Gazeteci - yazar
(D. 1869, Ankara - Ö. ?). Babası Çerkeş Şeyhizâde Ahmet Refi Efendi, annesi Hacı
Refika Sıdıka Hanım’dır. Çok hareketli ve maceraperest bir yapıya sahip olan
Halil Halid babasını erken yaşta yitirmişti. Okul yaşına geldiğinde ise, disiplin
altına girmeyi gerektiren mahalle mektebine başlamamak için annesiyle
mücadeleye girmişti. Bu nedenle annesi bir yakınlarını devreye soktu ve bu
yaşlı adamın zorlamasıyla mahalle mektebine başladı. Bir yıl sonra da rüştiyeye
(ortaokula) başlayan Halil Halid, buradaki eğitimine on dört yaşına kadar devam
etti. Rüştiyeyi bitirdikten sonra, annesi onu, Meclis’in Sultan tarafından
feshedilmesinden dolayı bir süredir Ankara’da bulunan amcası Mehmet Tevfik
Efendi ile birlikte İstanbul’a gönderdi. Kendisi askerî bir okula gitmek istese
de, amcasının isteği üzerine Küçük Ayasofya Medresesi’ne başladı. İki yılı
amcasının yanında, üç yılı da yatılı olmak üzere, medresede toplam beş yıl
eğitim gördü.
Bir gün annesini görmeye giden Halil Halid, kendi kasabalarına
çok yakın bir yerde oturan İngiliz konsolosu ile tanışmış, İngiltere ve
İngilizler hakkındaki ilk bilgilerini ondan almıştı. Tatil sonunda tekrar
İstanbul’a dönerek iki yıl boyunca fıkıh (İslam hukuku) dersleri almış ve bu
alanda ilerleme göstermişti. Tatil için Beyrut’taki bir akrabasının yanına
gittiğinde ise, burada okullarda eğitim görenlerin çeşitli görevlere atandığını
gördü. Bu geziden döndükten sonra da Mekteb-i Hukuk (Hukuk Fakültesi)’ta
okumaya karar verdi ve öğrenimini burada tamamladı. Doğu
ve İslâm kültürü ile yetişmişti. Ama Paris ve Cenevre ile birlikte o dönemin
kimi Türk aydınlarının sığınağı olan Londra’ya kaçtı. Orada Salim Faris’in
yayımladığı Hürriyet gazetesine takma adlarla yazılar yazmaya başladı. Abdülhak
Hamid’in önerisi ve Saray’ın daveti üzerine bir süre sonra İstanbul’a dönenerek
adliyede bir memuriyete atandı. Fakat on sekiz gün sonra fikrini değiştirerek yeniden
Londra’ya gitti.
Halil Halid Bey, 1897 yılında Londra’daki Osmanlı
elçiliğine konsolos yardımcısı olarak atandı. Londra konsolos vekili sıfatıyla
II. AbdülHamid’e, Basra Körfezi hakkında 7 Mart 1898 tarihinde bir rapor sundu.
Bu rapor Halil Halid Beyin siyasî meselelere olan yakınlığını göstermesi ve
İngiltere’nin bölge hakkındaki emellerini çok iyi saptaması bakımından
önemliydi. Raporu hazırladıktan bir süre sonra Londra’daki Osmanlı sefir ve
konsolosu aleyhine Türkçe bir risale yayımlaması üzerine de görevinden alındı.
O yıllarda
Cambridge Üniversitesi’nde E.J. Gibb, Türk Edebiyatı tarihini öğretiyordu. Abdülhak
Hamid’in Gibb’e tanıttığı Halil Halid, Cambridge Üniversitesi’nde Türkçe öğretmen
yardımlığı ile görevlendirildi. Daha sonra Bombay Başkonsolosluğuna atandı.
Ancak Halil Halid imzası İngiliz basınında az çok tanındığı için İngiltere
hükümeti onun Hindistan’da bulunmasını istemedi. O nedenle, onu Bombay’a gönderen
Sait Halim Paşa tarafından geri çağrıldı. Mütareke yıllarında İsviçre’ye geçti.
Mütareke döneminin ortasına doğru Türkiye’ye döndü. Harbiye Mektebi (Harp
Okulu)’nde İngilizce öğretmeni ve İlâhiyat Fakültesi’nde İslâm ulusları tarihi öğretmenliği
yaptı.
Yazılarının bir bölümü
II. Abdülhamid yönetimi aleyhine ve Jön Türklerin edebiyatına ilişkin, bir
bölümü de Türk hukukunu Batıya karşı savunma niteliğindedir. Servet-i Fünûn
dergisinde yazdı. “Hilâl ve Salip Münâzaası” kitabı Arapçaya ile Hintçeye çevrildi. Türklüğün
varlığını ve hukukunu savunmak için yazılmış olan eserlerinin hepsi Arapça, Hintçe
ve Urduca dillerine çevrilmişti. Türkçe ve yabancı dildeki gazetelere birçok
yazı yazdığı gibi, kitap ve risaleleri (küçük kitapçıkları) yabancı dillere en
çok çevrilen ya da doğrudan doğruya o dillerde yazmış olan yazarlardan biridir.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Almanya’ya giderek yazmaya devam etti. 1918’de
Berlin’de “Bazı Berlin Makalâtı” adlı bir makale dergisi çıkardı.
Halil
Halid Bey, Türkiye’de pek tanınmayan bir aydın olmasına karşın, Kuzey Afrika ve
İngiltere’de tanınan bir kişidir. Çünkü Kuzey Afrika ve İngiltere’de Osmanlı
Devleti adına önemli işlere imza atmıştı. Bir zaman Abdülhamid’e muhalefet
etmiş, ama Jöntürkler’in ihanetini görünce de Sultan’ın yanında yer almıştı. Siyasi kimliğinin yanı sıra
İslam dünyasındaki ilmi yönü ile de tanınır. İngiltere’de öğretmenlik yaptığı dönemlerde,
İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ne karşı yürüttüğü politikaları şiddetle
eleştirmekle birlikte Müslümanları da emperyalist emellere karşı uyarmıştı.
İngiltere’nin Mısır’ı işgal etmesine, Avusturya’nın Bosna Hersek’i almasına en
sert tepkiyi yazılarıyla gösterenlerden birisidir. Duyarlıklı olduğu konulardan
biri de İslam toplumlarının Batılılaşmaya kendilerini kaptırmaları, İslam uygarlığından
hızla uzaklaşmaya başlamalarıydı. Milliyetçiliğin Müslümanlar için tehlikeli
bir akım olduğunu söyleyen Halil Halid Bey, Batı ile mücadele de Müslümanların
birlik içinde hareket etmeleri gerektiğini vurgulamaktaydı. Ne pahasına olursa
olsun, Osmanlı Devleti’nin yaşaması gerektiğine inanırdı. Sömürgecilikle
mücadele etmenin tek yolu Türk, Kürt, Arap, Çerkes, Boşnak, Arnavut
Müslümanlarının bu şemsiye altında birleşmelerinin gerekli olduğunu, yoksa
Müslüman toplum diye bir topluluğun kalmayacağını, Mekke, Medine, Kudüs,
İstanbul, Kosova, Meşhed ve Musul’un birer sömürge toprağı haline geleceğini söylüyordu…
Halil Halid, Avrupa’ya giden Müslüman öğrencilerle de yakından ilgilenerek,
onların yabancılaşmamı için dönemin hükümetine bir proje sunmuş, fakat bu proje
İttihatçı hükümet tarafından gericiliği teşvik ettiği gerekçesiyle kabul
edilmemişti.
