Muharrem Çelik

Ressam, Eğitimci, Yazar

Doğum
01 Haziran, 1974
Eğitim
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü
Burç

Eğitimci, ressam ve yazar. 1 Haziran 1974, Şanlıurfa doğumlu. On çocuklu bir ailenin oğlu olup, çocukluk dönemi annesiyle Şanlıurfa’nın güneyinde oturan dedesinin köyünde geçti. Sonra kentteki babasının yanına gitti ve on yaşına kadar mahalledeki din hocalarından dini bilgiler aldı. Arkasından Yavuz Selim İlkokulu’na başladı, burada okurken resimdeki başarısıyla dikkat çekti. Şanlıurfa Gazi Lisesi orta kısmında okurken Güzel Sanatlar Galerisi müdüründen teşvik gördü ve resim dersleri aldı, böylece 1991 yılında ilk kişisel resim sergisini açtı. Liseyi bitirdikten sonra Eskişehir Anadolu Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nde okurken bir de vitray sergisi açtı. Üniversiteyi bitirdikten sonra Şanlıurfa’nın kırsal bir köyüne öğretmen olarak atandı. 

Edebiyatla da ilgilenen Muharrem Çelik’in araştırma ve makaleleri yerel gazetelerde ve ulusal dergilerde yayımlandı. Ortadoğu ülkelerinden Suriye’yi, Ürdün’ü ve Mısır’ı gezip izlenimlerini çeşitli yayın organlarında yayımladı. Ayrıca İstanbul’da, Sivas’ta, Eskişehir’de, Diyarbakır’da, Urfa’da ve Ankara’da ondan fazla kişisel resim sergisi açtı, kırk kadar karma sergiye katıldı. Şanlıurfa Belediyesi tarafından diktirilen “İsot Anıtı” fikri de ona aittir. 1992 ve 2003 Şanlıurfa Güzel Sanatlar Galerisi Başarı Belgesi, 2004 Harran Üniversitesi Nevroz Resim Yarışması Sergileme, 2006 Öğretmenler Arası Etik konulu resim yarışması Şanlıurfa üçüncülük ödülleri vardır.

ESERLERİ:

DENEME: Dilara Gönül Bağları (2003).

ARAŞTIRMA: Şanlıurfa Kültüründe Düğün ve Evlilikler (2009).

BERDEL

Anadolu genci başlık parasını elde etmek için çoğu kez gurbet yollarına düşmüş. Bazen de inşaatlarda ömrünü çürütmüştür. Doğu ve Güneydoğu bölgelerimiz de bu soruna farklı bir çözüm getirmiştir. Bu çözümle beraber birçok sorunda farkında olmadan türemiştir. Efsanevi bir konu olan “Berdel” birçok araştırmacının dikkatini cezp etmiştir. Yitirilme sürecine gelmiş olsa da hala doğunun birçok ilinde görülür. Şanlıurfa, Mardin, Diyarbakır, Batman, velhasıl tüm bölgede görülür. Her ne kadar o illerde ki valiler bu tür evliliklerin önüne geçmek için başlık kaldırma geleneklerini yaydırsa da ısrarla töreler bu yapıyı korumaktadır.

Doğu ve Güneydoğu yöresinde berdel evlenmelerinin temel sebeplerinden biri başlık olayıdır. Aileler başlık bulmayınca berdele başvururlar. Berdelde ailelerde evlenme çağına gelmiş bir kız ve erkeğin başka bir ailenin evlilik çağına gelmiş kız ve erkeğinin kendi aralarında anlaşarak kızlarının bekâr erkekleri için karşılıklı değiştirilmesidir. Bir anlamda takas yapılmasıdır. Kimi ailelerde bekâr erkek olduğu halde karşısında almak istediği kızın berdel şartı arandığı takdirde bu sefer bacısı bulunmayan genç de kendi yeğenleri var ise kendine berdel edebilmektedir. ( Ablasının veya abisinin kızı gibi) Berdel mantığı daha çok kırsal kesimlere hitap etmektedir.

Doğu ve Güneydoğu yöresinde evlenme yaşına gelen kızların farklı iki ailenin birbiriyle gönüllü olarak değiştirmesine denir. Dolayısıyla berdel olayında aynı anda dört kişinin evliliği söz konusudur. Berdelde evlenme çağına gelen erkek ve kız için ailesi tarafından kendi dengi olan bir aile tespit edilir. Ailelerin büyükleri karşılıklı oturup anlaştıktan sonra birbirlerinin aileleri soy bakımından araştırmalara girerler. Hemfikir olunduktan sonra aileler bu defa düğün çeyizlerinin listesini yapar. Her iki aile kendi oğullarının çeyizlerini hazırlama mecburiyetindedirler. Ancak bu evlilikte evlenecek olan çiftler daha önce birbirlerini tesadüfî olarak görmüş olabilirler. Ya da bir defaya mahsus evlenecek olan erkekler gelin adaylarını kahve ve çay ikramı vasıtasıyla görürler. Burada dikkat edilmesi gereken husus evlenecek olan çiftlerin muhabbet etme imkânları yoktur. Yine hazırlanan çeyizler her iki tarafın evinde durur. Ancak gelin olarak evden ayrılacak olan kızın çeyizleri var ise (nakış, dantel, örgü vb.) bunlar gelin adaylarının gideceği evlere götürülür.

Berdel düğünlerinde genellikle çeyiz alma olayı (törenle örtü getirme) yapılmaz. Ya da yapıla bilir. Her iki ailede eşit şartlarda kendi oğullarına çeyiz yapma mecburiyetindedirler. (yatak, kap kacak, döşeme, mobilya vb.) Berdel düğünlerinde her iki aile evlenecek olan kızlarının kınasını ayrı ayrı kendileri yakar. Daha sonra geç saatlerde de damatların kınalarını yakarlar. Berdel evliliğinde kız ve erkekler için ayrı kına geceleri düzenlenir. Bu geceler davullu ve orkestralı olduğu gibi mevlitli, defli ve ilahili olanları da vardır. Bu düğünlerde kına gecesinde kınayla şakalaşma, hoyratların okunması ve halayların çekilmesi görünür.

Sabah düğünden önce aileler kendi kızlarını giydirirler. (Yöresel kıyafetler ya da gelinlik) Daha sonra her iki aile belirlenen saatte ve yerde gelinleri getirip berdeli gerçekleştirmek için harekete geçerler. Her iki konvoy gelinleri belirlenmiş olan noktaya getirir. Farklı iki cephe gibi görünen düğün alayı önce gelir. Her iki tarafta da ikişer bayan gelinlerin koluna girerek gelinler karşı karşıya getirilir. Duvak altında birbirlerine sarılan gelinler değiştirilir. Konvoylar gelinleri alıp damatlarının evine getirirler. Gelinin geldiği evde şeker saçma, cisim kırma(nar, bardak, soğan vs) gelinin oturmama gibi adetler görülür. Bu adetlerin kendine göre sebepleri vardır. Nar’ın bereket ve bolluğu, erkek çocuğun çoğalması, cam bardağın aydınlığı, soğan ise düğün esnasındaki acı durumun önlemesi gibi inançlar içermektedir. Gelinin oturmamasının nedeni ise bahşiş almak istemesidir. Bahşişini alıp oturan gelin bu sefer kucağına erkek bir çocuk verilir. Bunun temelinde de ondan ilk çocuğunun erkek olması beklentisidir. Düğün sahipleri gelen misafirlere düğün yemeği olarak hazırlamış oldukları süpha yemeği ya da güveç, etli pilavı misafirlere ikram ederler. Daha sonra damatların kirveleri damatlara törenle damatlıklarını halkın huzurunda giydirilir. Burada saldıra uğrayan damatları kirveler korur. Ayrıca oyuna kalkan damadın üzerine kirve tarafından bolca bahşiş atılır. Bu bahşişler davulcu ve zurnacının hakkıdır. Günümüzde berdel düğünleri otomobillerle gerçekleşirken daha önce deve, at ve at arabaları bu işlevi görürdü.

