Gazeteci-yazar, spor yazarı, spor yorumcusu (D. 1 Kasım 1939,
Kilis – Ö. 20 Kasım 2022, İstanbul). Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi mezunu.
Hıncal Uluç, gazeteciliğe 1957 yılında Yeni Gün gazetesinde
başladı. Daha sonra Erkekçe ve Gelişim Spor dergilerinde çalıştı.
Uzun yıllar Sabah gazetesinde köşe yazarlığı ve televizyon kanallarında
spor yorumculuğu yaptı. Gazeteciler Cemiyeti, Galatasaray Spor Kulübü,
Mülkiyeliler Birliği üyesiydi. Yazdığı kitaplardan çok gazete yazıları,
televizyon söyleşileri ve renkli kişiliği ile tanınmıştır.
Kitapları:
Bir Aşk Hikâyesi (1996), Hıncalın Yeri: Kendi Yıldızını Bulmak (1998), Hıncalın Yeri 2: Sevgi Kutusu (1998), Hıncalın Yeri 3: Paşa Dayımın Kirazları (1998), Sarı Kırmızı Kaşkol (1999).
Vefatı:
Sabah gazetesinin usta yazarı ve
spor yorumcusu 83 yaşındaki Hıncal Uluç, 20 Kasım 2022 gecesi saat 23.00
sıralarında Şişli Florance Nightingale Hastanesinde hayatını kaybetti.
Duayen gazeteci Hıncal Uluç için
ertesi gün saat 11.15'te Turkuvaz Medya Tem Medya Merkezi'nde tören düzenlendi.
Törenin ardından Uluç'un naaşı Zincirlikuyu Camii'ne getirildi Öğle ezanına
müteakiben kılınan cenaze namazı sonrası Uluç Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.
Burada düzenlenen cenaze törenine
Uluç'un abisi Öcal Uluç, ailesi, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Ahmet Misbah
Demircan, AK Parti Milletvekili Mahir Ünal, eski Başbakan Tansu Çiller, Eski
İçişleri Bakanı Mehmet Ağar, Beşiktaş Başkanı Ahmet Nur Çebi, Galatasaray Spor
Kulübü Eski Başkanı Faruk Süren, Ak Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri
Kabaktepe, Sunay Akın, Ender Bilgin, spor ve medya camiasından birçok isim
katıldı. Hıncal Uluç'un için cenaze namazı kılındı, helallik alındı. Uluç,
törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığı'na defnedildi.
"Ben
imkânsız aşklar için yaratılmışım
Ne
kavuşmayı bilirim ne unutmayı....
Kayboldum
kuytusunda yalnızlıkların
Yaşadım
en karasını sevdaların."
derken Erol Evgin beni mi
anlatıyordu acaba?.. Erol'un şarkılarının çoğu beni mi anlatıyordu?.. Ben
Erol'u bunun için mi bu kadar seviyor, onun gecelerini kaçırmamak için bu
yüzden mi iki elim kanda olsa çırpınıyordum..
Erol
söylerken, hayatım geçti, film şeridi gibi derler ya, öylesi gözlerimden..
Aşklarım
sıralandı..
Ne kavuşmayı bilmiştim, yıllardır, ne unutmayı..
Hepsi
terk edip gitmişti beni, ben hiç birini unutamazken.. Sevdaların en karalarını
17 yaşımla yaşamaya başlamış, sonunda işte bu kuytuya gelmiştim kaybolmak
için..
Yalnızlıklar kuytusuna..
Erol
harikaydı Açıkhava'da o gece.. Bütün kış Plaza gecelerini dolduran Erol'un
arkasında bu defa kendi gurubuna ilaveten bir de büyük orkestra vardı.. Most
Senfoni.. Ve de tabii Orhan Şallıel .. Modern Folk konserinde beraberdik Orhan'la.. Ferhat
konserlerini bilirim.. Kısa zamanda mucizeler yaratır.. İki prova ile
çıkarmışlar Erol Evgin konserini de..
Orkestrada
bir kemancı kıza takıldı gözüm ara ara.. Önde de değildi üstelik.. Ama nasıl
öne çıkıyordu halleri ile.. Nasıl keyifle çalıyordu kemanını.. Çalmadığı
zamanlar nasıl coşku ile eşlik ediyordu Erol'a, yüzlerce kişilik tribün
korosuna katılarak.. Gülümsüyordu her zaman.. Tebessüm nasıl yakışıyordu
yüzüne.. Romantik şarkılarda kemanına göğsünde sarılıp nasıl duygulanıyordu..
Nasıl zevk alıyordu konserden.. Yaptığı işten.. "Ben
eğlenirsem beni izleyenler de eğlenir" bilincinde olan ender güzelliklerden biriydi..
Haksızlık
etmeyelim ötekilere.. Şallıel'in genç orkestrası Erol'un dediği gibi hep güzel
kızlar ve yakışıklı delikanlılardan oluşuyordu, dinleme kadar seyre de değer..
Haldun Dormen, "Bir konser değil, şov gecesi yaşıyoruz" dedi.. "Bu adam müthiş bir şovmen.." Gene anlattı
Erol şarkıların arasında, nostaljik anılar, düşündüren, hüzünlendiren..
Yaşanmış anekdotlar.. Güldüren.. Tam 3 saat 15 dakika kaldı sahnede, vaktin
nasıl geçtiğini anlamadık..
Hele
final.. Hele final.. İçeri gittikten sonra bitmeyen alkışlarla gene geldi.. Bu
defa hepimiz ayaktaydık.. Alkış tutarak dans ederek.. Son zamanlarda bu kadar
hızlı, bu kadar uzun dans ettiğimi hatırlamıyorum.. Kuliste boynuna sarılırken,
"Bu gece doktorluk da yaptın. Çekaptan geçirdin beni.. Bu bir yandan
tonlarca duygu yüklü, bir yandan bizi yerinde oturamaz yapan fizik kondüsyon
sınavından geçtiysem, kalbim bunlara dayandıysa, demek ki sağlamdır"
dedim..
Aslına
bakarsanız, ellerimi kıpkırmızı yapan ve şişiren alkışlara, boğazımı
parçalayıp, sesimi kısan alkışlara, dakikalar boyu ayakta tepinmeye dayandım
da, o dedim ya, sanki beni anlatmak için yazılmış şarkılara nasıl yıkılmadım
hayret..
"Nerden
aklıma esti kim bilir
Gezdim
dün gece şehri şöyle bir
Herkes
evinde, kendi halinde
Her
yerde huzur, her yerde neşe
Bir
ben uykusuz, bir ben huzursuz
Bir
ben çaresiz, bir ben sensiz" kimdi acaba?..
Evlerin ışıkları bir bir yanarken, karanlıkta kalan kimdi..
Ya
her sevgilisine yakaran..
"Herkes
bir şey aldı götürdü benden
Kimi
umutlarımı, kimi inançlarımı
Kimi
en güzel duygularımı
Sen
başkalarına benzeme sakın
Hep
böyle kal, hep cana yakın..
Sen
başkalarına benzeme sakın
Hep
böyle kal, hep böyle kal
Hep
bana yakın!."
Ama
sonunda, kullanılıp bir kenara atılan ve hep yalnız kalan kimdi?..
Erol şarkılar söyledi, ben hayatımı yeniden yaşadım..
Sonra
sahne ışıkları söndü.. Sonra şehrin, sonra evimin ışıkları.. En son başucumdaki
lambam söndü.. Ve yastığıma sarılıp, yalnızlığıma uzandım!.
(Sabah, 6.8.2006)