İhsan Fikret Biçici

Yazar, Şair

Doğum
06 Mart, 1934
Ölüm
19 Kasım, 2013
Eğitim
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Burç

Şair ve yazar (D. 6 Mart 1934, Diyarbakır - Ö. 19 Kasım 2013, Diyarbakır). Cumhuriyet İlkokulu (1945) ve Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesini bitirdikten (1953) sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu (1960). Fakülteyi bitirdikten sonra bir süre Ankara’da Öncü, Vatan, Son Baskı gazeteleri ile Ülke dergisinde çalıştı. 1966 yılından itibaren Diyarbakır’da avukatlık yaptı. 29 Kasım 2013 tarihinde Diyarbakır'da vefat etti. Yeniköy Mezarlığında toprağa verildi. Şairimizin Süha, Reha adlarında iki erkek ve Yeşim adında bir kız çocuğu vardır

İlk gençliğinden beri ülkemizde çıkan edebiyat ve sanat dergilerinin birçoğunda şiirleri yayımlandı. Daha öğrencilik yıllarında Lise (1952-1953) ve Koza (1956) adlı dergilerini, sonraki yıllarda Diyarbakır’da arkadaşlarıyla birlikte Yaratım dergisini çıkardı.

Diyarbakırlı şairler arasında ismi hep ön sıralarda anılan İhsan Fikret Biçici, sadece Diyarbakır temalı şiirleriyle değil, insana ve topluma değgin her temada  şiirleriyle de edebiyat tarihimize adını  yazdırmayı hak etmiş usta bir şairdir.  Diyarbakır üstüne yazdığı  özellikle "Delilo" ve "Vay Limin" adlı şiirleri yıllardan beri çok kişi tarafından çeşitli şiir ve edebiyat meclisinde ezbere okunmaktadır.

 “Okuma coğrafyası olabildiğince zengindir şairimizin; anılar, dinler, inançlar, uluslar, toplumsal yapı araştırmaları gibi. Ama hep şair kimliğini korudu ve öyle anıldı çevresinde. Neredeyse hukukçuluk yönünden çok bu yönüyle tanındı. Bir kimliğini daha korudu İhsan Biçici: Fikret’çilik. İlk gençliğinden beri tutkuyla bağlandığı, özümsediği Tevfik Fikret’in şiir ve dünya görüşü İhsan’ın ikinci adını daha belirledi: İhsan Fikret.” (Remzi İnanç, Şıpka’ya Mektuplar’ın önsözü, 1997)

*

İhsan Fikret Biçici şiirden bir renk oluştururken, kimileri gibi zorlanmaya ihtiyaç duymaz.

Türkçe duru, imgeleri destekleyen sözcükler çok açık ve güncel. Okurken onu çok iyi tanıyacaksınız. Çünkü o, birilerinin duygularını ya da birilerine ait tepki  ve istekleri değil, doğrudan ve tümüyle kendinse ait olanları anlatmakta. Diyarbakırlı bir ozan olarak kitaplığımıza taşıdığı renkler için ona teşekkür borçluyuz.” (M. Ali Ural, Hévi, 26 Temmuz-1 Ağustos 1997)

*

Kendimi şairlerden daha çok, hep sevda ve  güzellik taşıyan şiirlere yakın buldum.O şiir hangi

Şaire ait olursa olsun. Çok güzel bir akşamüstü, sessiz ve sakin bir gece; bir çiçek, bir ağaç, sımsıcak bir bakış, güvenilir bir dost eli, hep bunlar etkilemiştir beni ve bunların yansıdığı şiirler. Belki bu yüzden hiç düşman olamadım, hiç kötülük istemedim kimseye, bana düşman olsalar bile. Herhangi bir şaire benzeme gayretim olmadı ve öyle bir hevesim de…”                                                               

 (Diyarbakır'da Su Sesi, Suzan Samancı’nın söyleşisi, Gündem gazetesi, 19 Eylül 1997)

*

Neyin ve nasıl yazılırın tek adresi şairin kendisidir. Her şiirin kendi kuralları vardır ve biraz da bu yüzden her şiir tek başına bir eserdir. Böyle olsa da İhsan Fikret Biçici’nin ‘Bütün Şiirleri’ni okuduğumuzda ondaki estetik ve poetik bütünlüğün de farkına varırsınız./ Bu da kolay olmasa gerek; yoğun dikkat, titiz bir çalışma iyi bir gözlem, zengin bir imge ve sözcük seçimi gerektirir. / İhsan Fikret Biçici, dönem olarak ‘Kırk Kuşağı’ndan görünse de şiirleri daha çok ‘İkinci Yeni’ye yakın bir çizgidedir. Aslında kendini herhangi bir kuşakla sınırlı tutmaz…Onun sevdası her çiçekten beslenir. Bazen  ‘deli kızın akıllıca sözleri’ ‘, bazen dul gözlü kadınlar’, bazen ‘maviye hasret çocuklar’ı olur.” (Sevgi Tükenmiyor, A.Hicri İzgören.  Günlük gazetesi, 14 Mart 2009)

ESERLERİ (Şiir):

Şıpka’ya Mektuplar (1997), Vay Limin (1997), Adınla Vurulup Ölmek (2004), Bütün Şiirleri (Toplu şiirleri, 2009).

HAKKINDA: İhsan Işık / TEKAA (2006),  İhsan Fikret Biçici İle Yapılmış Bazı Söyleşiler: “Birbirinizi çelmelemeyin, destekleyin.” (Konuşan: Selim Kaya, Diyarbakır Söz, 1 Mayıs 2000), “Sofradakiler mutfağı düşünmüyor” (Konuşan: İ.Zülfü Çelik, Perspektif dergisi,  Diyarbakır Mart-Nisan 2000), “Yılanlı, akrepli, sevdalı şehir: Diyarbakır.”  [‘İçimizden Biri: Tarihe 1000 Canlı Tanık: 57’ , Milliyet gazetesi Pazar Eki, 21Mart 2004), “Nazlı Gülüm Diyarbekir’im” (‘İçimizden Biri: İhsan Biçici. Tarihe 1000 Canlı Tarih:58’, Milliyet gazetesi Pazar eki, 28 Mart 2004), İhsan Işık / TEKAA (2006) - Diyarbakır Ansiklopedisi (2013).

 

 

VAY LIMIN

Bu Şehr-i Amid

Bu koca Diyarbekir ki

Nice sergüzeştler görmüştür

Uzak tarihte, eski tarihte, yeni tarihte...

 

Sevdalar, kavgalar iç içe

Sanki hiç yaşamadık o günleri

Her dalı yediveren

O pembe, beyaz, kankırmızı gülleri...

Şimdi gövdesi sahte

Yaprakları yalan

Solgun çiçekleri bir ücra yerinde yüreğimin

Vay limin...

 

Eski sevgilileri arar gibi

Eski resimlerde yadedip seni.

Bir gecekondu ormanına çevirdiler Ben u Sen'i

Camiini cehalet kaplamıştır.

Örümcekler sarmıştır kiliseni.

Yıkılmış direği canevimin

Vay limin ...

 

Nerde o Hamravat'la yıkanmış sokaklarda

Elele vermiş görkemli yapılar

İnan, kızı Anjel kadar güzeldi

Ermeni Dikran'm süslediği kapılar.

Şimdi mahalleler yastadır, sokaklar kan-revan

Sen artık sonbaharısın sevgimin

Yay limin...

 

Öylesine arif ve kâmil

Boti Resul, Kürt Mikail

Türkoğlu Cafer, Süryani Hüsnü, Ermeni Hayik

Musevi Şemun, Zaza İsmail

Eşi menendi görülmemiş bir mozayik

Şimdi

Bir kanlı mendil gibi ortasında ellerimin

Vay limin ...

 

Berdebür'de, Hasavar'da, Sarıkız'da, Cinali'de

Şimdi yıkık, viran, pejmürde

Hami Köşkü, Pamuk Köşkü, Ağuludere,

Her gün bir ceset gömmedeyiz

Bir zaman sevgiler topladığımız bahçelere

Yaşı dinmiyor gözlerimin

Vay limin...

 

KAYNAK: İhsan Fikret Biçici / Bütün Şiirleri (2009).

 


 

SESİNDEN BEKLEDİĞİM

Kaç beden gümüş üstüne sen o kadar telkâri

Bir hünerdi gümüşü gümüşe iliklemek

Saçının üç teline uygun düşeydi bari

Bir işe yarasaydı bunca sene beklemek

 

Aynanın kenarında kendini anımsarken

Kendine ilâve et, beni de anımsa ki,

Bir kardelen acıyla oturmasın içime,

Sesinden beklediğim haber gelinceye dek.

 

 (Adınla Vurulup Ölmek, 2004)

 

 

DIYARBEKIR - DELILO

Desem ki bu şehir Diyarbekir’dir, adım adım

Kapılarını ben çaldım

Ben açtım kendi elimle

Sokaklarını sevgimle

Ben kurşunladım

Anlattım ona rüyamı bir masal gibi

Dicle’den,

Karajdağ'dan,

Alipar'dan

Anadan

Babadan

Yardan

Bu kadarmış nasibi

Dicle, bağrı yaşlardan doğagelmiş bir nehir

İnceden, hafiften ağlayıp dıırur

Yılanlı, akrepli, sevdalı şehir

Hatırladıkça içim burkulur.

 

Cinali Bahçesinde şöyle bir bahar

Ya da mevsim yazdır. “Çay önünde karpuzlar.

"Mardin Kapı şen olur

Dibi değirmen olur"

Değirmene inerken yoluma rastladı yar

Hele yar yar, zalim yar, hain yar, vefasız yar.

Rüzgârın başka eser, çiçeğin başka kokar şimdi...

Diyarbekir dolar şimdi

Dolar boşalır şimdi."

Bırak ellerimi lo

Delilo başlar şimdi.

Davul dan dan vuruyor bak, oyuncular hazır

Sana binlerce selam, güzel Diyarbakır.

Kaynak: İhsan Fikret Biçici / Bütün Şiirleri (2009).

 

ELVEDA DİYARBAKIR

Seni terk ediyorum artık,

Sevgilerin de sana kalsın, acıların da,

Son defa bakıyorum sana,

Gözümde yaş ve hüzün çökmüş yüreğimle.

 

Hiçbir gün güldürmedin beni,

Acı çekmek kaderimmiş gibi,

Ağladım, ağladım, hep ağlattın,

Kıramadım esaret zincirlerimi,

Tutsağın oldum bunca yıl,

Gözyaşlarımın izleri kaldı,

Ofis’inde, Dağkapı’ında,

Kaç kere çılgın fikirlerime ortak oldu,

Fiskaya’n ,Mardinkapı surların,

Elveda Diyarbakır artık elveda,

Anılarımda yaşatacağım seni,

Ve o vefasız güzellerini.

 

Oysa.. Oysa ne de güzel düşlerim vardı,

Uyandım. Hepsi de yok oldu birer birer,

Uçup gitti hayallerim kuş misali,

Şahit buna Bağlar’ın, Şehitliğin,

Acımadın bana bir kez olsun,

Hep ağladım, hep ağlattın,

Şahit buna coşkun akan Dicle,

Bir kez bile huzur bulamadım,

Huzurevleri’nde, İskanevleri’nde,

Bak şimdi yüreğim yaralı, kalbim kırık,

Bir daha dönmemek üzere,

Seni terk ediyorum artık.

Son defa bakıyorum sana Karacadağ’dan,

Arkamdan ağlayanım var mı diye,

Kim ağlar benim için, kimin nesine,

Tüm hatıralarımı kalbime gömüp,

Acılarını, sevinçlerini ve aşklarını,

Hiç eksiksiz sana bırakıyor,

Gözümde yaşlarla, bir akşamüstü,

Seni terk ediyorum,

Ne olur anla beni.

Ne olur…

 

Bir Başka Özledim Bugün Diyarbakırı

Gözlerimde tütüyor,

Güneş batışını surlarında seyrettiğim akşamları…

İnsanlar yorgun düşmüş yine…

Helal ekmek peşinde koşuşturduğu inşaatları.

Tren garında ayakkabı boyayan,

Simit satan çocukların kimsesiz kalmış bakışları.

Diyorum ya! Bir başka özledim bugün Diyarbakırı.

Dicle Nehri umut umut akıyor…

Silvan yemyeşil bakıyor…

Karaca dağ kara bürünmüş

Bembeyaz bir gelin gibi duruyor.

Tandırın başında

Kederli anaların sıcak ekmeğini özledim.

Dar küççelerde

Sivri burun, topuklu kunduranın sesini özledim.

Davul zurna önünde halay çekmeyi özledim.

Diyorum ya! Bir başka özledim bugün Diyarbakırı.

Kahve köşelerinde geçti gençliğim.

Derdimi anlatamadım, cahil kalmıştı dilim.

Oysa hayat öğretmen; bense öğrenciydim.

Gidip görmeyeli yıllar olmuş…

İsmin verdiğim oğullarım

Diyar ve Bekir delikanlı olmuş.

Bense dört duvar arasındayım,

Güneşim daha doğmamış.

Diyorum ya! Bir başka özledim bugün Diyarbakırı.

Malabadi Köprüsü’nden tor atardık balıklara…

Fırat’ın kenarında sarılırdık türkülerden sazlara…

Şimdi uzak kaldım Sadık dostlara…

Diyorum ya! Bir başka özledim bugün Diyarbakırı."

 

 

 

ADINLA VURULUP ÖLMEK

ADINLA VURULUP ÖLMEK

 

Durmadan gece miydi gerçekten

Karanlıklar yakaladıkça seni

Bakışım kümelendikçe bir yerlerinde

Ne kadar da güzel oluyordun sen.

 

Çok anlam çıkardık hepsi de farklı

Gizlenen, saklanan her şeyden.

Bir ilki yaşıyorum yıllardan sonra

Kaç kez ölüm yokladı, seni öperken.

BİR BAŞKA ÖZLEDİM BUGÜN DİYARBAKIRI

Gözlerimde tütüyor,

Güneş batışını surlarında seyrettiğim akşamları…

İnsanlar yorgun düşmüş yine…

Helal ekmek peşinde koşuşturduğu inşaatları.

Tren garında ayakkabı boyayan,

Simit satan çocukların kimsesiz kalmış bakışları.

Diyorum ya! Bir başka özledim bugün Diyarbakırı.

Dicle Nehri umut umut akıyor…

Silvan yemyeşil bakıyor…

Karaca dağ kara bürünmüş

Bembeyaz bir gelin gibi duruyor.

Tandırın başında

Kederli anaların sıcak ekmeğini özledim.

Dar küçelerde

Sivri burun, topuklu kunduranın sesini özledim.

Davul zurna önünde halay çekmeyi özledim.

Diyorum ya! Bir başka özledim bugün Diyarbakırı.

Kahve köşelerinde geçti gençliğim.

Derdimi anlatamadım, cahil kalmıştı dilim.

Oysa hayat öğretmen; bense öğrenciydim.

Gidip görmeyeli yıllar olmuş…

İsmin verdiğim oğullarım

Diyar ve Bekir delikanlı olmuş.

Bense dört duvar arasındayım,

Güneşim daha doğmamış.

Diyorum ya! Bir başka özledim bugün Diyarbakırı.

Malabadi Köprüsü’nden tor atardık balıklara…

Fırat’ın kenarında sarılırdık türkülerden sazlara…

Şimdi uzak kaldım Sadık dostlara…

Diyorum ya! Bir başka özledim bugün Diyarbakırı."

 

 

 

 

BİR İHSAN F. BİÇİCİ VARDI

BİR İHSAN F. BİÇİCİ VARDI

O da gitti.

İhsan Biçici de öldü.

Vay limin…”

Artık bundan böyle O’nun için de “İyi bir Diyarbekır’liydi, güzel insandı, iyi bir şairdi…” diyeceğiz.

“ Vay limin…”

Tıpkı Necip Başak gibi,

Tıpkı Tahsin Hevedanlı gibi,

Tıpkı Sezai Yılmaz gibi,

Ve de Ahmed Arif gibi.

O da gitti.

O da katıksız bir “Diyarbekir sevdalısı” idi kuşkusuz..

Bozulmamış Diyarbekir’e sevdalıydı.

Bozulmamış Ben-ü Sen’e, bozulmamış Cinali bahçelerine, bozulmamış Alipar’a, bozulmamış Karajdağ’a ve de “tebdil ve tağyir” edilmemiş Diyarbekir küçelerine…

Ben-ü Sen’in “gecekondu ormanı” olmadan önceki haline vurgundu.

Bu hasretini dile getirmek için yazmıştı “Vay Limin” şiirini.

Bu şiir aslında bir Diyarbakır ağıtıdır; Biline…

Şiirin giriş bölümü şöyle;

VAY LIMIN

Bu şehr-i Amid

Bu koca Diyarbekir ki

Nice sergüjestler görmüştür

Uzak tarihte, eski tarihte, yeni tarihte,

Sevdalar, kavgalar içiçe

Sanki hiç yaşamadık o günleri,

Her dalı yediveren

O pembe, beyaz kankırmızı gülleri...

Şimdi gövdesi sahte

Yaprakları yalan

Solgun çiçekleri bir ücra yerinde yüreğimin

Vay, lımın...

+++++

Nicedir hastaydı, nicedir rahatsızdı.

Ama yine de soranlara “iyiyim” diyordu.

Her Diyarbakırlı gibi o da acıya şerbetliydi, dayanıklıydı.

Sonunda acı haber 19 Kasım 2013 günü bir DİTAV” mesajı ile düştü tüm telefonlara;

“Vakfımızın kurucu üyelerinden şair hemşerimiz İhsan F. Biçici vefat etmiştir. Cenazesi ikindi namazından sonra Yeniköy mezarlığına defnedilecektir…”

+++++

Değerli hemşerimiz Av. Dr. Şevket Beysanoğlu’nun “Diyarbakırlı Fikir ve Sanat Adamları” kitabının üçüncü cildinde şöyle tanıtılıyor İhsan F. Biçici;

“Şair, yazar ve hukukçu.

6 Mart 1934’de Diyarbakır’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini burada tamamladı. Ankara Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu.

Ankara’da bir süre Öncü, Vatan, Son Baskı, gazetelerinde ve ÜLKE dergisinde çalıştı.

1952 yılından beri şiir ve yazıları belli başlı gazete ve dergilerde yayımlanmaktadır.

1966 yılından bu yana Diyarbakır’da avukatlık yapmakta olan şairimiz şiirlerinin bir bölümünü “Şıpkaya Mektuplar – 1997” ve “Vay Limin-1997” kitaplarında toplamıştır…”

+++++

İhsan F. Biçici’nin Diyarbakır’a geldiği yıllar, güzel bir tesadüf, kentte gençliğin edebiyata, şiire, sanata yoğunlaştığı yıllardır.

Kentte Sezai Yılmaz, Necip Başak, Tahsin Hevedanlı, Canip Yıldırım gibi sanata, edebiyata, şiire yakın ve yatkın gençler vardır.

Şiire, edebiyata tutkulu gençler sık sık bir araya geliyor, şiirli sohbetler düzenliyor, gittikleri mekanlara ayrı bir renk ve değer katıyorlardı.

📷Diyarbakır Musiki Cemiyeti’nin önemli müzisyenlerinden cümbüş ustası Hayik Aşçı’nın eski Onur Palas arkasındaki sokakta bulunan kunduracı mağazasını kapatıp İstanbul’daki Çiçek Pasajı usulü “Ayaküstü tek-tekçi”ye dönüştürdüğü “Damla Meyhanesi’ tam bir şairler ve edebiyatçılar mekanı olmuştu…

Sık sık giderdik DAMLA’ya.

Buraya sadece bir grup TANIDIK katılırdı.

İhsan Biçici de buranın müdavimlerindendi.

Orada hemen her gece tam bir edebiyat ziyafeti çekiliyordu…

Çok sevdiğim bir şiiri vardı, sık sık okumasını isterdik. Kırmazdı.

Şiir şöyle bitiyordu.

……. Allah Kerim, ağa Kerim.

Benim adım Abdülkerim…”

Güzel Günlerdi.

+++++

Tahsin Hevedanlı, Necip Başak, Sezai Yılmaz, İhsan Biçici, Ziya Aksoy, Edip Değer, Şeref Değer, Tekel Başmüdürü Nasir Yazıcıoğlu sık sık Tüccar Kulübü lokalinde, Turistik Palas bahçesinde, Nebi Camii arkasındaki Aydınlar Kulübü’nde, Tekbeden karşısındaki sokakta bulunan Bekir’in meyhanesinde ve de Onur Palas arka sokağındaki Hayik’in Yeri Damla Meyhanesinde bir araya geldiğimiz kimselerdi. Çoğunlukla şiirli sohbetler yapıyoruz. Herkes yeni şiiri varsa onu okurdu. Sonra başka şiirler okunur, eleştiriler yapılırdı. Başta, Cahit Sıtkıolmak üzere Bekir Sıtkı ve Ümit Yaşar'dan şiirler okurduk. Yeri geldikçe de Fuzuli'den, Baki'den Nef-i'den, Nedim'den, Rıza Tevfik’den, Ziya Paşa’dan okunan şiirler ve rübailerle gece şenlenirdi...

Ressam Muzaffer, Naci Sağal, ve Recep Subaşı, Kebapçı-Tiyatro sanatçısı Eyüp Usta. Tiyatro sanatçısı Edip ve Şeref Değer. Ses sanatçıları Yusuf-Hakkı Tapan kardeşler, Hayik’in Yeri DAMLA’daki şiirli gecelerine zaman zaman katılırlardı..

Şiir okumada Necip Başak, Sezai Yılmaz ve Tahsin Hevedanlı ve de İhsan Biçici grubun gözdeleriydi. Sonraki yıllarda genç Atilla Üçok da katılır oldu gruba.

Rahmetli Hevedanlı'nın davudi sesi bir hoş seda olarak yankılanırdı meyhanede.

Otuz yılda bir defa tekerlendi ayağım,

Gazaplarla belalar yağın üstüme yağın

Her çizgi bir ıstırap buruşmuşsa yanağım,

Feleğin rüzgarından saçlarım darmadağın…

Derken, birkaç yıl içinde bu arkadaşlardan da bir bölümü peşpeşe Diyarbakır’dan başka diyarlara göçtüler.

Sonra, evet sonra acı haberleri gelmeye başladı.

Sezai Yılmaz, Tahsin Hevedanlı, Edip Değer, Necip Başak çeşitli tarihlerde aramızdan ayrıldılar.

Özellikle 1950’li yıllarda bu şiir dolu geceleri sanatçı ruhları ve yetenekleriyle yaşatıp Diyarbakır'ın bir dönemine damgalarını vurmuş bu dostların çoğu birkaç yıl içinde ardı ardına Türkiye'nin çeşitli bölgelerinde geçirdikleri trafik kazalarında can verdiler;

Önce Sezai Yılmaz. ardından Tahsin Hevedanlı, sonra Edip Değer ve Necip Başak...

Tümü de genç ve en verimli çağlarında göçüp gittiler.. Yazık oldu...

Denilebilir ki bir tek İhsan Biçici kalmıştı Diyarbakır’da.

Tek başını bir edebiyat misyoneri gibiydi. Yazılar, şiirler yazdı. Söyleşilere, panellere, konferanslara katıldı, sergiler açtı. Diyarbakır’ın sanat ve edebiyatını diri tutmaya çalıştı…

+++++

Evet. İhsan Biçici tam bir ”şeher çocuğu”ydu.

Ankara’da bulunduğu yıllarda yazdığı “Delilo” şii8ri herkesin ağzında, her mekanda, her düğünde, her toplantıda söylenen bir milli marş gibiydi.;

DELİLO

Desem ki bu şehir Diyarbekir’dir,

Adım adım kapılarını ben çaldım.

Ben açtım kendi elimle.

Sokaklarını sevgimle ben kurşunladım.

Anlattım ona rüyamı bir masal gibi,

Dicle’den, Karacadağ’dan, Alipar’dan,

Anadan,

Babadan,

Yardan.

Bu kadarmış nasibi.

Dicle, bağrı yaşlardan doğagelmiş bir nehir,

İnceden, hafiften ağlayıp durur.

Yılanlı, akrepli, sevdalı şehir,

Hatırladıkça içim burkulur..

Cinali Bahçesi’nde şöyle bir bahar,

Ya da mevsim yazdır, “Çay önünde karpuzlar.”

“Mardinkapı şen olur,

Dibi değirmen olur.”^

Değirmene inerken yoluma rastladı yar,

Hele yar, yar zalim yar, hain yar, vefasız yar,

Rüzgarın başka eser, çiçeğin başka kokar,

Şimdi;

“Diyarbakır dolar şimdi,

Dolar boşalır şimdi”

Bırak ellerimi lo,

Delilo başlar şimdi…

Davul dan dan vuruyor bak, oyuncular hazır,

Sana binlerce selam güzel Diyarbakır…

+++++

Evet, evet İhsan Biçici tam bir Diyarbekir sevdalısıydı.

Işıklar içinde yatsın…

-------------------------------

İhsan Fikret Biçici

YAZAR, ŞAİR

Doğum

06 Mart, 1934

Diyarbakır

Ölüm

19 Kasım, 2013

Diyarbakır

Şair ve yazar (D. 6 Mart 1934, Diyarbakır - Ö. 19 Kasım 2013, Diyarbakır). Cumhuriyet İlkokulu (1945) ve Diyarbakır Ziya Gökalp Lisesini bitirdikten (1953) sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden mezun oldu (1960). Fakülteyi bitirdikten sonra bir süre Ankara’da Öncü, Vatan, Son Baskı gazeteleri ile Ülke dergisinde çalıştı. 1966 yılından itibaren Diyarbakır’da avukatlık yaptı. 29 Kasım 2013 tarihinde Diyarbakır'da vefat etti. Yeniköy Mezarlığında toprağa verildi. Şairimizin Süha, Reha adlarında iki erkek ve Yeşim adında bir kız çocuğu vardır

İlk gençliğinden beri ülkemizde çıkan edebiyat ve sanat dergilerinin birçoğunda şiirleri yayımlandı. Daha öğrencilik yıllarında Lise (1952-1953) ve Koza (1956) adlı dergilerini, sonraki yıllarda Diyarbakır’da arkadaşlarıyla birlikte Yaratım dergisini çıkardı.

Diyarbakırlı şairler arasında ismi hep ön sıralarda anılan İhsan Fikret Biçici, sadece Diyarbakır temalı şiirleriyle değil, insana ve topluma değgin her temada şiirleriyle de edebiyat tarihimize adını yazdırmayı hak etmiş usta bir şairdir. Diyarbakır üstüne yazdığı özellikle "Delilo" ve "Vay Limin" adlı şiirleri yıllardan beri çok kişi tarafından çeşitli şiir ve edebiyat meclisinde ezbere okunmaktadır.

Okuma coğrafyası olabildiğince zengindir şairimizin; anılar, dinler, inançlar, uluslar, toplumsal yapı araştırmaları gibi. Ama hep şair kimliğini korudu ve öyle anıldı çevresinde. Neredeyse hukukçuluk yönünden çok bu yönüyle tanındı. Bir kimliğini daha korudu İhsan Biçici: Fikret’çilik. İlk gençliğinden beri tutkuyla bağlandığı, özümsediği Tevfik Fikret’in şiir ve dünya görüşü İhsan’ın ikinci adını daha belirledi: İhsan Fikret.” (Remzi İnanç, Şıpka’ya Mektuplar’ın önsözü, 1997)

*

İhsan Fikret Biçici şiirden bir renk oluştururken, kimileri gibi zorlanmaya ihtiyaç duymaz.

Türkçe duru, imgeleri destekleyen sözcükler çok açık ve güncel. Okurken onu çok iyi tanıyacaksınız. Çünkü o, birilerinin duygularını ya da birilerine ait tepki ve istekleri değil, doğrudan ve tümüyle kendinse ait olanları anlatmakta. Diyarbakırlı bir ozan olarak kitaplığımıza taşıdığı renkler için ona teşekkür borçluyuz.” (M. Ali Ural, Hévi, 26 Temmuz-1 Ağustos 1997)

*

Kendimi şairlerden daha çok, hep sevda ve güzellik taşıyan şiirlere yakın buldum.O şiir hangi

Şaire ait olursa olsun. Çok güzel bir akşamüstü, sessiz ve sakin bir gece; bir çiçek, bir ağaç, sımsıcak bir bakış, güvenilir bir dost eli, hep bunlar etkilemiştir beni ve bunların yansıdığı şiirler. Belki bu yüzden hiç düşman olamadım, hiç kötülük istemedim kimseye, bana düşman olsalar bile. Herhangi bir şaire benzeme gayretim olmadı ve öyle bir hevesim de…”

(Diyarbakır'da Su Sesi, Suzan Samancı’nın söyleşisi, Gündem gazetesi, 19 Eylül 1997)

*

Neyin ve nasıl yazılırın tek adresi şairin kendisidir. Her şiirin kendi kuralları vardır ve biraz da bu yüzden her şiir tek başına bir eserdir. Böyle olsa da İhsan Fikret Biçici’nin ‘Bütün Şiirleri’ni okuduğumuzda ondaki estetik ve poetik bütünlüğün de farkına varırsınız./ Bu da kolay olmasa gerek; yoğun dikkat, titiz bir çalışma iyi bir gözlem, zengin bir imge ve sözcük seçimi gerektirir. / İhsan Fikret Biçici, dönem olarak ‘Kırk Kuşağı’ndan görünse de şiirleri daha çok ‘İkinci Yeni’ye yakın bir çizgidedir. Aslında kendini herhangi bir kuşakla sınırlı tutmaz…Onun sevdası her çiçekten beslenir. Bazen ‘deli kızın akıllıca sözleri’ ‘, bazen dul gözlü kadınlar’, bazen ‘maviye hasret çocuklar’ı olur.” (Sevgi Tükenmiyor, A.Hicri İzgören. Günlük gazetesi, 14 Mart 2009)

 

Yazar: MEHMET MERCAN

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör