Şair ve
yazar, siyaset ve devlet adamı, MSP’nin
ilk genel başkanı, milletvekili, bakan (D. 1923,
Besni / Adıyaman – Ö. 21 Temmuz 2019, İstanbul). Lise tahsilini Ankara Gazi
Lisesinde tamamladı. Ankara Hukuk Fakültesinden 1944’te mezun oldu.
1940’lı
yıllarda Ankara Defterdarlığı, İçişleri Bakanlığı ve Diyanet İşleri
Başkanlığında çeşitli görevlerde bulundu. Ankara’da ve Adıyaman’da serbest
avukatlık yaptı.
1956
yılında Hürriyet Partisine girerek siyasete atıldı.
1961’de
Adıyaman’da Yeni Türkiye Partisini kurdu. XIII. Dönem Adıyaman, XV., XVI., XX.
ve XXI. Dönem İstanbul Milletvekilliği yaptı.
1970’te
Necmettin Erbakan liderliğinde kurulan Millî Nizam Partisinin kurucuları
arasında yer aldı. Bu partinin kapatılması üzerine aynı ekiple kurulan MSP, RP
ve FP’de siyasi hayatını sürdürdü.
MSP’nin
1974’te CHP ile ve 1977’de AP-MHP ile kurduğu koalisyon hükümetlerinde Devlet
Bakanı olarak görev aldı.
12 Eylül
1980 müdahalesinden sonra bir süre tutuklu olarak Mamak Sıkıyönetim
Mahkemesinde yargılandı. Beraat ettikten sonra Refah Partisinin (RP) kurucuları
arasında yer aldı ve Merkez Karar Yönetim Kurulu Üyesi oldu.
Aslında
güçlü bir şair olan Emre’nin hece ve aruz vezni ile yazılmış, dergilerde de pek
azı yer almış ve kitap haline getirilmemiş şiirlerinin bir bölümü iki kitapta
toplanmıştır.
Hatıralarını
topladığı Siyasette 35 Yıl (1991, 2003) adlı üç ciltlik basılı eseri,
Süleyman Emre’nin 1956 yılında Hürriyet Partisi ile başlayan ve 1990 yılına
kadar süren siyasi dönemi anlatmaktadır.
Vefatı:
Şair ve yazar,
siyaset ve devlet adamı Süleyman Arif Emre, 21 Temmuz 2019 Pazar günü
İstanbul’da hayatını kaybetti. 96 yaşında vefat eden Süleyman Arif Emre'nin cenazesi,
22 Temmuz 2019 günü ikindi vakti Ataşehir'deki Mimar Sinan Camisi'nde kılınan
cenaze namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı'nda defnedildi.
Milli Selamet Partisi’nin ilk
genel başkanı ve eski Devlet Bakanı Süleyman Arif Emre son yolculuğuna dualarla
uğurlandı.
Milli Görüş’ün merhum lideri
Necmettin Erbakan’ın yakın çalışma arkadaşı Emre için Ataşehir Mimar Sinan
Camii’nde kılınan cenaze namazına siyaset dünyasının önemli isimleri katıldı.
Milli Görüş’ün merhum lideri
Necmettin Erbakan’ın yakın çalışma arkadaşı Emre için ikindi namazını müteakip
Ataşehir Mimar Sinan Camii’nde cenaze namazı kılındı.
Sevenleri Yalnız Bırakmadı
Merhumun cenazesine birçok
seveninin yanısıra Meclis Başkanı Mustafa Şentop, Hazine ve Maliye Bakanı Berat
Albayrak, eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu, eski
Meclis Başkanı İsmail Kahraman, eski Milli Savunma Bakanı Nurettin Canikli,
eski Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, AK Parti İstanbul Milletvekili
Mehmet Muş, AK Parti İstanbul Milletvekili Ravza Kavakçı, Saadet Partisi Genel
Başkanı Temel Karamollaoğlu, AK Parti İstanbul İl Başkanı Bayram Şenocak,
Beyoğlu Belediye Başkanı Haydar Ali Yıldız, Esenler Belediye Başkanı Mehmet
Tevfik Göksu ve birçok siyasetçi katıldı. Emre’nin naaşı, kılınan cenaze
namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’nda defnedildi.
Kitapları:
Suların
Şarkısı (Şiirler), Aşkın Aşkı - Süleyman Arif Emre'den Şiirler, Siyasette 35
Yıl (1991, 2003)
KAYNAKÇA:
Hüdavendigar Onur / Türk Sağı Sözlüğü (2001), Mehmet Atilla Maraş / Şair
Milletvekilleri 1 - 22. Dönem 1920-2005 (2005), İhsan Işık / Resimli ve Metin
Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2007), 1974’te
Kıbrıs Harekâtının Kararını Veren Ecevit Değil, Sayın Erbakan’dı (akbabahaber.com.tr,
09 Temmuz 2014), Süleyman Arif Emre, rahmet-i Rahman'a kavuştu (milligazete.com.tr,
21.07.2019), Talha Menteş / Arif Emre’ye son görev (yenisafak.com.tr, 23 Temmuz
2019).
KANTUTAR
Süleyman Arif EMRE
Leblerimle
emrine âmâdedir cânım benim
Alda bir
bûseyle öldür haydi cânânım benim
Lâl olur
birden dilim bilmem neden görsem seni
Görmesem
kalmaz karârım dinmez efgânım benim
Hasta
gönlüm çok zamandır iftirâkından harâb
Olmadım
bir lahza rahat geçti devrânım benim
Mübtelâyım
bir ümitsiz gizli derdin zehrine
Bu
sebepten her geçen gün düştü dermânım benim
Yok
teselliden nasîbim vermeyin zahmet bana
Etmeyin
bunca eziyet az mı hicrânım benim
Kantutar
sen her bakışta kastedersen cânıma
Yâremi sar
melhem ol da akmasın kânım benim
Arif Emre
her ne etse râzıdır fermânına
Sahibimsin
hem efendim hemde sultânım benim
OLMAK DEMİŞTİN
Süleyman Arif EMRE
hayat olmaktır demiştin
hayat sevmek ve olmaktır
demiştinki gündüz ölmek
gece ise doğmaktır
ölüm savmaktır sıranı sırası
gelince
ölüm yaşam kuşunu kafesinden
salmaktır
gözlerime öyle bakma demiştin
gözlerin ateşe dalmaktır
ne çıkar misk-u amber saçmasan
etrafına
gülün karı solmaktır
değişir iklimler mesafeler seninle
ve hüzün sevdanla dolmaktır
bu beden her mihnete her belaya
katlanır
lakin maksat ne olmaktır ne
ölmektir ne solmaktır
maksat olmaksa demiştin
olmak onu bulmaktır
1974’TE KIBRIS HAREKÂTININ KARARINI VEREN ECEVİT DEĞİL,
SAYIN ERBAKAN’DI
AHA
İSTANBUL
Türk
Siyasi Tarihinin Renkli Simalarından Süleyman Arif Emre Gazeteci Abdulkerim
Sonkaya İle Yaptığı Söyleyişte Önemli Açıklamalarda Bulundu:
Türkiye’nin
ve Adıyaman’daki temiz siyasetin öncü ve renkli isimlerindendi. Herkes onu zor
şartlarda kıt imkânlarına rağmen inandığı yolda davanın savunuculuğunu yapmakla
tanıdı. Bildiğini ve duyduğunu kendisine inanan ve güvenen halk ile yüz yüze
paylaşmaktan geri kalmayan temiz siyasetin duayenlerden biriydi. Bestelediği ve
okuduğu şiirlerle de büyük üstad Necip Fazıl’ın takdirini kazanmakla
biliniyordu. TBMM’de görev yaptığı süre
içerisinde demokrat devlet adamlılığını savunmakla tanınan büyüğümüz ve yüreğimizde
sevgisini hiç eksik etmediğimiz Süleyman Arif Emre ile Türk siyasetinin yanı
sıra memleketi olan Adıyaman’ın dünü ve bugünü konuştuk.
Değerli hocam sizi yakinen tanımak için kendinizden biraz
bahseder misiniz?
1923
yılında Adıyaman’ın Besni İlçesi’nde doğdum. Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesini bitirdikten sonra uzun süre serbest Avukat olarak çalıştım. Az
Almanca ve Fransızca biliyorum. TBMM 2. Dönem Adıyaman Milletvekilliğini 4, 5
Ve 20. dönem İstanbul Milletvekilliğini yaptım. Evli ve 4 Çocuk babasıyım.
Siyasete ilk kez hangi partide başladınız?
Siyasete
ilk kez rahmetli Adnan Menderes zamanında 1950 seçiminden sonra başladım.
