Cavidan Tümerkan

Şair

Doğum
12 Mart, 1922
Eğitim
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü
Burç
Diğer İsimler
Fatma Cavidan Tümerkan

Şair. 12 Mart 1922, İstanbul doğumlu. Tam adı Fatma Cavidan Tümerkan’dır. İlk şiir kitabında Cavidan Binkaya adını kullandı. İslam bilgini ve Kastamonu eski mebusu Ahmed Mahir Efendi, dedesi; Sinop eski milletvekili ve şair Dr. Muhit Tümerkan, eşidir. Bostancı İlkokulu, Kadıköy Kız Ortaokulu, Erenköy Kız Lisesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (1944) mezunu. İstanbul Kız Lisesi ve Ankara TED Kolejinde beş yıl edebiyat öğretmenliği yaptı. Hayatını ve çalışmalarını İstanbul’da sürdüren Cavidan Tümerkan; merhum eşi Dr. Muhit Tümerkan’dan Mustafa Kemal, Fehmi Somay, Sıdıka Başak adlarında üç çocuk annesidir.

Şiirleri daha çok Varlık, Ajans Türk, Hisar, Eflâtun, Türk Dili (Ankara) ve Yücel dergilerinde yayımladı. Ajans Türk antolojilerinde yer alan şiirleriyle tanındı. “Hakkari’nin Doğusunda Bir Köy Var”, “Tepeler”, “Yalnız Ağaç” (1960-70) adli şiirleri, besteci Nazife Güran tarafından liedler formunda bestelendi.  Şiirleri ayrıca Ali Binkaya tarafından Fransızcaya çevrilerek, 1973’te “Antologie de la Poése Feminine Mondiale” antolojisinde ve Voyage (Yolculuk) adıyla kitap olarak Fransızca yayımlandı. 2008 yılında İstanbul Milli Eğim Müdürlüğü tarafından plaketle ödüllendirildi.

ESERLERİ (Şiir):

Evin Yolu (1951), Ne Olur Bir Şarkıcık (1957), Hani En Sevdiğin Renkti Beyaz (1961), Yaşamak Oyunu (1965), Sonrasız (1969), Güneş Beklemez (1978), Erguvan Dünya (1985), … Ve Bahçelerde Büyür Sonsuzluk Simsiyah Bir Gül Gibi (şiirlerinden seçmeler, 1993), Özün Sözü (dörtlükler, 1997).

KAYNAKÇA: Peyami Safa / Bu Şiirler (Evin Yolu’na önsöz, 1951), Ahmet Muhip Dıranas / Evin Yolu (Ankara Zafer, 9 Ocak 1951), Nihat Sami Banarlı / Evin Yoluna Dair (Hürriyeti 1 Mart 1951), Nurullah Ataç / Bir Şarkıcık (Ankara Ulus, 1951), Oktay Akbal / Bir Şarkıcık (Vatan, 4 Nisan 1957), Afşin Oktay - Kemal Bağlum / Biyografiler Ansiklopedisi (1959), Fahri Celal Göktulga / Yaşamak Oyunu (Türk Yurdu, Ekim 1965), Tarık Binat / Sonrasız (Akla Kara, 1970), Necmettin Esin / Güneş Beklemez (Eflatun, Mayıs-Haziran 1979), Cemal Süreya / Cavidan Tümerkan’la Söyleşi (Yeni Yaprak, 1989), Muazaffer Uyguner / “Ve Bahçelerde Büyür Sonsuzluk Simsiyah Bir Gül Gibi (Cumhuriyet Kitap eki, 23 Aralık 1993), Necati Güngör / Beyaz Bir Şair: Cavidan Tümerkan (Hürriyet Gösteri, 1993), Bedihan Tamsöz / Osmanlıdan Günümüze Kadın Şairler (1994, s. 168).

NE OLUR BİR ŞARKICIK

Bir ağustosböceği

Ötüp durdu

Yıldızlı gökle

Başaklar arasında

Bütün yaz.

 

Onun da vardı derdi

Kendine göre

Dünyanın ve insanların haline

Kızdığı olurdu

Fakat her şeyi unuturdu

Ötmeğe başlayınca.

 

Kış Gelipte bir gün

Görünce karıncayı kapısında

Ne kadar şaşırdı düşünün.

 

Bütün ömrün yüküyle

Ümitsiz, kırık

Yalvardı karınca:

Ne olur bir şarkıcık!...

ÖNCE

Nasıl olur Yarabbi !

Kime baksam gülerek

Kime versem elimi

İnsandan önce kadın

İnsandan önce erkek…

SIR

 

Öncesiz sonrasız bir zaman kavşağında

Yönünü şaşırmış yolcularız biz…

Bir uzak çizgide batarken güneş

Hayal mi, gerçek mi bir gün bilecek miyiz?

 

Bir gün bilecek miyiz kimiz, neyiz biz?

Nereden bulmuşuz bunca acıyı, bunca sevgiyi?

Nerede yalan, nerede gerçeğiz biz?

Bir gün çözülse bu sır, kalır mı dersin güzelliği?

BİR ŞARKICIK

 

Adını şimdi bulamayacağım. Fransız ozanlarından biri, La Fontaine’in  bütün masallarını değiştirmiş, yeniden yazmış. La Fontaine’inkiler  çocukları karamsar ediyor, yüreklerini sertleştiriyormuş da onun için. O ozan ise masallarla iyilik öğretmek, aktöre ( ahlâk) aşılamak istemiş… O yırlardan yalnız birini okumuştum: ‘’Karınca ile Ağustosböceği’’ masalını… Karınca kovmuyor kapısına gelen ağustosböceğini, aç döndürmüyor, güler yüz gösterip açıyor ambarını. ‘’Dilediğini al, kişi kişiye yardım etmelidir. ‘’ diyor… Ak –ağınlıymış  (hüsniyet sahibiymiş) o ozan ya, ne yapalım ki  La Fontaine’in gücü yokmuş onda, sözü işleyip güzel biçimler yaratmasını başaramıyormuş, unutulmuş gitmiş.

Bayan Cavidan Tümerkan da değiştirmiş o masalı. Onun anlattığına göre ağustosböceği gitmiyor dilenmeğe, karınca onun kapısına düşüyor, ‘’Ne olur? bir şarkıcık!...’’ diye yalvarıyor. Bunu, adını unuttuğum o Fransız ozanın uydurduğu masaldan daha çok sevdim.

Bayan Cavidan Tümerkan yeni çıkardığı yır betiğinin adını da Ne Olur Bir Şarkıcık koymuş. Dörütte, yırdabir avutma gücü olduğuna inanıyor da onun için. O da, belli, yorgunluklarını, kaygılarını, acılarını unutmak için kendi kendine yırlar söylüyor. Bunları, yeryüzünün öteki kişilerine  de bildirmek istemiş.

İyi etmiş. Bu kırk dört küçük yırın içinde güzelleri var. Bir iki yırı gerçekten sardı beni: ‘’Ilık yaz akşamları / Nasıl inerse suya / Öyle gel/ Öyle sarıl göz kapaklarıma / Uyku./ Düşünceler. /Eriyin ninnilerde/ Ve siz mesafeler ki / Yıldız yıldız aksiniz lâcivert aynalarda / Yaklaşın birer birer.’’ Adı güzel değil bu yırın, pek ozansı: ‘’Sevgi Bekçileri’’. Siz unutun o adı, isterseniz yırın son çiçeklerini de okumayın. Gene de karışmam, ola ki siz seversiniz ozansı sözleri.

Yakınıyor ozan günlerin akıp gitmesinden: Böyle yakınırken de, yeni olmasa bile bize dokunan sözler bulunuyor. İşte bu konuda iki küçük yır: Birinin adı ‘’Geçen ‘’: ‘’Duruyor zaman yerinde / Dağ gibi, orman gibi / Biziz geçen yoldan / Selâm gibi’’. Öteki ‘’Biz  Miydik?’’. Bizmiydik yaşayan o yılları / On beşinde yirmisinde olan biz miydik/ Duruyor aynalar yerli yerinde / Biz sade aynalarda hayal miydik’’.

Okuyun betiği, siz daha güzel yırlar da bulursunuz.

İki öğütle bitireceğim sözlerimi: Bayan Cavidan Tümerkan çekinsin, kaçsın duygularına kapılmaktan, iyi yır duygu ile değil, düşünceyle yazılır. Bir de iyice okusun yazdıklarını: Bir yerde ‘’Evden, çevreden, yaşamakta gelen’’ diyor. Ne güç bu köğüğü (mısrağı) okumak!’’… en…en …an…en’’. Yırda çalgının niteliklerini aramasak dahi bir akıcılık olması gerekmez mi? Kulağa da, dile de batıyor bu köğük.

 

(Nurullah Ataç, Ulus Gazetesi 1957)

Yazar: NURULLAH ATAÇ
FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör