Şair, yazar,
çevirmen (D. 11 Haziran 1923, Ankara - Ö. 28 Ocak 1981, İstanbul). Asıl adı
Halit Özdemir Arun’dur. Özdemir Özdem ve Özdemir Yasaman
imzalarını da kullandı.
İlkokuldan
lise son sınıfa kadar Galatasaray Lisesi’nde okudu (1930-41) ve Kabataş Erkek
Lisesi’ni bitirdi (1942). İstanbul Üniversitesi Hukuk (1943-44) ve İktisat
(1945-47) fakültelerinde sürdürdüğü yükseköğrenimini yarıda bırakarak “Tanin”
ve “Zaman” gazetelerinde çevirmen olarak çalışmaya başladı.
1951 yılında
Sanat Basımevi’ni, 1955’te Yuvarlak Masa Yayınevi’ni kurdu. Geçimini ticari
alandaki basım ve yayın işleri yaparak sağladı. Amerika’ya (1954) ve Avrupa’ya
(1959, 1967) geziler yaptı.
İlk şiirleri,
“Servet-i Fünûn-Uyanış”
(1939-44); sonrakiler “Büyük Doğu”,
“Varlık”, “Yenilik”, “Amaç”, “Kaynak”, “Edebiyat
Dünyası”, “Şadırvan” dergilerinde, 1950 yılından sonra da “Yeditepe”, “Seçilmiş Hikâyeler”, “Yenilik”,
“Vatan”, “Dost”, “Türkçe”, “Türk Dili” gibi gazete
ve dergilerde yayımlanmıştı. Ayrıca çeviri şiirleri de yayımladı.
İkilikler ve
dörtlüklerden oluşan ilk şiirlerinde yoğun bir söyleyiş öznelliği göze çarpar.
İnsan-toplum ilişkilerine yönelik temaları konu edinerek düşündürücü bir şiir
evreni kurmuştur. Duygu ve düşünce yoğunluğuyla birlikte, alay ve taşlama
şiirine egemen olan öğelerdir. İnsan ilişkilerinin toplumsal ve bireysel
yanlarını sen ben ikileminde vermiştir. Çok kullandığı sevgi, ayrılık, ölüm
temaları, son dönem şiirlerinde giderek yerini kaçış ve umutsuzluğun
tedirginliğine bırakmıştır. Şiirin bir görüşü yansıtması, bir iletisinin olması
düşüncesinden yola çıkmıştır. “Yuvarlağın
Köşeleri” kitabında şiirin ve yazarın işlevi konusundaki görüşlerini dile
getirmiştir. Batı şiiri ve geleneksel Türk şiirinden yararlanarak verdiği
bileşim sanatını zenginleştirip geliştirmiştir.
Çağdaş
Türk şiirinde kendine özgü bir yer edinen Özdemir Asaf; poetik yolculuğunu
akımların, dönemlerin uzağında tuttu. Hayata şiirin gözlüğüyle baktı ve kendine
özgü yeni bir ironik şiir dili yarattı. Etkileyici ve duyarlıklı bir düşünce evreni
kurması, şiirinin çekim odağını oluşturdu. Bir bakıma, o, düşüncenin şiirini
yazdı. “Benden az bilenlerin önünde onların öğretmeni, bilginiyim. Konusunu
iyice bildiklerini bildiklerim karşısında da uslu, suskun bir öğrenci, dikkatli
bir dinleyiciyim.” sözleri, denilebilir ki onun sanat yolculuğunun da kılavuzu
oldu.
Özdemir Asaf İçin Ne Dediler?
