Metin Cengiz

Çevirmen, Yazar, Şair

Doğum
03 Mayıs, 1953
Eğitim
Erzurum Atatürk Üniversitesi Temel Bilimler ve Yabancı Diller Yüksekokulu Fransızca Bölümü, Marmara Üniversitesi Fransız
Burç

Şair, yazar, çevirmen. 3 Mayıs 1953, Göle / Kars (şimdi Ardahan) doğumlu. Göle İlkokulu (1964), Kars Alpaslan Lisesi (1972), Erzurum Atatürk Üniversitesi Temel Bilimler ve Yabancı Diller Yüksekokulu Fransızca Bölümü mezunu (1977). Öğrenciliği Yıllarında kısa bir süre Devlet İstatistik Enstitüsü’nde memurluk yaptı (1973). Değişik tarihlerde siyasi dergi çıkarmak ve siyasi eylemde bulunduğu savıyla tutuklandı. Fransızca öğretmeni olarak Posof / Erzurum (1977-78), Kars (1978-80), Artova (1980-83), İstanbul (1983-87) ve Muş (1987) liselerinde çalıştı. Bu arada Marmara Üniversitesi Fransızca Bölümü’nü de bitirdi (1987)… 12 Eylül 1980 döneminde TCK’nın 141. Maddesine muhalefetten iki yıl hapis yattı. Öğretmenlik yıllarında bir süre gözaltına alındı, il içi ve il dışı sürgünlere gönderildi, açığa alındı. Muş’ta öğretmenlikten istifa ederek İstanbul’a giderek yayınevlerinde düzeltmen, redaktör, editör ve çevirmen olarak çalıştı. 1993 yılından sonra yeniden başladığı öğretmenlikten 2002 yılında emekli oldu.

Metin Cengiz’in “Nasıl Şiir” başlıklı ilk yazısı 3 Mayıs 1980 günlü “Demokrat” gazetesinde; sonraki yıllarda çevirmenliğin yanı sıra şiir ve yazıları “Broy”, “Varlık”, “Adam Sanat”, “Edebiyat ve Eleştiri”, “Bahçe (Antalya), “Islık” (Mersin), “Şiir Odası” (Ankara), “Düşün”, “Yasakmeyve”, Parantez”, “Yazko Edebiyat”, “Kum”, vb. dergilerde yayımladı. 1988 yılında Karadeniz TV’de “Şiir ve Resim” programını hazırlayıp sundu. Gazeteler aylık dergilerde çeşitli özellikle şiir sorunları üzerine ve kitap tanıtma türünde yazılar yazdı. 2005 yılında şiir ve şiir sorunları üzerine yayın yapmak üzere şair dostlarıyla Digraf Yayınevi’ni kurdu. 2010 yılında “Şiirden” dergisini çıkarmaya başladı.

Metin Cengiz’in, gelenekten hesaplaşarak yararlanan, günümüz modern dünyasının gerçekliğini şiirinde yansıtan, insanı bütünlüğü içinde, yaşadığı gerçeklik ve duygu dünyasıyla ele almaya çalışan bir şiiri vardır. İlk dönemlerde şiir üzerine yazdığı yazılarla da dikkat çeken şair, 1980 sonrasında şiir üzerine yazdığı kuramsal yazılar ve tartışmalarla, adı öne çıkanlardan biri oldu. Bu yazılardan kimilerini “Şiirin Gücü” (1993) adıyla kitaplaştırıldı “Şarkılar Kitabı” ile 1996 yılı Behçet Necatigil Şiir Ödülü’nü, “Sonsuzluk Çiseler Büyük Sularda” toplu şiirler kitabı ile 2010 Melih Cevdet Anday Şiir Ödülü’nü aldı. Türkiye Yazarlar Sendikası, Türkiye PEN Yazarlar Derneği ile Edebiyatçılar Derneği üyesidir.

