Şair, devlet adamı (D. 1486, Erdebil / İran - Ö. 1525, Erdebil / İran). Asıl adı Şah İsmail Safevi. Şiirlerinde Hatâî, Şah Hatâî, Miskin Hatâî, Hasta Hatâî mahlaslarını kullandı. Safevî şeyhlerinden Şeyh Haydar ve Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın kızı Halime Begüm Aka (Âlem Şah)’nın oğludur. İran’da uzun süre saltanat süren Safevî devletinin kurucusu ve ilk hükümdarı olan Şah İsmail’in Safeviye tarikatının başında bulunan babası, Şirvan Şahı Ferruh Yesar’a karşı düzenlediği savaşta ölünce, tarikatın başına Şah İsmail’in ağabeyi Sultan Ali geçti. Dayıları Yakub Bey’in yerine geçen oğlu Rüstem, gücünden ve nüfuzundan rahatsız olduğu Sultan Ali’yi öldürünce Şah İsmail ve kardeşi Seyyid İbrahim, Sultan Ali’nin müritleri tarafından Lâhican’a kaçırılarak saklandı. Yedi yaşında gittiği Lâhican’da altı yıl kalarak yerli ulemalardan Şemseddîn Lâhicânî tarafından eğitildi.
Önce Şirvan’a yürüdü (1500). Ferruh
Yesar’ı öldürüp Şirvan’ı ele geçirdi. Bakû Kalesini (1501) aldı. Tebriz’e gelip
taç giyerek kendisini Şah ilân etti. 12 İmam adına hutbe okutup, para bastırdı
(1502). Akkoyunlu Sultan Murat’la yaptığı savaşı (1503) kazandı. Böylece
İran’daki hakimiyeti tamamen ele geçiren Şah İsmail, Irak’a yürüyerek Şiraz’ı
aldı. Kazarun, Gülistan ve Firuzkuh (Usta) kalelerini zaptetti (1504).
Dulkadiroğlu Alâuddevle’yi mağlup ederek Elbistan’a kadar ilerledi (1506).
Hoy’u (1507) ve Bağdat’ı (1508) aldı. Kısa sürede bütün Azerbaycan, İran ve
Irak’ı zapteden Şah İsmail, Özbek Şeybânî Han’ın Horasan’a girdiğini öğrenince
onun üzerine yürüdü. Merv yakınlarında Şeybânî Han’ı yenerek, öldürdü (1510).
Osmanlı Devletiyle yaptığı Çaldıran Savaşında (2 Ağustos 1514) yenildi. Bu
mağlubiyetten sonra gücünü kaybetti. Erdebil’de öldü, babası Şah Haydar’ın
yanına gömüldü.
Saltanatı sırasında resmi dil olarak
Türkçeyi kabul eden Şah İsmail Hataî, yazdığı aruz ve hece ölçüsündeki
şiirleriyle Türk edebiyatının Azeri lehçesi temsilcileri arasında yer aldı.
Özellikle Anadolu’da Şiiliği yayma amacı güden halk şiiri geleneğine bağlı ve
nefesleriyle Bektaşi-Kızılbaş edebiyatının en kudretli didaktik şairi kabul
edildi. Şah İsmail, lirik şiirler de yazan, duygulu ve ince bir şairdi. Türkçe
bir divanı olan şair, Arapça ve Farsçayı da şiir yazacak kadar iyi biliyordu.
Şiirlerinde daha çok Habibî, çağdaşı Fuzûlî ve özellikle hurûfî şair Nesimî’nin
etkisinde kaldı. Hece ve aruz veznini başarıyla kullandı. Şiirlerinde özellikle
şiîlikle, hurufîlikle ilgili remizlere ve
tasavvufî unsurlara yer verdi. Yeni mazmunlar oluşturdu. Şiirleri daha çok
İran, Azerbaycan ve Anadolu’daki Şiî ve Alevîler arasında yayıldı. Kaynaklarda
Farsça divanından söz edilmekle birlikte, bu divanı bulunamamıştır. Şah
Hızrî’nin Şairnâme’sinde “Atâ’î, Hatâ’î, Gıdâ’î, Dehrî mısraında adı
geçmektedir.
