Divan şairi ve hattat (D.
Semerkand, H. 1040 / M.1630 - Ö. H. 1141/M.1729, Diyarbekir). Asıl adı Hafız
Muhammed Bolak’tır, Hacı Bolak adıyla da ünlüdür. Ramiz ve Ali Emirî’ye göre
Semerkand, Esat’a göre yine Semerkand ya da Buhara, Safavi’ye göre ise Buhara
doğumludur. “Küşâde eyledi dil goncesin
yine Âgâh / Meğer nesîm-i Semerkand’dır hevâ-yi sebû” beyti de onun Semerkand doğumlu olduğunu
göstermektedir. “Hafız Muhammed Bulak”
ismiyle tanınmış, âlim, hâfız, şâir, hattat, mücellid, müzehhib, ressam ve
hakkâk ünvanlarıyla hem ilim hem de farklı sanat yönleriyle bilinmiştir. Diyarbekir’in
ünlü şairleri ile hattatları arasındadır. Semerkand ve Buhara’da eğitim
gördükten sonra Diyarbekir’e geldi, altmış yıl hocalık yaptı. Farsça ile Türkçe
şiirleri ve Divan’ı vardır. Âgâh’ın
yazma divanlarına birçok kütüphanede rastlanılmaktadır.
Tebriz, Şam, Konya, Bağdat, Kudüs
ve Mısır gibi ilim ve kültür şehirlerinde bulunarak Mısır’da hattat Hüseyin
Cezâiri’den meşk edip icazet almış 1080/1669 yılında ise Diyarbakır’a gelip
ömrünün sonuna kadar burada ikamet etmiştir. Hat levhaları ve yazma eserlerdeki
yazılarından hareketle sülüs, nesih ve ta’lik yazı türlerinde meşhur olduğu
“üstâdü’l-hattâtîn” ünvanıyla bilindiği anlaşılmaktadır.
Diyarbakır Ulu Camiinin mihrap
alınlığında 14 ve müezzin mahfilinde de 10 mısra halinde ahşap üzerine celî
ta’lik yazı türüyle yazılmış kîtâbelerin şairi Âgah Efendi’dir. Osmanlı
Türkçesiyle yazılmış şiirlerin Âgah Efendi tarafından 1124/1712 tarihinde
yazıldığı anlaşılmaktadır. Ancak bizzat hatlarının onun tarafından yazılıp
yazılmadığına dair imza yoktur. Buna rağmen hat ve üslup özelliklerinden
hareketle bu levhaların onun elinden çıkmış olabileceği düşünülebilir. Bu
levhalar, Diyarbakır mimarisinde celi ta’lik kitabelerin seyri açısından önem
taşımakla birlikte, içeriği açısından Ulu Caminin bu tarihlerde geçirdiği
yangın ve tahribat sonrasında dönemin valisi Vezir Ali Paşa tarafından tamir
edilmesini, onarımların mihrap, minber, orta sahın ve mahfil bölgelerinde
yoğunlaştığını belgelemesi ve sanat tarihi alanına kaynak teşkil etmesi
açısından ayrı bir öneme de sahiptir. Hat tarihinde Âgah’ın yetiştirdiği en
önemli talebesinin Seyyid Âdem-i Âmid olduğu bilinmektedir. Verimli bir ömür
sürmüş olan Âgah Efendi, hiç evlenmemiş olup, yüz yaşını aşmış halde 1141/1729
yılında vefat etmiştir.
Tebriz, Bağdat Şam, Kudüs, Mısır
gibi ülkeleri dolaşmış 1669’da Diyarbakır’a gelip yerleşmiştir. Ünü yaygın bir
şair ve hattat olduğunda bütün kaynaklar birleşmektedir. Farsça şiirleri de
vardır. Diyarbekirli birçok şair ve hattata öğretmenlik yapmıştır. Çeteci Abdullah Paşa, Hattat Adem,
Şair Lebib, birkaç öğrencisi
arasında sayılabilir.
Mezar taşında Diyarbekirli şair Vâli'nin şu
tarihi yazılıydı:
“Göricek hâli mekânın şu fena dünyâda
Hüzn ü endûh ile dil eyler iken girye
Verdi bu mısrâ-ı târih ile hâtıf haberi
Girdi dâr-ı ireme ârif ballah Agâh”
KAYNAK:
Şevket Beysanoğlu / DFSA (1. Bas., Ankara1966, 2. Basım 1996) - Diyarbakır’da
Gömülü Meşhur Adamlar (1985), İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) – Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim
Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye
Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12, 2015).
RUBAİ
Mâdâm ki ârif itmeye terk-i sivâ
Olmaz mütecellî anda envâr-i Hüdâ
Bir dilde iki sûz-i muhabbet olmaz
Bir fânûs içre iki şem' itmez câ
RUBAİ
Geh vahşet idip bâdeye peymâ oluruz
Geh dil gibi halk içinde tenhâ oluruz
Ammâ yine tûtî gibi bîkeslikten
Âyînede aksimizle gûyâ oluruz
KAYNAK: Şevket Beysanoğlu /
Diyarbakır’da Gömülü Meşhur Adamlar (1985, s. 17-18).