Remzi Özçelik

Oyun Yazarı, Yazar

Doğum
10 Kasım, 1950
Eğitim
İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Kimya Bölümü
Burç

Oyun yazarı. 10 Ekim 1950, Çalbaşı (Minoz köyü) / Kavak / Samsun doğumlu. İlkokulu Çalbaşı ve Çakallı köylerinde okudu. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Hazırlık Lisesi ve İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik-Kimya Bölümü mezunu. Samsun’un merkezi ve ilçeleri ile Sivas liselerinde fizik öğretmenliği (1972-85), Samsun Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü (1985-90) yaptıktan sonra Kültür Bakanlığına geçerek burada Telif Hakları ve Sinema Genel Müdür Yardımcısı (1990-93) ve Duşanbe (Tacikistan) Kültür Müşaviri (1993-96) olarak görev aldı. Çalışmalarını aynı kurumda Araştırma Koordinasyon Planlama  uzmanı; 2002 yılından itibaren Genel Müdür Yardımcısı, Tacikistan Kültür Müşaviri olarak sürdürdü.

İstanbul Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatrosunca sahnelenen Taş Bademleri oyunu Tacikçe ve Rusçaya çevrildi. Büyük Köprü oyunu ile Töre-Devlet dergisinden mansiyon, Taş Bademleri ile Kültür Bakanlığından Birincilik Ödülü ve Güzellik Ölmez ile Türk Edebiyatı Vakfı Necip Fazıl Senaryo Yarışması Jüri Özel Ödülünü aldı. Demokraside Birlik Vakfı üyesidir.

ESERLERİ (Oyun):

Bekleyenler (1971), Büyük Köprü (1976), Taş Bademleri (1976), Depremden Sonra (1979), Güneş Hâlâ Sıcak (1987), İbn-i Sina (1990, çizgi roman olarak 1996), Su Gelince (1994), Ayrıntılar (2000), Ahmet Yesevi (2000), Sürek Avı (2000).

KAYNAK: Türkân Balaban / Birincilik Ödülü Kazanan Bir Oyun: Taş Bademleri (Tercüman, 21.12.1981), M. Mustafa Temur / Köy Oyunlarında Tipler - Taş Bademleri (Türk Edebiyatı, Haziran 1981), Akajans / Erzurum Tiyatrosu Halkın Büyük İlgisini Topladı (Tercüman, 19.1.1982), Ahmet Kabaklı / Yankılar (Tercüman, 5.12.1982), Atila Sav / Behçet Bey’in Fötr Şapkası’ndan Taş Bademleri’ne (Milliyet Sanat, 15.2.1982), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).

TAŞBADEMLERİ’nden

Birinci Perde

 

DEKOR : (Seyirciye göre) Sağda ve solda birer köy evi. Ortada boşluk . Geride adetâ iniş hissi verilir. Evlerin sokağa ve birbirlerine bakan birer penceresi vardır. Sağdaki evin yanında büyükçe bir ağaç... Sağ geride çıkrıklı bir kuyu... Evler hafif çapraz vaziyette yerleştirilmiştir. Geride, yukardaki inişi tamamlayan bir köy manzarası...      

Evlerin içinde birer sedir, sandalye vs. bulunur. Sağdaki ve soldaki evlerin kulise açılan, diğer odalara giden birer kapısı vardır. Tam cephede evlere giriş kapıları bulunur.

(Perde açıldığı zaman evler karanlıktır. Çok uzaktan davul ve zurna duyulur. Davul ve zurna yaklaşır. Davul sesine bağlı olarak ortada duran Kezban hayal mayal seçilir. Dört nala koşan atlıların sesi duyulur. Atlılar uzaklaşır. Davul daha kuvvetli... Tek tek vurur çomak...)

KEZBAN — Yıllardır her gece hep aynı saatte çalar bu davul... Her gece benim dünyam yeniden canlanır... Yeniden canlanır sessizliğe inat... Yeniden... Heeey... Heey öte mahalleliler... Hey köylüler... Duyun davulu... Duyun... Bakın... Düğünüm... (Bir hüzme onu aydınlatır. Yüzünün sert ve kendine çok güvenir bir hali vardır. Elindeki değneği sağa, sola vurur.) Duyun... Nah şu dere... Yağlıca dere... Elimden gelse bütün yatağını doldururum... (Ağaca yaslanarak oturur. Sokak aydınlanır. Geriden Muhtarla Cevat girerler.)

MUHTAR — Cevat be, yine orada...

CEVAT — Sorma muhtar ne etsek?

MUHTAR — İşimiz zor arkadaş...

CEVAT — Yine dışarda eyvaah...

MUHTAR — Bir ben gelirim bu sokağa, bir de Hatip dayı gelir.

CEVAT — İçim yanıyor. İnan Muhtar kahroluyorum...

MUHTAR — Hepimiz aynı. Dile kolay... yirmi yıl...

CEVAT — Ya, yirmi yıl...

MUHTAR — Ben  bir  sesleneyim...  Belki     dokunmaz...    

CEVAT — Bir dene bakalım.  

MUHTAR — Kezban bacı... Kezban bacı...

KEZBAN — (O tarafa bakmadan) Ne var?

MUHTAR — Şey bacı... Şey be... Şey diyorum...

KEZBAN — Ne dediğini anlamıyorum muhtar...

