Muhsin İlyas Subaşı

Şair ve Yazar, Gazeteci

Doğum
25 Temmuz, 1942
Eğitim
Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü (Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi)
Burç
Diğer İsimler
Selçuk Yurdagül

Şair ve yazar, gazeteci. 25 Temmuz 1942, Şarkışla / Sivas doğumlu. Selçuk Yurdagül imzasını da kullandı. Şarkışla / Yapıaltı (Gümüştepe) köyünde başladığı ilköğrenimini Şarkışla İlkokulunda (1956) tamamladı. Kayseri İmam Hatip Okulu (1966), Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü (1972) mezunu.

Bir süre gazetecilik (1966-73), ardından Malatya ve Kayseri’de öğretmenlik (1973-95) yaptı. 1995’ten sonra gazetecilik mesleğini edebiyat çalışmalarıyla birlikte sürdürdü. Anadolu Ajansı ve Türk Haberler Ajansının Kayseri temsilciliğini yürüttü. Hakimiyet ve Yeni Sabah gazetelerinde yazı işleri müdürlüğü (1966-73) yaptı. Bölgesel yayın yapan Elif TV’nin genel müdürlüğü (1995) ve İhlas Haber Ajansı (İHA)’nın bölge müdürlüğü (1995-2002) görevlerini yürüttü.

 

Edebiyat Çalışmaları

 

Edebiyat çalışmalarına lise öğrenciliği sırasında yerel gazetelerde sanat sayfaları düzenleyerek başladı. İlk şiiri 1962’de İslâm dergisinde yayımlandı. Vuslat Türküsü (1968) adlı ilk şiir kitabıyla adını duyurdu. Şiir, deneme, eleştiri ve inceleme yazıları sonraki yıllarda Hareket (1965-75), Türk Yurdu (1965-70), Hisar (1975-80), Töre (1975-85), Millî Kültür (1981-86), Boğaziçi (1983-86), Kültür ve Sanat (1982-84), Yeni Düşünce (1982-83), Küçük Dergi (yönetmenliğini yaptı. 1979-81, 24 sayı, Kayseri) Berceste (2002-2005), Gültepe (2001-2005), Erciyes (1978-2005), Türk Edebiyatı (1980-2005) dergilerinde yer aldı. Siyasal ve aktüel konulardaki yazılarını ise Tercüman, Yeni Devir, Türkiye ve Zaman gazetelerinde yayımladı.

Çok sayıda şiiri bestelendi; İngilizce, Almanca ve Arapçaya çevrildi. Uluslararası edebiyat toplantılarında ülkemizi temsil etti.

 

Ödülleri:

 

1981 yılında Kayseri Sanatçılar Derneği Şiir Armağanını, 1976 ve 1984 yıllarında Başbakanlık Basın Yayın Genel Müdürlüğü basın ödüllerini (araştırma dalında), 1984 ve 1985 yıllarında da Kayseri Gazeteciler Cemiyetinin basın ödüllerini (araştırma dalında), kazandı. Güneşe Uçan Kelebek adlı romanı, Aydınlar Ocağının 2001 Yılın Romanı ödülünü aldı.

 

 

Muhsin İlyas Subaşı İçin Ne Dediler?

 

 

“Muhsin İlyas Subaşı’nın şiirlerin-de insanın kendini idrâk duygusu, yaratıcısıyla iç kontak olayı, çevreden, yani muhitten merkeze doğru bir metafizik kavrama ve yaşama arzusu ana temalardır. Bunları, günlük olaylardaki çarpıklıkları işaretle, kâinatın sonsuzluğundaki derin tefekkür arzusuyla, tarihî perspektife ulaşabilme gayretiyle beslemeye çalışır.” (Ahmet Kabaklı)

 

***

 

“Muhsin İlyas Subaşı’nın şiirle-rinde kelimeleri zorlama telâşı yoktur. Açık seçik fakat, parlak ve öz sözlerle duygular anlatılır. Uzu mısralı söyleyişlerde saf şiirin tadını bulursunuz. Subaşı’nın Yunus’un dünyasına açılan pek çok şiiri vardır. Duygularını yumuşak ve iddiasız bir ses tonuyla veren şair, büyük yıkılışlarını acısını, büyük sevgisini şiirlerine katar… Zaman zaman şiirlerinde acıyı, bezginliği dile getirmekle beraber, onun asıl rengi bu sınırsız sevgisidir. Bu sevginin kaynağı ise, Türk ve İslâm çizgilerini taşıyan bir dünyadır. O, ümidini kaybedenlere, bahtsızlara, çileyi omuzlayanlara, yaşlısına,gencine, hayatın sevilecek yanlarını gösteri.” (Sevinç Çokum)

 

 

ESERLERİ:

 

 

Şiir: Vuslat Türküsü (1968), Aydınlığın Gözleri (1979), Bu Yüreğin Ülkesinde (1981), Sevgi Donanması (1982), Deryâdil (1985), Sevdâkâr (1988), Bir Sır Gibi (1991), Aşkistan (2005), Tohum (219).

 

Deneme: Şiirden Şuura (2004).

 

Roman: Ahtapot (1995), Güneşe Uçan Kelebek (2001), Aşkta Yanan Dede (2003), Ben Onurumu Çiğnetmem (2004).

 

Oyun: Alpaslan (1962).

 

İnceleme: Dünden Bugüne Kayseri (1986), Kayseri’nin Manevî Mimarları (1995), Taşla Konuşan Deha Mimar Sinan (1996), Bu Şehrin Hikâyesi (2003), Ağırnaslı Sinan (2004).

 

 

KAYNAKÇA: Ahmet Kabaklı (Türk Edebiyatı, c. 4. s. 400), Sevinç Çokum (Yeni Düşünce, 29 Ekim 1983), D. Mehmet Doğan (Zaman, 26 Kasım 1986), Mustafa Ruhi Şirin (Türk Edebiyatı, Şubat-1982), İlhan Geçer (Türk Edebiyatı, Aralık-1983), Bekir Oğuzbaşaran (Türk Edebiyatı, Temmuz-1991), İhsan Kurt (Türk Edebiyatı, Ekim 1985) A. Vahap Akbaş (Yeni Devir, 26 Mart 1983), İhsan Işık / Yazarlar Sözlüğü (1990, 1998) - Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) - Ünlü Edebiyatçılar (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 4, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013).

BİR İNCE YOLA DÜŞTÜM

 

            Hilkâtten haşre kadar bir ince yola düştüm,

            Emdim ruhunu aşkın, bir başka hâle düştüm.

            Mızrabı yüreğimin vurdukça tellerine,

            Gözlerimle kelepçe taktı da gitti biri.

            Bağlandım sükûtuna, yığıldım ellerine,

            Ressamını bekleyen bir boş tuvale düştüm…

 

            İçimde süvarisi kaybedilmiş bir at var,

            Tutmam yelelerinden, yollarımda sırat var.

            Kendi dizginlerimi verdim başkalarına,

            Bir küheylan gibiyim, umut gibi, dipdiri.

            Sevdâmın denizinde kulaç açtım yarına,

            Dalgalarla boğuşan bir yalnız sala düştüm…

 

            Kuş çağırdı inandım, dal çağırdı bağlandım,

            Hamdım yola çıkarken, şükür piştim ve yandım.

            Işıkların dansıyla uyanırken sabaha,

            Avuçladı gönlümü sevdalımın gözleri,

            Aşka doğru bir sonsuz  koşudayım  şimdi ben,

            Meyvesi  vuslat olan bir ince yola düştüm…

HÂLİME BIRAK BENİ

 

   Öpülmeyen bir gülün kırılmış ilk dalıyım

   Rüzgârdan yardım alıp uçarak geldim sana.

   Gönlü azâd edilen son âşık olmalıyım,

   Ben, nice ateşlerden geçerek geldim sana.

   Bu yangın gözlerinden doğarsa yakar beni,

   Anlamadınsa hâlâ, bu tavrın yıkar beni…

 

   Bir gönül mâcerası değil benim ısrarım,

   Sabırla dokumuşum umudumu peşinde.

