Dilci, tarihçi, düşünür, siyaset
ve devlet adamı, IV. Dönem Şebinkarahisar, V. Dönem Giresun, IX. Dönem
Ankara Milletvekili.
(D. 23 Temmuz 1878, Taşsu / Kazan - Ö. 20 Şubat 1957, İstanbul). Türk Dışişleri'ne girmiş ilk kadın
diplomat (1932) olan yazar Adile Ayda’nın babasıdır.
1917'de
Ufa'da kurulan Millî İdare'nin ve parlamentosu Millî Meclis'in başkanı olmuş
bir devlet adamıdır. Bolşevikler’in Millî İdare'yi lağvetmelerinden sonra Batı
Avrupa'ya geçmiş, Türkiye’nin kuruluş yıllarında Mustafa Kemal Atatürk
tarafından Türkiye'ye davet edilmiştir. Türkiye’de Türkçülüğün temelini atanlar
arasında bulunur. Cumhuriyetin ilk hukuk fakültesi olan Ankara Hukuk
Fakültesi’nin kurucu hocalarındandır. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu’nun
kurulmasında önemli katkıları olmuştur.
Ankara ve
İstanbul üniversitelerinde profesör olarak hukuk tarih ve felsefe dersleri
verdi. Türk Dili İçin adlı kitabının önsözünü Atatürk yazmıştır. Ancak Arsal,
“Sümerbank”, “Bay”, “Bayan” kelimelerinin yanlış olduğu yolunda tartışma açınca
gözden düşmüştü. TBMM'de IV. dönem Şebinkarahisar, V. dönem Giresun ve IX.
dönem Ankara milletvekili olarak görev yapmıştır.
Ünlü Rus
yazar Tolstoy, Sadri Maksudi'den "Akıllı Tatar Çocuğu" diye
bahsetmiştir.
Günümüz
Rusya Federasyonu içindeki özerk Tataristan Cumhuriyeti'nin başkenti Kazan,
Tataristan'ın dışındaki Taşsu köyünde dünyaya geldi. Babası köyün imamı
Nizamettin Molla, annesi Metfune Hanım'dır. Rusya'da ismi, "Sadrettin
Nizamettinoviç Maksudov” idi.
Öğrenim yılları
İlköğrenimini
köy okulunda gördükten sonra 1888'de Kazan'daki ünlü Allâmiye Medresesi'ne
gitti. Aynı medrese öğretmenlik yapan ağabeyi Ahmet Hadi Maksudi'nin yanında
öğrenimine devam etti. İleride tanınmış bir pedagog ve Kazan'ın önde gelen
Ceditçilerinden olan ağabeyi, onun yetişmesinde büyük rol oynadı. Kazan
yıllarında, İstanbul'dan gelen çocuk romanlarını okuyarak Osmanlıca öğrendi ve
bu romanlardan Robinson Crusoe'nun Osmanlıca çevirisini Kazan Türkçesi'ne
çevirdi.
1895'te
Bahçesaray'daki Zincirli Medrese'de ders vermeye davet edilen ağabeyi ile
birlikte Bahçesaray'a gitti. Aynı kurumda öğretmenlik yapan ve ileride “manevi
babam” diye anacağı İsmail Gaspıralı'yla tanıştı. Bahçesaray'da geçirdiği
1895-1896 öğrenim yılında Zincirli Medrese'deki dersleri takip etti ve Rusça
öğrendi.
1897'de
Rus Öğretmen Mektebi'ne girdi. Bu okula kaydı, Ruslaşma tehlikesi olarak
görüldüğü için Türk cemaatince tenkit edildi. İlk hikâye denemeleri
1899-1900'de yayımlandı. 1900 yılında “Maişet” adlı romanını Kazan'da
yayınladı. Romanı yazmaktaki amacını, "Tatarca'nın bir millî edebiyat
haline gelmesine katkı sağlamak" olarak açıklamıştır.