MUHTAR — Kezban bacı be...

KEZBAN — Yerin dibine girsin bacın... Ne diyeceksen de...

CEVAT — («Eyvah!» - der gibi işaretler yapar.)

MUHTAR — Nasıl desem Kezban bacı...  Yani...

KEZBAN —- (Kalkar o tara döner.)

CEVAT—(Muhtarın arkasına saklanır.).

KEZBAN — Kim var arkanda Muhtar?

CEVAT — (Saklanır.)

KEZBAN — Kim var gerinde? Erkekse çıksın meydana...

CEVAT — (Başını muhtarın gerisinden uzatarak) Kezban bacı be... Gel...

KEZBAN — Sizi gidi yılanlar... Sizi gidi domuz soylular...

CEVAT — Bizim bir günahımız yok... Gel bacı gel be... Şu dargınlığı bitir...

KEZBAN — (Hiddetle Cevat'ın üzerine yürür.)

MUHTAR — Yapma Kezban bacı yapma...

KEZBAN — Bağırırım... Bütün köyü yığarım başınıza...

CEVAT — Bacımızsın... Anamızsın...  Kezban gel...

(Kezban elindeki değnekle Cevat'a saldırır. Gelişi güzel vurur. Cevat yıkılır. Muhtar düşer. Kezban sağ yandan kaybolur. Sol taraftan Minik Kızı ve Nevin girerler. Ellerinde kap kaçak ne varsa atarlar. Muhtar kalkar, şapkasını dizine vurarak tozlarını siler. Cevat halâ yerdedir.)

MİNİK KIZI — Oğlum... Cevat'ım...

NEVİN — Baba...

CEVAT — (Tozlarını silerek doğrulur.) Neyseki ucuz atlattık...

MİNİK KIZI — Elin kırılsın sırıklı...

NEVİN — (Cevat'ın yanına diz çöker.) Niye tedbirsiz girdin sokağa baba?

CEVAT — Ne bileyim kızım... Kötülük olsun istemiyorum.  

NEVİN — Ona anlatılmıyorki babacığım...

MİNİK KIZI — Yazık len Muhtar... Erkeğim diye gezersin bir de.

MUHTAR — Ne yapalım yenge?

MİNİK KIZI — İki erkek bir kancıktan dayak yediniz ha... Tüü sizin erkekliğinize.

CEVAT —Öyle deme ana...

MİNİK KIZI — Ya ne diyelim oğlum... Evermelik kız babası oldun. Çocuk musun len? Al değneği elinden vur başına kaltağın...

CEVAT — Allah var ana Allah...

MİNİK KIZI — Yediğin dayağı bu köyün bütün eşşekleri zor taşır.

NEVİN — Bırak nine şimdi.    

MİNİK KIZI — Şehirli kızım... okumuş kızım... len Cevat, bana bak. Siz şehirliler hem dayak yer; hem de atan acır mısınız?.. 

NEVİN — Nine?

MİNİK KIZI — Sen sus kız... Onun hakkından ancak ben gelirim.

CEVAT — Yetişir ana...

 MİNİK KIZI — Size kalsa satalım burayı inelim şehre... Ben ölmedim daha... Ben sağken bu ocak tütecek...           

NEVİN — Nine...          .

MİNİK KIZI — Şunlara bakın şunlara... Süt dökmüş kediler sizi...

MUHTAR — Neyse yenge neyse tamam... Sen anlamazsın bu işi... Sana anlatamadık yıllardır...

MİNİK KIZI — Sen çok anlarsın len... (Aziz geriden girer. Elinde valizi vardır.   İçerdekiler ona dönerler.)

AZİZ — Selâmünaleyküm.

MUHTAR — Aleykümselâm.

AZİZ —Ne oldu böyle? Hayrola...

MİNİK KIZI — Onu sırıklı halana sor...

AZİZ — Yoksa ona bir şey mi oldu?

MİNİK KIZI — Gider sorarsın ona...

CEVAT — Ana...         

MİNİK KIZI — Ne o len... Şimdi de bu çocuktan mı korkalım yani?..

CEVAT — Ana diyorum ana...

MİNİK KIZI — Şuna bak şuna... Böyle halanın böyle yeğeni...

AZİZ — Ne var halimde?

MİNİK KIZI — Şuna bak len... Dilin de açılmış... Kabahat sende değil; senin dil altını kesip de fıs fıs konuşmanı düzelten Tangal kızında...

CEVAT— Ana...

MİNİK KIZI — Hem dayak ye, hem de acı...

CEVAT — Ana, çocuğun ne suçu var? Hem o cahil değil, okumuş çocuk...

MİNİK KIZI — (Kızgındır.) Çekil önümden... (Cevat'ı iter. Önceki hırsıyla elindeki değneği Aziz'e fırlatır. Değnek Aziz'in sırtına gelir.)

CEVAT — Allah ıslah etsin seni ana...

KEZBAN — (Geriden çıkıverir.) Ona değil, bana dokun da dünya kaç bucaktır göstereyim sana.

(Cevat Minik Kızı'nın koluna girer. Aziz de Kezban'ın  koluna girer. Cevat ve Minik Kızı soldan, Azizle Kezban sağdan kaybolurlar. Muhtar Cevat'ı takip eder. Nevin bir müddet bekler. Işıklar kararır.)

                                                                                            (Taşbademleri, 1982)

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör