Eğitimci
şair (D. 1927, Bursa – Ö.1 Mayıs 1985). İlk
ve orta öğrenimini Bursa’da tamamladı. Balıkesir Eğitim Enstitüsünü bitirdikten sonra Savaştepe,
Erciş, Ortaklar öğretmen okulları ve Buca Eğitim Enstitüsünde öğretmenlik
yaptı.
Şiirleri
çeşitli sanat dergilerinde ve antolojilerde yayımlandı. 1955’te Varlık dergisinin düzenlediği şiir
yarışmasında ikincilik, 1957’de Edebiyat dergisinin
şiir yarışmasında birincilik, 1967’de Tercüman
gazetesinin düzenlediği şiir yarışmasında ikincilik ve İzmir Sanatçılar
Birliği'nce düzenlenen şiir yarışmasında üçüncülük ödülleri aldı. Evli ve üç
babasıydı.
ESERLERİ.
Mustafa Kemal Türküsü, Türküler Onu Söyler, Susuz
Dede...
HAKKINDA: Mustafa Özçelik / Dünyanın Bütün
Çiçekleri (2006).
ÖĞRETMEN
MESUT TARCAN
Bilirim çocukların yüreğinde gizli
Büyük Türkiye, aydınlık Türkiye
Tertemiz okullarda topladım sizi
Dağ taş sevgiyle ışısın diye
Gözlerim okulun bayrak direğinde
Korkma sönmez” söylüyor bütün çocuklar
Yarın var aydınlık bir Türkiye var
Bayrak bayrak çırpınan yüreğinde
DÜŞ ŞİİRLERİ
MESUT TARCAN
5.
Ekmediğin yerde bitiverir düş
Kaldırsan her taşın altındadır
Ne de olsa yaşlı başlı güngörmüş
Her kişiyi kardeşliğe çağırır
İkiye bölüşürsek pek düş olur
Adem'le Havva'dan kalan bu elma
Dişle onu sakın yabana atma
Hem mayhoş hem tatlı hem kokuludur
Bit pazarında satılan düşte var
Bakıyorsun kapışan kapışana
Öyle bir düş ki her kalıba uyar
Değer elbet bin şöhrete bin şana
Gerçeği sarıp sarmalayan düş
Tek başına sonsuza dek yürümüş.
6.
Düş hamuru acılarla yoğrulur
Bir kara toprağın altından gelip
Yağmurlarla, güneşlerle yükselip
Yeryüzü teknesinde hamur olur
Bu hamurda kanımız canımız var
Nasıl da mayalı, nasıl da göz göz
Yeryüzünü besleyip büyüten öz
Dağdan dağa seken ceylanımız var
Düş hamuru, düş hamuru bu hamur
Sevinçlerle, acılarla yoğrulan
Anamın sütü kadar ak, durudur
Çocukların biri kız biri oğlan
Mayalarında bu düş hamuru var
Düşe kalkıp büyüyüp düş olsunlar.
7.
Düş kuran turnayı gözünden vurur
Havalarda uçup giden turnayı
Düşlerle büyür küçülür her sayı
Usumuz sonsuzu düşlerle bulur
Bil ki düş kurmayan insan bir ölü
Ne kadar aramızda dolaşsa da
Dağları, deryaları hep aşsa da
Görmez onun için açılan gülü
Ne güzel doyurur ne güzel besler
Düş ekmeği elimizden düşmesin
Kursağımızda kalmasın hevesler
O şehirde kimseler öpüşmesin
Orda insanlar düş kuramıyorsa
Turnayı gözünden vuramıyorsa,
8.
Bir yaz gecesidir,bir
Yaz gecesi, kolaydır düşüm
Ve kanlı bir bıçak gibidir
Yedi köyde olaydır düşüm
Telli duvaklı bir gelinle
Yola çıkan halaydır düşüm
Kısrağın ardında sevinçle
Zıplayıp duran taydır düşüm
Oturduğum yer gecekondu
Bu tepeye gizlice kondu
Ne var ki bir saraydır düşüm
Sabah pırıl pırıl bir güneş
Mavi bir gök beleş mi bele
Geceleri bir aydır düşüm.
(Adabelen Dergisi, Ağustos-2007)
GECE
MESUT TARCAN
Bir yeniden yaşama değildir de nedir gece
Çengilerin biri gider biri gelir gece
Yıldızlar şakır şakır yer gök ışık içinde
Gönülleri çelen çengelli bir çe'dir gece
Duygular çiçek çiçeklerse duygu kesilmiş
Renklere bezenen bir yeni bahçedir gece
Açıldıkça açılır açıldıkça açılır
Çeyiz sandığından çıkan bir bohçadır gece
Konuşan coşkulardır atlar gibi başı boş
Sanki hiç bilmediğimzi bir lehçedir gece
Çengiler çoluk çocuk çekip gitti ne çare
Yok; çarçabucak sökülen koca bir çadır gece
İSTİKLAL SAVAŞINDA ATATÜRK
MESUT TARCAN
Sakarya kan akıyor boydan boya!
Mehmetçik artık ayağa kalktı.
Mavi bir alev geçti gözlerinden,
Savaşan kuvvet değil haktı.
Yirmi altı Ağustosta,
Karanlıkta düşman tel örgüleri...
Birşeyler ağarıyor etrafta,
Mehmetçiğin tetikte eli.
Saflar hücuma hazırdılar
“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz! İleri!...
BANDIRMA VAPURU
MESUT TARCAN
Ben «bandırma Vapuru»
Esme rüzgar esme halim perişan
Mustafa Kemal'im güvertede
Ben Karadeniz'de dalgalarla boğuşan
Küçük köhne bir tekne
Baştan ayağa dek iman dolu
Bu hasretlik daha ne kadar uzar
Uçmak isterim Samsun'a doğru
Bakışlarım kararır gözlerim dolar,
Ben «Bandırma Vapuru»
Karadeniz'de küçük köhne bir tekne
Yağma yağmur esme rüzgar
Yolumu bekler Anadolu
Gümüş dere durmaz akar.
Mustafa Kemal'im güvertede
Dayamış alnım ufka bakar.
Ben «Bandırma Vapuru»
Var git başımdan Karadeniz
Bu gece efkarım var
N'oldu ey gönül n'oldu
Gümüş dere durmaz ağlar
Kan ağlar altmış üç ilimiz
Kan ağlar Anadolu
Ben «Bandırma Vapuru»
Mustafa Kemal'im güvertede
Kaputuna bürünmüş
Bakışlarında kararlılık saçlarında rüzgar
Yıldızlar geçiyor alnından
Uzak zaferlerin şavkı vurmuş yüzüne.
Ben «Bandırma Vapuru»
Duyarım sesler gelir Anadolu'dan
Samsun'a doğru
Bir şey var gecenin içinde
Rüzgarlarla karanlıklarla dağılan
Bir şey var gecenin içinde
Mustafa Kemal'in sevinciyle ağaran.
Mesut TARCAN
SEVGİLİ BABAM, OZAN ÖĞRETMEN MESUT TARCAN
Gültekin TARCAN
Sen benim kahramanımdın, seninle her zaman gurur duydum ve duymaktayım. Türkiye’de çok az öğretmenin bulunduğu yıllarda öğretmenliğe başlarken nerede çalışmak istiyorsunuz sorusunu, “Türk Bayrağı’nın dalgalandığı her hangi bir yerde” diye yanıtlayacak kadar yurtsever ve idealisttin. Türkiye çapında bir ozan olmana ve bilgi birikiminle, potansiyelin ve olanaklarınla çok daha üst düzeyde bir konuma sahip olabileceğin halde, sen alçak gönüllülüğün ve öğrencilere olan sevgin nedeniyle öğretmenlik dışında bir görev istemedin. Her zaman için öğretmen okulu mezunu olmakla, öğretmen okulu öğretmeni olmanla gurur duydun. Uzun yıllar Ortaklar Öğretmen Okulu’ndan başka hiçbir yere gitmek istemedin. Ortaklar Öğretmen Okulu’nun alternatifi olarak ancak bir yüksek öğretim kurumunu düşünebileceğinden, biraz da Rıza Akın Hocamın ısrarlarıyla, 1978’de Buca Eğitim Enstitüsü’ne atandığında yine çok mutluydun. Çünkü yine öğretmen yetiştiriyordun. 12 Eylül darbesi sırasında Nazım Hikmet’in şiirlerini, Kuvayi Milliye Destanı’nı okutmakla suçlandığında, yapılan soruşturmada “ben edebiyat öğretmeniyim, öğrencilerimin Kurtuluş Savaşı’nı en iyi anlatan dünyaca ünlü bir ozanı tanımadan mezun olmalarını istemediğim için okuttum” diyecek kadar dürüst ve yiğit birisiydin. Ne çok üzüldün sonrasında Ödemiş’in bir köyüne sürgüne gönderildiğinde. 35 yıl emek harcamış, Atatürkçü bir öğretmen olarak, Türkiye çapında hemen hemen bütün törenlerde Atatürk için yazdığın şiirlerin okunurken, sen sürgün acısını yaşıyordun. Tarih seni haklı çıkardı baba; senin sürgüne gönderilme nedenin olan şiirler günümüzde devletin resmi kanalları dahil televizyon programlarında ve resmi devlet törenlerinde okunuyor. Yapılan haksızlık düzeltilsin diye umutla bekledin sürgünde çalışırken. Bir süre sonra hiç istemediğin halde 1982’de emekli oldun. 1985’de yakalandığın hastalık sonrası aramızdan ayrıldın. Ama eserlerinle yaşıyorsun. Senin eserlerin, şiirlerin ve ben dahil yetiştirdiğin öğrencilerin. Seninle gurur duyuyorum baba, iyi ki senin oğlunum, iyi ki senin adını taşıyorum.
Eylül 2006
Gültekin TARCAN
(Yeniden İMECE Dergisi Ortaklar Öğretmen Okulu Kitabı için hazırlanmış olan yazısından alıntıdır)