam ettikten sonra, Adana
Lisesi’nde parasız yatılı olarak okudu. Ardından Musiki Muallim Mektebi (Ankara
Müzik Öğretmen Okulu)’ne girerek 1935-36 ders yılında burayı bitirdi.
Okulu bitirdiği yıl Riyaseticumhur Filarmoni Orkestrası
(Cumhurbaşkanlığı Flarmoni Orkestrası)’nda keman sanatçısı olarak çalışmaya
başladı. Bir süre sonra kemanı bırakarak şan çalışmalarına yöneldi. Ankara
Devlet Konservatuvarı’nda oluşturulan Opera Bölümü’ne kabul edilen ilk dört
öğrenciden birisiyydi. 1942 yılında konservatuvarı bitirerek Ankara Devlet
Operası’na girdi. Aralarında “Bastien
und Bastienne”, “Fidelio”, “Satılmış Nişanlı”, “Figaro’nun Düğünü” ve “Rigoletto” olmak üzere
birçok operada eserinde önemli roller üstlendi. Ayrıca Ankara Hasanoğlan Köy
Enstitüsü’nde müzik öğretmeni olarak çalıştı.
Ruhi Su, Ankara Radyos’nda onbeş günde bir yayımlanan türkü
programları düzenledi; AÜ Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nde büyük bir koro
oluşturdu. Aldığı klasik Batı müziği eğitimi , ömrü boyunca kendisini adadığı
türkülerin yorum ve icrasına yaklaşımının kurumsal temelini oluşturdu. Sanatçı
olarak daha çok halk türküleri alanında ünlendi. Halk türkülerini kendi
geliştirdiği özgün üslupla söyleyebilmek amacıyla bağlama çalıştı. 1943-45 yılları
arasında Ankara Radyosu’nda halk türküleri söyledi. İlk dinletisini 1944
yılında Ankara Halkevi’nde verdi. 1952’de Türkiye Komünist Partisi Tevkifatı
sırasında tutuklamnca Devlet Operası’daki işine son verildi.
Yargılanarak beş yıl hapiste, yirmi ay da Konya’nın Çumra
ilçesinde emniyet gözetiminde kaldı. 1957 yılında hapisteyken söylediği “Mahsusmahal” adlı türküsüyle ünlendi.
Hapis ve sürgün cezası bittikten sonra, 1960 yılında İstanbul’da Taksim
Belediye Gazinosu’nda sahneye çıkmaya başladı. Bir yandan da halk türkülerini
derleyip kaydederek arşivleme işini üstlendi. Bu arada radyoda, “Basbariton
Ruhi Su Türküler Söylüyor” anonsuyla sunulan bir radyo programları yaptı. Bu
programlardan birinde söylediği “Serdari
Halimiz Böyle N’olacak? / Kısa çöp uzundan hakkın alacak” türküsü nedeniyle
radyodaki işine de son verildi.
Daha çok Alevi ozanlarından Pir Sultan Abdal ile Hatayi gibi halk
ozanlarının deyişlerini okumakla birlikte, Yunus Emre’den Karacaoğlan’a, hatta
çağdaşı Aşık Veysel’e kadar diğer birçok ozanın deyişlerini de yorumlamıştır.
Ruhi Su, aynı zamanda Nâzım Hikmet’in şiirlerini ilk besteleyenlerdendir.
Söylediği türkülerdeki siyasi
vurgular yüzünden aleyhinde kampanyalar başlatılan ve işini kaybeden sanatçı,
türküleri derleyip, yeniden yorumlama işine kendi başına devam etti. 1975
yılında Dostlar Korosu’nu kurdu. 1978’den sonra ürettiği kasetlerle halk
müziğinin yaygınlaşmasına büyük katkıda bulundu. ‘Aydınlara türkü dinlemeyi
öğreten kişi’ olarak da bilinen sanatçı birkaç kez yurtdışına, bu arada 1981
yılında Avustralya’ya giderek oradaki Türk göçmenlere konserler verdi. Türkiye’de
son dinletisini 6 Şubat 1983 tarihinde İstanbul’da, Abdi İpekçi Dostluk ve
Barış Haftası nedeniyle sunmuştu. Söylediği beste ile türküler atasında; “Kuvvayi Milliye Destanı”, “Evlerinin Önü”, “Drama Köprüsü”, “Ankara’ın
Taşına Bak”, “Uyur İken Yardılar”
gibi türküler, onun sesinden ve sazından çok ünlü olmuştu.
Ruhi Su, 12 Eylül (1980) yönetiminin engellemeleri yüzünden tedavi
için yurtdışında çıkma şansı bulamadı ve 20 Eylül 1985 tarihinde öldü. Mezarı
İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığı’ndadır. Cenaze törenine binlerce kişi katılmış
ve cenaze 12 Eylül döneminin ilk büyük kitle gösterisi haline dönüşmüştü.
Cenazede gözaltına alınan 163 kişi İstanbul Emniyet Müdürlüğü Siyasi Şube’de on
beş gün süreyle gözaltında tutulduktan sonra serbest kaldı.
Ruhi Su, Batı müziğinin şan tekniğinden yararlanarak
geliştirdiği özgün bir söylemla halk türkülerini yorumlamış; Zülfü Livaneli,
Rahmi Saltuk ve Sümeyra Çakır gibi birçok sanatçıyı önemli ölçüde etkilemiştir.
Sanat yaşamı boyunca on altı adet 45’lik, on iki adet de uzunçalar plak
doldurdu. Kendi şiirlerinin yam sıra, başta Nâzım Hikmet olmak üze, daha başka
şairlerin çeşitli şiirleri üzerine besteler yaptı. Şiir, yazı ve konuşmalarını “Ezgili Yürek” (1985) adlı bir kitapta
topladı. “Ruhi Su’ya Saygı” adlı bir kitap da öldükten bir yıl
sonra 1986 yılında yayımlandı.
ESERLERİ:
ŞİİR-DÜZYAZI: Ezgili Yürek (1985).
İNCELEME: Türk Halk Oyunları
(1994).
HAKKINDA: TDE Ansiklopedisi (c. III, 1979), Seyit Kemal Karaalioğlu / Resimli Türk Edebiyatçılar Sözlüğü (1982), Zeynep Oral / Evet Ruhi Su Öldü (Milliyet Sanat, Ekim 1985), Ruhi Su’ya Saygı (ortak, 1986), Ahmet Şahin Ak / Türk Musikisi Tarihi (2002), TBE Ansiklopedisi (c. 2, 2. bas. 2003), Ana Britannica Ansiklopedisi (c. 20, 2005), Vural Sözer / Müzik Ansiklopedik Sözlük (2005), İhsan Işık / Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006).