1901
yılında Öğretmen Mektebi'ni bitirdikten sonra ağabeyinin önerisi üzerine
eğitimine İstanbul'da devam etmek istedi. Ancak önce öğretmen okulu yıllarında
kitaplarını okuyup hayranı olduğu Lev Tolstoy ile tanışmadan Rusya'dan ayrılmak
istemedi. 1901 yazında Yasnaya Polyana'ya giderek o sırada 73 yaşında olan
yazarı evinde ziyaret etti. Saatler süren sohbetleri sırasında Sadri Maksudi'yi
çok beğenen ünlü yazar, çeşitli defalar ""Akıllı Tatar Çocuğu"
diye sırtını sıvazlamıştır.
Sadri
Maksudi, İstanbul'a giderken yolunun üzerinde bulunan Kırım'a geldiğinde İsmail
Gaspıralı ile görüştü. İsmail Gaspıralı kendisini modern anlamda daha iyi
eğitim alabileceği Paris'e gitmeye ikna etti. Genç Sadri Maksudi, yine
Gaspıralı'nın tavsiyesi ile Paris'e gitmeden önce İstanbul'a da uğradı. Bu
İstanbul gezisi sırasında Ahmet Mithat Efendi ile tanıştı ve o da kendisine
Paris'te öğrenim görmesini tavsiye etti.
Fransızca
ve Latince öğrenmekle geçen bir yıl hazırlııktan sonra 1902'de Sorbon
Üniversitesi'nin Hukuk Fakültesi'ne kaydoldu. Ayrıca "Paris Edebiyat
Fakültesi" ve "College de France"'da da birçok dersleri takip
etti.1906'da mezun oldu ve Rusya'ya döndü.
Duma Üyeliği
Sadri
Maksudi, 1906'da öğrenimini tamamlayıp Rusya'ya döndükten sonra siyasetle
ilgilendi ve II. Duma'ya (parlamento) Kazan'dan üye seçildi. II. Duma kısa bir
süre sonra dağılınca yeniden yapılan seçimler sonucu III. Duma'ya üye oldu ve
Rusya Türklerinin sorunlarını dile getirdi. Duma'da heyecanlı konuşmaları ile
dikkatleri çeken Maksudi, Başkanlık Divanı üyeliğine seçildi. 1909 yılında
İngiltere'ye giden parlamento heyetine dahil edildiğinde gözlemlerini aktardığı
makaleler, daha sonra Kazan'da “İngiltere'ye Seyahat” adıyla kitap olarak yayınlandı.
1911'de
Kamile Rami ile evlendi; bu evlilikten Adile ve Naile isminde iki kız çocuğu
sahibi oldu. 1913 yılında avukatlığa başladı.
İdil Ural Devleti Başkanlığı
1917
yılında Rusya Müslümanları Kurultayı'na “Milli-Medeni Muhtariyet” Projesini kabul
ettirdi. 1917'de Ufa'da ilan edilen "İç Rusya ve Sibirya Milli-Medeni
Türk-Tatar Muhtariyeti" adlı özerk devletin anayasasını hazırladı. Kasım
1917'de oluşturulan "Millî Meclis"'e başkan seçildi. Devlet işlerini
yürütmek üzere kurulan ve üç bakanlıktan oluşan "Millî İrade"'nin de
başkanlığını üstlendi. Bağımsız bir İdil Ural Ulus Devleti'ne dönüşmesi
beklenen bu siyasi oluşum uzun ömürlü olmadı. Kısa süre sonra Millî Meclis
Ruslar tarafından dağıtıldı ve Millî İdare feshedildi.
Avrupa'ya kaçış
Millî İdare'nin
feshedilmesinin ardından Maksudi, Ufa'dan Rusya'ya dönerken din bilgini Musa
Carullah'ın yardımı ile Finlandiya'ya geçti. 1919 yılında Paris'e geçen
Maksudi, I. Dünya Savaşı'nın ardından 1920'de toplanan Paris Barış
Konferansı'na Rusya Avrupası Müslümanlarının talebine dair bir muhtıra verdİ.
1922'de
ailesi ile birlikte Berlin'e yerleşti ve politikayı bıraktı, akademik
çalışmalara yöneldi. 1923'te ailesi ile Paris'e yerleşti ve Sorbon Üniversitesi
Edebiyat fakültesine bağlı İslâm Ülkelerini Tetkik Enstitüsünde Türk-Tatar
kavimlerinin tarihi üzerine dersler verdi.
Türkiye yılları
Sadi
Maksudi, Türk Ocakları'nın daveti üzerine 1924 yılında yeni Türk
Cumhuriyeti'nde bir dizi konferans verdi. 24 Kasım 1924'te Çankaya'da Mustafa
Kemal Paşa ile tanıştı. Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde görev alma
teklifini kabul etti. 1925'te Türkiye'ye gelip yerleşti; Ankara'da Maarif
Vekaleti'ne bağlı Telif ve Tercüme Heyeti'ne üyeliğine atandı. Bu heyetin
dağılmasından Ankara Hukuk Mektebi kurucu hocaları arasında yer aldı; uzun
yıllar bu kurumda ders verdi.
Türk Dil Kurumu'nun kuruluşundaki rolü
Sadri
Maksudi, 1928 yılında Milliyet Gazetesi'nde “Lisan Islahı Meselesi” başlığı
altında yayınladığı yazılarını 1930 yılında bir kitap olarak yayınladı ve
cumhurbaşkanı Mustafa Kemal'e sundu. Mustafa Kemal'in önsöz yazdığı Türk Dili
İçin" adlı bu eser, iki yıl sonra Türk Dil Kurumu'nun kurulması
talimatının verilmesinde etkili oldu. Mustafa Kemal'in bu kitabın önsözünde yer
alan veciz sözleri, Türk Dil Kurumu binasının önündeki kitabeye nakşedilmiştir.
Türk Tarih Kurumu'nun kuruluşundaki rolü
Türk
Ocakları'nın 27 Nisan 1930 tarihli VI. Kurultayı'nda yaptığı konuşmada
kurulmasını önerdiği tarih heyeti 1931 yılında Türk Tarihini Tetkik Cemiyeti
adıyla faaliyete geçti. Sadri Maksudi, kuruluşunda rol oynadığı ve ileride “
Tarih Kurum”u adını alacak bu cemiyetin üyesi oldu. Resmi tarih tezini içeren
“Türk Tarihinin Ana Hatları” (1930) adlı eserin yazarları arasında yer aldı. Bu
proje sırasında edindiği bilgileri daha sonra “Türk Hukuk Tarihi”'ni
geliştirirken kullandı.
Soyadı Kanunu çıktıktan sonra “Arsal” soyadını aldı; adını biraz değiştirerek Sadrettin Nizamettinoviç" yerine “Sadri Maksudi Arsal” olarak anıldı.
Milletvekilliği
Kendi
bilgisinin dışında Mustafa Kemal'in milletvekilliğine aday göstermesi ile 1931
yılında siyasete de giren Sadri Maksudi, 1931-1935 arasında IV. Dönem Şebinkarahisar,
1931-1935 arasında V. Dönem Giresun milletvekili olarak TBMM'de yer aldı.
1935'ten sonra siyasete ara verip, bilimsel çalışmalara odaklandı. Tekrar
siyasete dönüşü, 1950'de Demokrat Parti’den IX. Dönem Ankara milletvekili seçilmesi ile olmuştur.
Hukuk çalışmaları
İstanbul
Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde ve Edebiyat Fakültesi'nin Tarih Enstitüsü'nde
dersler veren Arsal, “Hukukun Umumi Esasları” (1937), “Hukuk Tarihi Dersleri”
(1938), “Umumi Hukuk Tarihi”(1941), “Hukuk Felsefesi Tarihi” (1946) ve “Türk
Tarihi ve Hukuk” (1947) isimli eserleri Türkiye'de hukuk eğitimine katkıda
bulundu. Türkiye'de hukuk alanında temel ders müfredatından olan “Türk Hukuku
Tarihi” disiplinini kurması, onun Türk hukukuna en büyük katkısıdır; bu dersi
dünyada ilk defa veren kişidir.
Demokrat Parti Üyeliği
1950
yılında Demokrat Parti IX. Dönem Ankara milletvekili olarak yeniden TBMM'ye
girdi. Türkiye adına Avrupa Konseyi çalışmalarına katıldı.
Milliyetçilik Kuramı
1955
yılında "Milliyet Duygusunun Sosyolojik Esasları" adlı eserini
yayımlandı. Bu kitapta genel bir milliyetçilik kuramı ortaya koydu, ulus
oluşumu için hangi koşulların gerektiğini ele aldı.
Ölümü
20 Şubat
1957'de İstanbul'da hayatını kaybetti. Cenazesi, İstanbul Zincirlikuyu
Mezarlığı'na defnedildi.
Kızı Adile
Ayda tarafından “Maksudi Arsal” (1991) adlı biyografisi yayımlanmıştır.
KİTAPLARI:
(1898). Maişet, Kazan. İkinci baskı: 1914.
(1912). İngiltereye Seyahat, Kazan.
(1927). Hukuk Tarihi Dersleri, Ankara: Ankara
Hukuk Fakultesi Yayınları.
(1928). Türk Hukuk Tarihi, Ankara: Ankara
Hukuk Fakultesi Yayınları.
(1930). Türk Dili İçin, Ankara: Türk Ocakları
Yayınları.
(1933). İskitler-Sakalar, Ankara: Türk
Tarihinin Anahatları Serisi, No. 5.
(1934). Orta Asya Türk Devletler, Ankara: Türk
Tarihinin Anahatları Serisi, II, No. 19.
(1937). Hukukun Umumi Esasları, Ankara: Ankara
Hukuk Fakultesi Yayınları.
(1941). Umumi Hukuk Tarihi, Ankara: Ankara
Hukuk Fakultesi Yayınları. İkinci baskı: 1944. Üçüncü baskı: 1948.
(1946). Hukuk Felsefesi, İstanbul: İstanbul
Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyet Yayınları.
(1947). Türk Tarihi Ve Hukuk, İstanbul:
İstanbul Hukuk Fakültesi Yayınları.
(1955). Milliyet Duygusunun Sosyolojik
Esasları, İstanbul. İkinci baskı: 1975. Üçüncü baskı: 1979.
(1940). Teokratik Devlet ve Laik Devlet,
İstanbul – İstanbul Üniversitesi Yayınları.
(1940). İngiliz Amme Hukukunun İnkişafı Safhaları,
İstanbul – İstanbul Hukuk Fakültesi Yayınları.
(1945). Farabi’nin Hukuk Felsefesi, İstanbul –
İstanbul Hukuk Fakültesi Yayınları.
(1947). Kutadgu-Bilig, İstanbul – İstanbul
Hukuk Fakültesi Yayınları.
Makaleler
“Büyük milli Emeller”, Türk Yurdu, sayı 1,
sahife 8. (1911).
“Büyük milli Emeller”, Türk Yurdu, sayı 2,
sahife 33. (1911).
“S. Maksudof Çin tarihlerindeki Kuzey
Uygurlarla Tokuz Oğuzları ayniliği hakkında bir bildiri okuyor”, Journal
Asiatique, sahife 37. (1924).
“Çinlilerin ve Moğolların Hüvey-Hu’ları ve
Orhon Türk yazıtlarındaki Tokuz Oğuzlar”, Journal Asiatique, sahife 141.
(1924).
“Türk tarihinin telkinatı”, Türk Yurdu, cilt
1, sayı 4. (1925).
“Türk tarihinin telkinatı”, Türk Yurdu, sayı
14, sahife 377. (1925).
“Çinliler ile Moğolların Hüvey-Hu ve Uygurları
ile Orhon Türk kitabelerindeki Oğuzların ayniyeti”, Türk Yurdu, sayı 7, sahife
27. (1925).
“Türk Birliği”, Türk Yurdu, sayı 11, sahife
396. (1925).
“Lisanların inkişaf ve tekâmülünde
Akademilerin rolü”, Türk Yurdu, sayı 12, sahife 525. (1925).
Maksudi,
S. “Çinlilerin Huvey-hu dedikleri halkın Orhon kitabelerindeki Oğuzların ayni
olduğuna dair izahat”, Türk Yurdu, sayı 13, sahife 218. (1925).
Maksudi, S
“Emeller üstadı İsmail Gaspıralı”, Tercüman, sayı 212. (1914).
Maksudi,
S. “Ankara Hukuk Mektebinin tarihî ehemmiyeti”, Hakimiyet-i Milliye, 14 Eylül,
sahife 3. (1925).
Maksudi,
S. “Yeni Ankara”, Hakimiyet-i Milliye, 5 Mart, sahife 3. (1926).
Maksudi,
S. “Güne bakan aşk peygamberi”, Hakimiyet-i Milliye, 29 Kasım, sahife 2. (1929).
“Lisanların tekâmül ve inkişafında
Akademilerin rolü”, İkdam, 5 Ekim. (1925).
Maksudi,
S. “Lisanların tekâmül ve inkişafında Akademilerin rolü”, İkdam, 6 Ekim. (1925).
“Lisan ıslahı meselesi 1”, Milliyet, 28 Eylül,
sahife 4. (1928).
“Lisan ıslahı meselesi 2”, Milliyet, 29 Eylül,
sahife 4. (1928).
“Lisan ıslahı meselesi 3”, Milliyet, 30 Eylül,
sahife 4. (1928).
“Lisan ıslahı meselesi 4”, Milliyet, 2 Ekim,
sahife 4. (1928).
“Lisan ıslahı meselesi 5”, Milliyet, 3 Ekim,
sahife 4. (1928).
“Lisan ıslahı meselesi 6”, Milliyet, 4 Ekim,
sahife 4. (1928).
“Lisan ıslahı meselesi 7”, Milliyet, 5 Ekim,
sahife 4. (1928).
“Lisan ıslahı meselesi 8”, Milliyet, 6 Ekim,
sahife 4. (1928).
“Lisan ıslahı meselesi 9”, Milliyet, 7 Ekim,
sahife 4. (1928).
“Lisan ıslahı meselesi 10”, Milliyet, 9 Ekim,
sahife 5. (1928).
“Lisan ıslahı meselesi 11”, Milliyet, 11 Ekim,
sahife 5. (1928).
“Lisan ıslahı meselesi 12”, Milliyet, 13 Ekim,
sahife 5. (1928).
“Lisan ıslahı meselesi 13”, Milliyet, 14 Ekim,
sahife 5. (1928).
“Lisan ıslahı meselesi 10”, Milliyet, 9 Ekim,
sahife 2. (1928).
“Ga nin en büyük eseri nedir?”, Milliyet, 9
Temmuz, sahife 2. (1929).
“Dünyada iki türlü telâkki karşı karşıya”,
Tasvir, 21 Ekim. (1945)
“Demokrasi ve Hukuk”, Tasvir, 29 Ekim, sahife
2. (1945)
“Siyasî Partilerin ideolojileri”, Tasvir, 6
Aralık, sahife 2. (1945)
“Demokrasinin ilmî ve ruhî esasları”, Tasvir,
10 Aralık, sahife 2. (1945)
“Demokrasinin istinad ettiği ilmî ve felsefî
esaslar”, Tasvir, 23 Aralık, sahife 2. (1945)
“Demokrasi ve Müsavat esası”, Tasvir, 30
Aralık, sahife 3. (1945)
“Demokrasi ve Hürriyet”, Tasvir, 6 Ocak,
sahife 2. (1946).
“Edebî Barış ve milletler birleşmesi”, Tasvir,
11 Ocak, sahife 2. (1946).
“Demokrasi ve Hürriyet”, Tasvir, 6 Ocak,
sahife 2. (1946).
“Milli ideoloji ve yabancı ideolojiler”,
Tasvir, 13 Ocak, sahife 3. (1946).
“İlim ve Hürriyet”, Tasvir, 17 Şubat, sahife
3-4. (1946).
“Kadim Yunan’da ilmî muhtariyet”, Tasvir, 24
Şubat, sahife 3. (1946).
“Üniversite Muhtariyeti”, Tasvir, 3 Mart,
sahife 3. (1946).
“Üniversite Muhtariyetini zarurî kılan
sebepler”, Tasvir, 10 Mart, sahife 3. (1946).
“Müsbet ilimler ve felsefe”, Tasvir, 24 Mart,
sahife 3. (1946).
“Tarihte veto hakkının menfî rolü”, Tasvir, 31
Mart, sahife 3. (1946).
“İnsanların manevî hayatında gaye ve
ideallerin rolü”, Tasvir, 7 Nisan, sahife 3. (1946).
“Milletlerin hayatında fikir ve ideallerin
rolü”, Tasvir, 14 Nisan, sahife 3. (1946).
“Avrupa medeniyetinin istikbali”, Tasvir, 21
Nisan, sahife 3. (1946).
“Medeniyet mahsulleri ve kültür kıymetleri
zail olmaz”, Tasvir, 21 Nisan, sahife 3. (1946).
. (1946).
“Demokratik seçim usulünün beş mühim esası”, Tasvir, 5 Mayıs, sahife 3.
“Ruhî ve manevî hayatın zenginliği ve yaş”,
Tasvir, 12 Mayıs, sahife 3. (1946).
“Arap Birliği ve büyük Arap milletinin
istikbali”, Tasvir, 19 Mayıs, sahife 3. (1946).
“Amerika Birleşik Devletlerinde felsefî
cereyanlar”, Tasvir, 26 Mayıs, sahife 13.
“Milletlerin hayatında Yüksek Öğrenimin rolü
ve Profesörler sınıfının dilekleri”, Tasvir, 2 Haziran, sahife 3. (1946).
“Atomun felsefî tarihi”, Tasvir, 9 Haziran,
sahife 3. (1946).
“İngilterede Demokrasinin ruhu ve tarihî
temelleri ”, Tasvir, 16 Haziran, sahife 3. (1946).
“Beşerî camiaların hayatında propagandaların
rol ve kudreti”, Tasvir, 30 Haziran, sahife 3. (1946).
“Medenî milletlerde ilim dili yaratma tarihine
bakış”, Cumhuriyet, 5 Ekim, sahife 2. (1948).
“İlmî usullerle yaratılmış Türkçe ve müstakil
bir ilim dili lâzımdır”, Cumhuriyet, 19 Ekim, sahife 2. (1948).
“Dil ıslahı ve Dil Kurumu”, Cumhuriyet, 23
Ekim, sahife 2. (1948).
“Demokrasinin kapısı önündeyiz”, Cumhuriyet, 2
Mayıs, sahife 2. (1950).
Sadri
Maksudi Arsal'dan Yazarlara Dil Öğütleri (gercekedbiyat.com, 06.03.2020).
KAYNAKÇA:
İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990,
1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish
Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür
Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007), Turgut Akpınar / TDV İslâm
Ansiklopedisi (c. 3, 1991), Adile Ayda / Sadri Maksudi Arsal (1991), Ertuğrul
Yaman / Türkiye’deki Türk Dünyası (A. K. Bolaç – A. Esatoğlu ile, 1998), Şükran
Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), Recep Şükrü Apuhan
/ Gideceği Yolu Kendisi Yapan Bir Yolcu: Sadri Maksudi (Genç Alperen dergisi,
sayı: 1, Ocak-Şubat 2000), TBMM Albümü 1920-2010 (1. cilt, 2010), Sadri
Maksudi Arsal'dan Yazarlara Dil Öğütleri (gercekedbiyat.com, 06.03.2020).
Türkçe
sözlerle, Türkçe üslûpla yazmak için yazıcı ne yapmalıdır? Bunu her kes kendisi
halledecektir; bu hususta benim fikrim budur:
1-Her
yazıcı yazdığı zaman türkçe sözlerle yazmak gerekliğini hatırdan
çıkarmamalıdır. Bunun için muharrir kendisini daimi bir ruhî murakebe altında
bulundurmalıdır.
2-Her
muharrir bir yazıyı yazdıktan sonra eserini bir defa türkçelik bakış açısından
yoklamalı, türkçesi olduğu halde kullanılan yabancı sözleri yazısından
çıkarmalıdır.
Yabancı
kelimelerden ancak şimdilik türkçesi bulunmayanları kullanmalıdır.
3-
Şimdilik kullanmağa mecbur olduğu yabancı sözleri Türk kelimesi gibi Türk
gramerine uygun bir surette uygulamalıdır.
4-
Mümkün olduğu kadar yabancı dillerden ancak ismi zat almağa çalışmalı ve sıfat,
fiil lâzım olduğu zaman bunları bu
isimden yapmalıdır. "Vazife" kelimesini kullanmanın bir zaruret
olduğunu farzedelim. Muvazzaf, tavzif alınmamalıdır. Yerine güya vazife
kelimesi türkçe imiş gibi "vazifelenmiş", "vazifelendirmek"
demelidir.
5-
Hiç bir zaman acemce ve ya arapça terkip, ifade tarzı kullanmamalıdır. Arapça
basma kalıp tabirlerin türkçesini bulmalıdır. Bu sahada muvaffak olmak için
muharrir her şeyden evvel bildiği öz türkçe sözlerin sayısını çoğaltmağa
çalışmalıdır. Bunun için de:
6-
Halk edebiyatı mahsullerini, halk için yazılmış edebiyatı sık sık okumalı. Halk
edebiyatı mecmualarında, saz şairlerinin eserlerinde eski devirde nesirle yazılmış
kitaplarda, eski türkçe tefsirlerde, hikaye mecmualarında, hatta eski lisana
pek merbut tarihçilerin yabancı kelimelerle dolu eserlerinde bile dikkatle
okuyan yazıcı bir çok bugün unutulmuş güzel öz türkçe sözler bulacaktır.
7Hayatını
yazıcılığa hasretmek isteyen, şehirli muharrir ve şairler arasıra Anadoluya
köylüler arasına gidip yaşamağa çalışmalıdırlar. Bu sayede yazıcılar köy
hayatını, köylülerin ihtiyaçlarını öğrendikleri gibi, ayni zamanda halk
lisaniyle aşinalık peyda edecekler ve pek çok söz, ifade tarzları
kazanacaklardır.
8-
Kendisini hürmet eden bir yazıcı eski Uygur devrinden kalma edebiyatı okumuş
olmalıdır. Her büyük yazıcı "Kutadgu bilig"i baştan aşağı okumalıdır.
Bu günkü Türk yazıcısı Uygur sözlerini kullanmağa mecbur değildir. Fakat eski
türkçenin söz bolluğunu, ifade sahasındaki zenginliğini görmek, anlamak ve bu
zengin lisan hazinesinden ihtiyaç olduğu zaman güzel tabirleri, güzel sözleri
alabilmek, Türk ruhundaki edebiyat hakkında bir fikir edinmek için bu edebiyatı
tanımak lâzımdır.
Bu
edebiyatla aşinalığın en verimli ciheti, divan edebiyatının ruh ve dili
yabancılaştırıcı tesirini izale etmesidir.
9-
Her muharririn kütüphanesinde Türk dili hazinelerini içine alan bütün lûgat
kitapları bulunmalıdır. İhtiyaç görüldükçe muharrir bunlara bakmalı, hatta boş
vakıtlarda bunların hepsini gözden geçirmeli, bilmediği kelimeleri
kaydetmelidir.
10-
Yazıcı Türkiye haricindeki Türk lehçelerinde yazılmış eserleri de okumalıdır.
Bu o lehçelerden söz almak için değil, Türk dilinin inkişafındaki safha ve
şekilleri anlamak için lazımdır.
11-
Her büyük yazıcı Türk dili hakkındaki lisanî tetkiklerle aşnalık peyda etmeğe
çalışmalıdır. Bu gün Alman lisanı inkişafı tarihini, grameri tarihini, Alman
dilinin lehçelere budaklanması tarihini, lehçeler arasındaki farkların esasını,
Alman dilinin filolojisini bilmeyen bir ciddi Alman yazıcısı yoktur. Bugüne
kadar bizde Türk dili tarihi, Türk filoloji mektep ve darülfünunda
okutulmamıştır. Yazıcı bu noksanı kendisi telâfi etmek mecburiyetindedir. Bu
saydığım vazifeler yazıcılara tarihin ve milliyet esasının yüklettiği mukaddes
vazifelerdir. Irkını, milletini seven, bu ırkın yaşamasına bir kıymet veren
yazıcılarımızın bu vazifeleri dil ıslahı işinin kutsiyeti namına ciddiyetle,
samimiyetle ödeyeceklerine şüphe yoktur.
KAYNAK:
Sadri Maksudi Arsal'dan Yazarlara Dil Öğütleri (gercekedbiyat.com, 06.03.2020).