Divan’ının her nüshasında farklılıklar
olmakla birlikte, Hatâî’nin üçyüz kadar şiiri vardır. Divanının en eski nüsha
olan Taşkent nüshasında 1 murabba, 1 müseddes, 1 mesnevi, 2 na’t, 9 kaside, 248
gazel ve 10 rubâî bulunmaktadır. Sayfaların kenarında ise, Dehnâme adlı
bir mesnevî yer almaktadır. Divan’ın başta, İstanbul, Azerbaycan,
Taşkent, Erdebil, Leningrad, Paris, Mısır, Berlin ve Vatikan olmak üzere,
dünyanın çeşitli kütüphanelerinde on beş nüshası vardır. En eski nüsha olan
Taşkent nüshası Hatâî’nin ölümünden on bir yıl sonra (1534) yazılmıştır.
İstanbul nüshalarının dışındaki bütün nüshalarda şiirlerin tamamı aruzla
yazılmıştır. Hatâî divanı ile ilgili olarak pek çok çalışma yapıldı. İlk defa
Turhan Genceî Avrupa’daki beş nüshayı, Ezizağa Memmedov ise, Asya ve
Avrupa’daki sekiz nüshasını karşılaştırarak divanın birer tenkitli metnini
yayımladılar. Türkiye’de de S. Nüzhet Ergun İstanbul nüshasını esas alarak ve
çeşitli cönklerle mecmualardaki şiirlerinden de yararlanarak, bir çalışma
ortaya koydu. Dehnâme adlı eseri, on mektuptan oluşan 1532 beyitlik bir
mesnevidir. Aralarına gazeller serpiştirilmiştir. Mesnevî iki sevgilinin aşk
hikâyesini anlatırken, kahramanlara verilen “Âşık” ve “Maşuk” isimleri dikkat
çekicidir. Eserin başında münacaat, na’t, Hz. Ali ve on iki imamın methiyyeleri
yer almaktadır. Dehnâme ilk defa kitap olarak, Hamit Araslı tarafından
1946’da Bakû’de yayımlandı. H. Araslı tarafından Leningrad ve Bakû el
yazmalarından yararlanılarak 1948’de Arap, 1959’da Kiril harfleriyle yeniden
basıldı. Nasihatnâme adlı eseri ise 168 beyitten oluşan tasavvufî ve
didaktik bir mesnevidir. Bu eserde kahramanlık, iyilik, doğruluk, sabır, feragat
ve fedakârlık gibi niteliklerin önemi üzerinde durulur. Askerleri, inançları ve
davaları uğrunda cesaretlendirmek ve yönlendirmek maksadıyla kaleme alınmıştır.
ESERLERİ:
Divan (çoğunluğu
Türkçe ve az sayıda Farsça şiirlerden oluşmuştur. Sadettin Nüzhet Ergun tar.
Hatayî Divanı adıyla bas. 1946), Nasihatnâme (Dinî-tasavvufî, 68
beyitlik Türkçe mesnevi), Dehnâme (ya da Âşık ve Mâşuk; tasavvufi
bir mesnevidir. Azeri edebiyatının ilk mesnevilerinden kabul edilir).
HAKKINDA:
S. Nüzhet Ergun / Bektaşi Şairleri (1930), Hamit Araslı / Hatâî - Dehnâme
(Bakû, 1946), Abdülbaki Gölpınarlı / Kaygusuz Abdal-Hatayî-Kul Himmet (1953),
İsmail Safevi - Hayatı, Divanı (1956), İsmet Zeki Eyuboğlu / Hatayî (Şah
İsmail, 1991), Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (18. bas.
1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), TDOE
– TDE Ansiklopedisi 4 (2004), İhsan
Işık / Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006).