   Işığının düştüğü her kapıda ben varım,

   Köleliğe razıyım, bana her dönüşünde,

   Bu tutkuyu duyanlar gün gelir anlar beni

   Feryadıma yönelir sende duyanlar beni

 

   Aşka hudut konamaz! O, bir dizginsiz attır,

   Gözleri kör ederek gönülde kalkar şaha.

   Aşkı gönle bağlayan  uzunca bir sırattır.

   Geçmesi zor olsa da sığınırım Allah’a.

   Bu mutlu arayışın  vuslatında yak beni.

   Yakmazsan azâd eyle, hâlime bırak beni!..

KADERİM

Beni hangi tele bağladıysa kaderim,

            Sen mızrabını yalnızca ona var.

            Dokundukça parmakların yüreğime,

            Ruhum senin için fırtınalar doğurur…

            Beni hangi beze dokuduysa kaderim,

            Sen gergefine yalnızca onu ger.

            İşle gönlündeki en karmaşık desenleri,

            Sonra gezindiğin yollarına ser…

 

            Beni hangi tohuma gizlediyse kaderim,

            Sen gönül bahçene yalnızca onu dik.

            Bilesin ki biz bu dünyaya ey sevgili,

            Senin ellerinde tükenmek için geldik!...

            

SES HARİTAMIZ

Bu gece Nevâ  Kâr-ı Dede’yle fısıldadım,

Sonra döndüm sabaha, yolumu Mozart kesti.

 

Gönlüme bastırdığım mûsikimle ağladım,

İçimde bir deli yel; “-Toparlan!...” diye esti.

 

Kudüm’ün yalnızlığı bende kalmasın diye,

İçimdeki umudu yeis almasın diye,

Tamtam’ın işgaliyle rûhum dolmasın diye,

Ferahfezâ meşkine yürüdüm adım adım....

 

Sesten haritasıdır, mûsiki ruhumuzun,

Beethoven’in elinin oralarda  işi ne?

Bir umman ki bu âlem, derin, geniş ve uzun,

Böyle ülkünün ancak biz yatarız düşüne...

 

Itri’de semâzen’im, Cemil Bey’de Tanbûri,

Merâgi’de Elhân’ım, Şevki Bey’de kaç Hûri,

İlahiler sevgimin kılınmışken sefiri,

Ben, gönül dilimizi notalara bağladım...

 

Kürdi’li Hicâzkar’a uyandım Ârif Bey’le,

Senfoni’nin hışmına teslim etmedim Ud’u.

Bayrak açtım işgale, hüznün anası Ney’le,

Bunun için sevmedim ben ikinci Mahmud’u.

 

Fıtratımda Kopuz’un titreyen nağmesi var,

Mızrabım ve nefesim nice Şopen’i aşar,

Benim nağmem rûhumda ancak benimle yaşar,

Bu sevdânın ufkuna uyanmaktır muradım!...

 

 

(Türk Edebiyatı Dergisi,1988)

YÜREĞİNDE TUT BENİ

Bu türkünün güftesinde senin hüznün rakseder,

Nice gönül cemresine bin umutla serpildin.

İçimdeki tunç yeleli atlar gönlüne gider

Beni çarmıha germedin kırk canlı güle dildin:

Sevmek bir umutsa eğer, koştur beni at beni,

Düşüyorum, düşüyorum yüreğinde tut beni!

 

Kendi içine kapanmış bir umudun feryadı.

Heyecanlarını saklar en mahrem kuytularda

Melâline kahır yükler kumruların kanadı.

Arzularım çiçeklere sevdalı bu baharda:

Onların engin hazzında kokla beni, tat beni,

Düşüyorum, düşüyorum yüreğinde tut beni!

 

Gözlerim ifşâ ederken, dudakların sır saklar,

Sular ırmakta yıkanır gözlerimde boyanır.

Kucağında köpüklerin dili yok feryâdı var,

Acılarım etrafında bir uyur, bir uyanır,

Artık kendine taşı da mâcerana kat beni,

Düşüyorum, düşüyorum yüreğinde tut beni!

 

 

(Türk Edebiyatı Dergisi,1983)

 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör