Arkeolog, düşünür, siyasetçi (D. 1899, Kabaktepe köyü / Kozan - Ö. 3 Nisan 1954, Toroslar / Adana). Farsak aşireti Arıkfakihoğulları’ndan, Feke sandık emini Mehmet Ferit Efendi ile Zekiye Hanım’ın oğludur. İlköğrenimini Kozan mahalle mektebinde tamamladı. On yaşındayken ablasının bulunduğu Selanik’e giderek Yadigâr-ı Terakki Rüştiyesi (Ortaokulu)’nde okudu. Bir süre de İşkodra’daki ağabeyinin yanında, İşkodra İdadisi (Lisesi)’nde öğrenim gördü. Balkan Savaşı’nın çıkması üzerine (1912) İstanbul’a gelerek, önce Mercan İdadisi’ne, daha sonra parasız yatılı olarak İzmir Sultanisi (Lisesi)’ne girdi. İstanbul’a döndükten sonra Muallim Mektebi’ni bitirdi.
Arık’ın bilinen ilk ürünü on sekiz yaşında
iken Türk Yurdu dergisinde çıkan “Sancağım” adlı şiiridir (26 Eylül 1917).
Basılmış ilk kitabı da, Adana’da öğretmenlik yaptığı sırada Türkçe ve Fransızca
olarak hazırladığı, bölge hakkında tarihi ve coğrafi bilgiler içeren “Adana Ticaret Rehberi”dir (1924). Fransa dönüşünden itibaren ölümüne
kadar arkeoloji makalelerini ve düşünsel yazılarını Türk Yurdu, Millet, Bizim Türkiye, Ülkü, Belleten, Ar,
Çığır, Hareket, Şadırvan ve Hisar gibi dergilerde
yayımlamıştı.
Remzi Oğuz Bey, I. Dünya
Savaşı (1914-18) sırasında gönüllü olarak İhtiyat Zabitleri Talimgâhı’na
katıldıysa da bir kaza sonucu yaralandığından savaşa katılamadı. Bir süre
Kadıköy ve Yedikule darüleytamlarında (öksüz çocukları korumak amacıyla açılan yurtlar) öğretmenlik, Adana
Zafer-i Milli Numune Mektebi’nde müdürlük yaptı. Kurtuluş Savaşı’nın sonunda
Galatasaray Lisesi’nde Türkçe öğretmeni olarak görev yaparken, İstanbul Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nü bitirdi. Maarif Vekâleti (Eğitim
Bakanlığı)’nin açtığı sınavı kazanarak arkeoloji ve sanat tarihi öğrenimi
görmek için Fransa’ya gitti (1926). Sorbonne Üniversitesi’nde sanat tarihi, Loure Arkeoloji Enstitüsü’nde arkeoloji, Şark
Dilleri Okulu’nda Arapça derslerini izledi.
Arık, Türkiye’ye dönüşünde
İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde uzman yardımcısı olarak çalışmaya (1931) başladı.
Daha sonra Maarif Vekâleti arkeologu olarak Ankara’ya yerleşti (1933). Gazi
Terbiye Enstitüsü’nde tarih öğretmeni (1934), Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih
Coğrafya Fakültesi (DTCF)’de arkeoloji profesörü (1939) oldu. Ancak Rektörlük
ve Maarif Vekâleti ile anlaşmazlığa düşerek, istifa etmek zorunda kaldı (1942).
Daha sonra Ankara Arkeoloji Müzesi (1943) ve Etnografya Müzesi (1945)
müdürlüklerinde bulundu. 1949’da AÜ İlahiyat Fakültesi İslam Sanatları Tarihi
kürsüsüne profesör oldu. 1950’de Demokrat Parti’den Seyhan Milletvekili
seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’ne girdi. 1952’de Türkiye Köylü
Partisi’ni kurdu ve ilk genel başkanı oldu. 1954 Genel Seçim çalışmaları
sırasında Adana’dan bindiği uçağın Toroslar üzerinde düşmesiyle öldü; Ankara Asri
Mezarlığı’nda toprağa verildi.
Remzi Oğuz Arık, arkeolog olarak başta
Alişar, Güllüdağ, Alacahöyük, Karalar olmak üzere Anadolu’daki pek çok kazıya
katıldı ya da bizzat yönetti. Türkiye arkeoloji çalışmaları tarihinde önemli
bir yeri vardır. 1935’te Türk Tarih Kurumu’nun asil
üyeliğine seçilen Arık, yurtiçinde ve yurtdışında pek çok arkeoloji kongresine
katıldı ve bu alanda uluslararası bir ün yaptı. Ayrıca bir düşünce adamı olarak,
kazılar ve çeşitli nedenlerle gezdiği Anadolu’yu insanları, güzellikleri ve
dertleriyle anlatan pek çok yazısıyla, Cumhuriyet’ten sonraki “Anadoluculuk”
akımı içinde önemli bir yere sahip oldu. Sanat tarihi ve arkeoloji konularındaki
makalelerinde, özellikle de düşünsel yazılarında sürükleyici ve heyecanlı
üslubuyla zaman zaman deneme türünün başarılı örneklerini verdi. Bu tür yazıları
bir bilgi yığını olmaktan çok duyguyla yüklü olduğundan, sanatçı ruhlu bir
kişilik olarak görünür.
Remzi Oğuz Arık, Osmanlının
yıkılışını Balkanlarda yaşamış bir Turancıydı. Genç bilinci bu yıkılışla
sarsılmış ve bilenmiştir. Sonunda, 1922’den sonra başlayan “memleketçilik -Anadoluculuk”
hareketinin içinde uğraş verdi. “Anadolu’da
İstiklal mücadelesi Turancılık şeklinde ve compramislerle bağlanmış ilk
milliyetçiliğin hak yolunu bulması için geçmemiz gereken bir sırat köprüsü
oldu. Bu mücadelede Türk realitesine aykırı ne varsa kül olmuştur.” der. (…) Turandan Anadolu’ya döner: “Denebilir ki Anadolu, İslami Türk tarihi
boyunca bütünlüğünü kazanmıştır.” (Hilmi Ziya Ülken,
Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, 1979).
Tanıl Bora’nın ifadesi ile de,
onun milliyetçiliği İslam’la ve toprakla bağlarını ortaya koyar: Cumhuriyetin,
“Laisizmle bileşik (…) milli popülizmin halktaki milli cevheri
‘süzmek’ için dini etkiden arındırmaya çalışan ideolojisine karşı, Arık ve
benzeri ideologların geliştirdiği, halkta -özellikle köyde- yaşayan milli
kimliğin, dini aidiyetle meczolmuş zihniyet dünyasının asilliğine işaret eden
bir söylemdir.” (T. Bora- N. Canefe, Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce: Milliyetçilik (c:
4, 2003)
Remzi Oğuz Arık, arkeolojik
çalışmalarla düşünsel kazanımlarını birleştirince Anadolu halkının büyük bir
sentez olduğunu gördü. Anadolu’ya büyük birliğini vermeye gelen Türkmen akını, doğulu
ve sönmüş ulusların kalıntıları arasından Müslüman doğunun ilk “rönesansı”nın
doğmasına sebep olduğu görüşündeydi. Modernist
söylemden ayrışır; hatta Gökalp’in uygarlık-kültür arasında işbölümü yaptırarak
kurduğu “sentez”den de kopmuş olur. Evrensel uygarlığı “teknolojik” ölçülere hapseden
“Türklük” anlayışına itiraz eder. Millet fikriyle ve milleti oluşturan
değerleri yaşatan köylülükle giriştiği ideal; çağdaşlaşma çabalarının
karşısında ve Anadolu’nun Türklerin tarihsel anayurdu olduğu düşüncesinde nefes
verdi. Milliyetçiliğe
değil “milli oluş”a eğilimli bir düşünce ve senteze ulaştı.
Milleti bir organizma olarak tasavvur etti. Hatta ona göre köylülük, milli
oluşun gövdesi ve İslam’ın da ruhudur : “Yalnız
Türkmenlerdir ki, Anadolu’yu en aşağı yüz elli yıllık kesilme bilmeyen
akınlarla doldurmuş, baştan başa kendinin kanı, eti, kemiği ve kafasıyla
yeniden kurmuştur. Türkmenlerin o zamanki kafasına hakim olan disiplin ise
klasik devirlerin felsefe, sanat görenekleriyle dolu İslamlıktı. Anadolu
böylece yekpare bir yüz almıştır.” Batı teknolojisi karşısında da ezik
değildi. “Şaha kalkmış bir makina ve
umran aleminin karşısında vatanını böyle iptidai bulmaktan dehşete tutulan
memleket çocuklarının, Türkiye’yi baştan başa köy görmesi ve bundan ıztırap
hatta hicap duyması, bulmak istedikleri çarelerin neticesiz kalmasını hazırlar”
(İdeal
ve İdeoloji, 1955) diyordu.
ESERLERİ:
DÜŞÜNCE: Köy Kadını-Memleket Parçaları (1944), İdeal ve İdeoloji (1947), Coğrafyadan Vatana (1956), Türk İnkılâbı ve Milliyetçiliğimiz (1958), Gurbet - İnmeyen Bayrak (1968), Türk Gençliğine (1968), Milliyetçilik (İdeal ve İdeoloji, Coğrafyadan Vatana, Türk İnkılâbı ve Milliyetçiliğimiz ile birlikte, 1974), Meseleler (Gurbet, İnmeyen Bayrak Türk Gençliğine, Köy Kadını’nın bir kısmı ile, 1974).
İNCELEME: Alacahöyük Hafriyatı (1937), Karaoğlan Kazıları (1938), Ankara – Konya - Eskişehir Yazılıkaya Gezileri (1956), Türk Müzeciliğine Bir Bakış (1956), Türk Sanatı (1976), Kızılderililer ve Türkler – Bir Tarihin, Bir Dramın Hikâyesi (1999).
KAYNAKÇA: Peyami
Safa / Objektif: 6 Yazarlar Sanatçılar Meşhurlar (1976), Hilmi Ziya Ülken /
Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi (1979), Necmeddin Sefercioğlu
/ Remzi Oğuz Arık Bibliyografyası (1989), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990,
1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish
Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür
Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Fikir ve Kültür
Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of
Turkey’s Famous People (2013), H. Emin Sezer / TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 3.
cilt, 1991), Ziya Bakırcıoğlu / Remzi
Oğuz Arık’ın Fikir Dünyası (2000), TBE Ansiklopedisi (2001), Tanıl Bora - Nergis Canefe /
Modern Türkiye’de Siyasi Düşünce, Milliyetçilik (2003), Remzi Demir - Doğan Atılgan /
DTCF ve Türkiye’de Beşerî Bilimlerin Yeniden İnşası - Elli Portre (2008).600