Rahmetli Adnan Menderes’in başında olduğu Demokrat Parti (DP) 2. dönemde ezici
çoğunlukla 1954 seçimlerinde iktidar olmuştu. DP içinde yolsuzluk şikayetleri
her geçen gün artarak devam ediyordu. Birçok bürokratların ismi de yine
hırsızlıkla anılmaya başlamıştı. Ama mevzuat, hırsıza “hırsız” demeyi
yasaklıyordu. Burdur Milletvekili Fethi Çelikbaş “ispat etmek şartıyla yolsuzluk
yapanların cezalandırılmasını” isteyen kanun teklifi hazırlamış ve 19
arkadaşına da imzalattırmıştı. Başbakan Menderes bunları duyunca çok kızdı ve
imza atan 19 vekili yüksek haysiyet divanına verdirdi. Menderes, Refik
Koraltan’a “Bunları neden caydırmadın” diye azarlamıştı. Sonunda bunları ikiye
bölmek için de 9 kişiyi ihraç etmişlerdi. İhraç edilemeyen 10 kişi de kendileri
istifa ederek DP’den ayrılmıştı. İstifa eden milletvekilleriyle birlikte kısa
sürede bu sayı 45 -50’ye çıkınca “19’lar hareketi” olarak Hürriyet Partisi (HP)
kuruldu. Bende Ankara’da 150 yakın avukat arkadaşlarıyla birlikte ilk kez
Hürriyet Partisine katılarak aktif siyasete başladım.
İlk İcraatınız ne oldu?
Talat
Asal, Osman Rasim Eyüboğlu, Hüsamettin Cindoruk ve 150 genç avukat
arkadaşımızla birlikte kapı kapı dolaştık ve bu partiye iltihak ettirdik.
Hürriyet Partisi Hızla gelişmeye başladı. Ekrem Hayri Üstündağ Genel Başkan
iken vefat etti. Yerine gelen Feyzi Lütfü Karaosmanoğlu Genel Başkan olunca
bana “Git Adıyaman’da Hürriyet Partisi’ni kur” dedi. Ben de gittim kurdum.
Memleketiniz olan Adıyaman’da Parti Kurarken Çok Sıkıntı
Çektiniz mi?
Hayır
kesinlikle asla sıkıntı çekmediğimiz gibi hemşehrilerimden büyük ilgi
görmüştüm. Bu beni baya motive etti. Adıyaman’ın nüfusu o zaman 24 bindi. O
zaman fabrikaları kapatmak istediler 27 Mayısçılar… Büyük mücadele verdik. Bu
mücadele sonunda halk bizi başkan seçti. O zaman İsmet Paşa başbakandı. en iyi
pamuk Adıyaman’da olduğu için bir fabrika kurduk. Adıyaman’ın bir özelliği vardı
şimdide öyle. Adıyaman söz konusu olunca bütün partiler hepsi birleşirlerdi.
Böylece bizim büyük çabamızla 4 büyük fabrika için çalışmalara başladık.
İstanbul’daki Adıyamanlı potansiyelini ve STK’ların
çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şuan İstanbul’da
70 e yakın Adıyamanlı Federasyon, Vakıf ve Dernek var. Başta Adıyamanlılar
Vakfı olmak üzere herkes kendi çapında güzel şeyler yaptığını biliyorum.
Özellikle eğitim alanında önemli hizmetlerin yapılmasını duyunca gereçten çok
sevindim.
Sizin döneminizde İstanbul’da ne kadar Adıyamanlı vardı?
Benim
zamanımda İstanbul genelinde sadece 2000 Adıyamanlı vardı. Bugünkü gibi diğer
ilçelerden pek yoktu. Besnililer çoğunluktaydı. Şimdiki gibi potansiyelimiz
olsaydı çok daha güzel şeyler yapabilirdik.
Siyasete Besni'de değil de neden Adıyaman’da başladınız?
Besnili
olduğum halde Adıyaman da politika tutturdum. O zaman partilerin hiçbiri
Bensiyi ilk sıraya koymadı. Ama bizim partimiz olan Yeni Türkiye Partisi sadece
koydu.
Adıyaman’ın ilçelerinden beklenen oyu aldınız mı?
Evet,
almıştım. Başta hiç beklemediğim Gerger ve Çelikhan gibi ilçelerde çok güzel oy
aldım. O zaman Besni de hiçbir akraba birbirlerine tutkun olmadığı için çok az
oy almıştım. Yani Çelikhan ve Gerger’de aldığım oyları kendi ilçem olan benside
almamanın üzüntüsünü yaşıyordum.
Neden daha sonra Ankara?
Daha
sonraki dönemlerde Ankara da politika ya başlamak benim doğrultumda oldu.
Adıyaman’da sadece bir dönem seçildim. Geri kalan dönemlerde İstanbul’da devam
ettim.
Adıyamanlı ilk ve son bakanı olarak konuya ilişkin
duygularınızı alabilir miyim?
Hayatım
boyunca 5 defa milletvekili oldum. Milletvekili olurken de asla Bakan olacağım
diye yola çıkmadım. Ve böyle bir hedefim de asla olmadı. Şayet hayırlı
dediğiniz ve doğru bildiğiniz bir yola giriyorsanız. Mutlaka bir yerde her an
önemli sürprizlerle karşılaşıyorsunuz. Ve beklemediğiniz hayırlı kapılar
açılıveriyor. Hele işin içinde dava adamı olarak yola çıkarsan gerisi
kendiliğinden geliyor zaten.
Bakan olmadan önce bir hayaliniz var mıydı?
Tek
hayalimiz vardı o da İslam’ın sancaktarlığını yapmak ve davasına hizmet etmek
olmuştur. Ayrıca içimizde hep Kur’an-ı kerimin nizamını hayata geçirmek için
bir parti kurmanın derdindeydik. Bu nedenle Bakan olmaktan ziyade davamızın
bekçiliğini yapıyorduk.
Dava dediğiniz neydi?
Elbette
her insanın bildiği bir davası vardır. Bizimde tek davamız demin dediğim gibi
Kur’an-ı kerimin yolundan gitmektir. Şu iyi bilmelidir ki, siyasette davası
olmayanın akıbeti olmaz. Geçmişte de bunu çok iyi gördük. Şu anda da görüyoruz.
1972 de Milli Selamet Partisi (MSP) Sizin Genel
Başkanlığınızda kurulmuştu. Ve sizi bekleyen ağır sorumluluğun üstesinden nasıl
gelebildiniz?
Evet!
1950'lerde Demokrat Parti, 1960’larda Adalet Partisi'nde örgütlenerek merkez
sağ partiler içinde yer almayı tercih eden siyasal İslamcı akım havası vardı.
26 Ocak 1970'te Millî Nizam Partisi (MNP) adıyla ayrı bir siyasi güç olarak
ortaya çıktı. MNP, 1969 seçimlerinde Konya'dan bağımsız olarak parlamentoya
giren Necmettin Erbakan ve 17 arkadaşı tarafından kuruldu. Bende bu kurucu
üyelerden biriydim. Partimiz parlamentoda 3 milletvekili ile temsil ediliyordu.
5 Mart 1971'de, MNP hakkında "laikliğe aykırı çalışmalar yürüttüğü"
gerekçesiyle açılan dava sonucunda Anayasa Mahkemesi, 20 Mayıs 1971'de,
partinin "laik devlet niteliğinin ve Atatürk devrimciliğinin korunması
prensiplerine aykırı olduğu" gerekçesiyle kapatılmasına karar verdi.
Böylece Erbakan hoca, MNP'nin kapatılmasından sonra önce Almanya daha sonra ise
İsviçre'ye gitti. Bir süre orada kaldı. Kapatılan MNP'nin kadroları, benzer bir
tüzükle, yaklaşık 1,5 yıl sonra 11 Ekim 1972'de, Millî Selamet Partisi (MSP)
adıyla benim Genel Başkanlığımda yeni bir parti kurduk.
Millî Selamet Partisini kurarken Erbakan Hoca’nın tavrı ne
oldu?
Kendisi siyasi
yasaklı olduğu için ilk etapta kurucuların içerisinde yer almayan Sayın
Erbakan, partimize 1973 yılında Mayıs ayında katıldı. 20 Ekim 1973’te ise
Partinin Genel Başkanı oldu. 14 Ekim 1973 genel seçiminde % 11’lik oy alarak 48
Milletvekili ile seçime girdi. 26 Ocak 1974 yılında ise CHP-MSP koalisyonu
kuruldu. Başbakan Bülent Ecevit olurken, Sayın Necmettin Erbakan ise başbakan
yardımcısı olarak görev yapmıştı.
Sözü gelmişken 1974’te Kıbrıs harekâtının kararını veren
irade kimden gelmişti?
Tamamıyla Sayın
Erbakan dan gelmişti. 20 Temmuz 1974 deki Kıbrıs savaşı esnasında o zaman
Başbakan Bülent Ecevit Amerika’daydı. Erbakan hoca ise Başbakan yardımcısı
olarak vekaleten Başbakan sıfatındaydı. Ve orduya ilk savaş emrini veren Sayın
Erbakan oldu. Belgeleri imzaladıktan sonra Kıbrıs harekâtı başladı. Kıbrıs’ın
yarısı fetih edilmiş diğer yarısı da fetih ediliyorken Bülent Ecevit hızla
Amerika'dan Türkiye'ye geri dönmek zorunda kaldı. Amerikan’ın emri ile harekâtı
durdurma emrini verdi. Açıkçası Kıbrıs çıkartması korkusundan 3 kez ard arda
harekâtı yarıda kesti.
Neden acaba… ?
Ecevit, bu
sorunu Yunanistan ile diplomasi çerçevesinde çözmenin gayretindeydi. Oysaki
sayın Ecevit, diplomaside geri adım atmasının faturasının ne kadar ağır
olduğunu bilmiyordu. Erbakan ise haklı davanın arkasında olmayı tercih etti.
Şayet Ecevit o gün Sayın Erbakan gibi düşünseydi bugün Kıbrıs adasının tümü
Türklerin elinde olacaktı. Yıllar geçti hala biz bunun ağır faturasını çok ağır
ödüyoruz. Böylece Kıbrıs’ın fatihi Bülent Ecevit değil, Necmettin Erbakan
hoca'dır.
Bu konuda Amerika’nın ve Avrupa ülkelerin tavrı nasıldı?
Zamanın
ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger harekâttan sonra Başbakan Bülent Ecevit’i
arayarak, “Mehmetçik Kıbrıs adasına huzur getirdi. Sizin sayenizde demokrasi
geldi adaya” diyerek tebrik etmişti.
Efendim Türk Milleti sizi sadece siyasi kimliğinizle
tanımadı aynı zamanda şair ruhlu olarak da tanıdı. Buna ne dersiniz?
Evet, hayatımın büyük bir bölümünü siyaset
yaparak geçirsem de geri kalan boş zamanımı şiir bestelemekle geçirirdim.
Şiir’e olan aşkım gerçekten bir başkaydı. Bazen TBMM’de siyasi tansiyonun
olduğu zamanlarda bu tansiyonu düşürmek için şiir okuyarak bu atmosferi
dağıtmaya çalışırdım. Bu yüzden herkes bana dua ederdi.
Büyük Üstad, Necip Fazıl ile unutamadığınız bir hatıranız
oldu mu?
Elbette…
Kendisi ile birlikte bir gün Adıyaman’a konferans vermeye gitmiştik. Dönüşte
Ankara ya dönerken yolda kendisine bestelediğim şiiri okumak istedim.
İstemeyerek de olsa günlümü kırmamak için “oku” deyince üzülmedim desem yalan
olur. Birincisini okudum bana ikincisini de oku dedi. Böylece üç, dört, beş,
altı derken tam 7 şiir okuttu. Kendisi bana “her konuda tolerans gösterebilirim
ama şiirde asla taviz vermem” diyordu.
Nasıl Şiirlerinizi beğenmiş miydi?
O kadar
hoşuna gitti ki benim şiirlerim hepsini aldı çantasına koydu. Hayırdır ne
oluyor efendim? Dedim. Bunları kitap haline getireceğim dedi. Daha sonra
şiirlerimi kitaplaştırırken de beni “Derin bir şair” olarak takdim etmişti
okuyucularına… Bu durum beni çok duygulandırmıştı. Nur içinde yatsın o günden
sonra kendime olan güvenim daha da arttı.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Uzun bir
aradan sonra beni geçmişe götürdün. Allah sizden razı olsun dedi.
Röportaj: Abdulkerim
SONKAYA / İSTANBUL
KAYNAK: 1974’te
Kıbrıs Harekâtının Kararını Veren Ecevit Değil, Sayın Erbakan’dı
(akbabahaber.com.tr, 09 Temmuz 2014).