“İkilikler ve dörtlüklerden oluşan ilk
şiirlerinde yoğun bir söyleyiş özelliği göze çarpar. İnsan-toplum ilişkilerine
yönelik temaları konu edinerek ‘düşünselöz’ün ön plana çıktığı bir şiir evreni
kurdu. Duygu ve düşünce yoğunluğu şiirinin önemli yanını oluşturdu. Bunun yanı
sıra alay ve ironi şiirinin ana izleklerinden oldu. İnsan ilişkilerinin
toplumsal ve bireysel yanlarını sen-ben ikileminde verdi. Şiirindeki sevgi,
ayrılık, ölüm temaları; son dönem şiirlerinde giderek yerini kaçış ve
umutsuzlukların tedirginliklerine bıraktı. Şiirin belli bir görüşü yansıtması
bir iletisinin olması ereğinden yola çıktı. Yuvarlağın Köşeleri kitabında
şiirin ve yazarın işlevi konusundaki görüşlerini dile getirdi. Batı şiiri ve
geleneksel Türk şiirinden yararlanarak vardığı bileşim; şiirini zenginleştiren,
gelişkin kılan bir öğe oldu.” (Jak Deleon)
***
“Şiiri
salt şiir olarak almıyordu Özdemir Asaf. Şiirin, bir düşünceyi, bir bildiriyi,
belli bir dünya görüşünü yansıtmasını amaçlardı. Her şiirin ardında bir yaşam
felsefesinin olmasını dilerdi. Şiire düşünceyi yüklemek, onla bir düşünceyi
vermek, bazı şiirlerinin ana ilkesiydi. (...) Gelişkin bir düzeyde
şiire başladı, onu sürdürdü. Şiir işçiliğini hep sakladı, kolay bir iş yaparmış
gibi davrandı. Tekdüze mutlulukların, uydurma tedirginliklerin şairi olmadı
hiçbir zaman. Yaşamıyla ve şiirle her an hesaplaştı.” (Doğan Hızlan)
***
“Şiirlerinde
yaşamın tanıklığı, insanın iç gerçekliğinin bu tanıklıkla çatışan, dönüşen
durumları imgesel yoğunlukla yer etti. Öyle ki, yakaladığı ironiyi düşünsel
düzlemde anlamsal kıldı. Dönülen, düşünülen, yeniden üretilen bir imge
evreniyle donattı şiirini.” (Feridun Andaç)
ESERLERİ:
Şiir: Dünya Kaçtı Gözüme (1955), Sen
Sen Sen (1956), Bir Kapı Önünde (1957), Yumuşaklıklar
Değil (1962),
Nasılsın (1970), Çiçekleri Yemeyin (1975), Yalnızlık
Paylaşılmaz (1978), Bir Kapının Önünde (Toplu şiirleri. 2 cilt, 1982),
Benden Sonra Mutluluk (Yayımlanmamış şiirleri, ölümünden sonra, 1983), Yuvarlağın
Köşeleri-2 (Ölümünden sonra,1986), Lavinia (Seçme
şiirler, 2002), Çiçek Senfonisi (Toplu şiirleri, 2012).
Öykü: Dün Yağmur Yağacak
(ölümünden sonra derlendi, 1987).
Deneme: Yuvarlağın Köşeleri (özdeyişler,
1961, yenileri eklenerek, 1986), Özdemir
Asaf’Ça (deneme-fotokopi,
1988).
Çeviri: To Go To (92 şiirinin
Yıldız Moran tarafından İngilizceye çevirisi, 1964), Reading Zindanı Balladı
(Oscar Wilde’dan, 1968).
KAYNAKÇA: Mehmet Kaplan /
Cumhuriyet Devri Türk Şiiri (1973, s. 260-268), TDE Ansiklopedisi (c. 7,
1976-98), Atilla Özkırımlı / Türk Edebiyatı Ansiklopedisi (1982), Jak Deleon /
Özdemir Asaf Batı’da Yeşermiş Olsaydı (Cumhuriyet, 30.8.1982), İhsan
Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001,
2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli
Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas.
2007) - Ünlü Edebiyatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013) -
Encyclopedia of
Turkey’s Famous People (2013), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler
Sözlüğü (18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6.
bas. 1999), Feridun Andaç / 60 Yazar (Superonline, Nisan 2000), TBE
Ansiklopedisi (c. 2, 2001).
Gece, denize
yanaştım.
O, sulardan
geliyordu.
Duydum.
Ne iyi, dedim.
Baktım,
O, bir gemide
geçiyordu.
Bağırdım.
Gel'siz,
gitme'siz.
Döndüm
çakıllara sordum,
Siz
kimdensiniz.
Dediler
durandan,
Bizi yakın
edenden.
Denizi sorguya
çektim.
Dedim,
Görüyor musun
yaşadığımı.
Yetinemedim.
(Bir Kapı Önünde, 2003)
Sana gitme demeyeceğim,
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar,
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia,
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
Kendimizden bir
adadayız,
Dört - yanımız
başkalarından.
Aynı önemli
kapıdan giriyoruz,
O eski, o beyaz
kapıdan.
İlkin yıllar
üstünde
Bizi ayıran bir
dünya vardı, adımıza kurulu.
Burada
yıldaşlığımız soyunup - giyiniyor,
Bilinik kılıyor
birbirimizi.
Bir hastalık
bulaşıyor anlamlarımıza,
Büyümsemeye
vardırıyor yinlerimizi.
Ben
sınırlanıyorum göz - göre - göre,
Kardeşleşmemiz
ayrıklaşıyor,
Kopuyor kan.
Sen konuşmadan
duruyorsun senlerce karşımda.
Kalımsız bir
anıtsın gençlikten, kitapsızlıktan.
Başkalarından bir
adadayız,
Dört - yanımız
biz - gibi insandan.
Aynı önemsiz
kapıdan çıkıyoruz,
O eski, o kırmızı
kapıdan
(Bir Kapı Önünde, 2003)