İsmail Çetin

Alim, Mutasavvıf, İslam Bilgini

Doğum
27 Şubat, 1942
Ölüm
17 Haziran, 2011
Burç

İslam alimi, mutasavvıf (D. 27 Şubat 1942, Hazro / Diyarbakır - Ö. 17 Haziran 2011, Isparta). İsmail ismi, babası Molla Mahfuz'un örfi olarak dede isimlerinden çektiği kur'a sonucu beşinci babası olan Hace İsmail Hakkı Zûri Efendi'nin ismidir. Dedesi, Kadı Beydavi üzerine bir haşiyesi bulunan Molla Süleyman'dır. Annesi, Mesabih’i şerh eden büyük âlimlerden Molla Reşid'in kızı Râbia hanımdır. Babasının annesi, o zamanın Diyarbakır kadısı Ahmed Efendi'nin kızı, anneannesi ise zamanın meşhur şeyhlerinden Mevlâna Hâlid'in halîfelerinden Şeyh Salih Sîbkî'nin halifesi İbrahim Bahçevî'nin kızıdır. İlk dini terbiyesini, Kürtçe Amentü şerhini ve vel-l-Fecri'ye kadar Kur'an-ı Kerim'i annesinden öğrendi. Annesi beş yaşında iken Perşembe gününe denk gelen bir kurban bayramında vefat etti.

İlim tahsiline babası Molla Mahfuz'un "Oğlum, amcaoğlu Molla Haydar (Hatiboğlu), Molla Nazif, Molla Muhammed, Molla İsmail Hakkı abilerin gibi ol." tavsiyesine uyarak, Hazro ile Lice arasında bulunan Entak köyünde kıraat ilmine ait olan "Ğâyet-ul-İhtisar" adlı manzumeyi okuyarak başladı. Lice'de dedesi Molla Süleyman'ın talebelerinden ilim tahsiline devam etti. Daha sonra Hazro'ya dönerek Molla Derviş'te "Bina", "Maksud", "Avamil", "Cürcani" ezberledi. Seyda Hacı Fettah'ın talebesi olan Molla Halid'de, "Zurûf", "Terkib" ve Küçük Sadullah'ın bir kısmını bitirdi.

"Minhâc"ı -ki Şafi mezhebine aid bir fıkıh kitabıdır-, feraiz babına kadar okuyarak ezberledi. Daha sonra Huzur köyünde Muhammed Hace Sıddık'ta bir sene zarfında Kur'an-ı Kerim'den itibaren öğrenmiş olduğu bütün ilimleri tekrar etti. Daha sonra Halep ve Şam'da bulunan alimlerden kıraat okuyarak beş kıraatten icazet aldı, senetleriyle birlikte birçok hadis ezberledi. 14 yaşında Türkiye'ye dönüşünde Çınar ilçesine bağlı Has köyündeki amcasının dünürü olan Molla Mahmud'da "Hal" ve "Sâdullah" kitablarını kısa bir sürede bitirdi. Daha sonra Siirt'te bulunan Kayser camisi imamlarından Üstad Tayyib'de "Netayic-ul-Efkar"ı ve metin ezberlerini tamamladı. Siirt'ten Tillo'ya giderek Seyda Halil'de nahiv ilminden "Suyuti" ve "Molla Câmi" kitablarını, Üstad Bedreddin'den ise münazara ilminden "Veledî" ve şerhlerini okudu.

İki sene burada kaldıktan sonra, mantık, belâğat, istiâre, vadı', âdab, münazara, bir

kısım felsefe ve kelam ilimlerini Şeyh Nesim Sührevî Efendi ve Şeyh Muhammed Arvâsî Efendi'nin talebelerinden olan Patnoslu Üstad Molla Yasin'in yanında okuyarak tamamladı ve ilk ilim icâzetini aldı. Daha sonra Ağrı'nın Balivar köyünde Molla Hasan'dan mantık ve tefsir dersleri aldı, talim ve tecvidde Molla Hasan'a ders verdi. Sekiz ay Erzurum'da Sakıp Efendi'den kelam dersleri aldı. Şirvan'da Molla Muhammed Kasım'ın yanında altı ay tahsiline devam ederek icaze aldı. O zamanın Diyanet reisi Ömer Nasuhi Bilmen'in ziyaretinde bulunarak onun yanında Muvazzah ilm-i kelam kitabını okudu, Üstad Molla Muhammed Zivingî'nin yanında da bir dönem okuyarak icaze aldı. Ayrıca devrin büyük alimlerinden Abdurrahman Buluntu Efendi'nin yanında altı ay kalarak tefsir kitabı Kadı Beydâvi'den icaze aldı. Bunlardan başka Üstad Molla Ca'fer, Of'ta Abdurrahman Efendi, İstanbul'da Gönenli Mehmet Efendi, Çelebi Mehmet Efendi, Muhammed Arvâsî Efendi ve zamanın Sultanahmed Câmîsi'nin imamlarına varıncaya kadar işittiği her ilim adamını ziyaret etti. Aynı zamanda Üstad Necib Fazıl'ı sık sık ziyaret ederek fikir alışverişinde bulundu. Bütün bu ziyaretlerinin sebebi de Üstadı Molla Yasin ve Molla Abdulfettah'ın işaretiyle olmuştur. Bu sayılanlar arasında üç günden daha az görüştüğü ve hizmetinde bulunduğu zatları saymıyoruz. Sayılanlar dışında kendisinin de kabul ettiği 60'ın üstünde ulema 100'ün üzerinde meşayıhla görüşmüştür. Ve ayrıca talebeyken hocalarıyla yapmış olduğu bir seyahatte Bedîuzzaman Saîd Nursî Hazretlerini iki kere Isparta'da ziyaret etti. Daha sonra ilki Bilvanis olmak üzere çeşitli yerlerde Seyyid Abdulhakim el-Hüseynî Hazretlerinin emriyle müderrislik yaptı.

Tasavvuf sahasında ilk dersini 7 yaşında iken Norşinli Şeyh Ma'şûk'dan aldı. Gençlik döneminde Seyyid Abdulhakim el-Hüseynî hazretlerine intisab etti, bir dönem vekilliğini yaptı. Onun yanında amelini tamamladı, hilafet aldı. Seyyid Abdulhakim el-Hüseynî Hazretleri ömrünün sonlarında hilafetini ilan için yanına çağırdı. Bazı sebebler dolayısıyla ancak vefatından bir müddet sonra gidebildi. Seyyid Abdulhakim'in halifesi olduğunu fitneye sebebiyet vermemek için ömrü boyunca gizledi. İsmail Çetin Hoca efendi 1973 yılında intisab ettiği Medineli Şeyh Abdulğafûr el-Abbasi hazretlerinin oğlu Şeyh Abdulhak hazretlerinden 1976 yılında hac mevsiminde Müceddidiyye (Nakşibendî, Kâdiri, Kübrevî, Sehreverdi ve Çiştiyye) tarikatlerinden,

Şeyh Abdulhak’ın vefatından sonra halifesi Medineli Şeyh Lütfullah el-Abbâsi hazretlerinden yine Müceddidiyye tarikatlerinden ve 2000 yılında Medineli Şeyh Muhammed Sadaka hazretlerinin gözbebeği halifesi Diyarbakırlı Şeyh Muhammed Ma'sûm hazretlerinden hilafet aldı.

Askerliğini Sivas, Kayseri İncidere, Ağrı Kösedağ ve Erzurum Sarıkamış'ta (1967 Nisan ayında) tamamladı. Terhis olduktan sonra Diyarbakır'a döndü, aynı yılın Kasım ayında dayısı da olan Şeyh Muhammed Ma'sûm'un kızı ile evlendi.

Bir dönem Diyarbakır'da kitapçılık yaparken Diyarbakır'ın Ka'bî köyünde imamlık ve müderrisliğe başladı. Yine Seyyid Abdulhakim Hazretlerinin emriyle 1971 senesinde Isparta'nın Göndürle (Harmanören) köyünde bir müddet imamlık yaptıktan sonra istifa ederek Isparta'ya yerleşti. Bir yandan Dilara Yayıncılık adı altında kitap ve kırtasiye dükkânı açarak eserlerini neşretti, diğer taraftan ilim ve irşad çalışmalarını sürdürdü.

1996 yılında sağlık sorunlarından dolayı Antalya Aksu ilçesine göç ederek ilmi çalışmalarını hayatının sonuna kadar burada devam ettirdi. 1980 ihtilalinde kendi tabiriyle Medrese-i Yûsufiyye'de yakalandığı astım ve bronşit sebebiyle zaman içerisinde Koah hastalağına yakalandı, 2000 yılından sonra hastalığı şiddetlendi son olarak 9 Mayıs 2011 tarihinde geçirdiği kalb krizi sonucu kaldırıldığı Isparta Gülkent hastanesinin yoğun bakım ünitesinde 17 Haziran 2011 (Hicri 15 Receb) de yine doğduğu Cuma günü sabah namazı vaktinde vefat etti. Isparta’da kendi temelini atıp hizmete sunduğu cami ve külliyesinin yanındaki mezarlıkda medfundur.

Bütün varlığını İslam ve gençlere vakfeden Üstad İsmail Çetin Hazretleri, ilmin vakarı ve ağırlığıyla, tevâzu’ kanatlarını yere gererek hayatını Ehli Sünnet vel’cemaatin itikadını yaymaya, insanların kalblerine yerleştirmeye, yine Ehli Sünnet itikadının savunucusu olarak ilim, irşad ve bunların ışığı altında gençlerin yetişmelerine, iyi insan olmalarına ve iyi insan yetiştirmelerine adadı. Hiçbir zaman şöhreti sevmeyen İsmail Çetin Hoca, "Şöhret başa beladır" diyerek şöhretten hayat boyu sakındı. Hastalığının en şiddetli zamanlarında dahi te'lifâtı ve tedrisâtı, Müslümanlarla hasbihal etmeyi asla bırakmadı. Hayatı boyunca insanların ihtiyaçlarını onlara hissettirmeden tesbit ederek özellikle gençlerin evlendirilmesi, borçluların borcunun giderilmesi, hastaların doktor, ilaç, ameliyat gibi ihtiyaçlarının karşılanması konusunda hassas davrandı.

Öğrenciden alınan ücretle ilmin bereketinin kalmayacağını söyleyerek öğrettiği mukabilinde hiçbir sûrette ücret ve hediye kabul etmedi. Vefatına kadar “Ehli Sünnet vel’cemaat dışında hiçbir zümre ve meşrebin adamı olmadı; Müslümanların arasında parti, mezheb, meşreb ayrımı gözetmeksizin her Müslümanı kucakladı. Ehli Sünnet velcemaatin savunucusu olarak yanına gelen Müslümanları Ehli Sünnete aykırı söz, fiil ve harekette bulunmadıkları müddetçe hilm ve şefkatle karşıladı. Bunun dışında gelen soru ve itirazlara yine Ehli Sünnet itikadı içerisinde cevaplandırmaya ehemmiyet gösterdi. Birçok yerde öğrenci yurdu ve cami yapılmasına vesile oldu. Bunlardan iki cami ve bir öğrenci yurdunun çizimi, planı, projesi ve mimarisi kendisine aittir. Halihazırda dünyanın çeşitli yerlerinde yetiştirmiş olduğu birçok talebesi vardır. Bunlar içerisinde okutup yetiştirdiği otuz beş zata ilim icazeti vermiştir.

İsmail Çetin Hocanın 2013 başları itibariyle 53 eseri basılmıştır. Bunların dışında henüz basılmamış eserleri de bulunmaktadır

ESERLERİ:

Ahlaki Reçeteler (1993), Aşk (2 Cilt, 2005), Azizlerle (1994), Bed'u-l-Emali Şerhi (2009), Bilgi Üzere İman (2005), Bilir misin? (2006), Cana Can (2003), Cemaat (1990), Dua (1993), Ed-Durer-ul-Avâlî (Arapça,1997), Ed-Durrun-Nadîd (Arapça, 2001), Edeble Varış Lütufla Dönüş (1982), Edell-ul-Hayrat (Türkçe, 2006), Edell-ul-Hayrat (Arapça, 2006), Ehli Sünnetin Nazarı İ'tikadın Ölçüsüdür (1977), Enamil (2 Cilt-Arapça, 1996), Evrâd-ı Bahâiyye'nin Tercüme ve Şerhi (Türkçe, 2009), Evrâd-ı Bahâiyye'nin Tercüme ve Şerhi  (Arapça, 2009), Gencim Nereye? (2006), Gönlümde Hikmet Pınarının Arısı (2011), Hikmet-el-Enbiya bi-Ta'lim-il-Asfiya' (Arapça, 2002), İkinci Hutbenin Sonunda Okunan Ayet'in Esrarı (1985), İnançlı Gençlik Şuuru (1992), İnsan ve Vazifesi (1980), İttiba' Ehli Sünnete'dir (1989), Kalbin Diriltilişi (2003), Keler (2013), Mesaf (Arapça,1999), Milliyetçilik Şuurumuz (1994), Mufassal Medeni Ahlak (1986), Mü'minim (2007), Mü'minin İstikameti;Velinin Kerametidir (1978), Müslime Genç Şuuru (1993), Nasıl Olmalıyım? (2003), Olgunluk Günahtan Sakınmaktır (1989), Ölçüler (1992), Özleşme Yolu            (1991), Sohbet ve Tesettürde Adab (1979), Şuur (1988), Şübheden Hakikate (1987), Tahkim-i Sadat Şerh-i Mişkat (1995-96), Ta'lim-i Asfiya' (2001), Tasavvuf (2007), Tasavvuf ve Tevhid'de Parlak İnciler (2000), Tebliğ (1988), Tek Çare (1987), Terbiye-i Nefs (1995), Tevessül (1992), Yuvanın Yapılışı (2004), Sevgi Bağı (1989), Size Sözüm Öz İnci Armağan (2000), Müslümanım (2006), Amentü (2007).

KAYNAKÇA: İhsan Işık / Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (11 cilt 2006, 12. Cilt 2015), Ebubekir Sifil / Antalya'da Bir Ocak (Milli Gazete, 17 Kasım 2007), Nureddin Boyacılar / Bir Ömür Böyle Geçti - Hayat ve Hatıralarım (Şubat 2013, s. 285), Ailesinden alınan bilgiler (2013), İhsan Işık / Diyarbakır Ansiklopedisi (2013) – Geçmişten Günümüze Diyarbakırlı İlim Adamları Yazarlar ve Sanatçılar (2014).

İSMAİL ÇETİN HOCA'NIN VASİYETİ

 

Mümkün mertebede beş vakit namazınızı ta'dîl-i erkan üzere cemaatle kılarsınız.

Bana gönül bağlayan bütün dost-ahbablarıma, bütün akrabalarıma Dua Kitabı'ndaki duaları, Sevgi Bağı'nın dualarını, ta'dîl-i erkan üzere namaz kılmalarını, sonrasındaki namaz tesbihlerini titizlikle devam etmelerini tavsiye ederim.

Hâsılı, tashîh-i itikad şartıyla:

1-Ta'dîl-i erkanla, mümkünse cemaatle namaz kılmayı,

2-Boş vakitlerde Kur'an tilâveti, zikir ve salavatla meşgul olmayı,

3-Usluyu da, gevezeyi de, "La ilahe illallah Muhammeden reusullah" diyen her Müslümanı, takva sahibi âlimleri saygıyla, sairleri şefkatle kucaklamayı,

4- Mümkün mertebede doğru söz söylemeyi,

5-Muamelede de dürüstlüğü âdet edindim. Her Müslümana da bunu tavsiye ederim.

Vasiyetimi şu üç hadisle tamamlıyayım:

1-İbnu Ömer radıyallahu Teâlâ anhumâ'nın hadîsinde Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem şöyle buyurmaktadır:

 “Gerçekte Allah Teâlâ bazı kullarını insanların ihtiyaçlarının giderilmesine hâssaten sebeb kılmıştır; ihtiyaçlarının giderilmesi için insanlar kendilerine sığınırlar. Onlar Allah Teâlâ'nın azabından emîn olanların ta kendileridir.”

Bununla nimet kendisi korunur ve şükürle de ziyadeleşir.

2-İbnu Ömer radıyallahu anhumâ'nın hadîsinde Rasûlullah sallallâhu aleyhi vesellem şöyle buyurmaktadır:

 “Gerçekte Allah Teâlâ'nın mahlukundan, nimetleri ulaştırmaya tahsîs ve tayin edilen kulları vardır. Allah Teâlâ onları bütün özelliğiyle afiyette yaşatır. Onları, ruhlarını kabzettiği zamanda da cennetine sevkeder. Onlar öyle kimselerdir ki, gecenin simsiyah karanlığı gibi fitneler üzerlerine gelip geçer; ne bakarsın onlar o fitneye girmekten = ma'siyeti işlemekten sapa sağlam sâlim kalmaktadırlar.”

İrbâd bin Sâriye radıyallahu Teâlâ anhu buyurur ki: Rasûlullah sallallâhu aleyhi ve sellem, birgün bize namaz kıldırdı. Sonra yüzüyle bize yöneldi. Akabinde gözlerin ondan aktığı, kalblerin ondan korktuğu çok açık öğütlerle bize öğüt verdi. Bir adam: “Ya Rasûlallah, bu korkutucu açık öğütler, vedalaşan kimsenin öğütü gibi sanıyorum. Binaenaleyh bize tavsiyede bulun.” dedi. Bunun üzerine şöyle buyurdu:

“Size Allah'tan korkup karşısına gelmekten korunmaktan ibaret takvâyı, işinizin başına gelen Müslüman Habeşi bir köle olsa dahi sözüne kulak verip boyun eğmeyi tavsiye ederim. Çünkü muhakkak Ben den sonra sizden kim yaşarsa, elbette birçok ihtilafları görecektir. İş böyle olunca size sünnetim ve sünnetimle amel edip nefslerini kemâle erdiren, Allah Teâlâ'nın da onları hak ve doğruya ilettiği halîfelerin sünneti gerek.

Sımsıkı Halîfelerin sünnetini aç kimsenin ön dişleriyle ekmeği ısırışı gibi ısırın yani tutunun. Sizi yeni çıkan modalardan sakındırırım. Çünkü yeni çıkan modaların tümü bid'attir. Ve her bid'at dalâlettir.”

Unutmayın, ben de dün sizin gibiydim, yarın siz benim gibi olursunuz. Artık Allah'a emanet olunuz.

 

MEDİNELİ ABDÜL-HAK HAZRETLERİNİN HALİFESİ, NAKŞI TARİKAT ŞEYHİ İSMAİL ÇETİN HOCA EFENDİ İLE TANIŞMAM

Kendisiyle 1995'te İsparta’da tanışmıştım. Gerçekten ilmen meşbu' bir âlimdi. Doğulu hocalarda okumuş, onlardan icazet almış, Erzurum Müftüsü Sakıp Efendi'den Akaid dersleri okumuş. Sakıp Efendi: "Ben yaşlandım, Ankara'ya git geri kalanını Ömer Nasuhi’den tamamlarsın.'' demiş. Hacı Bayram Câmiî yakınında bir dükkânda, Akaidi Ömer Nasuhi Bilmen'den tamamlamış. Suriye ve Suudi Arabistan’daki hocalardan ders almış. Engin bilgiye sahip olduğundan; kendisine ne sorulursa mutlaka cevap verir ve kaynağım da bulup gösterirdi. İlmi yönü çok ağır basıyordu. 0 yönüyle kendisini seçmiş ve saymıştım. İsmail Hoca Efendiye İslâmî İlimlerde Doğu'da yetişen ilim ehlinin en geniş bilgiye sahip olanı diyebilirim.

Ehli-sünnet vel-Cemaat görüşünü bütün gücüyle savunur, onu yaymaya çalışırdı. Doğu usulü halka derslerini yıllarca devam ettirdi. Birçok talebeye icazet verdi. Birçok müftü, vaiz, İmâm, ilahiyat hocaları, onun yetiştirdiği güzide talebeleri, ilim adamlarıdır. Bütün arzusu, talebe yetiştirmekti. İcazet verdiği talebelerinden de aynı minval üzere talebe yetiştirmelerini isti¬yordu. Sohbetlerde kitaplarının okunmasını ve sünnete göre Şer’i Şerifin tatbik edilmesini isterdi. Birçok defa "Bugünkü hoca ve talebeler Peygamberimiz Aleyhisselam'ı tanımıyorlar, Sahabe-i Kiram'ı da bilmiyorlar." derdi.

"Şayet onlar bilseler böyle yanlış yorum yapamazlardı.”

İki defa hanımıyla evimize teşrif etmişlerdi. Kütüphanemdeki Hadis külliyatının fihristlerini ve tahric kitaplarını görünce, talebelerini çağırtmış ve o eserlerin fotokopilerini yaptırıp İsparta'ya götürtmüştü. Eserlerinde Hadislerin tahririnin yapılmasını ısrarla kendisine söylediğimde, eserlerinin birçoğunda Hadis tahrici yapmıştır. Rahatsızlığı sebebiyle kendi gelemediği için, benim yanma gitmemi ister ve kendisiyle dertleşirdik. Birçok defa beni denize dinlenmeye çağırmış ve bir defasında Eğirdir Gölü'nde beraber yüzmüştük. Bilgi ve engin tecrübesi sebebiyle birçok kimse onunla istişarede bulunurdu.

Damatları ve güzide talebeleri onun programını tatbik etmeye çalışıyorlar, oğlum Bilal de 4 seneye yakın onun ilim halkasına katılmış ve İslâmi ilimlerde kendisinden icazet almıştır.

Antalya'da, İslâmi eserlerle bezenmiş zengin kütüphanesi mevcuttur. 40'tan fazla Türkçe, 6 adet de Arapça eseri neşredilmiştir. Allah rahmet eylesin. Şefaatine bizleri de nail eylesin. (Âmin)

KAYNAK: Nureddin Boyacılar / Bir Ömür Böyle Geçti - Hayatım ve Hatıralarım (Konya, Şubat 2013).

 

                                                                                                

Yazar: Nureddin Boyacılar

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör