Bilgin ve müzik adamı (D. 1360, Meraga /
Azerbaycan - 1435, Herat / Afganistan).
Yerli ve yabancı kaynaklarda Farabî ile İbni Sina’dan sonra en ünlü sayılan
isimlerdendir. Meragalı Abdulkadir, Meragalı, İbn-i Gaybî, Hoca Abdulkadir,
Hace, Abdulkadir bin Gaybiyü’l-Hafız el-Meragî adlarıyla da tanınır. Babası, çağının
bilginlerinden Gıyaseddin Gaybî'dir. Babasından söz ederken, “Birçok ilim dalında üstün bilgisi vardı,
bilhassa müziğin pratik ve teorik dallarında üstattı” demesi, aynı zamanda
nasıl bir çevrede yetiştiğini göstermektedir. Meraga’dan sonra Tebriz’e giderek
İlhanlıların hizmetine girdi. Orada önce
Sultan Hüseyin’e, ardından Ahmed Celâyerî’ye nedim (sohbet arkadaşı) oldu.
O dönemde, müzisyen Rızaeddin Rıdvan Şah tarafından düzenlenen bir müzik
yarışmasını kazanarak adını duyurdu. Yaşamöyküsü konusunda birçok
belirsizlikler olsa da, dolaylı kaynaklarda kimi bilgilere rastlamak
olanaklıdır. Batılı araştırmacıların, onu ısrarla bir Fars bilgini ve müzik
adamı olarak anması ise doğru değildir.
Abdulkadir
Meragî, Timur’un Azerbeycan’ı işgalinde onun eline düştü, hizmetine girerek Semerkant’a gönderildi. 1397
yılına kadar başhanende (baş şarkıcı, baş okuyucu) ve Timur’un nedimi olarak
sarayda yaşadı. Timur bu arada, Semerkant sarayında tedavi gören akıl hastası
oğlunun ölümünden, çevresindeki hekim ve bilim adamlarını sorumlu tutarak onları
öldürmeye başlayınca Meragî Bağdat’a kaçtı (1399). Fakat Timur tarafından
yakalanarak onun da idamına karar verildi. Kaynaklar, o anda, Meragalı’nın, Kur’an-ı Kerim’den bir sureyi ezberinden
ve çok duygulu bir biçimde okuduğunu ve Timur’un da bundan etkilenerek onu
bağışladığını söyler. Meragî, bir süre
sonra Semerkant’a gitmek için Timur’dan izin istediğinde, Timur tarafından bizzat
yazdırılan bir nişane belgesi kendisine verilerek yolcu edildi.
Meragî,
Semerkant’tan sonra 1421’de Bursa’ya geldi ve henüz tahta çıkan II. Murat’a bir
müzik eserini sundu. Kendisi de müzisyen olan II. Murat’ın kendisine büyük
iltifat görmesine rağmen, Osmanlı ülkesi o dönemde çok karışık olduğu için
Meragî Herat’a döndü. Timur ölünce yerine geçen torunu Sultan Halil Mirza’dan,
o ölünce de Sultan Şahruh Mirza’dan himaye gördü. İbn-u Gaybî adıyla müzikte
ilk klâsik dönemin görkemli eserlerini veren büyük besteci ve müzik bilgini Abdulkadir
Meraği, aynı zamanda Türk müziğindeki Klâsik dönemin de başlatıcısı sayılır. Özellikle
ûdi olarak bilinirdi ve güzel sesi ile daha genç yaşında bütün İslam dünyasında
büyük ün yapmıştı. Küçük oğlu Abdülaziz, Fatih Sultan Mehmet’e “Nakavetü'l-Edvâr” adlı müzik teori
kitabını, torunu Mahmut Çelebi de II. Bayezid’e aynı türden “Makasıdü’l-Edvâr” adlı eserini sunmuştu.
Pek çok eser ona izafe edilmekle birlikte, bunların bir bölümü daha sonraki Türk
bestekârlarına aittir. Şimdilik Meraği’ye ait olduğu bilinen 30 kadar beste
bulunmaktadır.
Meragî,
anadili Türkçeden başka Arapça ile Farsçayı da çok iyi bilmekteydi. Kaynaklar
ayrıca bestekâr, hanende, nazariyatçı, şair, ressam, hafız ve hattat yönleri
ile de tanındığını gösteriyor. Eserlerinde çoğunlukla Farabi’den etkilenerek
beslendiği görülmektedir. Müzik sanatını modern bir fizikçi gibi düşünmesi,
kendisinden 500 yıla yakın bir süre sonra yaşayan Batılı bir bilgin olan
Helmholtz’u derinden etkilemiştir. Helmholtz, “Fiziologie der Tonemphfindungen” adındaki büyük eserinde Meragi’nin
bütün eserlerini okuduğunu, derinlemesine inceleyerek ondan çok yararlandığını
söyler. Ünlü tarihçi Hammer de, Meragi’nin eserlerinden yararlanmıştır.
Müzik alanındaki ustalığından dolayı, kendinden söz eden bütün yazar ve
araştırmacılar onun için; “Geçmiş zamanları yücelten bir kimse” ya da “Mûsikî
nazariyatında en yetkili kişi” gibi nitelemeler kullanmışlardır.
“Urmevî Okulu”, musikimizi nazariyat alanında
ilk kez sistematik bir incelemeye alan okuldur. Bu okuldan önce, musikimizde
bir nazari sistemin olmadığını görüyoruz. Safiyüddin Abdülmümin Urmevî’nin kurup
başlattığı bu sistemin ikinci büyük mimarı, kendisinden yaklaşık 70 yıl sonra
gelen Abdulkadir Merâgî olmuş; okulun temelleri, uygulamalardaki esaslara göre
atılarak mükemmel bir anıta dönüşmüştür. Bu mükemmellik, o kadar etkili
olmuştur ki, musikimiz, sarsılmadan, çok az bazı değişikliklerle, 700 yıl bu
sistem içinde yaşamını sürdürmüştür.
Kimi
çalgı aletlerini de bulan Meragî, eserlerini “Ebced Notası” ile kaydederek
günümüze gelebilmelerini sağlamıştır. Ancak bu kayıtlar hem kendisinin nota
kayıtlarına yeterli özeni göstermemesi, hem de kaynakların günümüze kadar
gerekli titizlikle korunmaması nedeniyle çoğunluğu kayıptır.
Bilinen
bestelerinin başlıcaları şunlardır: Rast Sofyân Kâr-ı Hayder-Nâme, Rast Devr-i
Hindi Kâr-ı Muhteşem, Rast Muvaşşah, Rast Fer Nakış Beste, Rast Devri Hindi
Nakış Beste, Rast Hafif Nakış Beste, Rast Nakış Aksak Semai, Rast Nakış Yürük
Semai, Pençgâh Hafif Kar-ı Murassa, Pençgâh Aksak Semai, Acem Yürük Muhammes
Kar, Acem Nakış Yürük Semai, Irak Düyek Kar, Irak Yürük Nakış Semai…
Müzik
kuramı üzerine eserleri de vardır. Oğlu Nureddin Abdurrrahman’a hediye ettiği “Cami-ül Elhan” (1405) adlı kitabının elyazması bir örneği İstanbul Nuruosmaniye
Kitaplığı’nda bulunmaktadır. Farsça yazılmış olan bu eserin içinde kimi bestelerinin
notaları da vardır. Abdulkadir Meragî, yakalandığı veba hastalığı nedeniyle
gözlerini yaşama yummuştu.
ESERLERİ:
KAYNAKÇA:
Murat Bardakçı / Maragalı Abdulkadir (1986), Vural Sözer / “Müzik ve
Müzisyenler Ansiklopedisi” (1986),Yılmaz
Öztuna / Büyük Türk Musikisi Ansiklopedisi (1990), Faruk Yener / Müzikte Kim
Kimdir? (1987), M. Nuri Uygun / “Safiyyüddin Abdülmü’min Urmevî ve Kitâb’ül
Edvârı” (l 1999), Uğraş Ozan Yarman / Türk Musikisi ve Çokseslilik (s. 303,
2001), Cinuçen Tanrıkorur / Osmanlı Dönemi Türk Mûsikîsi (2003), Timuçin Çevikoğlu (Mostar, Sayı: 10 – Aralık 2005), İhsan Işık / Ünlü Sanatçılar (Türkiye Ünlüleri
Ansiklopedisi, C. 1, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).