İlber Ortaylı

Tarih Profesörü, Osmanlı Tarihçisi, Siyaset Bilimci, Akademisyen, Tarihçi

Eğitim
Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Yeniçağ Tarihi Bölüm

Tarih Profesörü, Araştırmacı Yazar. 1947 yılında Bregenz, Avusturya`da bir göçmen kampında Kırım Tatarı bir aileden,  uçak mühendisi Kemal Ortaylı’nın oğlu olarak dünyaya geldi. İki yaşında iken Türkiye’ye geldi. İstanbul’da başladığı ilköğrenimini Ankara’da tamamladı. Ortaokulu İstanbul’da Saint George Lisesinde okuduktan sonra yeniden Ankara’ya döndü. Ankara Atatürk Lisesi (1965), Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi ve Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi (DTCF) Yeniçağ Tarihi Bölümünü bitirdi (1969). Viyana Üniversitesi'nde Slavistik ve Orientalistik okudu. Küçük yaşlarından itibaren Türkçenin yanında, ileri seviyede Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça; orta seviyede Arapça, Farsça, Latince, İbranice, Sırpça ve Yunanca dillerini öğrendi.

İlber Ortaylı, 1973’te Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF)’nde asistan olarak göreve başladı. 1977’de arşiv çalışmaları için Bonn’a gitti. Chicago Üniversitesinde master çalışmasını Prof. Halil İnalcık ile yaptı. “Tanzimat Sonrası Mahalli İdareler” adlı tezi ile doktor, “Osmanlı İmparatorluğunda Alman Nüfuzu” adlı çalışmasıyla da doçent (1979), profesör (1989). Yükseköğrenim yıllarında çeşitli ülke ve şehirleri gezme fırsatı bularak; Halep, Şam, Beyrut, Kudüs ve Amman’ı gördü.

On yıl çalıştığı SBF’den 1983 yılında devletin akademik politikalarına tavır olarak istifa etti. Bu dönemde Paris’te Ecole des Hauters Etudes, Berlin Feri Üniversitesi ve Princetion Üniversitesi’nde, Viyana, Moskova, Roma, Münih, Strasbourg, Yanya, Sofya, Kiel, Cambridge, Oxford ve Tunus üniversitelerinde misafir öğretim üyeliği yaptı, seminerler ve konferanslar verdi. Yerli ve yabancı bilimsel dergilerde 16. yüzyıl ila 19. yüzyılı Osmanlı tarihi ve Rusya tarihi ile ilgili makaleler yayınladı.

1988 yılında ODTÜ’de bir süre doçent olarak çalışıp aynı yıl SBF’deki görevine geri döndü. 1989’de profesör oldu. 1989-2002 yılları arasında Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde İdare Tarihi Bilim Dalı Başkanı olarak görev yaptı. 2002 yılında Galatasaray Üniversitesi’ne geçti. Daha sonra Topkapı Sarayı Müzeler Müdürlüğü Başkanlığı görevini yürüttü.

Şu anda Galatasaray Üniversitesi'nde tarih dersleri vermektedir.

Çeşitli televizyon kanallarında “İlber Ortaylı ile”, “İlber Ortaylı ile Yakın Tarih Dersleri” ve “İlber Ortaylı ile Zaman Kaybolmaz” adlı tarih sohbetleri programlarını yaptı. Yerli ve yabancı bilimsel dergilerde Osmanlı tarihinin 16. ve 19. yüzyılı ve Rusya tarihiyle ilgili makaleler yayımladı. 

2001’de Aydın Doğan Vakfı Ödülünü, 2006’da İtalya Akdeniz Festivali’nde “Avrupa ile Akdeniz Arasında Lazio” ödülü’nü, 2007’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin imzasıyla Rusya Federasyonu tarafından Rus dilini ve kültürel mirasını yayan, ülkelerin ve halkların birbirlerine yaklaşmasını sağlayan kişilere verilen Puşkin Ödülü’nü aldı.

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Uluslararası Osmanlı Etütleri Komitesi yönetim kurulu üyesi ve Avrupa İranoloji Cemiyeti üyesidir.

Türkçe, Osmanlıca, Kırım Tatarca, Arapça, Farsça, Almanca, Fransızca, İtalyanca, Latince, Yunanca, Rusça, Slovakça, Romence, Sırpça, Hırvatça ve Boşnakça bilmektedir.

BAŞLICA ESERLERİ (Araştırma-İnceleme):

Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli İdareleri 1840-1880 (1974), Türkiye’de Belediyeciliğin Evrimi (İlhan Tekeli ile birlikte, 1978), Türkiye İdare Tarihi (1979; Türkiye İdare Tarihine Giriş adıyla, 2000), Osmanlı İmparatorluğu’nda Alman Nüfuzu (1980), Gelenekten Geleceğe (1982), İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı (1983), Tanzimatdan Cumhuriyete Yerel Yönetim Geleneği (1985), İstanbul’dan Sayfalar (1986), Ciepo Osmanlı Öncesi ve Osmanlı Araştırmaları Uluslararası Komitesi VII. Sempozyumu Bildirileri. Peç. 7-11 Eylül 1986 (yay. haz. 1994), Hukuk ve İdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kadı (1994), Studies on Ottoman Transformation (1994), Türkiye İdare Tarihine Giriş (1996), Cemil Meriç ve Bu Ülkenin Çocukları (editör olarak, sempozyum bildirileri, 1998), Tarihi ve Kültürel Boyutlarıyla Türkiye’de Aleviler Bektaşiler Nusayriler (Irene Melikoff, Hakan Yavuz ile, 1999), Sivil Toplum İçin Kent - Yerel Siyaset ve Demokrasi Seminerleri (ortak, 1999), 700. Yılında Osmanlı Mirasının Değerlendirilmesi (15 Aralık 1999’da Harp Akademilerinde verdiği konferans, 2000), Osmanlı Aile Yapısı (2000), Osmanlı Devleti’nde Din ve Vicdan Hürriyeti (Engin Deniz Akarlı ile; editör: Azmi Özcan, 2000), İlber Ortaylı ile Tarihin Sınırlarına Yolculuk (yay. haz. Mustafa Armağan, 2001), Osmanlı Toplumunda Aile (2001), Osmanlı İmparatorluğunda İktisadi ve Sosyal Değişim (2001), Tarihte İstanbul (fotoğraf albümü, 2001), Gelenekten Geleceğe (2002), İlber Ortaylı ile Tarihin Sınırlarına Yolculuk (Taha Akyol ile, 2002), Osmanlı İmparatorluğu’nda Milliyetçilik (2002), Osmanlı Barışı (yay. haz. Mustafa Armağan, 2003), Ottoman Studies (2004), Barış Köprüleri Dünyaya Açılan Türk Okulları (2005), Osmanlı Mirasından Cumhuriyet Türkiye’sine İlber Ortaylı İle Konuşmalar (Taha Akyol ile birlikte, 2002), Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek 1 (2006), Kırk Ambar Sohbetleri (2006), Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek-2 (2006), Eski Dünya Seyahatnamesi (2007), Avrupa ve Biz (2007), Batılılaşma Yolunda (2007), Osmanlı’yı Yeniden Keşfetmek-3 (2007), Mekân ve Olaylarıyla Topkapı Sarayı (2007), Tarihimiz ve Biz (2008), Tarihin İzinde (2008), Tarihin Işığında (2009), Türkiye'nin Yakın Tarihi (2010), Defterimden Portreler (2011), Tarihin Gölgesinde (Taha Akyol ile birlikte, 2011).

KAYNAKÇA:  Son Dönem Tarih Araştırmalarına Bir Bakış (Cumhuriyet Kitap, 11.1.2001), Behçet Çelik / Gelenek ile Hukuk Arasında Aile (Virgül, sayı: 38, Şubat 2001) - Ortaylı Makaleleri (Virgül, sayı: 41, Mayıs 2001), İhsan Işık /  Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) – Encyclopedia of Turkish Authors (2005) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, gen. 2. bas. 2007) – Ünlü Bilim Adamları (Türkiye Ünlüleri Ansiklopedisi, C. 2, 2013) - Encyclopedia of Turkey’s Famous People (2013), Mustafa Duman / Trabzon’u Anlatan Birkaç Kitap (Cumhuriyet Kitap, 11.7.2002), Mustafa Yolaç / İlber Ortaylı ile Söyleşi: Bir Kaynak Olarak Edebiyat (Toplumsal Tarih, Aralık 2002), Ahmet Nezihi Turan / Gezgin ve Bilgin İlber Ortaylı’yı Tanımak (2009), İhsan Işık / Bilim ve Düşünce Tarihimizde Ünlü İsimler (2018), Prof. Dr. İlber Ortaylı (ilberortayli.com, 18.04.2018), İlber Ortaylı, Ömer Tuğrul İnançer'in elini neden öptü? (timeturk.com, 28.07.2019).

 

 

SARAYIN "KETHÜDA HANIMI"

Yoğun emek harcayarak Türk-İslam Eserleri Müzesi'ni ayağa kaldıran Nazan Ölçer, çalışmalarını artık başka yerlerde sürdürecek. Zekası ve bilgisiyle dikkat çeken Ölçer, aynı zamanda çekirdekten yetişme bir halı uzmanı.

Hanımların yaşı söylenmez derler ama 61 yaş kanunu yürürlüğe konduğu için bu yasa kendiliğinden delindi. Geçen hükümetler 16 yıldır müzelerimize uzman adayı asistan almamışlar; sınav açılıp kurslar tertiplenmemiş. Bu yüzden emeklilik furyasından sonra dünyaca meşhur müzelerimizi kimin yöneteceği çok önemli bir sorun olarak ortada. Bazılarının kolay tarafından; "Kendi adamlarını yerleştirecekler" lafı sadece laf. Kimsenin yerleştirecek adam bile bulamayacağı açık. İbrahim Paşa Sarayı da denen Türk-İslam Eserleri Müzesi'nde geçen salı bir emeklilik resepsiyonu vardı. Müdürlerini uğurlayan personelin kendileri de emeklilik sırasında. Türk-İslam Eserleri Müzesi'nin genç emekli müdürü veda konuşması yaptı; "Yeni bir müzeye ve Sabancı Üniversitesi'ne geçiyorum, projeler çok ve 61 yaş sınırını tanımıyorlar. Son sürat yola devam" dedi. Allahtan Sadberk Hanım, Rahmi Koç, Sabancı gibi müzelerin ortaya çıkması bu değerli uzmanların yola devamına yardım edecek.

 

Adı Nazan Ölçer (Caferoğlu). Babası Türkiye'nin dış dünyada tanınmış Türkologlarından ve 1917 devriminden sonra memlekete sığınmış Azerbaycan aydınlarındandı. Prof. Caferoğlu'nun halılar üzerine inanılmaz bir bilgisi olduğu malumdur. Kızı Nazan onun yanında çekirdekten halı uzmanı olarak yetişti, Avusturya St. George Lisesi'ni bitirdi; kuzeyden ve Kafkasya'dan göç eden bütün aydınlar gibi Prof. Caferoğlu da kızının Almancayı ilmi dil olarak öğrenmesine dikkat etmişti. Elan sanat tarihi, tarih ve felsefe gibi dalların vazgeçilmez dilidir. Sanat tarihi eğitimini ve doktorasını Münih Üniversitesi'nde Prof. Hans Joachim Kissling'in yanında yaptı ve bitirir bitirmez sevdiği İstanbul'a döndü.

Süleymaniye Camii'nin külliyesinin imaret kısmında yer alan Evkaf-ı İslamiye Müzesi; İkinci Meşrutiyet yıllarında Anadolu'dan ecnebilerin halı, minder, çini ve madeni eşya çalıp ortalığı kurutmalarından bizar olan Türk münevverlerinin, en başta Halil Ethem beyin gayretleriyle kurulmuştu. "Kalan halıları bari kurtaralım" düsturu nedeniyle müzede halı uzmanlarının yetişmesine dikkat ediliyordu. Nazan'ın halı bilgisi doğrusu çarpıcıydı, çalışkandı, meraklıydı, literatürü kullanmayı biliyordu. 1960'lar Türkiye'sinde üç dile hakim nadir uzmanlardandı. 1978'de Türk-İslam Eserleri Müzesi'nin müdürü oldu. Müze dar bir mekandan Sultanahmet'teki İbrahim Paşa Sarayı'na taşındı. Sadrazam sarayını çekip çevirdiği için de biz o tarihten itibaren kendisine "kethüda hanım" diyoruz. Taşınırken devlet tahsisatına bakmadı. Birçok eşyayı kendi arabası ve eş dost yardımıyla taşıdı. Arada Emirgan'daki Şerifler Yalısı'nı dondurmacı yapmak isteyen zihniyetle mücadele etti.

Türkiye'nin derdi sağda ve solda yuvalanan hödüklerdir. Ailedeki politik kültürü nedeniyle o erken olgunlaşmış görünüyor. Türkiye'nin değerli aydınlarına siyasi görüşlerine bakmadan saygı duydu ve yardımlarını aldı. İbrahim Paşa Sarayı bir mezbelelikti. Devlet bütçesinin dar imkanlarından şikayet etmedi. Sevildiği İstanbul muhitinin bağışlarını müzeye yöneltti. Sadece İstanbul'un mu? Avrupa müzeleri bu zeki ve bilgili müdireye hayrandı. Hepsinin destek ve itimadını kazanmıştı. İlk defadır ki onun sayesinde Avrupa müzelerinden gelen malzeme ile sergiler açılmaya başlandı. Böylelikle, New York, Paris, Londra halkı gibi bizler de dünyanın güzellikleri karşısında bayılmaya başladık. "Venedik camları", "Tarihte ayakkabı", Polonya müzelerindeki Türk eserlerini teşhir eden "Savaş ve Barış Sergisi" ve hâlâ unutamadığımız muhteşem bir halı sergisi bunların bazılarıdır. Mükemmel katalogları hazırlanan bu sergiler Türkiye müzeciliğini yeni bir çağa taşıdı. Galiba bundan sonra özel müzelerde, Nazan Ölçer bu gibi derleme koleksiyonları teşhir edecek.

Topkapı Sarayı'nda eski yazmalar uzmanı olan Filiz Çağman'ın müdürlüğü ve doktor Nazan Ölçer'in İbrahim Paşa'daki müdürlükleriyle, bu şehr-i İstanbul çağdaş kültür hayatına geçişte önemli rol oynayan iki büyük İstanbullu tanıdı. Filiz Çağman ve Nazan Ölçer bu ulusun fahri olan iki uzmandır. Nazan Ölçer, İstanbul'un en zevkli evlerinden birine sahiptir. Bu babadan kalma bir entelektüel birikimin eseridir.

Sevgili dostumuz, Avrupa'nın büyük müze müdürlerinden Nazan Ölçer'in yakın gelecekte de yeni üniversitesinde ve müzesinde İstanbul'a hizmet edeceğine eminiz.

KAYNAK: İlber Ortaylı  /  Sarayın "kethüda hanımı" (milliyet.com.tr, 05.10.2003).

 

İLBER ORTAYLI’YLA ÖMER TUĞRUL İNANÇER’İN KARŞILAŞMA ANI GÜNDEM OLDU

İLBER ORTAYLI’YLA ÖMER TUĞRUL İNANÇER’İN KARŞILAŞMA ANI GÜNDEM OLDU

 

Tarihçi-yazar İlber Ortaylı’nın imza gününe gelen Ömer Tuğrul İnançer’le karşılaşması gündem oldu.

Sosyal medyada paylaşılan videoda, imza gününde kitaplarını imzaladığını gören Ortaylı, İnançer ve eşini görünce ayağa kalkıyor. İnançer’in elini öpmek isteyen Ortaylı’nın gösterdiği hürmet karşılıklı diyalogla devam ediyor.

 

‘Hamile Kadın Sokağa Çıkmasın’

 

Cerrahi Tarikatı’nın şeyhleri arasında anılan İnançer en son “Hamile kadının sokakta gezmesi uygun değil” sözleriyle büyük tepki çekmişti.

Gerici açıklamalarıyla dikkat çeken İnançer, “Çalışan kadın ben kocama muhtaç değilim deyip yuvasını dağıtıyor. Kocasına muhtaç değil ama elin adamının patronunun hizmetinde olmayı haysiyetine uygun buluyor” sözleriyle de biliniyor.

Öte yandan Ortaylı, 1947; İnançer, 1946 doğumlu.

 

Neden Öptü?

 

Ortaylı ve İnançer’in karşılıklı birbirlerinin ellerini öpmesi de Mevlevilik’in bir ritüeli. Mevlevilik’te karşılaşanlar, birbirlerinin elini baş parmağından aynı anda öperler.

 

KAYNAK: İlber Ortaylı’yla Ömer Tuğrul İnançer’in karşılaşma anı gündem oldu (cumhuriyet.com.tr, 26.07.2019).


Yazar: HABER

İLBER ORTAYLI, ÖMER TUĞRUL İNANÇER'İN ELİNİ NEDEN ÖPTÜ?

İLBER ORTAYLI, ÖMER TUĞRUL İNANÇER'İN ELİNİ NEDEN ÖPTÜ?

 

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türk Tasavvuf Musikisi'nin önemli isimlerinden biri olan Ömer Tuğrul İnançer'in elini öpmesi çok konuşuldu. Esasen eski İstanbul'da yapılan bir selamlaşma şekli olan bu hareket sonrasında, Murat Bardakçı, İlber Ortaylı'nın el ve etek öperken çekilen başka fotoğraflarını yayınladı.

Prof. Dr. İlber Ortaylı, Türk Tasavvuf Musikisi'nin önemli isimlerinden biri olan Ömer Tuğrul İnançer ile karşılaştığı imza töreninde İnançer'in elini öpmüştü.

Sosyal medyada yüzlerce kez paylaşılan ve özellikle sol yayın organlarında gündeme getirilerek eleştirilen olaya ilişkin İlber Ortaylı açıklama yapmış ve "O benim elimi öpüyor ben de onun elini öpüyorum. Bu çok eski bir İstanbul âdetidir, yobazlık değildir" demişti.

Habertürk Yazarı Murat Bardakçı da bugünkü köşesinde İlber Ortaylı'nın İnançer'in elini öpmesinin nedenini açıkladı.

Bardakçı ayrıca Ortaylı'nın başka isimlerin ellerini ve eteğini öperken çekilmiş fotoğraflarını da yayınladı. İşte o yazının ilgili bölümü:

 

"Bu Mevlevilere Mahsus Bir Selamlaşma Şeklidir"

 

"Ama, ortada öyle el öpme falan yoktu, İlber Hoca ile muhatabı eski İstanbul'da, özellikle de Mevlevîler arasında hayli yaygın olan ve “görüşmek” denen şekilde selâmlaşıyorlardı! “Görüşmek”, “musafaha”nın, yani temeli sünnete dayanan selâmlaşmanın Mevlevîler'e mahsus şeklidir, sağ eller başparmaklar yukarıya dikilmiş olarak tutulur ve görüşenler birbirlerinin ellerini tutup aynı anda öperler. Ellerin bu şekilde öpülmesi söylediğim gibi selâmlaşmadır; görüşmede yaş, makam vesaire farkı bulunmadığı gibi bu işin eli öpme ile de alâkası yoktur, eski tekkelerden bugünlere kadar gelen bir şehir geleneğidir."

 

"İlber Ortaylı Rus Reisesinin Elini Öperken"

 

İlk fotoğrafta, İlber Hoca'yı bir hanımın elini öperken görüyorsunuz… Elini öptüren hanım Rusya'ya asırlarca hükmeden Romanof Hanedanı'nın şu andaki “reisesi”, yani Rusya'da bugün Cumhuriyet değil de imparatorluk mevcut bulunsa “Çariçe Maria” unvânı ile tahtta oturacak olan Büyük Düşes Maria Vladimirovna Romanova! Biz, bu taçsız imparatoriçenin büyük büyük büyük nenesini çok iyi biliriz! Hani 1711'deki Prut Savaşı sırasında bizim Baltacı Mehmed Paşa ile aralarında birşeylerin geçtiği yolunda dedikoduların çıktığı Rusya İmparatoriçesi meşhur Katerina var ya, hanımefendi işte o Katerina'nın torununun torununun torunu olur; büyük büyük büyük dedesi de bizde “Deli Petro” diye bilinen meşhur Büyük Peter'dir! Rus tahtının vârisi Büyük Düşes Maria bundan birkaç sene önce İstanbul'a geldiğinde Topkapı Sarayı'nı ziyaret etmiş, o sırada sarayın başında olan İlber Hoca prensesi kapılarda şânına lâyık biçimde karşılamış ve protokolün gerektirdiği şekilde de elini öpmüştü… Ama “elini öptü” dedi isem, asîl hatunun elini kapıp şappadanak öptüğünü, hattâ bir de alnına koyduğunu zannetmeyin! Bu işe her ne kadar “öpmek” denilse de usul başkadır, el öyle dudaklara değdirilmez; erkek öne doğru yarım eğilerek hanımın elini alır, onun vücudu ile 90 derecelik bir açı teşkil edecek şekilde yukarıya kaldırır, başını daha da eğip dudaklarına götürür gibi yapar ama temas ettirmeden bırakır!

 

"Sarı Saçlı Hanım, Osmanlı Hanedanından Hanzade Özbaş"

 

"Bu arada, İlber'in gerisinde duran koyu renk şık paltolu sarışın hanımefendinin kim olduğunu da söyleyeyim: Sultan Vahideddin'in torun çocuğu Hanzade Özbaş… oskof Çarı'nın torunu İstanbul'a gelip Topkapı Sarayı'nı ziyaret ettiği zaman karşısında soyluluk bakımından onun muadili bir hanedan mensubunun bulunması protokol gereği nazik bir hareket olacağı için, İlber Hoca o gün Hanzade Hanım ile Osmanoğlu Ailesi'nin birkaç mensubunu daha saraya davet etmiş ve Moskof Prensesi'ni beraberce karşılamışlardı…"

 

"Bir Hocanın Eli"

 

"Bazı eller vardır, sahipleri o ellerle önemli eserler vermişlerdir ve onları öpebilmek büyük nimettir!  Seneler önce fakirhanede, yani benim evimde çekilmiş olan ikinci fotoğrafta, İlber Hoca'yı böyle bir eli, Türk hat sanatının son büyük üstadlarından olan rahmetli Prof. Dr. Ali Alparslan'ın elini öperken görüyorsunuz… Ali Hoca'nın arkasında, talebesinden hattat Ali Toy var…"

 

"İlber Hoca Bu Sefer Etek Öpüyor"

 

"Yine fakirhanede çekilen ve aynı şekilde yıllar öncesinden kalan üçüncü fotoğrafta ise, İlber Hoca artık az kişinin bildiği bir başka hürmet ifadesini yerine getiriyor ve bu defa el değil, “etek” öpüyor:  Aramızdaki ismi “Saray-ı Âmire Nâzırı” olan Filiz Hoca”nın eteğini… Filiz Hanım, yani Dr. Filiz Çağman genç bir sanat tarihçisi olarak girdiği Topkapı Sarayı'nda 40 sene boyunca vazife yapmış, sarayın yıllarca müdürlüğünde bulunmuş ve emekli olması üzerine yerine “Saray Başkanı” olarak İlber Hoca tayin edilmişti… Müzeciliğimizin önemli ismi Filiz Çağman bürokratlığının yanı sıra konusunda, yani Osmanlı sanatı ve özellikle de minyatür alanında dünyanın önde gelen uzmanlarındandı, yazdığı eserler ana kaynak olmuşlardı ve hem ismi, hem de eserleri mevkilerini hâlâ muhafaza ediyorlar… İlber Hoca, Filiz Hanım'ın yarı şaka ve yarı ciddî şekilde eteğini öpmekle kendisinden önceki “saray nâzırı” olan âlim bir hanımefendiye bağlılıklarını ve hürmetini ifade ediyor…"

 

KAYNAK: İlber Ortaylı, Ömer Tuğrul İnançer'in elini neden öptü? (timeturk.com, 28.07.2019).

 

Yazar: HABER

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör