Şair ve yazar. 10 Ocak 1966, Kağızman / Kars
doğumlu. Baba tarafından halk şairi Cemal Hoca’nın torunudur. Muşlu Köyü
İlkokulu, Bahçelievler Teknik Lise, Trakya Üniversitesi Sağlık Hizmetleri
Yüksek Okulu (1988) ve Ankara Üniversitesi İktisat Fakültesi (1995) mezunu. Folklor
/ Edebiyat dergisini çıkardı. 1988’den itibaren Ankara’da Ürün Yayınlarının
editörlüğünü yaptı. Bir dönem, Kültür Bakanlığı Kültür Eserleri Yayın Danışma
Kurulu üyeliği, Kültür Bakanlığı HAGEM Yayın Kurulu üyeliği ve Türk Dünyası
Dergisi Yayın Kurulu üyeliğini yürüttü. Kibris Doğu Akdaniz Üniversitesinde
öğretim öğretim görevlisi olarak çalıştı ve Türkiye temsilciliğini yaptı.
Edebiyatçılar Derneği Yürütme Kurulu üyeliği ve genel sekreterliği görevlerinde
bulundu. Kısa adı KIBATEK olan Kıbrıs, Balkanlar, Avrasya Türk Edebiyatları
Kurumunun başkanlığını, Folklor Araştırmaları Kurumunun genel sekreterliğini
yaptı. 1994 yılından itibaren yayımlanmakta olan halkbilim, antropoloji,
sosyoloji, tarih, müzik ve edebiyat içerikli Folklor/Edebiyat dergisinin
genel yayın yönetmenliğini yürüttü.
Edebiyat hayatı öykü ile başladı ve ilk öyküsü
“Kayıp Kuzu”, 1981 yılında yayımlandı. Almanya, Romanya, Makedonya,
Bulgaristan, Moldova, Ukrayna, Azerbaycan, KKTC ve Türkiye’de düzenlenen çok sayıda
uluslararası bilimsel toplantıya bildirileri ile katıldı.
Araştırma ve sanatsal ürünleri Varlık,
Yaşasın Edebiyat, Yeni Şiir, Sanat Rehberi, Eflatun, Günümüzde Kitaplar,
Folklor, ODTÜ Halkbilim, Türk Folkloru, Özgür Ozan (sahibi ve yazı işleri
müdürü), Anadolu Ekini, Kebikeç, Turnalar, İmece, Littera gibi yayın
organlarında yayımlandı. Şiirleri Lehçe, Almanca, Romence, Özbekçe ve Rusçaya
çevrildi. Suları Islatan Mecnun (2003, 6. basım Ocak 2005) kitabıyla,
Ruşen Hakkı Ulusal Şiir Yarışması (2004) birincilik ödülü kazandı. Ayrıca
“Şehr-i Edirne” şiiri ile Makedonya Cumhuriyeti Çalıklı Bahar Şenlikleri
kapsamında düzenlenen Türk Dünyası Şiir Yarışmasında (2003) birincilik ödülüne
değer görüldü. 1995 yılında İhsan Hınçer Türk Folkloruna Hizmet Ödülünü aldı.
Folklor Araştırma Kurumu genel sekreteri, Âşık Veysel Derneği onur kurulu
üyesidir.
“Turan, oturup sabırla bütün halk edebiyatı
ürünlerini tarıyor... Bu taramalardan kendine göre önemli bulduğu konuları ve
ipuçlarını değerlendirici görüşleriyle ortaya koyuyor. Bu çalışmayla öncelikle,
Türk Halk Edebiyatı ürünlerinde ‘göndergesel anlam’, ‘yan anlam’ gibi öğeleri
öğrenirken, ‘özel adlardan yararlanma’ örneklerinin de sergilendiğini
görüyoruz. Bunlar arasında kişiler, yer adları, hayvanlar ve nesneler yer
alıyor. Metin Turan, bu örnekteki araştırmasını başka edebiyat öğeleriyle
sürdürüyor. Bunlar arasında da ‘uzak çağrışımlar’, ‘benzetmeler’ ve
‘aktarmalar’ öne çıkıyor.” (Öner Ciravoğlu)
ESERLERİ:
DENEME-İNCELEME-DERLEME: Enver Gökçe
Üzerine (Eleştiri-Tanıtma-İnceleme ve Söyleşiler, yay.haz. Özgen Seçkin
ile, 1991), Can İçindedir Canan / Kağızmanlı Cemal Hoca (1992), Âşık
Veysel (1994), Yürüyorum Dikenlerin Üstüne (Halk Ozanı Kaplanî’nin
Yaşamı, Sanatı Şiirleri, haz. M. Turan, 1994), Kul Himmet (1994),
Ozanlık Gelenekleri ve Türk Saz Şiiri (1995), Üç Kanatlı Masal Kuşu:
Oğuz Tansel (haz. M. Turan, 1995), Pertev Naili Bortav’a Armağan (haz.
M. Turan, 1998), Türk Halk Edebiyatı (ortak yayın, 1998), Türk Halk
Şiirinde Anlam Çerçevesi (1998), Dostlar Seni Unutur mu? (Türkçe-İngilizce,
1999), İzahlı Halk Şiiri Antolojisi (haz. M. Turan, 2000), Kültür-Kimlik
Ekseninde Türk Edebiyatı (2004).
ŞİİR: Suları Islatan Mecnun (2003).
KAYNAK: Ufuk S. Adıyaman / Aşık Veysel Üzerine
İlginç Bir Çalışma (Cumhuriyet Kitap, sayı: 238, 15.9.1994), Faruk Güçlü /
Ozanlar Gayri Resmi Tarihin Yazıcıları Değil mi? (Hürses gazetesi, 2.10.1997),
Şerif Baykurt / Saz Şiiri Tarihi (Cumhuriyet Kitap, sayı 379, 1997),
Vitrindekiler (Cumhuriyet Kitap, 3.9.1998), Öner Ciravoğlu / Daha Çok Araştırma
Daha Çok Ürün…(Virgül, Mayıs 1999), Necmi Akyalçın / Kültür-Kimlik Ekseninde
Türk Edebiyatı (Cumhuriyet Kitap, 6.5.2004), Haydar Ünal / 2004 Yılı Ruşen
Hakkı Şiir Birincilik Ödülü Kazanan Metin Turan’
Şimdi
ufkuna haylazlıklar çizmiş bir çocuğun gözleridir ömrüm
Bütün
gemilerini en dingin sularda batırmış kaptan-ı derya
Çiçeklerin
adlarını saymayı unuttum
İskemle
üzerinde yirmi üç nisan şiirleri okumayı da
Babam
kekeme bir oğlu olmakla övünmeyecek böylece
Böylece
kaçıp gitmeyecek trompet uğultusuna kaptırdığım çığlıklar
Martılar
Ah o
mavi suların hasretiyle gövdesini döven kanatlar
İstanbul
bir borsa envanterinin sevincidir/ yazık!
Kredi
kartları, tahviller, döviz hesapları
İçi
boşaltılmış bankalarla çoğalan cellatlar diyarı memleket.
Kumsalı
döven dalgalar yok artık
-poşetler, kola kutuları, zerzevat
Gözlerini
soğuk bir ülkeye çevirmiş Mariya da
Kartpostalları
büyütüyor bütün coğrafyacılar
Ağlayamamak/
kendi öksüzlüğümüzdendir
Bu
kalabalıkta yalnızlaşmak.
beni hoşçakal gibi düşün sevdiğim
bütün cephelerde muzaffer, aşka yenik komutan
beni selsularına kapılmış kağıt gibi düşün
hangi istasyona uğrasam yanlış makastayım
hangi kavşağa varsam sola dönüş yok
beni akşam gibi düşün sevdiğim
kükürt dumanına teslim erzurum gibi düşün
beni diyarbakır gibi düşün sevdiğim
cezalı bir şairin surlara asılması gibi
ömrüme vurulan çentiklerle geçiyor ergenliğim
her salı gözaltındayım her perşembe vukuat
cuma karakol avluları
beni müebbet aşık düşün sevdiğim.
(Suları Islatan Mecnun, 2003)
varsam gözlerinin aydınlığında
gizlice
kıyamam incinirsin
kirpiklerim değince
alfabeyi çoktan tüketmiş sözcük fukarasıyım
bir bilsen
gülüşün ömür uzatır
serhadden beri gelsen.
okul çocukları gibiyim zil sesi duyunca
sevinç tarlasına dönüşür ellerim
koşarım ta uzaktan
adımım sessizcedir.
boynun adının baş harfi
bir kuğu endamında
hangi yandan çırpınsam incedir.
Özlerim bir ses gelsin senden
Kırılsın şeytanın ayağı
nicedir…
bir baştan bir başa yürüyüp sokaklarını
o kenti ben yıldızlarla sevişen neşesinden tanırım
sinan ki aşkın en büyük anıtı / taşı konuşturan müzisyen
ufkumu kuşatır selimiye
katletmeye kalkışsa da obur yüzleriyle
'müteahhit' karneli 'mimarlar'
sinan aşkın en büyük anıtı
yürümekten yorulmadığım sokaklar/ tren istasyonları
ne zaman "allahu ekber" sesi duysam
buğulanır gözlerim kendi yurdumda / efkârlanırım.
kentler de küser suskunluğuna gömülüp aşkların
kıyık, kendi mahzunluğunda / karaağaç öyle soylu
camına dayayıp göğsümü
buharlanmış bir günü solurum.
şimdi titrek konuşmalarım
efkarlı gözlerimle çay salonları ararım
akşamı geç bulacak bir saat
hâlâ kızını kovalayan bir baba
ben şimdi edirne'yi yeni
ben şimdi edirne'yi sende tanıyorum
*
bereketli sözler fısıldarsın her seferinde
her seferinde narin bir kımıldayışla 'hoşçakal' deyip
o şehri edirne'de gurbetim olursun.
sen öyle uzaklarda öyle bensiz
en kuytu köşesinde o serhat şehrin
lâkin dönüversen yönünü birazcık
ahtim var ışıtan gözlerinden yağmuru yağdırmaya
bitmese gün olmasa akşam
okyanusunda boğulsam
sesin penceremde asılı.
seviyorum yürüyüşünü gökyüzünün en parlak yıldızı
nasıl da güzelleşir el attığın her şey
bütün martıları havalanır gibi marmara’nın
senin balkan gözlerinden bir anadolu gülümser
başağına doymuş buğday tarlası ovalar
içimde esrik bir ırmaktır tunca
meriç ayakizlerimi kovalar
şimdi karaağaç’tan havalansa selamın
bulvarları taşar ankara’nın
aydınlıksın gibi değil aydınlık
seviyorum parıltını.
Gedenke mich als ein Lebewohl, meine Liebe
An allen Fronten als Sieger, bei der Liebe ein besiegter Kommandant
Gedenke mich als ein Stück Papier
Der vom Sturmwasser erfasst wurde
An welche Bahnlinie ich auch ankomme, bin ich am falschen Bahnsteig
An welche Kreuzung ich auch ankomme, gibt es keine Einfahrt nach links
Gedenke mich wie der Abend, meine Liebe
Wie die Stadt Erzurum, die widerstandslos dem Schwefel ergeben ist
Gedenke mich wie die Stadt Diyarbakır, meine Liebe
Wie das Aufgehängtsein des bestraften Dichters
An den Festungsmauern der Stadt
Meine Jugend vergeht mit Kerben des Schicksals auf mein Leben
Jeden Dienstag bin ich in Haft, jeden Donnerstag ein Vorfall
Freitags bin ich auf der Flur der Justiz
Gedenke mich als ewig Liebender, meine Liebe.
Almancaya Çeviren: Nuray Lale