İsmail Hakkı Bursevî

Müfessir, Mutasavvıf, Şair

Ölüm
Diğer İsimler
Bursevî, Üsküdarî, Celvetî

Mutasavvıf, müfessir, şair (D. 1652, Aydos / Bulgaristan - Ö. 1725, Bursa). Uzun süre Bursa’da yaşa­dığı için Bursevî, bir süre Üsküdar’da oturduğu için Üsküdarî, Celvetiyye Ta­rikatı’na mensup olduğu için de Celvetî lakaplarıyla, özellikle Bursevî lakabıyla tanınmıştır. Hakkındaki bilgiler “Tamâmü’l-feyz ve “Silsilenâme-i Celvetî adlı eserlerinde kendisi hakkında anlattıklarına dayanır.

İsmail Hakkı, döneminin ünlü bilginlerinden Abdülbaki Efendi’den İslamî bilimler alanında özel dersler alarak yetişti. İstanbul’un Ak­saray semtinde doğup büyüyen ve İsmail Hakkı’nın doğu­mundan bir yıl önce Aydos’a yerleşen babası Mustafa Efendi, Ay­dos’ta irşad faaliyetinde bulunan Celve­tî Şeyhi Atpazarlı Osman Fazlı’nın müridlerinden olmuştu.

Yedi yaşında annesini yitirdiği için büyükannesi büyükannesi tarafından yetiştirilen İsmail Hahhı, bir süre Ahmet Efendi’den Arapça dersle­ri aldıktan sonra Osman Fazlı’nın Edirne halifesi Seyyit Abdülbâki Efendi ile birlikte Edirne’ye gitti (1664). Burada din bilgilerini geliştirerek bir yandan da hüsn-i hat (güzel yazı) ile meşgul oldu,  fı­kıh ve kelâm dersleri aldı. Öğrenimini tamamlayınca İstanbul’a giderek Şeyh Osman Fazlı’ya mürid oldu ve ondan kelâm ve ferâiz (miras hukuku) bilgileri aldı, “el-Mutavvel haşiyesini (açıklama) hazır­ladığı sırada “el-Mufavvei”i ve fıkıh usulü­ne dair “Tenkihu’l-usûladlı eserleri okudu. Burada ayrıca Mehmet Efendi’den tecvid (Kur’an okuma usulü) ve başka hocalardan Farsça dersleri aldı.  İcazetnamesini (diplomasını) aldıktan (1673) sonra da şeyhi Fazlı Efendi’nin önerisi ile İstanbul’da vaazlar vermeye başladı.

Vaazlarını sürdürürken büyük şairlerin Farsça divanlarını ve ayrıca kimi eserleri inceledi. Bir süre sonra şeyhi ona kendi yerine vaaz etmesini söy­ledi; 1675’te de onu halife tayin ede­rek Üsküp’e gönderdi. Strumca’da uzun yıllar irşat çalışmalarını sürdürdü. 1676’da Şeyh Mustafa Uşşakî’nin kızı ile evlendi.

İsmail Hakkı vaazlarında, dine ay­kırı davranışlarını gördüğü Üsküp Müftü­sü ile şehrin kimi ileri gelenlerini eleş­tirmeye başlayınca muhalifleri tara­fından mahkemeye verildi. Çıkan ihtilafa el koyan Şeyh Osman Fazlı Efendi tarafları barış­tırdı. Altı yıl süren bu çekişme ortadan kalkar gibi olduysa da muhalifleri İsmail Hakkı’yı Üsküp’ten sürdürmek için tek­rar girişimlere başlayınca Osman Fazlı ona Köprülü’ye gitmesini önerdi. Köprülü’de on dört ay kalan İsmail Hakkı, Usturumca halkının daveti üzerine 1682’de bu şehre yerleşti.

İsmail Hakkı, 1685 yılında, şeyhinin isteği üzerine edirne’ye giderek, burada Şeyhinin evinde üç aya yakın bir süre konuk oldu ve onun göze­timinde “Fuşûşü’l-bikem”i okuma olanağı buldu. Bir süre sonra Osman Fazlı, İsmail Hakkı’yı Bursa’ya halifesi olarak atadı (1685). Şeyhinin önerisine uyarak, Ulucami ile birlikte kimi başka camilerde vaazlar vermeye başladı. Temmuz 1685’ten itibaren verdiği vaazlarında Kur’an-ı Kerim’i Fatiha suresinden başlayarak tefsir etmeye, vaazda söyle­diklerine tasavvufî yorumlar ekleyip şiir­ler söyleyerek ve Arapça olarak yazıya ge­çirmeye başladı. Bu şekilde meydana ge­tirdiği “Rûhu’l-beyân adlı ünlü tefsirini Eylül 1705’te tamamla­dı ve bu arada başka eserler de kaleme al­dı. Bursa’da verdiği vaazlarla sevilerek büyük bir üne kavuştu.

İs­mail Hakkı Bursevî, 1695-96 yıllarında askerin moralini yükseltmek için Padişah II. Mustafa’nın daveti üzerine katıldığı Avusturya seferlerinde yaralanarak Bursa’ya döndü. İki kez hacca gitti. Bir ara İstanbul’a giderek (1700) vaazlar verip yeniden Bursa’ya döndü. Denizyoluyla İskenderiye’ye gitti, oradan da Kahire’ye geçti. Kahire’de Kadiri Dergâhı’na yerleşti. Üç ay kadar kaldığı Mısır’da ulema (din ve bilim ileri gelenleri), tasavvuf erbabı ve halkla ilişki kurdu; aralarında Ezher müderrisle­rinin bulunduğu kimi kişilere icazetname verdi. Hac dönüşü Bursa’ya, oradan da Haziran 1714’te Tekirdağ’a geçe­rek irşad çalışmalarını orada sürdürdü. Ayşe Hanım ve olasılıkla şeyhinin kızı Hanîfe Hanım’la burada evlendi. 1717’de tekrar Bursa’ya döndü. Aynı yıl Muhiddin Arabî’ye duyduğu sev­gi ve saygı nedeniyle Şam’a gitti.

Şam’dan dö­ndükten sonra Üsküdar’a yerleşen İsmail Hakkı’ya Damat İbrahim Paşa bir ev hediye etti ve çeşitli ihsanlarda bulundu. Üs­küdar Ahmediye Camisi’nde cuma vaizi olarak görev yaparken, vaazla­rında vahdet-i vücûd (varlığın birliği) sorunundan bah­settiği, İslâm akidesine aykırı sözler söylediği iddiasıyla hakkında kovuşturma açıldı. Pek çok ki­şinin tanıklığıyla bu suçlamanın asılsız oldu­ğu anlaşıldı. Bu olayın ardından 1723’te son kez İstanbul’dan ayrılıp Bursa’ya dön­dü. Kendi olanaklarıyla bir cami yaptırdı. Son yıllarını da irşad çalışmaları ve eser yazarak geçiren İsmail Hakkı, 20 Temmuz 1725’te Bursa’da vefat etti ve Tuzpazarı’ndaki caminin kıble tarafında toprağa verildi.

İsmail Hakkı Bursevî, ömrünün en küçük bir anını boşa geçirmemiş, çalışma ve gayretten geri durmamıştı. Gününü yazmakla, camilerde vaaz vererek, nasihatte bulunarak geçirmiş, zaman zaman dönemin sufî ve yol yordam bilen bilim adamları ile de buluşup sohbet etmiştir. Yunus Emre tarzında tasavvufî şiirler yazan İsmail Hakkı, tamamını tasavvufî açıdan kaleme aldığı yüzden fazla düşünsel ve bilimsel eser verdi. Bütün kitaplarını bağışlayarak Bursa’da bir kütüphane kurmuş, bir cami (Cami-i Muhammedî) ile bir tekke yaptırdı ve son yıllarını eserlerini tamamlamakla geçirmişti.  

İsmail Hakkı Bursevî’ye göre “Keşif ve ilham yoluyla elde edi­len bilgiler peygamberlerin tebliğleriyle il­gili tereddütleri ortadan kaldıran bir ma­hiyet arzeder. Nitekim keşfen sabit olan bir hadis, isnad zincirinin bulunmaması­na rağmen hadisçilerin rivayet ettiği ha­disten daha sahihtir, zira keşif ehli hadisi doğrudan doğruya Hz. Peygamber'den alır (İsmail Hakkı Bursevî. Kenzü’-l Mahfİ, s. 10). Keşfî bilgiler naslarda haber verilen gayb alemiyle ilgili problemlerin çözülme­sinde de kullanılabilir (İsmail Hakkı Bur­sevî, Rûhu'l-beyân, IX. 185). (TDV İslam Ansiklopedisi)

ESERLERİ:

ŞİİR VE MAKALE: Divan-ı İsmail Hakkı + Makalât-ı İsmail Hakkı (Kahire 1841, İstanbul. 1871, Yay. Haz: Murat Yurtsever, İstanbul 2000).

TEFSİR: Ruhü’l Beyan (Kur’an tefsiri, 4 cilt, Arapça, Bulak 1859; yeni bas. 2 cilt, Çev: Ömer Faruk Hilmi, 2003).

TASAVVUF: Ruhü’l Mesnevi (Mevlâna’nın Mesnevisi’nin şerhi), Kitabü’n Necat (Yay. Haz: İ. Tutgut Ulusoy, 1975), Kenz-i Mahfî (Yay. haz. Abdulkadir Akçiçek, 1967, 1980), Kitâbü’l-Hitab (Yay. Haz: Bedia Dikel, 1976), Kitâbü’n-Netîce (2 cilt, Yay. Haz: Ali Namlı-İmdat Yavaş, 1997), Hadis-i Erbain Şerhi (40 hadis ve açıklaması, Yay. Haz: Mustafa Utku, 1999), Muhammediye Şerhi (Yazıcızâde Mehmet Bican’ın eserlerinin şerhi, Ferah’ul-Ruh adıyla, 1842; yeni bas. Ferâhu’r-Rûh-Muhammediye Şerhi I ve II adıyla, Haz: Mustafa Utku, 2002), Tuhfe-i Haliliye, Tasavvufun On Esası (1992), Tuhfe-i Atâiye (Yay. Haz: Veysel Akkaya, 2000), Tuhfe-i Ömeriyye (Yay. Haz: M. Ali Akıdil, 2000).

   KAYNAKÇA: Bursalı Mehmed Tahir / Osmanlı Müellifleri I (1972), Yusuf Turan Günaydın / Bursevî ve Tuhfe-i Halîliyye’si (Özlenen Fark, sayı: 17, Aralık 1997), Yusuf Turan Günaydın / Bursevî’nin İmana Dair Değerlendirmeleri (Özlenen Fark, sayı: 43, Şubat 2000), Hasan Afşın Can / “Bursevî Külliyâtına Doğru” (Özlenen Fark, sayı: 51, Ekim 2000), Mustafa Tatçı / İsmail Hakkı Bursavî / Bitmedik Ot Dibinde Doğmadıcak Bir Göcen / Şerh-i Nazm-ı Ahmed (2000), Ali Namlı / İsmail Hakkı Bursevî – Hayatı – Eserleri - Tarîkat Anlayışı (2001), M. Murat Yurtsever – Yusuf Şevki Yavuz – Cağfer Karadaş / TDV İslâm Ansiklopedisi (c. 23, 2001), Seyit Avcı / Sûfîlerin Hadis Anlayaşı – Bursevî Örneği (2004), İhsan Işık / Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12, 2017).

 

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör