Semmel Hanım

Devlet Görevlisi, Hakim

Devlet görevlisi, yargıç (D. ? – Ö. 928, Bağdat). Dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı ile onuncu yüzyılın ilk çeyreğinde yaşadı. Abbasi Hilafeti’nde örnek bir Türk anası olan Şağab Hatun (Halife annesi, Valide Sultan)’un yakın çevresindeki en önemli kişilerden biri olan el-kahramane (halifenin özel vekili, yargıç) Ümmü Musa, daha sonraları Halife el-Muktedir aleyhine birtakım kirli oyunlar peşine düştüğü için gö­revinden alınmış (M. 914), onun yerine el-kahramanelik görevine, Semmel Hanım getirilmiştir. Semmel Hanım’ın daha önceden Ahmet b. Abdülaziz adında bir kişinin el-kahramanesi (özel vekil) olduğu rivayet edilmektedir. Bu görevi ona yeni ufuklar açmış, hem deneyim kazanmasının hem de daha üst çevrelere ulaşmasının yolunu açmıştı. Çünkü onun Saraya yakın çevrelerde gösterdiği başarılar, Şağab Hatun’un dikkatini çekmiş ve Ümmü Musa’dan boşalan makama onu getirmiştir. Semmel Hanım, bu önemli görevinin yanı sıra Valide Sultan’ın özel sekreterliğini, yani onun resmî yazışmalarını da yapmaktaydı (916).

Semmel Hanım bu göreve geldikten sonra, Ümmü Musa’nın ilk yıllarında olduğu gibi, hilâfet çevresi ve devletin üst ka­demelerinde nüfuzu artmış, herkesin saygı gösterdiği bir hanım olmuştu. Zira o zeki, yetenekli, olayların üstüne var­maktan çekinmeyen cesur ve kişilikli bir kadındı. Bu bakımdan kısa zamanda Valide Sultan’ın güvendiği elemanlardan biri olmuştu. Kimi yazarlar daha da ileri gitmekte ve haklı olarak Semmel Hanım’ın, Valide Sultan’ın devlet işlerini ve genel po­litikasının yürütülmesinde, onun sağ kolu olduğunu kay­detmişlerdir.

Valide Sultan’ın ona olan bu sarsılmaz güveni Semmel Hanım’ı, İslâm tarihinde bir kadın için düşünülmesi dahi mümkün olmayan önemli, hassas görevlerin başına getirilmesinin nedeni olmuştur. El-Kahramane Semmel Hanım’ın aynı zamanda “Divânü’1-Mezâlim” ya da “İstinaf (Hazırlık) Mahkemesi” başkanlığına getirilmesi ve bu görevi büyük bir yeterlilikle yıllarca sürdürmesidir. (918).  Gerçekte bu sadece o devirde değil, İslâm tarihinde de bir istisna oluşturmaktadır. Zira 1500 yıllık İslâm tarihinde ne Semmel Hanım’dan önce ne de ondan sonra doğrudan doğruya halife ya da onu yerine baş kadının yönettiği böylesine önemli ve herkese adalet dağıtan sorumlu bir makamın başkanlığına hiçbir zaman bir kadın getirilmemiştir. “Divanü’l-Mezalim” ya da “Meclisü’l-Mezalim” denilen bu yargı usulü, herkese açık, bir tür halk mahkemesi niteliğindeydi.  

Toplum hayatı için böylesine önemli olan bir göreve, yani bir adalet dağıtma makamının başına, hem de Abbasi Hilafeti’nin başkenti olan Bağdat’ta Şağab Hatun, kendi akıl, izan ve dehasını kullanarak El-Kahramane olarak Semmel Hanım’ı atamıştı (921). O çağlarda böyle bir uygulamayı kadın hakları yolunda atılmış çok önemli bir adım olarak kabul et­mek gerekmektedir. Belki onun bu yönde cesur adımlar atmasını oğlu el-Muktedir’in dilinin biraz kekeme olması ile izah edenler olacaktır. Zira İbnü’l-Imâd, Valide Sultan’ın oğlunun kekeme olması ne­deniyle uzun süre halkın içine çıkmasına (Cuma Selâmlığı gibi) müsaade etmediğini kaydetmektedir (922). Ancak böyle bir uygulama, yani Semmel Hanım’ın El-Kahramanelik görevine getirilmesinin el-Muktedir’in ke­keme olmasıyla hiçbir ilgisi yoktur. Zira bu sıralarda el-Muktedir büyümüş ve neredeyse yirmi dört yaşlarına gelmiş, devlet yönetimine vakıf bir halife olmuştu. Hatta o, hiç çekinmeden çok muazzam, gösterişli törenlerle yabancı devlet elçilerini bile kabul ediyor ve onlarla diplomatik bir dille tartışıyordu (923). Zaten el-Muktedir’den çok daha önce, Abbasi Halifeleri Divanü’l-Mezalim’e çıkmayı terk etmişler ve bunu kentin baş kadısı (Kadıyü’t-Kudat)’a havale eder olmuşlardı.

Semmel Hamm’ın bu göreve getirilmesi önce halkın protestolarına sebep olmuştur. Onun için er-Russafe’de kurulan bu Divanü’l-Mezalim’e ilk kez çıktığında, divan üyeleri bile hazır bulunmak şöyle dursun, halktan da hiç kimse gelmemişti. Şağab Hatun divan üyeleri, ulema (ileri gelenler) ve halkın bu sessiz protestoları, onların ileri geri konuşmalarına hiç önem vermedi. Semmel Hanım’dan görevine çekinmeden sabırla devam etmesini istedi. Bu ikinci, üçüncü kez yinelendi ve donunda direnme ken­diliğinden kırıldı. Şağab Hatun azmi ve güçlü iradesi sayesinde bu durumu oturtma konusunda başarılı olmuştu. Zira kentin Başkadısı Ebü’l-Hasan geldi, vekar ve ciddiyetle Divanü’l-Mezalim’deki yerini aldı. Onun divana çıkması Semmel Hanım ve dolayısıyla Şağab Hatun’un bu kendine özgü icraatlarını uygun bulduğu, böyle bir uygulamanın, yani Divânü’l-Mezalime (İstinaf Mahkemesi Başkanlığına) bir kadının getirilmesinin herhangi bir sakıncasının olmadığı anlamına gelmekteydi.

Bundan sonra işler hızla düzeldi ve yolunda gitmeye başladı. Artık Semmel Hanım, her Cuma günü geliyor ve düzenli olarak Divanü’l-Mezalim’e başkanlık ediyordu. Onunla birlikte kentin başkadısı, fukaha (hukukçular), din bilginleri, kentin ileri gelenleri de yerlerini alıyor ve adaletin yerini bulmasında Semmel Hanım’a yardımcı olu­yorlardı. Semmel Hanım usul gereğince davalar hakkında karar veriyor, altına bizzat kendi imzasını atıyor ve mahkeme jürisinin aldığı bu ortak kararı halka açıklıyordu.

Halife el-Muktedir döneminin tarihçisi el-Kurtubî, Semmel Hanım’ın çalışmalarına olumlu bir gözle bak­makta ve şöyle demektedir: Böyle bir uygulamadan zulme uğrayan kimseler çok ya­rarlandı. İnsanların gönlü rahat etti, huzura kavuştu. Halbuki onlar daha önce bundan ve Semmel Hanım’ın davalara bak­masından nefret etmişlerdi.” (926)

El-Kahramane Semmel Hanım,  Şağab Hatun’un çalışmalarında onun sağ kolu olmuş ve ölünceye kadar da ona bağlılıkla hizmet etmiştir. Gözü kara, olayların üstüne yılmadan giden cesur bir kadındı. Bu aşırı cesareti onu belki de taş kalpli olmakla suçlamalara yol açmıştır. O bilgi ve görgüsüyle kendisine verilen ve birbirinden farklı birçok önemli görevin hemen hepsinde başarılı olmuştu. Mamafih Semmel Hanımı’n, Şağab Hatun nezdindeki bu etkili durumu, Saray ve Hilâfet çevrelerindeki saygınlığı ölünceye kadar devam etmiştir. el-Kurtubî onun 928 yılında öldüğünü kaydetmektedir.

  KAYNAKÇA: Prof. Dr. Zekeriya Kitapçı / Mukaddes Çevreler ve Eski Hilafet Ülkelerinde Türk Hatunları  (1995), İhsan Işık / Ünlü Kadınlar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 6, 2013).

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör