Müzeci, araştırmacı-yazar, siyaset
adamı (D. 24 Haziran 1861, İstanbul – Ö. 1938, İstanbul). Sadrazam İbrahim Edhem
Paşa’nın oğlu, ressam Osman Hamdi Bey ile eski sikkeler uzmanı İsmail Galip
Bey’in kardeşidir. Kaptan İbrahim Paşa Rüştiyesi’nde başladığı ortaöğrenimini,
1875 yılında babasının elçilik görevi nedeniyle bulunduğu Berlin’de biyoloji ve
kimya eğitimi görerek bitirdi. Ardından bir yıl İsviçre’nin Zürih Üniversitesi’ne
devam ettikten sonra Viyana’da Politeknik Yüksek Okulu’nda jeoloji ve kimya
öğrenimi gördü (1881-84). Ayrıca İsviçre’de Berne Üniversitesi Felsefe
Fakültesi’nde doktora yaptı ve 1885’te İstanbul’a döndü.
Türkiye’ye döndükten sonra Bâb-ı
Seraskerî Fabrikalar Nezareti nazır yardımcılığına atanan Halil Edhem, dört yıl
sonra Erkân-ı Harbiyye-i Umumiyye (Genel Kurmay Başkanlığı)’nin tercüme şubesine
geçti. Resmî görevlerinin dışında çeşitli okullarda dersler verdi. 1885- 93
yıllarında Dârüşşafakati’l-İslâmiyye’de, 1887’de Mekteb-i Mülkiye (Mülkiye
Okulu)’de, 1900’de Dârülmuallimîn (Erkek Öğretmen Okulu)’de, bir yıl sonra da
Dârülfünun (İstanbul Üniversitesi)’da mineraloji, jeoloji ve kimya dersleri okuttu.
1892’de Müzeler ve Sanayi-i Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Akademisi)
Müdürlüğüne getirildi. Topkapı Sarayı’nın müze yapılmasında görev aldı.
1919 yılında Millî Müzeler
Müdürü’yken Topkapı Sarayı’nın eşsiz hazinelerinden biri olan Piri Reis Haritası’nı ortaya çıkardı. Bu arada, 1894 İstanbul depremi
üzerine “Hareket-i Arza Dair Birkaç Söz” (İstanbul 1312) adıyla küçük
bir kitap yayımladı. Bu alanda adını literatüre geçiren önemli bir başarısı ise
Viyana’da hocası olan Fr. Toula ile birlikte Gebze çevresinde yaptıkları
inceleme sırasında, kendi adıyla anılan iki yeni fosil cinsi bulmasıdır.
Halil Edhem, 1892’de Âsâr-ı Atika Müze-i Hümayunu (Eski Şark Eserleri
Müzesi)’nun müdür yardımcılığına atandı. II. Meşrutiyet (1908)’ten donra
İstanbul Şehreminliği (Belediyesi)’nde görevlendirildi (1 Ağustos 1909). Fakat
kendisine çok sıkıcı gelen bu görevden istifa ederek ayrıldı (19 Ocak 1910).
İstanbul’da yapılan eski eser katliamını bir dereceye kadar önlemek amacıyla
Sadrazam Said Halim Paşa’nın başkanlığında kurulan İstanbul Asar-ı Atika Muhipleri
Cemiyeti’nin kurucu üyeleri arasında yer aldı. Birinci Dünya Savaşı yıllarında
kapatılan bu derneğin yerine, Maarif Nezareti tarafından kurulan Âsâr-ı Atika
Encümeni’nin başkanlığına getirildi. 1913 yılında, Cumhuriyet döneminde Türk
Tarihi Encümeni (Türk Tarih Kurumu)’ne dönüştürülen Tarih-i Osmanî Encümeni’nin
üyeliğine seçildi. Bu kuruluşun yayın organı olan “Tarih-i Osmanî Encümeni
Mecmuası” ile ”Türk
Tarih Encümeni Mecmuası”nda
Türk tarihiyle ilgili çok sayıda makale yayımladığı gibi, Batı’da basılmış
olan kitapların inceleme ve tanıtımlarını da yaptı. Müze müdürlüğü boyunca
kendi gayretiyle oluşturulan bu encümendeki görevini sürdürdü ve 1931’de emekli
olduktan sonra da üye olarak toplantılara katıldı.
1932’de İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda düzenlenen I. Türk Tarih
Kongresi’nde eski eserlerin bakımı ve korunması üzerine bir bildiri sundu. 1933’te
Türk Tarih Kurumu’nun ikinci başkanlığına getirildi. Bu arada Atatürk’ün
isteğiyle “Türk Tarihinin Ana Hatları” adlı eserin hazırlık
çalışmalarına katıldı ve bu büyük kitap için, dördüncü örnek fasikülün “Anadolu
Selçukluları Devrinde Mimarî ve
Tezyini Sanatlar” bölümünü yazdı.
Halil Edhem Bey, emekli olduğu yıl İstanbul’dan milletvekili seçilerek
iki dönem bu görevini sürdürdü. Çok sevdiği Darüşşafaka Cemiyeti ile olan
bağlantısını ise hiçbir zaman kesmedi ve bu kuruluşun yönetim kurulunda kimi
kez başkan, kimi kez üye olarak görev üstlendi. Müdür yardımcısı ve müdür
olarak Eski Şark Eserleri Müzesi’nin başında bulunmasından dolayı daha çok
İlkçağ eserleriyle yakından ilgilenmiş, ancak bu durum onun İslâmî Türk eserlerini
ihmal etmesine yol açmamıştır. Bu daldaki ilk yayını“Arap ve Arap-Bizantin ve Osmanlı Kurşun Mühürler Kataloğu”
(İstanbul 1309). 1915'te Bunu, günümüzde hâlâ değerli bir başvuru kitabı olan
“Kayseriye Şehri: Mebânî-i
Islâmiyye ve Kitabeleri” (İstanbul 1334) izlemiştir.
Avrupa’nın ünlü Arap dili ve epigrafyası uzmanı Max van Berchem ile
birlikte Anadolu’daki ilk İslâmî kitabelere dair büyük bir derleme hazırlığı
girişiminde bulundu. Bu çalışma bir külliyat olacak ve bölgelere göre tasnif
edilen Arapça yapı kitabelerini çeşitli fasiküller halinde tanıtacaktı. Ancak
1. Dünya Savaşı kargaşası ve yenilgisiyle bu büyük girişim iki fasikülün
basılmasından sonra yarım kaldı. Cumhuriyet dönemindeki ilk yayını, Türk resim
tarihi ve ressamlarına dair olan “Elvâh-ı
Nakşiyye Koleksiyonu” (İstanbul 1924) adlı küçük bir kitaptır. Eski
sikkelere olan merakı, Halil Edhem’i emekliye ayrılmasının arkasından bu konuda
çok yaralı bir bibliyografya çalışması olan “İslâmî Nümizmatik İçin Bir Bibliyografya Tecrübesi” (Ankara
1932) hazırlamaya zorladı. Daha sonra “Mısır’ın Son Memlûk Sultanı Melik
Tomanbay II Adına Çorlu’da Bulunan Bir Kitabe” (Ankara 1935) adlı
broşürünü bastırdı.
Bunların dışında Halil Edhem, bilimsel iddiası olmayan ve geniş halk
kitlesine hitap eden bol resimli kimi kitaplar da yayımladı. Daha sonra,
İstanbul’un o tarihlerde en ünlü fotoğraf atölyesi olan Sebah-Joaillier’nin
sağladığı bol sayıda resimle Topkapı Sarayı hakkında genel bilgiler veren ve
Fransızcası da basılan bir kitabı yayımlandı: “Topkapı Sarayı” (İstanbul 1931). Ayrıca “Yedikule
Hisarı” (İstanbul 1931) adlı bol resimli küçük kitabı ile “Camilerimiz” (İstanbul 1932) yayımlandı.
Halil Bey’in geniş okuyucu kitlesine hitap eden küçük bir broşürü de “Niğde
Kılavuzu”dur (İstanbul
1936).
Halil Edhem Eldem; 1892’de Rus Jeoloji-Antropoloji ve Etnografya
Enstitüsü, 1895’te Alman Arkeoloji Enstitüsü, 1899’da Avusturya Arkeoloji
Enstitüsü, 1904’te Yunan Arkeoloji Kurumu ve 1933’te de Sidney Eski Eserler
Kurumu tarafından onur üyesi seçildi. Kendisine ayrıca 1931’de İstanbul Darülfünunu’nca
fahrî müderrislik, 1933’te de Leipzig Üniversitesi tarafından fahrî doktorluk
unvanları verildi. Halil Edhem Eldem 17 Kasım 1938’de öldü. Ölümünden sonra
Türk Tarih Kurumu onun adına “Halil Edhem Hâtıra Kitabı” (I-Il Ankara 1947-1948) adıyla iki
ciltlik bir anma kitabı çıkardı.
Eldem, Osmanlı döneminin sonları ile Cumhuriyet döneminin başlarında
faaliyet gösteren Türk kültür tarihinin önemli bir kişisidir. Yetişmesi
bakımından bir eski eserler uzmanı olmamakla birlikte, ağabeyi Osman Hamdi
Bey’in yanında bu beceriyi kazanarak mükemmel bir müzeci, ayrıca iyi bir Türk
- İslâm sikkeleri ve kitabeleri uzmanı olmuştur. Türk müzeciliğinin
gelişmesindeki gayreti özellikle üzerinde durulması gereken bir konudur. Ayrıca
son derece değerli birçok yazmayı bulundukları yerlerden toplayarak ciddi bir
koruma altına alması da unutulmayan bir hizmet olmuştur. Onun Türk-İslâm tarihi
bakımından azımsanamayacak hizmeti ise öncelikle S. Lane-Poole’ün önemli
kitabını çevirerek eklerle genişletmesi ve Anadolu’nun yüzlerce kitabesini
toplayıp yayımlamış olmasıdır. Bunların dışında, çeşitli politik zorluklara karşın,
Türk mimari eserlerinin korunması ve ihyası için gösterdiği çabalarla yaptığı
yayınlar ve nihayet hayatının son yıllarında kaleme aldığı birkaç küçük
kitapla geniş bir okuyucu kitlesine İstanbul’un eski eserlerini tanıtması yine
unutulmayacak hizmetlerindendir.
Halil Edhem, milletvekili iken 1931 yılında Osmanlı Arşivlerinin
Bulgaristan’a hurda kâğıt fiyatına satılmasına engel olan 3 kişiden biri
olmuştur. Olayı öğrenir öğrenmez, bir rapor hazırlayarak Başbakan İsmet İnönü’ye
konunun önemini anlatmış ve arşivlerin kurtarılıp Türkiye’ye iadesinde önemli
bir rol oynamıştır. Bu duyarlığı da Edhem’in büyük hizmetleri arasındadır.
BAŞLICA ESERLERİ:
İNCELEME: Osmanlı Meskâlâtı
ve Kurşun Mühürler Kataloğu (İstanbul 1309), Arap ve Arap-Bizantin ve Osmanlı Kurşun
Mühürler Kataloğu (İstanbul 1309), Sivas ve Divriği Şehirlerinin İslâmî
Kitabeleri (1719), Kayseri Şehri (1916), Elvâh-ı Nakşiyye Koleksiyonu
(İstanbul 1924), Düvel-i İslâmiye Tarihi Topkapı Sarayı (1931), Yedikule
Hisarı, Camilerimiz (1932), Kitabeler Nasıl Kayıt ve Zaptolunmalıdır? (1940),
Halil Edhem Hâtıra Kitabı Cilt I (1947), Kayseri Şehri / Selçuklu
Tarihinden Bir Bölüm (Haz: Kemal Göde, 1982), Trabzon’da Osmanlı Kitabeleri
(2001).
ÇEVİRİ: Nos Mosquees de
Stamboul (E. Mamboury’den, 1934).
KAYNAKÇA: Halil Edhem Hâtıra
Kitabı (I-II, 1947-48), Rakım Ziyaoğlu / İstanbul Kadıları – Şehreminleri - Belediye Reisleri (s.
172-176, 1971), Türkiye Ansiklopedisi (1974, c.3, s.1103), Fahri Çöker / Türk Tarih Kurumu (s. 233-253, 1983),
L. A. Mayer / “Halil Edhem Eldem
1861-1938 (Almanak VI, 1968),
Reşat Ekrem Koçu / “Halil Edhem” (İstanbul
Ansiklopedisi IX, c. 9, 1958-74), Semavî Eyice / “Eldem, Halil Ethem” (Türkiye
Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi (c. 11, s. 18-21, 1995), İhsan Işık / Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi
(2001, 2004) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür
Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) – Ünlü Bilim Adamları (Türkiye
Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People
(2013), http://www.camlicakitap.com/kitap/yedikita-dergisi-77-sayi-ocak-2015-1407,
http://yedikita.com.tr/basin/fihrist/files/assets/common/downloads/publication.pdf,
http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/2015/01/06/osmanli-arsivi-nasil-kurtarildi,
Kasım Hızlı / Okkası 3 Kuruşa Satılan tarih Var (Yedikıta Dergisi, Sayı: 77,
Sayfa: 20,Ocak 2015), Osmanlı Arşivi Yok Olmaktan Nasıl Kurtarıldı?
(sadakatforum.com, 7 Mart 2016).
OSMANLI ARŞİVİ
YOK OLMAKTAN NASIL KURTARILDI?
Yedikıta
dergisi, 1931 yılında Bulgaristan’a hurda kâğıt fiyatına satılan Osmanlı
Arşivleri’nin kurtarılması hikayesini yayınladı.
Yedikıta
Tarih ve Kültür Dergisi, ocak sayısında Osmanlı Devleti'nin hafızası hükmündeki
96 milyon belge ve 374 bin defterden oluşan arşivinin yok olmaktan nasıl
kurtarıldığını yazdı. Başbakanlık Osmanlı Arşivi Uzmanı Kasım Hızlı tarafından
hazırlanan "Okkası 3 Kuruşa Satılık Tarih Var!" başlıklı yazıda, 1931
yılı Mayıs ayında Bulgaristan'a gönderilen İstanbul Defterdarlığı'na ait 200
balya Maliye Arşivi'nin akıbeti hakkında çarpıcı bilgiler sunuluyor.
Kasım
Hızlı makalesinde, Osmanlı Arşivi'nin okkası üç kuruş on iki paraya Sofya'da
faaliyet gösteren İsviçre Asıllı Ermeni Berger ailesine ait Srnee Berger kâğıt
fabrikasına kâğıt hamuru yapılmak üzere satıldığını yazdı.
Arşivi Kurtaran
Üç İsim
Arşiv
malzemesinin satışından haberdar olan ilk kişinin Son Posta Gazetesi yazarı
İbrahim Hakkı Konyalı'nın olduğunu belirten Arşiv Uzmanı Hızlı, "Konyalı,
evrak satışının durdurulması için uğraştıysa da başarılı olamamış, ancak
Muallim Cevdet (İnançalp) büyük bir hassasiyetle konunun üzerine giderek
İstanbul milletvekili Halil Edhem (Eldem) vasıtasıyla devrin başbakanı İsmet
İnönü'ye ulaşmayı başarmıştır." diye kaydetti.
Makalede
yer alan bilgiye göre; Osmanlı Arşivleri'ni sürüklenen felaketten kurtaran
üçüncü isim satışın durdurulması için TBMM'ye önerge veren Manisa Milletvekili
Refik Şevket'tir. İnönü, bu önerge üzerine genelge yayınlayarak satışı
durdurmuştur. Ancak satışın durdurulmasında en etkili kişi Muallim Cevdet ve
hazırladığı titiz raporu olmuştur.
İşte Arşivlerin
Satışını Durduran Rapor
Muallim
Cevdet acil olarak önce İsmet İnönü'yü olaydan haberdar etmiş. Ardından İsmet
İnönü'ye Halil Edhem vasıtasıyla bir rapor sunmuş. 9 Maddede özetlediği raporun
girişinde Başvekil'e şu bilgiyi vermiş:
"Askerî,
bahrî, malî, fennî, ticarî, siyasî, hukukî, edebî tarihimizin vesikalarını
asırlardan beri saklayan 25 kubbeli Sultanahmed Arşivi faciasını gazetelerden
okumuşsunuzdur. Memur komisyonun Defterdar Bey'de mahfuz tezkeresine göre
lüzumsuz zannedilen vesikalar satılığa çıkartılmış… Rivayete göre dört yüze
yakın sandık ve balya dolusu vesikaları okkası üç kuruştan Bulgaristan'a
satmıştır."
Muallim
Cevdet raporunda; bu milletin askeri tarihi, mali anasır tarihleri, fünün ve
maarif tarihi, Türk evlerinin ve bahçelerinin tarihi, kâğıt, mürekkep, mühür,
imza, cilt, ebru tarihleri, ziraat, ticaret, sanayi, maadin tarihi, siyakat,
divani, rik'a yazılarının tarihi, Türk kanunlarıyla nizamlarının tarihi, Türk
köylerinin, Türk aşiretlerinin, Türk şehirlerinin ve bin yıldır Türk adlarının
tarihi yazılmadığını ancak vesikalarının arşivlerde bulunduğunu özetleyerek
şöyle serzenişte bulunmuştur:
İnönü'ye Sert
Çıkış: "Paşam, Biz Vahşi miyiz"
"Şimdi
bu vesikaların birkaç yüz bini uçmuştur. Daha birçok defterlerin imhasına
ayrıca karar verilmiştir. Yakında bu da olacaktır. Paşam, bu defterleri niçin
müzeye vermeyip de ateşte yakacağız. Biz vahşi miyiz?"
"Paşam,
elime geçen vesikaların yalnız unvanları hamiyetli yüreğinizi tutuşturmaya
kâfidir. Paşa hazretleri, bizi beynelminel (uluslararası) ilim âlemine pek
küçük düşürecek ve düşmanlarımıza ipucu verecek bir hareketten
kurtarınız."
Satış İnönü'nün
Emriyle Durduruldu
Muallim
Cevdet'in feryat dolusu raporu, Manisa milletvekili Refik Şevket'in önerge
sunması üzerine İsmet İnönü 10 Mayıs 1931 tarihinde yazdığı şu genelgeyle arşiv
belgelerinin satışını durdurmuştur:
"İstanbul
Defterdarlığı'nda eski ve lüzumsuz diye satılan evrak arasında çok kıymetli
bazı tarihi vesikalar bulunduğu anlaşılmıştır. Bilumum dairelerin evrak
mahzenlerinde de çok kıymetli vesika bulunacağı şüphesiz ve bunun takdiri
uzmanlara ait bulunduğundan gerek merkezde ve gerek vilayetlerdeki evrak
mahzenlerinde bulunan muamelesi son bulmuş eski ve yeni bilcümle evrakın hiçbir
bahane ile ve hiçbir suretle zayi edilmesine meydan verilmemesi, bilakis
muhafazalarına itina edilmesi için icap edenlere emir ve tebliğ buyurulmasını
ehemmiyetle rica ederim. Başvekil İsmet"
Arşivleri
Yakmayı Düşünmüşler
Arşiv
belgelerini yok olmaktan kurtaran genelgenin ardından Manisa milletvekili işin
peşini bırakmamış TBMM'ye işin aslının öğrenilmesi için soru önergesi
vermiştir. Maliye Bakanı Mustafa
Abdülhalik Renda ise özrü kabahatinden büyük şu cevabı vermiştir:
"Yeni harflerin kabulü münasebetiyle bu
evrakın kıymet-i tarihiyeye haiz olmayanlarını yakmak mevzubahis oldu.
Vekalette düşünüldü ki bunlar imha edileceğine, memleket dâhilinde şuraya
buraya atılacağına kağıt fabrikalarına satalım dendi."
Bulgaristan'a
Giden Belgeler Nasıl Kurtuldu?
Yedikıta
Yazarı Arşiv Uzmanı Kasım Hızlı makalesinde Bulgaristan hükümetinin tutumu ve
arşiv belgelerinin akıbeti hakkında da şu bilgileri veriyor:
Türk
basınının yoğun haberleri üzerine Bulgaristan Başkonsolosluğu'nda görevli
Bulgar Panço Doref, Sofya'daki Srnee Berger fabrikası tarafından satın alınan
kağıtların adi kağıt olmadığını, önemli Osmanlı belgeleri olduğunu kendi
hükümetine bildirmiş. Bunun üzerine Bulgar hükümeti arşiv belgeleri fabrikaya
ulaşmadan Sofya Tren İstasyonu'nda el koymuştur. Bu suretle belgeler hamur
olmaktan kurtarılmıştır.
Bulgarlar
Arşivimize Sahip Çıktılar
Yrd.
Doç. Dr. Raşit Gündoğdu ise "Bulgarlar Arşivimize Bizden Daha Fazla Sahip
Çıktılar!" başlıklı makalesinde ise Bulgaristan'daki Osmanlı Arşivleri
konusunda şu önemli bilgiyi veriyor:
"Bulgaristan
Milli Kütüphanesi Nadir Eser Departmanı'nda Osmanlı Devleti'ne ilişkin 350 bin
gömlek içerisinde bir milyon arşiv vesikası bulunmaktadır. Bunların yüzde
doksanından fazlası Osmanlı Türkçesi, kalan ise Arapça ve Farsçadır.
Kütüphanede 191 adet kadı Sicili bulunmaktadır. Ayrıca 720 maliye ve 405 tımar
ve zeamet defteri bulunmaktadır. Arşiv dokümanlarının büyük bir kısmı 1931
yılında İstanbul Deftarlığı Maliye Arşivi'nden satın alınan askeri, mali,
siyasi, hukuki, edebi, denizcilik ve bilim tarihi ile ilgili yaklaşık 30-50 ton
arası değerli belgenin kütüphaneye gelmesiyle oluşturulmuştur."
Dergi : Yedikıta Dergisi
Konu : Okkası 3 Kuruşa Satılık Tarih Var
Yazar
: Kasım HIZLI
Sayı : 77.
Sayfa
: 20.
Sene : Ocak 2015
KAYNAKÇA:
http://www.camlicakitap.com/kitap/yedikita-dergisi-77-sayi-ocak-2015-1407, http://yedikita.com.tr/basin/fihrist/files/assets/common/downloads/publication.pdf, http://www.sabah.com.tr/kultur_sanat/2015/01/06/osmanli-arsivi-nasil-kurtarildi, Kasım Hızlı / Okkası
3 Kuruşa Satılan tarih Var (Yedikıta Dergisi, Sayı: 77, Sayfa: 20,Ocak 2015), Osmanlı
Arşivi Yok Olmaktan Nasıl Kurtarıldı? (sadakatforum.com, 7 Mart 2016).