Şair.
12 Ekim 1945, Gümüşhane (Merkez) doğumlu. Tam adı A. Baha Önem’dir. Şair
ve yazar Yüksel Önem’in kardeşidir. İlkokulu Gümüşhane’de, liseyi Erzincan’da
bitirdi. Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesindeki yükseköğrenimini
tamamlamadı. Ticaret hayatına atıldı. Tümüyle özel sektör
kuruluşlarında çalışarak 1997 yılında emekliye ayrıldı.
İlk şiir ve öyküleri 1960’lı yıllarda Anadolu
basınında çıkmaya başladı. Suçsuz Tutsak şiiri ile Anadolu Basını Şiir
Yarışmasında birincilik ödülü, 1967 yılında Tercüman Gazetesi Ulusal
Şiir Yarışmasında Dost-Yol şiiri ile üçüncülük ödülünü kazandı. Şiirleri
önceleri Ilgaz, Varlık, Çağrı, Ajans Türk, Yelken,
Filiz,
Şiir Sanatı, Dönüşüm gibi dergilerde
yayımlandı. Sonraki yıllarda Edebiyat ve Eleştiri, Dize, Damar, Poetik’us,
Agora, Kavram Kargaşa dergilerinde yazdı. Türkiye Yazarlar Sendikası,
Edebiyatçılar Derneği, BESAM üyesidir.
“Akıcı ve arı bir dille coşkulu şiirler yazan ozanımız,
gerçekleri imge ve nitelemelerle fazla süsleyip, şiiri soyuta zorlayarak, yine
de insanı şiirin o güzel dünyasına götürmeyi başarabilen bir sanatçıdır.” (Sabahattin Kömürcüoğlu)
“Önem’in,
hüzün incisini kaplayan kavkıdaki kül rengi ürkütebilir okuru. Görünüşe
aldanmayın, bir yolunu bulup ulaşın o inciye. ‘Güz tadından sağılan kristalize
bir iyimserlik kuşlarıyla karşılar sizi. ‘Esin bir kül olur’ dediği de bu!..
Biraz o külleri karıştırmanız gerekecek.”
(Ahmet Günbaş)
ESERLERİ (Şiir):
Uzak Güz (1992), Sevginle Yaşıt (2001).
KAYNAK: Sabahattin Kömürcüoğlu /
Gümüşhaneli Ozanlar (1998) Ahmet Günbaş / Güller Güzler İçinde Baha Önem’in
Şiiri (Kavram Kargaşa, sayı: 24), Hüseyin Atabaş / Baha Önemden Alçakgönüllü
Şiirler (Anadili, sayı: 25, Nisan - Mayıs - Haziran 2002), Baha Önemle Söyleşi
(Aykırısanat, Nisan – Mayıs 2002), İhsan Işık / Resimli ve Metin Örnekli Türkiye
Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2. bas., 2009).
Bir ırmağın kıyısında,
gergefinde şiir
kentin kalın örtüsünü kuşanıp
direncin nöbetinde volta
atıyor
ve geçiriyor esrik flüt
seslerini
dudaklarının incelen
yerlerinden.
Her bahar üstüne leylak
kokuları serpip
şarabın rengine yeni sesler
ekliyor
ipeksi lir çağrısı belki /
içine düşen gölet
çiçekleri imge olan yağmuru
savunuyor,
biliyor, ne kadar feryada
ayarlı olsa
aşk kendine yol bulur
geç de olsa denizler
ırmakları karşılar
rüzgar kuşlara kılavuzdur,
sisler dağlara
şahlanır çocukluğumuz, mahsur
kalır oyunlar.
Hangi piyanolardı aranan
tuşlarında
sesler, Aşkın La Sesi'dir
artık,
umutla eriyen mum, tutuşan
direncinden
flu bir film çekiyor
günahına.
Sular mı yandı, ırmak mı
sustu
tutunmak gerek şiire giden
zamana!
(Dize dergisi, Ağustos 1998)