İmam Matüridî

Fıkıh Bilgini, Felsefeci, Şair

Diğer İsimler
Muhammed bin Mahmud Ebu Mansur al-Semerkandî el-Matüridî el-Hanefî (tam adı), Ebu Mansur el-Matüridî, İmâmü'l-hüda, Âlemü'l-hüda, İmamü’l-mütekellim

Fıkıh bilgini, filozof, şair, Matüridilik mezhebinin kurucusu (D. IX. Yüzyıl ortaları, Matürid köyü / Semerkant - Ö. 944, Semerkant). Tam adı Muhammed bin Mahmud Ebu Mansur al-Semerkandî el-Matüridî el-Hanefî’dir. Ebu Mansur el-Matüridî adı ile tanındı. İmâmü'l-hüda (hidayet önderi), Âlemü'l-hüda (hidayet meşalesi), İmamü’l-mütekellim (kelâmcıların lideri) lakapları ile de anılır. Türk kültür çevresinde yetişen ve en çok Türkler arasında bilinen bir din bilginidir. Hayatı hakkında fazla bilgiye rastlanmayan İmam Matüridî’nin kesin olarak bilinmeyen doğum tarihi konusunda farklı görüşler ileri sürülmektedir. Bu görüşlerden birine göre 862 yılı civarında ölen Muhammed b. Mukatil er-Râzî’nin öğrencisi olması dolayısıyla, yaklaşık 852 yılı civarında doğduğudur.

İmam Matüridî, Abbasî hilafetinin iktidarının zayıflayarak bağımsız beylikler dönemi denilebilecek bir çağda, Samanoğulları’nın Maveraünnehir’de hüküm sürdükleri dönemde yaşadı. Kaynaklarda eğitimi konusunda geniş bir bilgiye rastlanmamakla birlikte dönemin hocalarından çeşitli konularda dersler aldığı bilinir.

Dinin temelleri üzerine çalışmalar yapan Matüridî'nin inanç ilkeleri (akaid) ile ilgili en kapsamlı eseri “Kitab üt-Tevhid”dir. Bu esere göre dinin öğrenilmesinde başvurulacak vasıtalar iki olup biri nakil, öteki akıldır. Nakilden maksat “Kur’an” ve sünnettir. En başta “Kur’an” gelir ve “Ku’ran”ın anlaşılması konusunda Matüridî’nin Selefiyye, Mutezile mezheplerinden ve kimi filozoflardan ayrılan metodu vardır. Selefiyye, nakli akıldan önce tutar ve “Kur’an”ın ancak hadis ışığında açıklanmasına izin verir, felsefi ve te’vile (sözü veya davranışı görünür anlamından başka bir anlamda kabul etme) dayalı yoruma izin vermez. Mutezile, “Kur’an” ve akıl birbiriyle çelişirse nakli, yani “Kur’an”ı bırakır, aklı esas alır. Kimi filozoflara göre gerçek yalnız akıl ile bilinir ve bulunur, “Kur’an” genellikle aklî verilere göre yorumlanır. Daha önce de belirtildiği gibi Matüridî'ye göre dinin kaynağı olarak nakil (Kur’an) ve akıla aynı oranda güvenmek gerekir. Matüridî, İslâm’ın evrenselliğine zarar vermeyecek biçimde, itici olmaktan çok kucaklayıcı bir yaklaşımla dini anlatır. Bu nedenle Matüridî, dinin özünü ilgilendirmeyen görüş farklılıklarını hoş görür, onların sahiplerini dinden çıkmış saymaz. Kendisiyle aynı görüşte olmayanları zorlamaz. “Akıl” ile “nakli” dengeli bir biçimde kullanır: “Akıl, bilgi kaynaklarından biri, insana verilmiş ilâhi bir emanettir. İnsanlar akılları sayesinde güzellik ve çirkinlikleri tanır, kendi üstünlüklerini onun sayesinde anlarlar. Kulun kusur işlemesi aklını kullanmayışı yüzündendir.” Allah’ın emirleri akıllı olana hitabendir. “Allah’ın emirlerini anlayacak akıl düzeyine sahip olmayanlar, ilâhi emirlerin dışında kalır, sorumlu olmazlar.

Matüridî’ye göre insan “Fizyolojik yapıyla birlikte aynı zamanda akla da sahip kılınarak yaratılmış; yaratılmışları (mahlûkat) yönetmek yeteneği ile sivrilmiş, her türlü zorluğa katlanarak, onların üstesinden gelmek için aklı devreye sokmakla mümtaz (seçkin) kılınmıştır.” Zira “akıl, temyiz kabiliyetinin en güçlü silâhıdır”.

Netice olarak Matüridî dine; akıl, bilim, hoşgörü ve taassuptan (uzak bir tavırla) yaklaşmaz. İnancın ana ilkelerini ilgilendirmeyen (esasa ilişkin olmayan) eylem ve ibadet farklılıklarını hoşgörü ile karşılar; kelime-i şehadet getiren, Kıble’ye yönelen herkesi mü’min olarak değerlendirir. Ancak Allah, “Kur’an”da, sadece Allah’a ulaşmak isteyenlerin “Hak Mümin” olduğunu, sadece bu insanların tevhid’i oluşturan takva (Allah korkusuyla günahtan kaçınmak ) sahipleri olduğunu ve sadece Allah’a ulaşmak isteyenlerin cennete gireceğini açık bir dille anlatmıştır. Açık bir yalanlamada (inkâr) bulunmadıkları sürece insanların ibadet ve işlerine karışılmaması gerekliliğini savunur. Bu, eylemin amele (davranış, hareket) dâhil edilmemesi anlamını taşır. Yani, Matüridî insanları, Mutezile ve Hariciler gibi kendi prensip ve görüşlerine uymaya zorlamaz. “Dinde zorlama yoktur” yaklaşımını esas alır.

Matüridî, “Irak fıkıh mezhebinin pîri” kabul edilen Ebu Hanife (Ö.767)’nin yolu ve metodunu benimsemiştir. Ebu Hanife’ye göre; “fıkıh ilminin içine insanın lehinde ve aleyhinde olan her şey girer”. İnsanın inanç sorunları da, eylemleri de fıkhın (İslam hukuku) konusunu oluşturur. Bu nedenle ebu Hanife kelâm (ilâhiyat) kitabına “el-Fıkıh ül-Ekber” adını vermiştir. Ebu Hanife’nin öğrencisi sayılan Matüridî de hem inanç (iman) ve Tanrı bilimi, hem de insan eylemleri (ameli) yönlerini fıkhın içinde mütalaa eder. Bu nedenle Matüridî; fıkıhta akıla, kıyasa önem veren ve fıkıh tarihinde “re’y” taraftarları diye anılan guruba dâhildir. Daha sonraları dinin füruuna (ikinci derecede önemli olan) ameli hayata (dünyada yapılan eylemlere) ait bilgi ve kararları kapsayan bilim dalının adı olmuştur.

Matüridî’nin tefsirle ilgili ayrıntılı bir eseri vardır. Bu eserin adını Kâtip Çelebi, “Te’vilat ül-Maturiyyeti fî Beyani Usuli Ehlis-Sünneti ve Usul it-Tevhid” adıyla vermektedir. Bu eseri, “Te’vilatu Ehl is-Sünne” adıyla ananlar da vardır. Matüridî’nin “Kuran”dan dinin bilinmesi konusundan ayrılan bir metodu vardır, demiştik. Filozoflar için gerçek akıl ile bilinir ve bulunur. Matüridî, “Kuran”ın tefsiri ile ilgili olarak bizlere bıraktığı “Te’vilat ül-Kuran” adlı tefsir kitabında ilk kez dirayet metodunu kullanmıştır. Ancak onun bu “Kuran” tefsirinde “tefsir” sözcüğü değil, “te’vil” sözcüğü kullanmıştır. Ona göre “tefsir”, Allah’ın kelâmından anlaşılması gereken şey hakkında kesinlikle hüküm vermektir. Fakat “te’vil”, kelimenin ihtimallerinden birini tercih etmektir. Burada Allah’ı tanık gösterme ve kendi görüşlerini Allah’ın muradı gibi sanmaya yer yoktur. Temelde mutlaklık değil, izafîlik (görecelik) söz konusudur.

Matüridî, Ebu Hanife’nin yolunu izledi ve ölümüne kadar Ehl-i Sünnet çizgisinden ayrılmadı. Vefatının ardından Semerkand’ın Cakerdîze mahallesinde bilginlerin gömüldüğü mezarlıkta toprağa verildi. 2005 yılında mezarının üzerine türbe yaptırıldı. Matüridi’nin altmıştan fazla eser ortaya koyduğu bilinmekle birlikte, bugün bunların tümü elimizde bulunmamaktadır.

BAŞLICA ESERLERİ:

FIKIH: Kitab et–Tevhid, Risale fi’l’akaid, Şeru’l-fıkı’l-ekber, Redd-i Evâili’l-Edile li’l-Ka’bi, Reddu’l-Usûli’l-Hamse li’l-Bahili, Reddu Kitabi’l-İmam li ba’di’r–revafıd, er-Redd’ale’l-karamita, Reddü kitabi’l-Ka’bi fi va’idi’l-füssak, Beyanü vehmi’l-Mu’tezile, Kitab el-makalât Kitabu tefsiri’l-esma’ ve’s-sıfat.

USUL: Me’ahizü’ş-şerai fi usuli’l-fıkh, el-Cedel fi usuli’l-fıkh, edüDürer fi usuli’d-din, el-Usul.

TEFSİR: Te’vilatü’l-Kur’an, Risale fi ma la yecuzü’l-vakfu aleyhi fi’l-Kur’an.

MÜNACAAT (Şiir): Vasaya ve Münacat.

KAYNAKÇA: Hilmi Ziya Ülken / Millet ve Tarih Şuuru (1948), Amiran Kurtkan / Türk Milletinin Manevi Kaynakları (1977), İbrahim Bıçakçı / Imâm el-Matüridî, Büyük Larousse (c. 13,s. 7870, 1986), Ana Britannica (c. 15, 435, 1987), Abdullah Manaz / Dünyada ve Türkiye’de Siyasi İslâmcılık, (1998), Hanifi Özcan / Matüridi'de Bilgi Problemi (1998), M. Sait Yazıcıoğlu / Matüridî ve Nesefî’ye Göre ‘İnsan Hürriyeti’ Kavramı (1988), Sönmez Kutlu / İmam Matüridi ve Matüridilik (2003),  Şükrü Özen / TDV İslam Ansiklopedisi (c. 28, s.146-165, 2003), İhsan Işık / Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (C. 12, 2017).

 

 

 

 

 

 

 

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör