Sabri Özer

Roman Yazarı, Oyun Yazarı, Öykü Yazarı

Doğum
17 Haziran, 1935
Eğitim
Gazi Eğitim Enstitüsü Eğitim Bölümü
Burç

Öykü, roman ve oyun yazarı. 17 Haziran 1935, Çepni köyü / Gemerek / Sivas doğumlu. İlkokulu köyünde okudu. Yıldızeli Pamukpınar İlköğretmen Okulunu (1955) bitirdikten sonra Bingöl ve Sivas köylerinde on bir yıl öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. Ardından İlköğretim Müfettişliği Kursuna katıldı ve Gazi Eğitim Enstitüsü Eğitim Bölümünden mezun oldu (1968). Sonraki yıllarda Malatya, Manisa, İzmir ve İstanbul’da ilköğretim müfettişi olarak çalıştı. 1986 yılında Afyon ilköğretim müfettişliğinden emekliye ayrıldı. Emeklilik döneminde yazı çalışmalarının yanı sıra Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve ADD şubelerinde çalıştı. ÇYDD Kadıköy Şubesi yöneticiliğinde bulundu. Münevver Özer ile evli; Erdem ve Erhan adlarında iki çocuk babasıdır.

Köy Enstitüsünde, okulun duvar gazetesinde başlayan yazı ve şiir denemelerini, Sivas ve Kayseri’de çıkan gazete ve dergilerde sürdürdü. Yazıları ayrıca Köy ve Eğitim, Ocak, Su ve ÇYDD Kadıköy dergilerinde ve aralıklarla Cumhuriyet gazetesinde yayımlandı.

ESERLERİ:

ÖYKÜ: Beş Oğlanın Anası (Kayseri Erciyes Postası gazetesinde, tefrika edildi, Mayıs1962).

PİYES: Evlatlar (1965).

ROMAN: Toprağın Sancısı (2008).

KAYNAK: İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2007, 2009).

 

 

DİLMİZİN DURUMU

Ulusların, ülkelerin sorunları ola­bilir. Bunların zaman içinde düzel­tilmesi olası. Yeter ki ulusun öz ya­pısı, ulusal birliği bozulmasın. "Ulus" olmanın en önde gelen öğesi dildir. Dil, ulusun kimliğinin, eki­ninin (kültür), geleneklerinin, tarih içinde kalıcılığını sağlar.    

Çinli bilge Konfüçyüs'ün "Ülkedeki düzeni sağlamak için ön­ce dilden başlardım" önermesi; yazar Vedat Gönyol'un "Sana yurdun neresidir, diye sorsalar, Türkçe’dir, derim" yanıtı; Fransız düşünürü Rochefoucauld'un "Düşüncelerini ve gelecek özlem­lerini ulus diliyle kuramayan top­lumlar, yaratıcı olamayacakları gi­bi uygarda sayılamazlar" sözleri, dilin önemini vurgulamaktadır. Bu bilinçle olmalı, sömürgeci devlet­ler girdikleri ülkelerin dilini çökert­miş, yozlaştırmış, kendi dillerini o ülkede etkin kılmışlardır.

Türkçe, ulusumuzun tarihi ka­dar eski ve köklü bir dildir.

Dilimize, Selçuklular zamanında başlayan Arapça, Farsça baskısı Osmanlı döneminde yoğunlaşa­rak sürdü. Yöneticilerle Osmanlı aydınlarının kullandığı Osmanlıca, bir dil kirliliğidir. Üç kıtaya yayılan Osmanlı, girdiği ülkelerde Türkçe’yi bir "emperyalizm" aracı olarak kullanmadı, kullanamadı. Ulusal­cılığın dışlandığı o süreç, Osman­lı Devleti'ni Sevr'in kapısına değin sürükledi. (…)

Sonuç: Dil, ulusun ortak düşün­ce duygu ve iletişim dizgesidir. Dilimizin içine düşürüldüğü bu kir­lilik, yozlaşma ve kuşatılmışlıktan kurtulması için şu önlemlerin alın­ması gerektiğini düşünüyoruz.

- Ulusal eğitimin ana kaynağını oluşturmak üzere, çağdaş eğitim anlayışı içinde (ilköğretim okullarında saptanacak adayların alına­cağı ve ortaöğretim + yükseköğ­retim veren) öğretmen okulları ye­niden yaşama geçirilmeli.

- İşyerlerine ve basın yayın or­ganlarına Türkçe isim zorunluluğu yasası çıkarılmalı.

- İlköğretim ve ortaöğretim ku­rumlarında yabancı dille öğretim yapılması kesinlikle kaldırılmalı. Ancak, yabancı dil öğretimi önem­le ele alınarak gerçekçi bir yaban­cı dil öğretimi için gereken koşul­lar, fırsat eşitliği içinde oluşturul­malı.

-  Tüm  yabancı  sözcüklerin Türkçe karşılıklarının bulunması çalışmasına yoğunluk ve sürekli­lik kazandırılmalı.

-  Kitle iletişim araçlarında dilin doğru kullanımının izlenmesi ama­cıyla izleme kurulları oluşturulma­lı. Kurallara uymadıkları saptanan­lar uyarılmalı, eleştirilmeli.

- Okul kitapları titizlikle taranmalı, yanlışların düzeltilmesi yö­nüne gidilmeli. Ders kitabı seçi­minde dil konusu üzerinde önemle durulmalı.

- Türk Dil Kurumu eski tüzel ki­şiliğine kavuşturularak Atatürk'ün kalıtına sürülen hukuk lekesi silinmeli. (Cumhuriyet gazetesi, 5 Nisan 2002)

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör