Şair ve yazar, besteci, siyaset adamı (D. 21 Mayıs 1922, Birecik /
Urfa – Ö. 2010, İzmir). Tam adı Mehmet Necip Mirkelamoğlu. İlkokulu Birecik’te,
ortaokulu Adana’da, liseyi İzmir İnönü Lisesinde bitirdi. Yükseköğrenimini
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinde yaptı. 1946 yılında politikaya
girdi. 1961’e kadar CHP İzmir teşkilatının her kademesinde çalıştı. İzmir
Halkevinin son başkanıydı. XII. Dönem (1961-65) İzmir Milletvekilliği yaptı.
1968-77 yıllarında da Cumhuriyet Senatosunda İzmir Senatörü olarak bulundu.
Burada iki dönem İdare Amiri ve dört dönem Başkan Vekili olarak görev aldı. 2010
yılında İzmir’de hayatını kaybetti.
Mirkelamoğlu’nun 9 Eylül, Kemalyolu, Mücadele gibi gazete
ve dergileri çıkararak veya çıkarılmalarında görev alarak, basın hayatında da
çalışmaları oldu. Yeni Asır, Son Havadis gazetelerinde köşe yazarlığı
yaptı. Demokrat İzmir ve Tercüman gazetelerinde yazı dizileri
yayımladı. İstanbul Eminönü Halkevi, İzmir Halkevi ve Halkodasında, Türk halk
ve Türk klasik müziği dersleri verdi, korolar kurarak konserler düzenledi.
Bestekâr olarak ‘Saz Eserleri’ formunda on beş, şarkı formunda yüz
on kadar eserin sahibidir. Necip Mirkelâmoğlu, sanat görüşünü şöyle açıklar: “San’at
hayat’ın bir ürünüdür. San’at’ın anası hayat’ın kendisidir. Hayatın her hali,
ahvali, şekli, rengi, sesi, san’at’ın iç örgüsünü teşkil eder.” Şiirlerinin
çoğunu “güfte” olarak yazdı ve besteledi. “Taşlama” türündeki şiirleri gazete
ve dergilerde yayımlandı.
ESERLERİ:
ŞİİR: Bağlamanın Telinden.
ARAŞTIRMA: İnönü Ecevit’i Anlatıyor, Ecevit Ecevit’i Anlatıyor,
Kuyruklu Yıldız, Atatürkçü Düşünce ve Uygulamada Din ve Laiklik.
KAYNAK: Feyzi Halıcı / Parlamenter Şairler
(1990), Türkiye Büyük Millet Meclisi Albümü 1920-1991 (1994), Günümüz
Türkiyesinde Kim Kimdir (2000), Mehmet Atilla Maraş / Şair Milletvekilleri 1 -
22. Dönem 1920-2005 (2005), İhsan Işık / Resimli ve Metin
Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009),
Türkiye Yazarlar Birliği / Türkiye
Kültür Sanat Yıllığı (2011).
Öptüm gamzelerinin güle
benzer yerini,
Okşadım gözlerinin simsiyah
kederini,
Bir ibâdet vecdini duydum
yanında senin
Seyrederek Allahın en güzel
eserini.
Kara gözlü ceylan gezer
dağında
Ilgıt ılgıt esen yeller
konuşur
Al göğüslü bülbül öter
bağında
Mor sümbüller sarı güller
konuşur
Bu cihanda rastlanılmaz eşine
Şehit makberidir basma taşına
Mübarek şehirde adım başına
Öksüzler, yetimler, dullar
konuşur
Tanrı’nın busesi parlar
alnında
İmtihan vermiştir vatan
yolunda
Gayret zamanında namus
gününde
Mavzer kabzasında eller
konuşur.
Seher bülbül gül’e geldiği
zaman
Dertli mızrap tele geldiği
zaman
Mukim Tahir dile geldiği
zaman
Gamlı saz göğsünde teller
konuşur.
İhvanlar yine doldurmuş
eyvanı
Sazlarda çalınan Urfa Divanı
Türkü İbrahimî, hoyrat
şirvanı
Halepli’de ehli diller
konuşur.
Urfalıyam gam dilini bilirem
Bülbül gibi gam dalına
gelirem
Ölürem ben gam olmazsa ölürem
Böyle ancak Urfalılar
konuşur.
Gelen geçer, konan göçer
Misafirhanedir Dünya.
Zahirde şen gösterişler,
İçi virânedir Dünya.
Kim geliyor da gitmiyor,
Kimseye vefâ etmiyor,
Bir tebessüm’e yetmiyor
Bir efsânedir Dünya.
Sarmış bizi yokuşuna,
Düşürmüş gam ateşine,
Bilmem kimlere âşina,
Bize bigânedir Dünya.
Felek elinde câm ile,
Sunar zehri ikrâm ile,
Lebâleb derd-ü gam ile
Dolu peymânedir Dünya
Mihr-i vefâsı yalandır,
Zevk-u safası yalandır,
Aslı, esası yalandır,
Yalandır ya, nedir Dünya?..