Nergisî

Yazar, Şair

Ölüm
Diğer İsimler
Mehmed (asıl adı), Nergis-zâde

Şair ve nesir yazarı (D. ?, Saraybosna – Ö. 1635, İzmit) Asıl adı Mehmed’dir. Kendisine Nergis-zâde (bazen Nergisî-zâde) denilmesi ve Nergisî mahlasını kullanması, babasının Bosnalı kadı Nergis Ahmed Efendi olmasındandır. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1624-25 (H. 1034) yılında yazdığı Meşakk ul-Uşşâk adlı eserinde yaşının kırkı geçtiğini bildirdiği gibi, 1627’de (H. 1037) ölen şâir ve edip Veysî'ye, bu tarihten sonra olmayacağı anlaşılan bir mektubunda da elli yaşına yaklaştığını söylediğine göre, doğum tarihinin 1585 (H. 994)’ten önce olduğu kesinlik kazanmaktadır. Öğrenimini Saray-Bosna'da yaptıktan sonra İstanbul'a gelmiş, daha sonra Kazasker olan Kâdîzâde Feyzullah Efendi'ye katılarak, ilim adamları arasına girdi. Kâdîzâde Feyzullah Efendi'den hat dersleri de aldı. Önce müderrislik, sonra değişik yerlerde kadılık yaptı. Manastır kadısı iken Sultan IV. Murad'ın isteği ile Revan Seferine "vak'a-nüvis" olarak davet edildi. Nergisî'nin bu son görevi çok kısa sürmüş, daha seferin başında, ordu İzmit'e yaklaşırken, Gebze yakınlarında atından düşerek  öldü. İstanbul'a götürülen cenazesinin Eyüb'e veya Üsküdar'a gömüldüğü söylenir. "Ah bin kırk dörtde göçdi Nergisi" mısraı ölüm tarihini bildirir.

XVII. yüzyılın ilk yarısından başlayarak, eski nesrin en kuvvetli üstadı sıfatı ile şöhreti yüzyıllarca süren Nergisî, söz güzelliğini sadelikte değil, aşırı sanatlı ifadede aradı. Nesirlerinde, zamanına kadar kullanılmamış veya çok az kullanılmış; bilinmeyen, alışılmamış Arapça ve Farsça kelimeleri kullanmayı bir hüner saymıştı. Nesri erişilmez bir örnek olarak tanınıp, yüzyıllar boyunca taklide çalışılmış olan Nergisî, Tanzimat’tan sonra girilen yeni edebiyat döneminde, üslûbunun doğal olmayışı ve Acem taklitçiliği yüzünden şiddetle eleştirilmiştir. Böyle olmakla birlikte, eserlerinin giriş bölümleri ile nesirlerinde gösterdiği sanatlı ve külfetli söyleyişe karşılık, hikâyelerinde yer yer daha anlaşılır bir ifade kullandı.

Nergisi, güzel ifade imkânlarına sahip olduğu halde, Türk dilinde o zamana kadar Gülistan düzeyinde bir eserin mevcut olmamasından üzüntü duymuş, bu düşünceyle yeni bir tarz geliştirme gayretine girmişti. Nergisî, klâsik edebiyatlardan eser ve konu seçme yolunda da ciddî bir zevk sahibiydi. Meşakk ul-Uşşâk'ta, o zamana kadar işlenmemiş bir alanda eser vermek istediğini söyler. Nihalistân ile de, Türkçede, edebiyata başladığından beri arzusu olan Gülistan ve Baharistân'a bir nazire yazmak istediğini de söyler. Mesnevi beşlisinde (hamse) efsanevî ve olağanüstü maceralar ya da soyut olaylar yerine, yaşadığı çevreden aldığı gerçek konulara yer vermesi, Nergisî'ye eski hikâye ve mesnevi yazarları arasında ayrı bir yer sağlar. Nergisî bununla da kalmayarak, bizzat kendi maceralarını da hikâyelerine konu eder.

Aynı zamanda şiir söyleyen ve şiirlerini nesirlerine göre daha sâde bir dille söyleyen Nergisî'nin şâir olarak şöhreti nesirdeki kadar geniş ve devamlı olmadı. Nergisî hattat olarak da ünlüdür. 

ESERLERİ:

1- Hamse (a- El-Kavl ül-Müselleme fi-gazavat il-Meseleme: Muhyiddın ibn ül-Arâbî'den aktarma. Emevî komutanı Mesleme'nin Bizanslılara karşı yaptığı savaşlarla İstanbul'un 5. kuşatmasını anlatır. b- Kânun ur-Reşâd: İran hükümdarı Hudâbende Şah için yazılmış Ahlâk us-Sultân adlı eserden IV. Murad namına, Osmanlı tarihinden kendisinin de tanık olduğu bazı olayları katarak, aktarılmış siyasetname. c- Meşâkk ul-Uşşâk: Nergisî'nin on aşk hikâyesini anlattığı bir eserdir. Hikâyelerin ikisinin konusu Aşık Çelebi tezkiresinden alınmıştır. ç- İksîr-i Saadet: Gazzâlî'nin Kimyâ-yı Saadet adlı eserinin "Rükn-i muâmmel" faslının Türkçe çevirisi. d- Nihalistân: Aşk hikâyeleri ve ahlâk'a, tövbeye dâir yirmi beş hikâye ve muhtelif fıkralar).

2- Münşeat (Uzun bir mukaddime ile elliden fazla parça ihtiva eder. Zamanın değişik rütbedeki büyüklerine nasıl mektup yazılacağı, nasıl hitap edileceği ya da ne gibi sözler kullanılarak onların hangi adaba göre tebrik edileceği konusunda örnek yazılar).

3- Horos-nâme (Mensur küçük bir hayvan hikâyesi).

4- El-Vasl ül-Kâmil fi-Ahvâl ül~ Vezir il-Adil (Budin valisi Murtaza Paşa'nın Macaristan savaşları).

HAKKINDA: Ömer Faruk Akün / İslâm Ansiklopedisi (1971), Riyazi / Tezkire (Üniversite  Kütüphanesi, No: 4098), Kaf-zâde Faizi / Zübdet ül-Es'âr (Nuruosmaniye Kütüphanesi, No: 3722), Ş.B. Nergisi (Yeni Mecmua, sayı: 15-19, 1917), İ. Necmi / Târih-i Edebiyat Dersleri (1919), Âsım / Zeyl-i Zübdetü'l-Eş'âr (Üniversite Kütüphanesi, No: 2401-2406), Büyük Türk Klâsikleri (c.5, 2004).

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör