Hilmi (Kul Hilmi) Coşkun

Halk Ozanı

Doğum
03 Mart, 1953
Eğitim
Şehit Fethibey İlkokulu
Burç
Diğer İsimler
Kul Hilmi

Halk ozanı. 3 Mart 1953 (Nüfusta 2.09.1953), Çifteler / Eşkişehir doğumlu. Şiirlerinde “Kul Hilmi” mahlasını (takma ad) kullandı. Küçük yaşta ailesi ile birlikte göç ettiği İzmir’de Şehit Fethibey İlkokulu’nu bitirdi (1966). Öğrenimi devam ettirme imkânını bulamadı. Bir süre tornacılık yaptı, daha sonra Afa Hoparlör Fabrikası’nda çalıştı, kahvehane işletti ve 1996’da emekliye ayrıldı. Ayrıldığı eşinden Kadir ve Kevser adlarında iki çocuk babasıdır.

2008 yılında, Hollanda Türk Şair ve Yazarlar Birliği Mütevazi Şair Özel Ödülü kendisine verildi. İzmir Halk Ozanları Derneği üyesidir.

ESERLERİ (Şiir):

Şiir Deryasına Damlalar (2006), Hüzün Yolcusu (2008).

 

BENİ O GÜN ANLARSIN

Karşıma geçip seni anlıyorum deme hiç

Yüreğine hasretlik dolduğunda anlarsın.

Ne zaman ki kolların hükmedecek saçına

Ellerine dolayıp, yolduğunda anlarsın...

 

Gözlerin zehir eder sana bütün geceyi

Çözemezsin bir türlü,  bu garip bilmeceyi.

Kara bir bulut kaplar, gönül denen bahçeyi

O gül yüzün sararıp, solduğunda anlarsın...

 

Döner sırtını gider gönlünü bağladığın

Farkına bile varmaz yürekler dağladığın.

Kaç gece sabahlayıp, sarılıp ağladığın

Yastığı sırılsıklam, bulduğunda anlarsın...

 

Kimseyi benzetemez, koyamazsın yerine

Hasret vurur her yandan, yaran iner derine.

kendin gibi taş kalpli, kıymet bilmez birine

Benim gibi kul köle, olduğunda anlarsın...

 

BİLİRSİN YÜZÜM TUTMAZ

Bilirim ki arkadaş, sen boş elle gelmezsin

Bir kutu kesme şeker, bir paketde çay getir.

Böyle sıcak havada, allerji yapıyormuş

Düzüneyi geçmesin, yumurtayı say getir...

 

Bu günlerde iştahım, bir açıldı hiç sorma

Yediğim muz'la kivi, ananas, birde hurma

Kilo hesabı yapıp, sakın kafanı yorma

İkişer üçer adet, bir poşete koy getir...

 

Manavdan çıkar çıkmaz, bir kasaba geçersin

Bir kangal sucukla et, yağsızını seçersin.

Meyve suyu, colamı, hangisini içersin

Eğer sen sevmiyorsan, bana orta boy getir...

 

Nar gibi pişmiş tavuk, hiç bana sorulur mu

Bir kaymaklı kadayıf yemeden durulur mu.

Çerez'siz muhabbetin, tadı tuzu olur mu

Fındık ile fıstığın, kabuğunu soy getir...

 

 

Kurutulmuş kayısı, yanında birde üzüm

Başka bir şey istemem, bilirsin tutmaz yüzüm.

Evde ampul patlamış, zaten seçmiyor gözüm

Bir yüz mumluk ampulle, birde yedek duy getir...

 

 

 

GÜLÜM

Adını anarken dudağım titrer

Gözüm başkasını görmüyor gülüm.

Biliyorsan anlat, bu nasıl duygu

Delirdim mi aklım ermiyor gülüm...

 

Bu kadar büyük mü aşkın günahı

Mecnun çekmemiştir çektiğim ahı.

Sensiz gecelerde, bekler sabahı

Gözlerime uyku girmiyor gülüm...

 

Önceki sevdalar, bir hiçmiş meğer

Seninle her ânım, bir ömre değer

Yaşamak dediğin, hayatsa eğer

Sensiz bana bir tat  vermiyor gülüm

 

Bakışın aklımı başımdan aldı

Bir tatlı gülüşün ömrümü çaldı

Hani mutluluğum, nerede kaldı

Sensiz hallerimi sormuyor gülüm...

 

Bilmiyorum çilem  ne gün dolacak

Daha kaç türlü dert beni bulacak.

Diyorlar, bu sevda sonun olacak

Neden kimse hayra yormuyor gülüm...

 

Yaktığın ateşler dönmüyor küle

Hasretliğin artık, çekilmez çile

Bilsen Kaç kez aldım silahı ele

Parmağım tetiğe varmıyor gülüm...

 

 

 

VURDUN SABAHA KADAR

Yine sessiz sedasız, gelip girdin odama

Gözlerimin önünde, durdun sabaha kadar.

Sabır taşı olsaydın, bölünürdün ikiye

Nasıl dayandın diye, sordun sabaha kadar...

 

Yükledin omzuma dertlerin her birinden

Şeytan bile oturdu, ağladı kederinden.

Hedefin yüreğimdi, bir değil bin yerinden

Hasret okları ile, vurdun sabaha kadar...

 

Ne çıkıp kendin geldin, ne de bir haber  saldın

Ben özlemle yanarken, kim bilir ne zevk aldın.

Öldün mü be vefasız, söyle nerede kaldın

Gözümü kulağımı, yordun sabaha kadar...

 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör