Akademisyen, Tarih Profesörü, Araştırmacı Yazar (D. 20 Ocak 1934, Konya - Ö. 28 Ağustos 2019, Ankara). Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümündeki yüksek lisansının ardından 1960’ta İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinin Umumî Türk Tarihi Kürsüsüne asistan olarak girdi.
“Ötemiş Hacı’ya Göre Cuci
Ulusu’nun Tarihi” adlı tezi ile 1965’te doktor unvanını alan Kafalı, 1971-1972
yılları arasında üniversite kontenjanıyla Birleşik Krallık, Londra’ya giderek
araştırmalar yaptı. Ülkeye dönüşünde tamamladığı “Altın-Orda Hanlığı’nda Sayın
Han Sülâlesi Devri (1227-1360)” adlı tezi ile 1973’te doçentlik unvanını aldı.
Türk Tarihi Kürsüsünde 1974’ten
itibaren Altın Ordu, İlhanlılar ve Çağatay Hanlıkları, Emir Timur ve Timurlular
tarihi, ayrıca Tarih Metodu dersleri verdi, kaynaklar ve Osmanlı Türkçesi
metinleri üzerine seminer çalışmaları yaptı. “Altın Orda Hanlığının Kuruluş ve
Yükseliş Devirleri” adlı 1977’de kaleme aldığı eseri en tanınan çalışmalarından
biri oldu.
Irak’ta, Bağdat Üniversitesi
Edebiyat Fakültesinde 1975-1977 yılları arasında davetli öğretim üyesi olarak
ders veren Kafalı, profesörlük takdim tezi olarak sunduğu “Çağatay Hanlığı
(1227-1345)” adlı eseriyle 1982’de bu unvanı aldı.
Hakkında “İnsan Ona Derler ki
Yaşar Hatıralarla” adlı bir armağan kitap yayımlanmıştır.
Prof. Dr. Mustafa Kafalı, aynı
zamanda Türk Ocakları ve Türk Tarih Kurumu (TTK) üyesiydi.
Vefatı:
Milliyetçi camianın tanınmış
simalarından tarihçi Prof. Dr. Mustafa Kafalı,
28 Ağustos 2019 günü 85 yaşında, Ankara’da vefat etti.
Türkçü ideolog, yazar Hüseyin
Nihal Atsız’ın Yamtar olarak nitelendirdiği tarihçi Prof. Dr. Mustafa
Kafalı’nın cenazesi 30 Ağustos 2019 günü Kocatepe Camii'nde kılınan Cuma
namazının ardından Gölbaşı ilçesinde toprağa verildi.
Çok sayıda siyasetçi, ve ilim
adamının da katıldığı cenaze töreninde taziyeleri eşi Sevgi Kafalı ve oğlu
Ertuğrul Kafalı kabul etti.
Başlıca Eserleri:
Altın Orda Hanlığının Kuruluş ve
Yükseliş Devirleri (1976), Anadolu’nun Fethi ve
Türkleşmesi (1997), Makaleler Cilt: I-II (2005).
KAYNAKÇA: İhsan
Işık / Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) Resimli ve Metin Örnekli
Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas.
2007), Tarihçi Prof. Dr. Mustafa Kafalı vefat etti! (haberturk.com, 28 Ağustos 2019), Akşener'den Tarihçi Prof.
Dr. Kafalı'nın Ailesine Taziye Ziyareti (MSN.com, 28 Ağustos 2019), Tarihçi Mustafa Kafalı
hayatını kaybetti (cnnturk.com, 28
Ağustos 2019), Tarihçi Prof. Dr. Mustafa Kafalı vefat etti! (ahaber.com.tr, 28 Ağustos 2019), Prof. Dr.
Mustafa Kafalı vefat etti
(internethaber.com , 28 Ağustos 2019), Mustafa Kafalı'dan acı haber!
(milliyet.com.tr, 28 Ağustos 2019),
Mustafa Kafalı hocayı kaybettik
(yenicaggazetesi.com.tr, 28
Ağustos 2019),Atsız'ın Yamtar'ı Mustafa Kafalı Son Yolculuğuna Uğurlandı
(sabithaber.com, 30.08.2019), Tarih çalışmaları ile tanınan Prof. Dr. Kafalı
toprağa verildi (haberler.com, 30.08.2019), Prof. Dr. Mustafa Kafalı'ya son
görev (msn.com, 30.08.2019), Prof. Dr. Saadettin Gömeç / Türk tarihçiliğinin abide şahsiyeti (Türk
tarihçiliğinin abide şahsiyeti 'uçmağa varan' koca yamtar: Mustafa Kafalı saygı
ile anılacak..., (enpolitik.com, ttk.gov.tr, erişim 01.09.2019).
TÜRK
TARİHÇİLİĞİNİN ABİDE ŞAHSİYETİ
Prof.
Dr. Saadettin GÖMEÇ
Vefatından önce Mustafa Kafalı
Hoca'nın şahsını anlatan bir yazı kaleme alan Prof. Dr. Saadettin Gömeç, gençlik yıllarında tanıştığı Kafalı
hocanın nasıl gerçek bir 'Yamtar' olduğunu şu sözler ile anlatıyor:
"Gençlik yıllarımda birtakım
milliyetçi dergilerdeki yazılarından takip ettiğim Prof. Dr. Mustafa KAFALI ile
şahsen tanışıklığım, 1981 yılında onun talebesi onuruna erişmemle başlayıp,
bugüne kadar gelmiştir.
Talebelik senelerimde sadece
gazete ve dergi köşelerindeki yazılarıyla, resimlerini gördüğüm bu abide
şahsiyet ile birebir karşılaştığımda, rahmetli Atsız Hoca’nın ona boş yere
“Yamtar” lakabını vermediğini anlamıştım. Bilindiği üzere Atsız Beğ’in meşhur
Bozkurtlar adlı eserindeki Yamtar adlı yiğit, gözünü budaktan esirgemeyen,
kendinden sayıca fazla kişilerle kolayca mücadele edebilen, iri-yarı cüsseli,
Kür Şad’ın kırk arkadaşından biri, devlet ve millet uğruna kendisini feda eden
bir kişidir. Tabiri caizse Mustafa Kafalı Hocamız da tıpkı onun gibi, nerdeyse
1.90 boyunda,90 kilo civarında bir yapıya sahip idi. Tabi şimdi ilerlemiş
yaşından ötürü bu cesameti pek belli olmuyorsa da, ona bakan herkes karşısında
daima sanki heybetli bir heykel görür.
12 Eylül öncesinin komünist ve
bölücüleri işte bu gözü-pek iri-yarı yiğitten bu özelliğinden dolayı hep
korkmuşlar, onunla karşı karşıya gelmekten çekinmişlerdir. O Türk
milliyetçilerinin serdengeçti delisi olmuştur.
Talebesi bulunduğum yıllarda,
ondan kendi devrinin pek çok ilim, siyasetçi ve fikir adamına dair hatıralarını
bizzat ağzından dinledim. Başta Türklük davasına gönül veren herkesin örnek
aldığı, Türklük bayrağını Mustafa Kemal’in ardından, her türlüğü zorluğa rağmen
ölene kadar taşıyan ve bütün dünyadaki Türkçülerin ölümsüz ilham kaynağı Atsız
Hoca’nın hakkında pek çok şeyi ondan öğrendim.
Türk milliyetçiliğinin kahraman
savaşçısı Alparslan Türkeş’e dair kimsenin bilmediklerini, Ülkücü Hareketin
mücadelesini birebir yaşadıklarıyla bizlere aktaran Mustafa Hoca’dır. Onun da
hocası Zeki Velidi Togan’ı, Osman Turan’ı, Fuat Köprülü’yü, İbrahim
Kafesoğlu’nu, Necmeddin Hacıeminoğlu’nu herhalde en iyi tanıyan kişi Prof. Dr.
Mustafa Kafalı’dır. Tabiî ki bütün bu saydıklarımıza dair hatıraları bire bir
onun ağzından dinlemek gerekir. Dolayısıyla Kafalı Hoca aynı zamanda yaşayan
bir tarihtir.
Türk tarihini başlangıcından
Cumhuriyetimize kadar ondan daha iyi bilen yoktur. Böyle olmasına rağmen, o
maalesef taşıdığı Türk milliyetçisi kimliğinden dolayı görmezlikten gelinen bir
değerdir.
Mustafa Kafalı Hoca ile 2001
tarihinde emekli olana kadar tam 20 yıl birlikte çalıştık. Bu birliktelik
hiçbir vakit kesilmedi. Başımız sıkıştığında veya bilmediğimiz bir şeyi
öğrenmede hep ona müracaat ettik. Zaten hocalığın sadece ders vermekten ibaret
olmadığını biz ondan öğrendik.
Fakülteyi bitirdikten sonra
asistan olarak yanına girdim. Doktoramda bana danışmanlık yaptı. Bu konuyla
alâkalı, bir hatıramı da nakletmek istiyorum:
1988 senesinde, Türkiye’nin
değişik yerlerinden de gelen ondan fazla arkadaş çeşitli tarih kürsülerinde
doktora çalışmalarına başlamış idik. Arkadaşlarımın aşağı-yukarı tamamı Osmanlı
tarihiyle bağlantılı ya bir tahrir defteri veya vakıflar hususunda tez aldı.
Ben ise eski Türk tarihi alanında çalışma niyetinde idim. Bu durumu rahmetli
hocam Prof. Dr. Bahaeddin Ögel’e açtığımda; “oğlum sen de bir tahrir defteri
seç, transkripsiyon et, sonuna da 30-40 sayfa bir değerlendirme ekleyip, kafan
ağrımadan doktor ol. Niye çetrefilli işlere giriyorsun” demişti.
Rahmetlinin bu sözüne binaen ben
de Tapu ve Kadastro Müdürlüğünün arşivine gittim ve kendime bir defter alarak
çalışmaya başladım. Ancak yaptığım iş hiç zevk vermiyordu. Ögel Hoca’ya bunu
söyleyemedim, zaten o sıralar kendisi de rahatsızdı. Bunun üzerine Kafalı
Hoca’ya, bu yaptığımdan haz almadığımı, Orta Asya Türk tarihi çalışmak
istediğimi bildirdim. Hoca da benim endişelerime ve arzuma hak verip, “oğlum
neyi seviyor ve istiyorsan o konuda çalış” demişti. Yani bugün eğer Türk
tarihinin eski çağlarıyla alâkalı bir şeyler yapmaya çalışıyor isem onun
sayesindedir. Tabi rahmetli Bahaeddin Hoca’ya konu değiştirmemi hiç anlatmadım.
Gerçi o da benim iyiliğimi istiyordu, bunu biliyorum.
Mustafa Hoca, evdeşi Sevgi Kafalı
ile beraber Türk milliyetçilerinin her daim abi ve ablası oldular. 12 Eylül
öncesi ve sonrasında onların evi Türk milletinin ve devletinin geleceğinin
tartışıldığı, milliyetçilerin vatan bekası konusunda önemli kararlar aldığı bir
mekân olmuştur. Hatta rahmetli Alparslan Türkeş hapisteyken bir aralık
Milliyetçi Hareket Partisinin başına geçmesi dahi konuşulmuş idi.
Fakülteyi Ankara’da okuyan Prof.
Dr. Mustafa Kafalı sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde asistan
olmuş, uzun yıllar burada görev yaptıktan sonra rahmetli Erol Güngör ile
beraber Konya Selçuk Üniversitesine gitmişler idi. Bu süreçte yine başka bir
Hakk’ın rahmetine kavuşan hocamız Prof. Dr. Mehmet Altay Köymen onu Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesine birkaç kez çağırmış olmasına rağmen, Kafalı Hoca
Konya’da çok işlerinin olduğunu ileri sürerek bu davetlere icabet etmemişti.
Ancak 12 Eylül’den sonra Konya’daki bu çalışmaları ve yazdığı makaleleri
yüzünden zamanın sıkıyönetim komutanınca sakıncalı görülüp, il sınırları
dışarısına çıkarılmasına karar verilince, apar-topar buradan eşiyle beraber
ayrılmak zorunda kalmış; rahmetli İhsan Doğramacı ve Ankara Üniversitesinin o
dönemdeki rektörü Prof. Dr. Tarık Somer’in girişimiyle kendisine Dil ve
Tarih-Coğrafya Fakültesinde kadro bulunmuş idi. İşte bu sebepten Ankara’ya
gelince, rahmetli Köymen Hoca’nın nasıl tarih bölümü koridorunda oynadığını
bize anlatmıştı.
Yıllarca kendisiyle uğraşan,
kuyusunu kazıp, kötülüğünü isteyenlere bile kin gütmedi. Sağcısı, solcusu,
fakültedeki bütün meslektaşlarının meseleleriyle ilgilendi. İşte o yüzden,
bugün bazı emekli hocalar okula geldiklerinde çalacak kapı bulamazlarken,
Mustafa Kafalı Hoca’yı misafir etmek için herkes seferber olmaktadır.
Prof. Dr. Mustafa Kafalı’nın
bütün hayatı mücadelelerle geçtiği bir yana ailesinde de bazı felaketlerle
karşı karşıya kaldı. Elinde baba gibi büyüttüğü hem kayınbiraderini, hem de
baldızını çok genç yaşlarda yitirdi. Onların çocuklarına hem dedelik hem
babalık yaptı."
KAYNAK: Türk tarihçiliğinin abide
şahsiyeti 'uçmağa varan' koca yamtar: Mustafa Kafalı saygı ile anılacak...
(enpolitik.com, ttk.gov.tr, erişim 01.09.2019).