 “Şiirsel yazının değiştirilmesi yolunda, görsel-işitsel hazzı ve estetize edilmiş mutlak şiiri arayarak sürdürülen çabayı (tekilci) imleyen kimi sözcük seçimleri; şiir, imge, zaman, ayna, şarap, aşk, nergis, ruh, mürekkep, sır, çocuk, kitap, gök gibi. Yaşamın değiştirilmesi yolunda, dünyasal hızların, yanı sıra eşitlikçi ve kardeşçe bir yaşamın şiirini arayarak sürdürülen çabayı (çoğulcu) imleyen kimi sözcük seçimleri; halk, bayrak, anarşist, Kürt, sabotaj, ordu, zindan, Sivas, isyan, menzil, asker, slogan, hapishane, faili meçhul gibi. Yaşadığı toprağa ve dile kökten bağlı şair tavrına iyi bir örnektir Metin Cengiz; bir çok çeviri çalışması bulunan şair, dünya yazınını izlemeye gayret eden, şiir kuramına yakın duran bir yazar kimliği de oluşturulmuştur, verimleriyle. Ki, iki uçlu bu eğitimin bir ucunu destekleyen bu çabalarıdır. Sözün davası ile yaşamın davasına adanmışlığın izleri sürülür şiirinde.” (Turgay Kantürk)

ESERLERİ:

ŞİİR:

Bir Tufan Sonrası (1988),

Büyük Sevişme (1989),

Zehirinde Açan Zambak (1991),

İpek’A (1993),

Şarkılar Kitabı (1995),

Gençlik Çağı (1998),

Aşk İlahileri / Günümüze Hüzzamlar (Toplu şiirler, 2006),

Özgürlük Şiirleri (2008),

Sonsuzluk Çiseler Büyük Sularda (Toplu Şiirler/1, 2008),

Dünyaya Katkımız Bir Ebru Vurgusu (Toplu Şiirler/2, 2010),

İmgeler Benim Yurdum (2011, 2016),

Yeryüzü Halleri (2013).

DENEME-ELEŞTİRİ-İNCELEME:

Şiirin Gücü (2. Basım, 2006),

1923-1953 Toplumcu Gerçekçi Şiir (2000),

Modernleşme ve Modern Türk Şiiri (2. Basım, 2011),

Şiir, Din ve Cinsellik (2005),

Nâzım'dan 70'li Yıllara Türk Şiirine Eleştirel Bir Bakış (2005),

Şiir, İmge, Biçim, Biçem / Şiirin Teorik Sorunları (2005),

Şiir, Dil, Şiir Dili, Şiirsel Anlam (2005),

Küreselleşme, Postmodernizm ve Edebiyat (2007),

İmge Nedir (2009),

Kültür ve Şiir (2010),

Felsefe ve Şiir (2010),

La Paix (2011),

Cemal Süreya, İkinci Yeni Bilincinin Kurucu Gücü (2012),

Platon ve Aristoteles’te Şiir Düşüncesi (2012),

Şiir Nasıl Yazılır (2013).

RÖPORTAJ:

Hayat, Edebiyat, Siyaset-Ahmet Oktay ile Dünden Bugünden (2004).

ÇEVİRİ:

Max Jacob / Sahici Mucizeler (Der: Ülkü Tamer, 1991),

Aimé Cesaire / Seçme Şiirler (Eray Canberk ile, 1999, 2. Basım: 2001),

Pablo Neruda / Aşk Soneleri (1991),

Pablo Neruda / Ateşten Kılıç (1991),

Eugene Guillevic / Seçme Şiirler (1993),

Jacques Prevert / Seçme Şiirler (Eray Canberk ile 1994),

Jules Laforgue / Sevdalılar (1991),

Venus Khoury Ghata / Gölgeler ve Çığlıklar (1996),

Baudelaire’den Günümüze Modern Fransız Şiiri (Çev. ve Haz., 2000),

Batmış Güneşler Üstünde Günümüz Fransız Şiirinden Seçmeler (2005),

Naim Araidi / Acıklı Şeyler İçin Bayram (2010),

Gerard Augustin / Seçme Şiirler (Eray Canberk, Başak Aydınalp, Müesser Yeniay ile, 2011),

Michel Cassir / Kişisel Antoloji (Eray Canberk, Müesser Yeniay ile, 2011),

Tahar Bekri / Sabırsız Düşler (Medine Sivri ile, 2012),

Çağdaş İspanyol Şiiri Antolojisi (Müesser Yeniay ile, 2013),

Jaime B. Rosa / Deniz Şiirleri (2014).

KAYNAKÇA: Behçet Necatigil / Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü (1999), Eray Canberk / Zehirinde Açan Zambak (Cumhuriyet Kitap, 19.3.1992), Metin Celal / Şarkılar Kitabı (Varlık, sayı: 1060, Ocak 1996), Ramis Dara (Adam Sanat, sayı: 98, Ocak 1994), Feridun Andaç / Tanıklığın Odağında Bir Şair (Cumhuriyet Kitap, 4.4.1998), Haydar Ergülen / Metin Cengiz’in Gençlik Çağı (Varlık, sayı: 1097, Şubat 1999), Turgay Kantürk / ‘Metal Ayinler’ ve ‘Şarabî Hayat’lar Arasında; Şiir! (Cumhuriyet Kitap, 3.6.1999), Gültekin Emre / Bir Aşk Mültecisinin Şiirleri (Cumhuriyet Kitap, 17.6.1999), Yavuz Özdem / Gençlik Çağı (Cumhuriyet Kitap, 22.7.1999), Halim Şafak / Metin Cengiz’in Gençlik Çağı’nın Anlamı (Kavram Karmaşa, sayı: 12, 1999), Şükran Kurdakul / Şairler ve Yazarlar Sözlüğü (gen. 6. bas. 1999), Fikret Demirağ / Metin Cengiz ve Gençlik Çağı (Varlık, Ocak 2000), İhsan Işık / Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi (2001, 2004) - Resimli ve Metin Örnekli Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi (2006, 2009, 2015) , TBE Ansiklopedisi (2001), Yıldız Cıbıroğlu / Üç Sanatçıda Salkımsöğüt-Metin Cengiz’de Söğüt Oynaş (Adam Sanat, Ocak 2003), Doğan Hızlan / Şiir Üzerine Düşünmek (Hürriyet, 27.08.2010), Yücel Kayıran / Felsefi Şiir'le Hesaplaşmak (Radikal Kitap, 15.04.2011), Metin Cengiz / Yavuz Özdem’le Söyleşi (Cumhuriyet Kitap, S: 1091), Doğan Hızlan / Türk şiiri İspanya’da (Hürriyet, 26.8.2013). 

AŞK İLAHİLERİ XVII

heyhat! öğrendim ki yenilmiş bir ordu

bile çabuk toparlar kendini

meğer aşk bir başkasında intiharmış

 

bir yara gibi söz ederdik ayrılıktan sıyrılıp sadağından ok gibi akınca

ah ki her mevsim yağan karmış

 

aşk, sonsuz kurtuluştur çarmıhtan derdik

şimdi.. göktaşı gibiyiz kendi yörüngemizde ayrılık.. ömre infilak bir saatli bombaymış

 

o ne serüvendi, yerin ve göğün baştacı sevda bir kelebek ömrü kadarmış

ve ufuk.. çelik bir ilmek gibi darmış

 

ah sevgili, ruhun ve bedenin hedefi derler bütün harfleri boşluğa atılan zarmış

AŞKA BİR TANIM İÇİN SÖZLERİDİR OĞLUMUN

Oğlumla aynı yolda ayrı gökler gibiyiz

değişik günlerin rengiyle açan. Kanat kanada

uçan iki tanrı, her birimiz bir iz peşinde

koşar, yorulunca insanız deriz.

Sıra aşka geldiğinde, değerli taşlar

var gibi kazı yerinde, belirsiz bir güneş

yaramaz bir çocukla sanki oynar durur

yalanı yaşamaya hazır yüreğimde.

 

Oğlum daha genç. Sözleri külçe gibi

ağır, bir yılan taşısa da göğsünde

günden güne büyüyen, bir ağrı ve ağu

sözünde, insanı büyüyle ağırlar.

Şöyle dedi oğlum, bir odadan bir odaya geçerken:

aşkım, kışın yağan kara benzetti beni

rüzgâr savurup dururken sokaktan sokağa

güneş iliklerime işledi. 

İLHAMİ

1-

Hadi dostum, suların aktığını unut

Sular dalgalanır, sular durulur, sular

Yeryüzüne düşmüş kararsız bulut

 

Bir bulut ne ki dostum, gök uzun mu uzun

Yağmurlar, fırtınalar, sonra güneşler

Sonra okuduk mu sorusu mektepte hayatı

Sonra insanın buğdayken dönüştüğü un

 

Böyle dostum şahlanan bir at gibi başlar ya

Ne çetrefil şey hayatın benzemesi koşuya

Sular akar sular akar ve sular akar

Çakıla dönüşürken taşlar sulara bakar

 

Hayat dostum, arapsaçına dönüşmüş bir yumak hayat

Ve terli, çatlamak üzre olan bir at

 

2-

Kül mü gelir dile, külün ruhu mu

Ot nasıl dayanır dilsizliğe ey kahin

 

Hayat ki ölümün en çetrefil kardeşi

Ve insan ki bir atın göğe kişnemesi

Taş çağından kalma bir şölen sesi

Bir kaçağın sığındığı karanlık bir in

 

Hayat dedik, rakı içercesine yaşadık

Beli kırılır diye namussuz burjuvazinin

Zaman eledi bizi, felek kıyıp kavurdu

Kudurttu yurdumda faşizm denen o kuduz kurdu

 

 

3-

Hayat acımasız İlhami, gerçekler acı

Rüzgâr eser, rüzgâr eser ve rüzgâr eser

Bir top ateş olur hayat hayatın müminleri

Ne söz kalır İlhami ne de sözün cinleri

 

(Sahi hangi usta hangi hamlede

Fırlatıp atar sokaklara altın tacı?)

 

Hayat su gibi İlhami, tutamıyor insan

Elde kalıyor yalnızca kekremsi bir tat

Saatler vuruyor saatler vuruyor ve saatler vuruyor

En acemi oyuncuya kalıyor şah ve mat

 

Göğsünü bun’lara siper eden kardeşim

Şimdi yolda bir ışıksın sen yolda bir im

 

4-

Ben bir fotoğrafı yazdım bir yüzü okuyarak

Geçmiş yakın İlhami gelecek ırak

YOL KENARINDAKİ SÖĞÜT AĞACININ TÜRKÜSÜ (Adam)

Söğüt ağacı uğunup duruyordu,

sanki gök bir kurdu boğuyordu.

Telaşlı, üzgün ve hızlı çarpışmalarla

dallar ve yapraklar dövüyordu birbirini.

On dördünde bir kızın rüzgardaki saçları gibi

her salkımı ayrı bir örgü örüyordu.

Zayıf, cılız bir söğüt ağacıydı işte.

 

Bu yol kenarında, ölümden bile uzak

gece yarısının tatlı koynunda

paylaşıyor kaderini bir pompacıyla

bu ipini yele salmış dünyanın.

Gelip geçenlerin nazarına açık

sanki bir kaçık tımarhaneden

yumruklayıp duruyordu başını.

Derdi neydi, aşık mıydı bir yolcuya, bilinmez

kıyıları döven dalgalara benziyordu dalları

Yaprakları sıçrayan sulara kayalıklarda.

Kendini mutlaka bir dansöz sanıyordu.

 

Bir kolu sola bir kolu sağa, bir rüya

havada şöyle bir dolanıyordu.

Sonra eğilip bir düşü, öne doğru  

bütün güzelliğiyle salınıyordu.     

Derken eller önde kavuşup, sevinçten uçarak

öpüşüyordu defalarca, -yıkanarak aynada

birbirine aşık iki genç gibi.

 

Gidi ilkel sessizliğin söğüdü, seni

İstanbul’a götürmek var koklamak için

çiçek yerine, sabah akşam

ve sarmak gecenin kollarıyla.

O canım yabansılığınla ne güzel şarkı olurdun

ateşler yakardın perişan ruhumda

dağ taş da konuşmaya başlardı ama

bu cazibenle, bu huyunla sen

çabuk bıkardın benden

özlerdin gelip geçenleri yoldan.

İyisi mi kal yerinde

oyna ş dur.

FOTO GALERİ

İLGİLİ BİYOGRAFİLER

Devamını Gör