“Halil Hâlid
bilhassa hürriyete muhib ve otoriteye taraftar, mübâriz ve çekingen halûk ve
titiz, ilim ve fazilete meftûn, fakat sanatkâr ve şair değil, yazıcı ve hoca
yani okuyup öğrenmek ihtiyacı ile doğmuş bir misyoner tabiat, fakat sözünde
talâkat ve kaleminde cazibeden mahrûm, vatan hissi ile meşbû, milliyetçi,
azimkâr, sebatkâr, hâlis bir ‘efendi’, selâbet ile muttasıf bir şahsiyetti.
İşte bütün hüviyeti bu sıfatlarla hülâsa edilebildiği gibi, bütün hayatı da bu
hasletlerin mahsûlüdür. Ve onun asıl eseri silintiler, tashihlerle dolu olan bu
atılgan ve perişan hayatıdır. (…)
“Halil
Hâlid’in, yazıldığı zaman canlı olan eseri, vatanın mütehavvil hayatının yevmî
meselelerine bağlı kaldığı ve hülâsa aktüaliteye tâbi olduğu cihetle geçmiş
hissini veriyor. Onda noksan olan, çoğumuzda olduğu gibi edebiyattı. Eğer
edebiyat için daha hassas olsa ve müdafaa ettiği fikirleri daha klasik ve derin
bir kültür ve daha cazip bir kalemle yazsa, bugün irfan hayatımızda daha
pâyidâr bir isim ve daha müessir bir eser bırakmış olurdu.” (Abdülhak
Şinasi Hisar)
ESERLERİ:
The Diary of
a Turk (Bir Türk’ün Jurnali, 1903), A Study in English
Turcophobia (İngiltere’de Türk Düşmanlığı Üzerine Bir Araştırma, 1904),
Cezayir Hâtırâtı (1906), Hilâle Karşı Salip (1907, aynı eser The
Crescent Versus the Cross adı ile Londra’da 1907’de İngilizce olarak
yayımlandı), Hilâl ve Salip Münâzaası (1907, Hilal ve Haç Çekişmesi
adıyla), İslâm ile Nasrâniyetin Münâsebat-ı Asliyyesi (1326/
1908), Arap ve Türk, Fusûl-i Mütenevvia (4 küçük risale, 1326/1908), Şehzade
Cem Vak’asında Mesele-i Hamiyyet (1327/1909), Panislâmizm Tehlikesi (1918,
Almanca),
KAYNAKÇA: Abdülhak Şinasi Hisar / Haftalık Edebî Muhasebe-Halil Hâlid’in Hayatı ve Eseri (Milliyet, 7.4.1931), Türk Ansiklopedisi (c. 18, 1943-1986), TDE Ansiklopedisi (c. 4, 1976), TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 15, 1996), TDOE - TDE Ansiklopedisi 4 (2004), İhsan Işık / Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006) - Ünlü Fikir ve Kültür Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 3, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), Halil Halid kime cevap verdi (dunyabizim.com, 29.07.2010), Tarık Yalçın / Sıradışı bir Osmanlı aydını; Halil Halid Bey (Dünya Bülteni / Tarih Servisi, dünyabizim.com, erişim 22.12.2010).
HALİL HALİD KİME
CEVAP VERDİ?
'HİLAL-HAÇ
ÇEKİŞMESİ' VE 'BİR TÜRK'ÜN RUZNAMESİ' ESERLERİ NEDEN YAZILDI?
Klasik
Yayınları’nın hatırat dizileri malumdur. Dokuz kitabı içinde barındıran “Arap
Gözüyle Osmanlı” ve birer kitaptan oluşan “Fars Gözüyle Osmanlı” ve
“Hatıralarla Yakın Tarih”. Arap Gözüyle Osmanlı dizisinin neredeyse tüm
kitaplarıyla oldukça ses getirdiği söylenebilir. Kral Abdullah, Afgani, Reşid
Rıza ve İzzet Derveze gibi önemli isimlerin hatıralarını barındıran bu serinin
yanında diğer iki serideki iki kitaba ise rağbet oldukça düşük. Baskı
sayılarından rahat bir şekilde çıkabilecek bu çıkarımı bir kenara bırakıp
konumuza yavaşça giriş yapalım.
Kitap o gün
sadece kütüphaneme girmekle kalmıştı
Bahsi
geçen eserlerden biri Han Melik Sasani’nin Payitahtın Son Yıllarında Bir Sefir,
diğeri ise bu yazımızın da merkezinde olacak olan Halil Halid’in Bir Türk’ün
Ruznamesi. İki yıl önce sözkonusu kitabı ilk elime aldığımda oldukça itici
gelen bir kitaptı benim için. Arka kapağında kendisinin bir fotoğrafı ve hemen
yanında da bir ibare bulunuyordu: “Halil Halid Bey’in Cambridge
Üniversitesi’nde ders verdiği sırada çekilmiş bir fotoğrafı (1903).”
Hemen
aklıma ilk gelen kavramlar; Cambridge, İngiltere, batı, batıcılık, Türk
aydınının batıcılığı vs. O gün kitabı yalnızca kitaplığıma kazandırmıştım.
Halil Halid Bey’in mahiyetini kendime kazandırmam için ise uzun bir zaman
gerekecekti; sebebi ise, (mâlum) önyargılar.
Yoğun
istibdattan dolayı İngiltere’ye gitti
Bir
yıl önceki Kocatepe Kitap Fuarı’nda TDV standında gözüme bir kitap ilişti. Yeni
yayınlar arasında dahi değildi: Hilal-Haç Çekişmesi, Halil Halid. Çok şaşırmıştım.
Görevlisi olduğum Klasik Yayınları’nın bir yazarına dair hiçbir şey
bilmiyordum. Onu da kitaplığıma kattım, ancak bu sefer bir an önce okunmak
üzere.
Halil
Halid Bey Ankaralı’ydı. Bir müddet burada okumuş, devamında İstanbul’a
geçmişti. II. Abdülhamid yönetiminin, ailesine ait topraklara el koyması ve
yoğun istibdat üzerine İngiltere’ye geçmiş bir Osmanlı’ydı. Burada çeşitli
gazetelerde çalışmış ve nihayetinde Cambridge’de Türkçe hocalığına başlamıştı.
Üniversite görevlisi olarak da Cezayir’e, Mısır’a ve Sudan’a gitmişti. II.
Meşrutiyet’in ilanıyla Türkiye’ye dönmüş, çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş
ve ahir ömründe Dâru’l-Funûn hocalığı yaparak hayatını noktalamıştı. Halil
Halid’in yaşamının kısa özeti buydu. Peki, ama onu Halil Halid yapan, birtakım
önyargılarımı kıran şeyler nelerdi?
Batının kalbinde
batının eleştirilerine cevap verdi
Evvelen,
Halil Halid, Ruznamesi’ni elime aldığımda bana bıraktığı ilk intibadan oldukça
farklı biriydi. Bir batı üniversitesinde hocalık yapması, onu batıcı yapmıyordu.
İngiltere’ye ikinci kaçışının ertesinde yazdığı bu eser (A Diary of A Turk),
İngilizler’in müslümanları yanlış anlamaları üzerine kuruluydu. Bizim de
yıllardır kulağımızı paslandıran ünlü eleştirilere verilen cevaplardan
oluşuyordu. Çok eşlilik, başörtüsü, kadının yeri, erkeğin yeri, genel olarak
sosyal hayat… Bu eleştirileri batının tam kalbinde, İngilizce olarak yapmıştı
Halil Halid Bey. Gerçekten şaşırmıştım. Gariban edebiyatına da, “aman biz ettik
siz etmeyin” edebiyatına da girmiyordu. Hilal-Haç Çekişmesi (The Crescent
Versus the Cross) ve diğer buna benzer eserlerinde de batının ve değişen
Hıristiyanlık’ın, itikadî boyutlarda İslam’la sürekli bir çatışma içinde
olduğunu, müslümanların bu emperyalizmi her alanda görmesi gerektiğinin
bilincini aşılamaya çalışıyordu.
Son
olarak da, Ruzname’nin çevirmeni olan Refik Bürüngüz’e bir teşekkürü eklemek
istiyorum. İstibdatlı yıllardaki o kasvet ve Halil Halid’in iç bunalımı, bundan
daha iyi ve edebî bir üslupla çevrilemezdi kanaatimce.
Abdullah
Başaran, bir önyargısını yıkarak bir düşünürümüze dikkat çekti
Yorum
Metin
Yılmaz
Selma
Keskin
Halil
Halid bey,Çerkeşşeyhzade lakabını kullanmış olsa da Babası ve dedesi Ankara
doğumlu kendisi ise 1884 itibarıyla İstanbul Fatih nüfusuna kayıtlıdır.
26/09/2017,
10:48
Çerkeş
Metin
Yılmaz
Çerkezşeyhizade
Halil Halid Bey'in meşhur 'Türk ve Arap' risalesi geniş bir girişle muhterem M.
Ertuğrul Düzdağ Hocamız tarafından hazırlandı. Şu günlerde kavmiyet meselesine
iyi gelir. Bir de Bedir'den çıkan Cezayir Hatırları var, bu da önemlidir. Başka
coğrafyalarda kahraman arayanlara iyi ders bu nevi yazılar, bizim dirayetli
mütefekkirlerimiz var çok şükür.
KAYNAK:
Halil Halid kime cevap verdi (dunyabizim.com, 29.07.2010).
SIRADIŞI BİR
OSMANLI AYDINI; HALİL HALİD BEY
Tarık YALÇIN
Kuzey
Afrika ve İngitere'de Osmanlı adına önemli işlere imza atan Çerkes Şeyhizâde
Halil Halid Bey, bir zaman Abdülhamid Han\\'a muhalefet etmiş, ama Jöntürklerin
ihanetini görünce Sultan\\'ın yanında yer almıştı
Halil
Halid Bey, Türkiye'de pek tanınmayan bir isim olmasına rağmen, Kuzey Afrika ve
İngiltere'de tanınan bir isimdir. Siyasi kimliğinin yanı sıra İslam dünyasında
ilmi yönü ile de tanınır. İngiltere Cambrige Üniversitesi'nde ders veren ilk
Osmanlı bilim adamıdır.
İngiltere'de
hocalık yaptığı dönemlerde, İngiltere'nin Osmanlı Devleti'ne karşı yürüttüğü
politikaları şiddetle eleştirmekle birlikte Müslümanları emperyalist emellere
karşı uyarmıştır. İngiltere'nin Mısır'ı işgal etmesine, Avusturya'nın Bosna
Hersek'i ilhak etmesine en sert tepkiyi yazılarıyla gösterenlerden biri Halid
Bey'di.
Halid
Bey'in hassas olduğu konulardan biri de İslam toplumlarının batılılaşmaya
kendilerini kaptırmaları, İslam medeniyetinden hızla uzaklaşmaya başlamalarıydı.
Milliyetçiliğin Müslümanlar için tehlikeli bir cereyan olduğunu söyleyen Halil
Halil, batı ile mücadele de Müslümanların birlik içinde hareket etmeleri
gerektiğini vurgulamaktaydı.
Halil
Hamid, ne pahasına olursa olsun Osmanlı Devleti'nin yaşaması gerektiğine
inanır. Sömürgecilikle mücadele etmenin tek yolu Türk, Kürt, Arap, Çerkes,
Boşnak, Arnavut Müslümanlarının bu şemsiye etrafında birleşmelerinin
şart olduğu yoksa, Müslüman toplum diye bir topluluğun kalmayacağını, Mekke,
Medine, Kudüs, İstanbul, Kosova, Meşhed ve Musul'un birer sömürge toprağı
haline geleceğini vurgulamıştır.
Halil
Hamid, Avrupa'ya giden Müslüman öğrencilerle de yakından ilgilenerek, onların
yabancılaşmamı için dönemin hükümetine bir proje sunmuş, fakat bu proje
İttihatçı hükümet tarafından gericiliği teşvik ettiği gerekçesiyle kabul
edilmemiştir.
Halil Hamid
Kimdir?
Halil
Halid Bey, Orta Asya'dan Çankırı'ya göç
eden bir ailenin çocuğu olarak 1869'da doğmuştur. Küçük yaşta babasını
kaybedince amcası Mehmet Tevfik Efendi
ile önce Ankara'ya sonra İstanbul'a gelir. Bir süre rüştiye okuluna devam
ettikten sonra Küçük Ayasofya Camii medresesine kaydını yaptırır ve beş yıl
sonra bu medreseden icazetname alır. Yeni Osmanlılarla görüşmesi hafiye
takibine uğramasına neden olur ve 1894'de
İngiltere'ye gider. Fakat İngiltere'de
Jön Türklerin çalışmalarından rahatsız olur ve Abdülhamit'e bir mektup yazar.
Londra'daki Osmanlı elçiliği Halil Hamid'le temas kurarak İstanbul'a dönmesi
durumunda affedileceği ve kendisine yardım edileceği taahhüt edilir.
İstanbul'a
gelen Halil Hamid, umduklarını bulamaz, Abdülhamit'le görüşmek ister ama
görüşme isteği saray tarafından reddedilir. Halil Hamid, büyük bir hayal
kırıklığı yaşayarak tekrar İngiltere'ye gider. Geçimini sağlamak için Londra'da
Selim Faris'in çıkardığı Hürriyet gazetesinde yazı yazmaya başlar. İslam
dünyası ve Müslümanların sorunlarıyla ilgili yazdığı yazılar, gazetenin sahibi
ve başyazarı Salim Faris'in tepkisini çeker ve kendisinden Abdülhamit'i
eleştiren yazılar yazması istenir. Halil Halid bu teklifi reddeder ve gazeteden
ayrılır. Çünkü ona göre mesele Abdülhamit değildir. Resmin tamamını görmek
gerektiğini, Avrupalıların İslam dünyasını sömürgeleştirmek için
çalıştıklarını, Tanzimat, Islahat, Meşrutiyet, demokrasi, özgürlük gibi fikirlerin
arkasında başka niyetlerin olduğunu Hindistan'da Müslümanların çıkardığı bir
gazeteye yazar.
Halil
Hamid'in bu düşüncelerinden Abdülhamit haberdar olur ve Bab-ı Ali tarafından
İngiltere konsolos yardımcılığına atanır. Fakat Osmanlı'nın İngiltere baş
konsolosu Antopolu Paşa'nın İngiltere hükümeti ile girdiği ilişkiden rahatsız
olarak görevinden istifa eder. Görevde kaldığı süre içerisinde Abdülhamit'e
İngilizlerin Ortadoğu ve Balkan politikaları üzerine iki rapor hazırlar.
Bir
şarkiyatçı dostunun yardımıyla Cambrige Üniversitesi'nde Türkçe hocalığına
başlar ve bu görevini 1897'den 1911'e kadar sürdürür. Üniversite'de ders veren
ilk Osmanlı vatandaşı olur ve "Üstad-ı Ulum" unvanını alır. Bu görevi
sırasında Avrupalıların İslam dünyası üzerine yaptıkları sosyal ve kültürel
politikaları inceler ve sultan Abdülhamit'e bu politikalarla ilgili mektuplar
yazar. Mısır, Sudan ve Cezayir'e seyahatlerde bulunur. Sudan hatıratı adlı
eserinde Hartum ile Darfur arasındaki etnik çatışmaların gereksiz olduğunu Afrika
kökenli Fur ve Arap kabilelerin birbiriyle savaşmak yerine emperyalizme karşı
mücadele etmeleri gerektiğini 1905'de belirtir. Mısır'daki Müslümanların dini
ve sosyal faaliyetlerde bulunması için dernekler kurmaları gerektiğini Ezher'in
gücünü kaybettiğini ileri sürer. Cezayirli Müslümanların Fransızlarla mücadele
ederken diğer emperyalist devletlerden yardım almamalarını İslam dünyası ile
yakınlaşarak kendi öz kaynakları ile mücadele etmeleri gerektiğini açıklar.
İngiltere'de
bir cami açılması için girişimlerde bulunur, caminin inşaatına başlanır ama
İngiliz hükümeti camiyi kapatır ve yardımlara el koyar. Bu olay üzerine
görevinden istifa eder ve kaçırdığı paralarla önce Mısır'a gelir ve yardım
parasını Kahire'de yapılan bir camiye verir.
Said
Halim Paşa'nın teklifi üzerine İstanbul'a gelir ve İttihat ve Terakki'nin
Ankara mebusu olarak meclise girer. İttihatçılarla görüş ayrılığına düşmesi
üzerine Said Halim Paşa tarafından Bombay Başkonsolosluğuna atanır. İngiltere,
Halil Hamid Beyin "Pan-İslamist faaliyetleri"nin rahatsızlık verici
olduğunu Bab-ı Ali'ye iletir. İstanbul hükümeti Halil Hamid'i I. Dünya
Savaşı'nı bahane ederek geri çağırır ve Darulfünun'a muallim olarak atar.
Halil
Hamid Bey inzivaya çekilir ve İstanbul'daki evinde sessiz bir şekilde 1931'de
vefat eder.
Cezayir
Hatıratından
Halil
Hamid Bey, "Cezayir Hatıratından" adlı eserini 1905'de hazırlamış ve
1906'da Kahire'deki Matbaa'i İctihad'da basılmıştır. Eser, Bedir yayınları tarafından
transkripsiyon olarak basılmıştır.
Halil
Hamid Bey, eserinde sosyal gözlemlere yer veren Halil Hamid Bey, sömürgeciliğe
karşı tutumunu 104 sahifelik eserinde göstermiştir. Fransızların, Arap
mahallerine ve mekanlarına İngilizce isimler verdiklerini belirtmiş,
İslamiyenin zihinlerden kazılması için kadı ve mahkeme sicillerinde dahi
Fransızca kullanıldığını belirtmiştir. Cezayir Müslümanların okuma yazma
bildiklerini, fakat Arapça bir gazete yerine Fransızca bir gazeteyi okumak
istediklerini söyleyerek Müslüman zihinlerin sömürülmeye çalışıldığını
belirtmiştir.
İngilizler
gibi Fransızların da Müslümanların arasına kavmiyetçilik belasını soktuklarını
Cezayir halkını yıllarca Türklerin zulmü altında yaşattıklarını söylediklerini
söyleyerek Müslümanların bu oyuna gelmemeleri ikazında bulunmaktadır:
" Ayar-ı ecanibin kasdı şu Arap'tır, şu
Kürt'tür, şu Arnavurt'dur yollu vesait –i müfside-i tefrika-kari ile emzice-i
Osmaniyet-i tahallül muhlikesine düşürmek, ve binealeyh İslam'ın kuvve-i
mukaveme-i bakiyesine kolaylıkla bir darbe-i imha atmaktır."
Halil
Hamid hatıratında Konstantin şehrinin tarihinden, şehirde bulunan eserlerden,
kiliseye çevrilen camilerden ve camiye çevrilen kiliselerden bahsetmekte,
medreseler hakkında bilgi vererek ayrıntılı bir şekilde gözlemlediği Cezayir
halkının sosyal hayatını anlatmaktadır.
KAYNAK:
Tarık Yalçın / Sıradışı bir Osmanlı aydını; Halil Halid Bey (Dünya Bülteni /
Tarih Servisi, dünya.bizim.com, erişim 22.12.2010).