Şair ve
yazar. 21 Haziran 1947, Karabük doğumlu. Heybeliada İlkokulu, Heybeliada
Hüseyin Rahmi Gürpınar Lisesi (1965), İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
Coğrafya Bölümü (1970) mezunu. Hayatını Filyos (Hisarönü), Başverencuma,
Amasra, Yalova, Kemerburgaz, Heybeliada, Burgazada, Çorlu, Wisbech, Londra ve
Kadıköy‘de sürdürdü. Muhtelif özel sektör kuruluşlarında personel şefi olarak
çalışıp emekli oldu. Öğrenciyken fabrikalarda, 1969-70’te İngiltere’de
lokantalarda ve tarlalarda çalıştı. Kadıköy’de açık hava şiir sergileri
düzenledi. Türkiye Yazarlar Sendikası üyesidir. Türkiye Yazarlar Sendikası Yönetim Kurulları'nda çalışıyor.
“Çağrı” isimli ilk şiiri, Hız gazetesinde (Ankara,
1.6.1975), sonraki yıllardaki şiirleri de Sek, Ozanca, Saçak, Türkiye
Yazıları, Hakimiyet Sanat, Edebiyat Cephesi, Oluşum, Varlık, Somut, Yeditepe,
Güzel Yazılar, Türk Dili Dergisi, Sanat Edebiyat ‘81, Sesimiz, Yaba, Yazko
Edebiyat, Dönemeç, Yaşam İçin Şiir, Karşı, Kıyı, Olmaz gibi dergilerde;
yazıları Cumhuriyet gazetesinde yer aldı. Kadınlar Geceleri
Severler, Geceleri Güzel Bakarlar adlı eseriyle 1993 Yunus Nadi Şiir
Ödülü’nü kazandı.
“Şiirleri
okuyucuyu sarsmaz, öfke ve hınç gibi etkin duygulanımların istasyonuna
uğratmaz. Ama sorunu, derin bir kuyunun durgun suyu gibi sessiz, ama ışıklı bir
görünümle yansıtır. Bu yüzden de Nurullah Can’ı sevda değil sevgi şairi olarak
nitelendiriyoruz. Sevginin ilkbahar ılıklığını duyarız şiirlerini okurken,
sevdanın cehennem sıcağını değil. (…)
“Şairin hemen bütün şiirlerinde derinden derine bir korku
öğesi egemendir. Oldukça önemli ve incelenmesi gereken bir noktadır bu.
Kendisini açık bir biçimde ele vermeyen bu korkunun kaynağı nedir? Pek
kestiremiyoruz bunu. Ama yer yer bir kara düşe dönüşen bu korku öğesi Nurullah
Can’ı olumsuza doğru sürüklemektedir. Boşluk korkusu, kalabalıklara karşı
duyulan korku sonucu şair insansız şiirlere doğru gidiyor sanki. Bu yüzden de
onun şiirlerinde tüm insanlıktan söz edilen yerde bile kitleler kuramsal olarak
var yalnızca. Maddi olarak insan yok...”
(Ahmet Telli)
“Ozan,
yeni şiirlerinde, yalnızlık ve ölüm izleklerine geniş yer veriyor. Kimi kez
Orhan Veli’yi, kimi kez de Cahit Sıtkı’yı anımsatıyor. Kendi şiirini bulmuş bir
ozan olarak şiirinin doruğunda olduğunu kanıtlıyor.” (Hasan Akarsu)
ESERLERİ:
ŞİİR: İnsanlara Doğru (1979), Memleket
Çocukları (1979), Şiir Güzeldir (1988), Kadınlar Geceleri
Severler Geceleri Güzel Bakarlar (1993), Kadıköy Güzeldir (2002), Kehanet
Şiirleri (2013), Rüzgârlı Günlerin Şiirleri (2008, Toplu
Şiirler), Aşk Güzel Şeydir (2013,
Toplu Şiirler).
DENEME-SÖYLEŞİ-ŞİİR:
Uykusuz
Kedi (2010).
KAYNAKÇA: Mehmet H. Doğan / Okurken (Milliyet Sanat, 18.6.1979),
Ahmet Telli / İnsanlara Doğru (Türkiye Yazıları, sayı: 27, Haziran 1979), Konur
Ertop / Kağıt Yokluğunda Şiir Kitapları (Günaydın, 11.11.1979), Memleket
Çocukları (Varlık, Haziran 1992), Mehmed Kemal / Çocuklar İçin (Cumhuriyet,
26.8.1992), Gülsüm Akyüz / Memleket Çocukları (Kitap Gazetesi, 1.10.1992),
Muzaffer Uyguner / Şiirsel Kadınlar... (Cumhuriyet Kitap, 30.9.1993), Hasan
Akarsu (Türk Dili Dergisi, Temmuz-Ağustos 2003), Filiz Oskay / Söyleşi (Kıyı,
Eylül 1994), Esma Erdok / Söyleşi (Cumhuriyet Kitap, 4.7.1993), Kemal Eker /
Söyleşi (Pusula, Mayıs 1996), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü
(18. bas. 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas.
1999), TBE Ansiklopedisi (2001), söyleşi (Kuzey Yıldızı, Ağustos-Eylül 2002),
Hasan Akarsu / Şiirler Değdi Sevdaya (2000), Hasan Akarsu / Şiir-Den / İzler
(2004), Nilgün Polat / Söyleşi (Şair Çıkmazı, Haziran 2004), İhsan Işık /
Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi
(2007, 2009).
Beyaz
bir kadındır sabah. İpekli elbise giyer
Bahçesini
sularken incecik şarkılar söyler
Elleri
güzeldir yüzük takar. Eladır gözleri
Kocasını
uyandırır, terlik tutar, süt taşır
En
çok sabun kokan saçlarını severim ben onun
Aynalım
derim hep ona, şiir atarım balkonuna
Sarışındır
öğle vakitleri, kısa eteklidir
Şıpıtık
giyer, tango dinler, gözleri hareli
Sokakta
eski sevgilileriyle karşılaşınca
Dudaklarını
ıslatır. Güzeldir ayak bilekleri
Halhal
takar, mektup yazar, ağır kokular sürünür
Hiç
çocuğu olmamıştır. Yastığında dul sıcaklığı
Akşamüstleri
esmer bir kadındır. Hüzünlü
Şarkılara
benzerler. Eski fotoğraflarına bakar
Çay
demler, sedirde uzanır, fasıl dinlerler
Kulakları
güzeldir, küpe takar, reçel kaynatır
Tekir
kedileri vardır. Çocuklarını erken yatırıp
Gece
deniz gibi kabarır erkeklerini yorarlar
Şairler
ayak parmaklarının ucunda yürürler
Gece
olur. Ay çıkar. Kadınlardan korkarlar
Şiiri bıraktım. Ağaçlar dağları bırakır
Evimi bıraktım. Kediler yavrularını bırakır
Şarkılarımı unuttum. Rüzgâr bulutları unutur
Unuttum yaşamayı. Yıldızlar ışığını unutur
Bütün hayallerimi kaybettim. Bütün aşklarımı
Ay vakti kendi kendime konuşurdum. O da bitti
Yatağıma uzanırım. Son yorganı çekerim
Bildiğim duaları okurum. Yavaşlar yüreğim
Sessiz yolculuk. Bana yakışan bir ölümdür
Uzakta bir serap görünür. Düşsel sesler
Rüyamda bir kervan. Bir çölün sonsuzluğu
Bir arap atının yelesi gelir yüzüme sürünür
Kadıköy – 2003
Şehir uyudu hiç ses yok
tam ortasıydı gecenin
balkona çıktım
şurada burada afrika menekşeleri
fesleğenler gece kelebekleri
gökyüzüne baktım
bembeyaz bulutlar gidiyordu
ağlaşan yıldızlar
bir hayal gibi dolunay rüzgârları
bunlar şiire yarar mı
diye sordum Azrail’e
kulağıma eğildi fısıldadı
bak yalnız sana söylüyorum
kötü şeyler yazacağına
hiç yazma yıllarca bekle
sen ölüme hazır mısın onu söyle
bırak artık şiiri şarkıyı
buncasını yazdın da ne oldu
bak hepsi şu siyahlıkların ötesine
çok uzaklara gittiler
sen de yarın bir mezara gireceksin
başucunda birkaç ayet biraz çiçek
ruhu A’raf Tepeleri’ne gitsin
garip bir adamdı diyecekler
Kadıköy – 2003