 Buradaki gerdek gecelerinde kapıda bekleme, silah patlatma, çarşaf görme adetleri devam etmektedir. Hatta geceyi takip eden sabahın erken saatlerinde Şanlıurfa ilinde görülen bir özellik, damatların kirveleri damatları alıp hamama götürdükten sonra onların adına sabah yemeği ziyafeti verirler.

Bu düğünlerde gelin Cuması âdeti üç hafta devam eder. Bu düğün çeşidinde herkes kendi gelinini görmeye gider. Farklı olan ise diğer tarafa sadece annenin gidip kızını görmesidir. Onun dışında da damatların bayan akrabaları damatların evine gelirler. Burada ziyafetler verilir.

Berdel düğünün avantajı ailelerin evlenmek isteyen erkeklerin başlık masrafını bedavaya halletmiş olması, çeyiz ve düğün masraflarının da aşırıya kaçmamasıdır. Bu tür düğünler yakın akrabalar arasında olduğu gibi hiç birbirini tanımayan aileler arasında da yapılabilir. Burada diğer bir faktör de evlenecek olan taraflardan birinin oğlunun karşıdakinin kızını istemesi üzerine, kız ailesinin de şart olarak onlarında kendi kızlarının onlara vermesi koşuludur. Günümüzde yaygın olmayan bu evlilik çeşidinin nadir de olsa örneklerine rastlanır. Ancak taraflardan birinin problem yaşaması durumunda bu problem diğerlerine de yansır. Hatta geçinemeyen iki çift boşandıklarında bu durumda iyi-geçinen diğer çiftlerde boşanmak zorunda kalır. Aksi takdirde boşanmayan kızın abisi halk geleneklerine göre dışlanır. Yine taraflardan birinin (erkekler için) ikinci evlilik yapması durumunda diğer çiftler de ikinci defa evlilik yapma zorunda kalırlar. Bu evlilik çeşidinde mutluluğu yakalama diğer evlilik çeşitlerine göre daha yoğun ilgi ve dikkat ister. Hatta berdellerden biri öldüğü takdirde diğerinin babası kızını çocuğu olsa dahi evine götürür. Eşini göndermek istemeyen kocanın, kendi öz kardeşleri tarafından dövüldüğü görülmüştür.

Baba kızının başlığını yeniden aldık tan sonra kocasına geri verir. Bunun gerekçesi karşılık olarak aldığı kızın ölmesidir. “Gelinlerden birisi ölürse öteki taraf kızını geri alır. Gelin geri verilmek istenmiyorsa başlık alınır. Berdellerden biri eşinden dayak yediği takdirde, bu durumun duyulması üzerine diğer berdel de durduğu yerde kocasından dayak yer.

      Berdel Arapça kökenli bir kelime olup bedel anlamına gelir. Yapılan bu evlilik türünün ismi yörede güher diye de geçer. Berdel evlilikleri kuvvetli akraba bağlarının gelişmesine sebep olur. Kadın mirasta hakkından vazgeçmek zorundadır. Berdeller arasında çocuk doğurma seferberliği başlar.

Aşiretlerin klasik müziklerinden sayılan Delaller, Bimaller, Dirokler, Geribiler, Kilamlar’da berdel karalanmıştır. Yörede ki ressamlar da çoğu kez berdeli tablolarına konu olarak işlemesi ve tiyatro oyuncularının konuyu sahnelemesinin yanı sıra ulusal televizyon kanallarında berdel adlı dizilerin zararları halkımıza anlatılmaya çalışılmaktadır.

Muharrem Çelik Resim Örneği

SAKLA SANDIKTA MAVİLERİ

Üstündeki maviyi sakın yırtma

Vatha

Çaresiz değilsin elbette burada

Sınama dünyasında cahiliyete kanma

Küçük bedenin sıcak ve duygu dolu yüreğin

 

Alev alev özlem ve hasret esintin

Sokakta mektepte kazak altında üstünde sergilediğin

O çok sevdiğin mavin hayalin ve geleceğin

Onurlu duruşun şehre başkaldırışın

Önlüğünle seni düşmana dönüştürmesin

 

Vatha

Ne olursun yırtma bulutları

Yırtılsın zalimin yüzündeki izleri

Durmadan sil dünyadaki kötülükleri

Yağdır yüreğindeki umutları

Maviler arasında ki tüm hevesleri

 

O zaman duyulacaktır belki her taraftan ilmin sesi

Sakın yırtma beynindeki o güzel hevesi

 

Terleyecek tenin susacak dağın sesi

Gölgenle çadıra koşacak bedeninin sesi

Canlanacak gözlerinde memleketin çehresi

 

Ayrılmak istemediğin öğretmenin

Şimdiden başlayan özlem ve hasretin

Pınarlarda gelgitlerin kabarır

Ne olursun suçlama beni

Şu an bozulmuştur elimdeki sihirli değneğim

 

Feda eder miydim bu taze goncaları

Cemal, Kemal, Yusuf, Yakup ve Vatha’ları

Güneşin sıcak ışığıyla solmaları

 

Bir gün değişecek bu coğrafyanın rengi

Bunalmaya dönüşmüş olan düşünceleri

Zor koşullardaki yaşama biçimleri

 

Sakla sandıkta mavileri

Yırtmasın hiç kimsenin namahrem eli

Silinmesin bu günkü tarihin izleri

Körpecik bileklerin bez bebekleri

Ve kadife başları okşayan çaresiz nasırlı elleri

24.04.2008

URFA SANATINDA ŞAHMERAN MOTİFİ

 

İnsanların doğayla olan ilişkileri sonucu, insan topluluklarında çeşitli efsaneler ortaya çıkmıştır. Zor tabiat şartlarıyla mücadele, göçler, savaşlar vb. durumlardaki insanın çabasını içeren efsaneler olağanüstü özelliklerde kalırlar. Kadim doğa geleneğinde var olan efsanelerden biri de Şahmeran efsanesidir. Rivayetlere göre yarı kadın, yarı yılan olan Şahmeran, çeşitli kültürlerde farklı farklı ele alınmıştır. Bu yazıda Şahmeran efsanesi, efsanenin toplum ve sanat yaşamında bırakmış olduğu etki incelenecektir. Bu anlamda Şahmeran’ın bir motif olarak Şanlıurfa’daki sanat dalında hangi şekillerde kullanıldığı asıl inceleme konusudur.

Şahmeran’ın Türkçe sözlük anlamı şu şekildedir: Definelere bekçilik ettiğine inanılan efsanevi yılan mitolojiye göre horoz yumurtasından doğan ve soluğu, bakışı öldürücü canavar zizool. Tepesinde şişebilen bir torba ile sırtında dikleşen bir tepelik bulunan, sıcak Amerika ülkelerinde yaşayan kertenkele “Yılanların Şah’ı” anlamına gelen bu Farsça adın kökeni büyük olasılıkla Doğu ve Batı mitolojisinde rastlanan efsanevi bir hayvandır. Şahmeran, Tarsus’tan Erzurum’a kadar daha çok Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da anlatılan Pers İmparatorluğu etkisinde oluşmuş, halk kitaplarına konu olmuş mitolojik bir halk masalıdır. Şahmeran diye adlandırılan mitolojik yaratık, başı taçlı güzel bir kız görümündedir. Gövdesi ise, genellikle yedi yılan başından oluşur. Şahmeran’ın kuyruğu ise ağzı açık bir balık görünümündedir. Bu mitolojik yaratık çeşitli kaynaklarda değişik şekillerde de tasvir edilebilmektedir. Bu değişik tasvirlere göz atacak olursak;

“Uzun Kuyruklu Şahmeran” denilen bir kertenkele çeşididir. Meran adı verilen, belden aşağıları yılan, belden yukarısı insan görünümünde birtakım yaratıklardır. Kimi kez yılan ve kadın, kimi kez yılan ve horoz karışımı ürkütücü bir efsanevi canavar görünümündedir. Boynu, gövdesi, kuyruğu yılan, ön ayakları arslan, arka ayakları kuş pençesi, başı boynuzlu bir ejderha biçimindeki simge.

Şahmeran Efsanesi değişik yörelere göre motifleri ve yörenin kültür özelliklerine göre anlatımında değişiklik gösterebilmekle beraber genelde hikâyenin özü aynıdır. Bahsedilen özellikler doğrultusunda Şahmeran hikâyesine birkaç kesinti vermeye çalışırsak hikâyeyi daha iyi bir şekilde anlamış oluruz:

“Hekim Danyal’ın oğlu olan Camsap, kendisine ihanet eden arkadaşları tarafından bir kuyunun dibine bırakılır. Kuyuda bir deliği genişleterek geçtiği yerde, bir tahtta uyuya kalır. Uyandığında etrafının yılanlar ve ejderhalarla çevrilmiş olduğunu görür. Yılanların Padişahı olan insan başlı Şahmeran’la dost olur. Ona bulunduğu yeri kimseye söylemeyeceğine dair söz verir ve onun yardımıyla yeraltı dünyasından kurtularak ülkesine döner. Ama ülkesinin hasta hükümdarına iyileşmesi için Şahmeran’ın etinin yemesi önerildiğinde verdiği sözden dönmek zorunda bırakılır. Şahmeran’ın etini yiyerek sağlığına kavuşan hükümdar Camsap’ı önce istediği kızla evlendirir ardından da kendisini vezir yapar”.

Yukarıdaki örnekte anlatıldığı gibi burada Camsap kendisinin kurtulmasını sağladığı Şahmeran’a ihanet edip kesilmesine sebep teşkil etmektedir. Bu öyküye benzer bir diğer öykü ise şu şekildedir:

“Düştüğü kuyudan bir akrebin rehberliğinde tesadüfen bir yeraltı mağarasına geçen Camsap burada gövdesi ve ayakları yılan, başı kadın biçiminde olan yılanların ecesi Şahmeran’a rastlar. Her türlü sırrı bilen Şahmeran, insanoğlunun hırsı ve açgözlülüğü karşısında ürkütücü görünümüne karşın savunmasızdır. Bu nedenle de gizlenmek zorundadır. Camsap’ın yeryüzüne dönmesine taraftar olmamakla birlikte ısrarı karşısında yumuşar ve kendisini ele vermemesi koşuluyla serbest bırakır. Ancak Camsap, sözünü tutmayacak mağaranın yerini ölümcül bir hastalığa yakalanan ve kurtuluşu Şahmeran’ın etini yiyerek iyi olması mümkün olacak olan İran Hükümdarının, kötü niyetli vezirine gösterecektir. Şahmeran’ın pişirildiği kaptan çıkacak ilk köpüğün vezir, ikinci köpüğün de hasta hükümdara içirilmesini söyler. Camsap acele etmemeli, en son kalan suyu içmelidir. Sabırsız davranan vezir, ilk köpüğü içerek zehirlenir. İkinci köpüğü içen hükümdar ise sağlığına kavuşur. Kalan suyu içen Camsap da bilgelik mertebesine erişir, hükümdara vezir olur”.

            Bu öyküden; Camsap’ın sözünde durmayarak Şahmeran’a ihanet edip onu ele verdiği; kesilen Şahmeran’ın kaynamış etinden elde edilen suyun ilkinin zehirli olduğu, ikinci suyun şifa, üçüncü suyun ise bilgelik verme özelliğine sahip olduğu anlaşılıyor.

YEŞİL

Ayaklar altında yığınak yığınak

Ak tene boyanmış keskin taş

Yarışır dalgalar birer birer

Saçılır ruhlarda ak köpükler

Bir yanda gelgitler öte yanda papatyalar

Gözlerde toplanır birer birer

Mis gibi rüzgârın merhamet eli

Ruhumu okşar gül gibi

Gökte martılar kanat çırpar

Yeşil yaprak ve ayaklı balıklar

Bedeni sarar sudaki yatak

Ninnisiz beşik gözlerde hayal

Altın sarısı güneş gülümser bakar

 

05.02.2007

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör